• Sonuç bulunamadı

Hz. Âdem’in Âlemdeki Tasarruf Yetkisini Gösteren Hilâfet

NSAN PROTOT P OLARAK HZ. ÂDEM

3. Hz. Âdem’in Âlemdeki Tasarruf Yetkisini Gösteren Hilâfet

Mevlânâ, Kur’ân ve tasavvuf düQüncesi KQKTKnda, insanKn üçüncü temel özelliTinin hilâfet olduTunu kabul etmektedir. Halîfe kavramK, insana yeryüzünde bir deTer çerçevesi içinde tasarruf etmesini emreden bir yaratKcK fikrini içinde ta-QKmaktadKr; ancak Mevlânâ’nKn her insanK halîfe olmaya lâyKk görmediTi de bilin-mektedir93. Sorumluluk açKsKndan varlKklarK, melek-insan-hayvan Qeklinde üçe ayKran Mevlânâ’nKn, insanK Kübrevî geleneTinin üçlü nefis tasnifine uygun tarzda

83 Mesnevî, VI, 292a(beyt 1883) [356/479].

84 Mesnevî, II, 91a(beyt 3259) [267/503]. KorkaklKkla ilgisi için bk. Tâhîrü’l-Mevlevî, XIII, 521.

85 Mesnevî, II, 62a(beyt 472-473) [183/271], III, 131b(beyt 2546) [367/201]; Mesnevî-i erîf erhi, (trc.

ve Qerh Konuk), II, 274, III, 146.

86 Mesnevî, III, 62a(beyt 2830) [376/221].

87 Mesnevî, III, 149b(beyt 4055) [416/325].

88 Mesnevî, III, 150a(beyt 4065 vd.) [417/325-326].

89 Mesnevî, IV, 205a(beyt 3626) [137/644].

90 Mesnevî, IV, 186b(beyt 2004) [84/532].

91 Mesnevî, III, 113b(beyt 1053-1056) [319/78], IV, 205a(beyt 3621) [137/643-644].

92 Mesnevî, I, 23a(beyt 1376) [81/98]. Burada cehenneme “Doldun mu?” diye sorulmasKna karQKlKk

“Daha yok mu?” cevabKna [K f 50/30] telmihte bulunulur. Bu noktada nefis cehennemin de bir parça-sKdKr.

93 !u ifadeler bunu göstermektedir: “Ancak insanlar dedim ben, maymun deTil. CanK tanKyan candan baQkasK insan deTildir. Nâs, insandKr; nerde insanlKk? Sen insan baQK görmedin, kuyruksun.” Mesnevî, IV, 172a(beyt 760-761) [43/439]. !erh için bk. Mesnevî-i erîf erhi, (trc. ve Qerh Konuk), VII, 230.

Âlemin meyveye insanKn çekirdeTe benzetilmesi için bk. Mesnevî, IV, 169a(beyt 524 vd.) [34/417-418]. OlgunlaQmamKQ insanKn ham meyveye benzetilmesi için bk. Mesnevî, III, 116b(beyt 1293-1296) [326/93]. bn Arabî’nin, halîfe olarak insanKn âlemdeki her türlü ihtiyacK karQKlamasKnKn cem‘iyyet niteliTinin açKlKmK olduTu görüQü için bk. Fusûs, s. 49-50, 55; Konuk, I, 128, 165. Cem‘iyyet niteliTi-nin tam açKlKmK da ancak insan-K kâmile mahsustur.

velî, mü’min ve kâfir olmak üzere üçe ayKrdKTK görülmüQtü94. Hilâfet, peygamber ya da velî/nefs-i mutmeinne tipinin temsil ettiTi insan- kâmilin hakkKdKr.

a. Hilâfetin Temsilcisi Olarak Ârif/,nsân- Kâmil

Meyerovitch’in belirttiTi gibi, insanKn kâmil olmak üzere yaratKldKTK düQün-cesi, Mevlânâ’nKn temel sezgi ve düQüncelerinden biridir95. Onun “insan- kâmil”

anlamKnda ârif kavramKnK kullandKTK anlaQKlmaktadKr. Bu isim altKnda insan-K kâ-mil, kendisi çift kutuplu yapKdan kurtularak varlKTKndaki zKtlKklarK ahenge çevire-bilmiQ, âlemdeki ahengi kendi varlKTKnda yaQayan ve diTer insanlarK da içinde bu-lunduklarK çift kutuplu durumdan kurtarmaya yönelen bir model insandKr96.

Bu çerçevede Hz. Âdem, baQlangKçtaki en güzel yaratKlKQKyla henüz bozul-mamKQ olarak insan-K kâmilin prototipi, hatasKyla düQmüQ insanKn ilk örneTi, tevbesi, mârifeti ve aQkKyla kaybettiTi kemâl mertebesini yeniden kazanarak irQad makamKna eren peygamber/velî tipinin de ilk örneTidir. Onun bu konumdayken düQüQü insanKn/insanlKTKn düQüQüdür97. DüQüQ, bir açKdan bakKldKTKnda kendisine verilen nimetleri yitirmesine ve zaman karQKsKnda yaQlanma ve ölüm denen yeni bir durumla karQK karQKya kalmasKna sebep olmuQtur. lâhî ihsan olan üstünlükten sonra ilâhî ifade olan düQüQ, cemâl tecellîsinden sonra gelen bir celâl tecellîsidir98. Öte yandan onun irQâdî yönünün ve kemâlinin sahnesi de dünyadKr. Mevlânâ,

bn Arabî’ye paralel bir tarzda dünyanKn insan için YaratKcK’ya verilen sözün yeri-ne getirip getirilmediTini gösteren ve sonuçta insanKn halifeliTinin ortaya çKktKTK bir sahne olduTunu görüQündedir99.

nsanKn ikili yapKsK, dünya hayatKnKn belli bir çerçeve içerisinde yaQanabilir kKlKnmasK için, dinde helâl-haram, ahlâkta iyi-kötü, hukukta haklK-haksKz, estetik-te güzel-çirkin gibi ikili durumlarla belli bir dengede tutulmalKdKr100. DolayKsKyla âlemde insanKn sKnKrlarKnK belirleyen her Qey, onun genel yapKsKndaki bu temel özelliklerden çKkmaktadKr. Öte yandan çift kutupluluktan kurtulmak için temel hareket noktasK, dinin helâl-haram, hakl -haks z sKnKrlamalarK olmalKdKr. DeTer açKsKndan insanKn baQlangKç noktasK bu noktadKr. Bu sebeple Hz. Âdem aynK za-manda ilk peygamberdir.

94 Velî dinginlik hâline ulaQmKQ, kâfir tamamen hayvanlaQmKQ, mü’min ise iç çatKQmalarKndan henüz kurtulamamKQ olan insan tipidir. bk. Mesnevî, IV, 180b(beyt 1496-1509) [67-68/493-494, 495].

95 Meyerovitch, ,slâm’ n Güler Yüzü, s. 92. Mevlânâ’nKn tasavvufî anlayKQKnKn insan- kâmil anlayKQKyla iliQkisi hakkKnda bir çalKQma için bk. Yüce, “Tasavvufta nsan-K Kâmil ve Mevlânâ”, T,AAD, yKl 6 [2005], sy. 14, ss. 63-75.

96 Mesnevî, VI, 322a(beyt 4565-4568) [438/656-657].

97 Meyerovitch, Güne in ark s , s. 119-120; Chittick, Tasavvuf, s. 239.

98 Mesnevî, V, 224a(beyt 962-973) [179/84]. kbâl’e göre düQüQ, ahlâkî bir düQüQ deTil, basit ve saf bilinç durumundan, Qahsî Quura geçiQteki deTiQiklikten ibârettir. bk. a.g.e., s. 119.

99 Mesnevî, V, 213b-214a(beyt 175) [152/29-30]. Buradaki ifadeler, tasavvuf düQüncesinde elest ve mîsâk öTretisini sistemleQtiren Cüneyd-i BaTdâdî’yi hatKrlatKr. bn Arabî’nin görüQü için bk. Fütûhât, III, 142.

100 Mevlânâ bu durumu Qöyle dile getirir: “DüQman olmazsa, cihat imkânsKzdKr. !ehvetin yoksa emre uymak olmaz.” Mesnevî, V, 219b(beyt 575) [166/18].

Mevlânâ, Hz. Âdem’in varlKklar konusundaki bilgisinin eQyânKn dKQ yüzüy-le sKnKrlK olmasK sebebiyyüzüy-le eQyânKn zâhirine/görünüQüne göre Qekilyüzüy-lendiTini, bu durumun da onun eQyâdan faydalanmasKnK saTladKTKnK ifade etmektedir. Buna göre, varlKklara isim vermek ve buna baTlK olarak kazanç yollarK da dahil olmak üzere yeryüzündeki tüm insânî eylemler insan iç dünyasKnKn bir ürünüdür. Allah ise eQyâyK ezelî olarak bilmekte ve ona bâtKnKna göre bir isim vermektedir. Bu noktada Allah’Kn koyduTu isim kalKcK, insanKn verdiTi isim ise geçicidir; ancak âlemin bir özeti olmasK, dolayKsKyla kendisi ve âlem hakkKnda bilince sahip olarak yaratKlmKQ tek varlKk olmasK sebebiyle Hz. Âdem(as), bu isimlerin sKrrKnK da basîret nûruyla görebilecek yapKdadKr101. Bu hususlar onun en alt düzeyde fizikî bilgileri tasnif ederek kurala baTlamasKnK ve bu yolla dünyayK îmâr etmesini saTlamakta-dKr. Öte yandan insan, hayatKnKn sonluluTu bilincine de sahiptir ve bu bilinç onu buhrana sürüklemektedir. Bu buhran, ancak insanKn mânevî boyutunu güçlendi-ren Allah’Kn nûru sayesinde ortadan kaldKrabilir.

b. Hilâfetin KazanKlmasKnKn Temel AraçlarK Olarak ,râde, Bilgi ve A k SKradan insanK kâmil insan olmaya yönlendiren Qey, yukarKdada belirtildiTi gibi tek olan ve tekliTe iQtiyâk duyan insânî ruhtur. Mevlânâ, ruh üzerindeki be-denî duyu/duygu (his) ve nefsî düQünceleri (end), temiz su (âb- safâ) üzerindeki çöplere (hes) benzeterek ruhun kirlenmesinin mümkün olmadKTKnK belirtmekte-dir102. Böylece yukarKda nefsi, hazine sandKTK üzerindeki yKlan benzetmesiyle ârKzî bir varlKk olarak gören Mevlânâ, Hz. Âdem’le ilgili görüQlerinde açKkça fark edildi-Ti gibi iyimser bir yaklaQKmla, insandaki kirliliedildi-Tin de aslî deedildi-Til, ârKzî olduTunu kabul etmektedir.

Bununla beraber insan, bu arKnma yolunda belli bir yardKma (meded) muh-taçtKr103. O, ilk olarak bedenî ihtiyaçlarK gidermek için bir sanat öTrenip meslek sahibi olduTu gibi, nefsini temizlemek ve ruhunu beslemek için de bir sanat ola-rak dini öTrenip ilâhî aQka tâlib olmalKdKr104. !u halde insanKn bütünlüTü için iki Qeyi gereklidir; birer yaQama sanatK olarak din ya da kulluk ve a k.

KulluTun ilk adKmK, tasavvufta erîat adKyla formüle edilen, insanlKTKn ilk olarak Hz. Âdem’den öTrendiTi dinî uygulamalarKn yaQanmasK, ardKndan da yine tasavvuf formülasyonu içerisinde tarîkat olarak adlandKrKlan iç bütünlüTü

saTla-101 Mevlânâ, Fîhi mâ Fîh, s. 48; Mesnevî, I, 21b(beyt 1235-1239) [76/86-87]. simlerin, maddî ve manevî tüm bilgilerle açKklanmasK için bk. Âbidîn PaQa, II, 227-228. “Tâ‘lîm-i ilâhiyye” adK altKnda ilhâm açKk-lamasK için bk. Tâhirü’l-Mevlevî, III, 661-663. nsânî bilincin, dünyanKn imarKyla iliQkisi için bk.

ÖzakpKnar, s. 59-60.

102 Mesnevî, III, 123a(beyt 1825-1833) [344/157-158]. Mevlânâ, burada ak l, irâde, riyâzet, edeb, mârifet kavramlarKyla seyr ü sülûku özetler. Bunlara belli bir aQamadan sonra a k eklenir. Mevlânâ’nKn salt bir aQk ve cezbe ereni olmadKTK, seyr ü sülûk sürecinden geçtiTinin hatKrlatKlmasK için bk. CebecioTlu,

“PsikoTarih AçKsKndan FarklK Rûhî Tekâmül Mertebelerinin Mevlânâ’nKn AnlaQKlmasKndaki Rolü -Metodolojik Bir YaklaQKm-”, T,AAD, yKl 6 [2005], sy. 14, ss. 29-54, s. 41-42.

103 Mesnevî, II, 70b(beyt 1353-1363) [208/366-367].

104 Mesnevî, II, 83a(beyt 2578-2587) [245/453].

maya yönelmek ve insan-K kâmil olmak için nefsin tanKnmasK ve arKndKrKlmasK sürecidir. BunlarKn beQerden insana ve insan-K kâmile uzanan çizgideki açKlKmK, ilk adKmda ak l, irâde ve riyâzet, ikinci adKmda edeb ve mârifet, üçüncü adKmda ise ruh, a k ve muhabbettir.

Dinî pratiklerle baQlayan kulluk kalitesinin yükseltilmesi ve insandaki çok-luk ve zKtlKTa dayalK yapKnKn deTiQtirilebilmesi için Mevlânâ, ilk olarak bedene ait sKnKrlamalarK (mecâ’et/riyâzet) gerekli görmektedir105. O, bedeni öne almanKn, nefsi güçlendirerek insanK acKya sürükleyeceTini, onun gKdasKnKn süflî âlemde deTil, yüce âlemde bulunduTunu söylemektedir106; ancak bunlarKn sonucunda sâliki hedefine ulaQtKran kendi çabasK deTil Allah’tKr. Yine Mevlânâ, “ayran n çalkalanmas ” ben-zetmesiyle ortaya koyduTu bu arKnma sürecinden söz ettiTi pasajKn devamKnda, arKnmaya (tezkiye) yardKmcK olacak bir elçinin (resûl) Hak tarafKndan gönderildiTi-ni de belirtmektedir107. !u halde tezkiye, peygamberler ve mürQidlerin görevidir108. Nitekim Mevlânâ Hz. Âdem’in(as), bir bilene danKQmadKTK (me veret) için hataya düQtüTünü ifade ederek, bir Allah dostu (yâr-i Hüdâ)109 ve insana kendisini Allah’a yeniden yaklaQmasK için gönül kKrKklKTKna sebep olacak bir dert (derd) aramayK tavsiye etmektedir110. Bir dert olarak piQmanlKTK irâdenin delili sayan Mevlânâ, bu noktada irâdeyle aQkKn birleQtiTi ortak noktaya iQaret etmektedir.

Bununla beraber irâde, seyr ü sülûkta belli bir noktadan sonraya yerini aQ-ka bKrakmalK, seyr ü sülûk yolunda insan baQlangKçtaki irâdî süreçlere takKlKp aQ- kal-mamalKdKr. DolayKsKyla insanKn dünyayK îmâr etmesini saTlayan ve kalpte bir nûr olarak görülen akKl da, nefsi yenebilmesi sebebiyle üstünlüTe sahipken, aQk faslKn-da insana ayak baTK olmaktadKr111. blîs’in zekî olmasK (zeyregî), Âdem’in ise a ka sahip olmasK, bu iki varlKk arasKndaki bir baQka önemli farktKr. DolayKsKyla aidiyet göstergesi olan aQk âdemî, kendine güvenme ve kibirlenmeye sebep olan zekâ ise

105 Mesnevî, IV, 205a(beyt 3621-3623) [137/643]. “Ya; n ç kar lmas için ayran n çalkalanmas ” benzet-mesi de, riyâzete iQaret eder. Mesnevî, IV, 198b(beyt 3030-3032) [117/600]. Riyâzet için ayrKca bk.

a.g.e., III, 141b(beyt 3349-3352) [394/267], V, 229a(beyt 1372-1374) [193-194/114]. Burada riyâzetle beraber evlenmeyi de tavsiye eden Mevlânâ, böylece riyâzetle bekârlKTKn bir ilgisi olmadKTKnK da vur-gular. nsanKn gerçek gKdasKnKn hayvânî/dünyevî gKdalar deTil, Hakk’Kn nûru olduTu için bk. Mesnevî, II, 68a(beyt 1079) [200/342].

106 Mesnevî, III, 106a(beyt 400-401) [298/41-42], VI, 321a(beyt 4495-4504) [436-437/654].

107 Mesnevî, III, 141b(beyt 3352) [394/267]. Bununla âyetlere uygun bir Qekilde [Bakara 2/151; Âl-i mrân 3/164] peygamberlere iQaret ediliyor.

108 Mesnevî’de eyh için bk. Mesnevî, I, 41a(beyt 2942-2944) [132/187]; III, 122b(beyt 1794-1795) [343/159]. Mevlânâ, aynK anlamda hem pîr, hem de eyh kavramlarKnK kullanKr. Kalbî ilhamKn (vahyü’l-kalb) “mür id-i kâmil terbiyesi” olarak açKklanmasK için bk. Tâhirü’l-Mevlevî, X, 668. Mesne-vî’de Qeyh hakkKnda bir deTerlendirme için bk. Konur, “MesneMesne-vî’de Mürîd-MürQid liQkisi”, T,AAD, yKl 6 [2005], sy. 14, ss. 149-157.

109 Mesnevî, II, 57b(beyt 19) [169/258].

110 Mesnevî, VI, 318b (beyt 4300-4302) [431-432/673]. Bu noktada hastalKklarKn insanK günahlarKnK düQünmeye ve piQman olmaya sevk ediQini ve aQkKn derde düQürüQü örnek verilir. Mesnevî, I, 15a (beyt 629-630) [56/84].

111 Bir tasavvuf terimi olarak a k için bk. UludaT, “AQk”, 11-17. Mevlânâ’da aQkKn yorumu için bk.

GölpKnarlK, Mevlânâ Celâleddîn, s. 208-211; CebecioTlu, a.g.m., 45 vd..

eytânî bir nitelik olarak göze çarpmaktadKr112. Bu durumda insânî akKl ve bilgi de aQktan ve dolayKsKyla kulluktan kopuk olmamalKdKr113.

Bir taraftan korku ile karQK karQKya ele alKnan aQk Hakk’Kn niteliTi olarak ka-bul edilirken, korku mide ve Qehvetine esir kullarKn niteliTi sayKlmaktadKr114. !u durumda, MevlevîliTin ayKrt edici ilkeleri olan a k ve muhabbet Mevlânâ nazarKnda aslî, korku ise ârKzîdir. Bu düQüncenin temelinde de, varlKTKnda aQk ve muhabbeti taQKyan insanKn mükerrem bir varlKk oluQu konusundaki sezgi yatmaktadKr.

Mevlânâ, mü’min ve hatta insan-K kâmil olma potansiyelinden dolayK, inançsKz insanlara hor gözle bakmayK da hoQ görmemektedir115.

Bununla beraber Mevlânâ aQka varmayK -yukarKda belirlenmiQ olan tanKmK içerisinde ve hareket noktasKnKn din oluQuyla tutarlK bir biçimde- kulluk QartKna baTlamaktadKr. Ona göre kulluk (bendegî) kesbîdir, çalKQarak elde edilmektedir.

AQk ise çalKQma sonucu verilen bir baTKQtKr, yani vehbîdir116. !u durumda din ve riyâzet, akKl ve irâdeyle baTlantKlKdKr, bunlarla varKlacak ilk nokta bir yaQama sana-tK olarak edebdir. Bunlar da kiQiyi nefs-i levvâmeden nefs-i mutmeinneye götüren birer araçtKr. BunlarKn getirdiTi aQk ise kalple baTlantKlKdKr. AQk da kiQiyi nefs-i mutmeinne ve Hz. Âdem’in kaybettikten sonra yeniden ulaQtKTK insân- kâmil olmaya götüre-cektir. Bu noktada Mevlânâ, hedefin yeniden doTmak olduTunu söylemektedir117.

Yeniden doTan ve ârif adKnK alan insan bâtKnen maddî sebeplerden sKyrKl-makta, fakat, zâhiren sebeplere baTlK görünmekte, görünen âlemdeki her Qey de onun gölgesi konumunda kalmaktadKr118. Bu görüQ, irâdenin akla, aQkKn da kalbe karQKlKk gelmesine paraleldir; çünkü Mevlânâ nazarKnda aQk, bir yandan mârifetle birleQirken, diTer yandan çeQitli sevgi türleri ve hatta maddî çekim kuvvetleri Qeklinde farklK tezâhürlere sahip bulunan, tüm varlKTa hâkim olan ve varlKTKn ayakta durmasKnK saTlayan evrensel bir ilkedir. AtomlarK birbirine baTlayan temel etkenden, gezegenleri birbirine baTlayan çekim gücüne kadar her Qey aQktan iba-rettir119. AQk, ilâhî bir sKfat iken irâde sKnKrsKz olarak Allah’a, sKnKrlK olarak ise insa-na mahsus bir güçtür120. Denilebilir ki Mevlânâ düQüncesinde irâde, insana yön

112 Mesnevî, IV, 179b(beyt 1401) [64/483].

113 Âdem’in bilgisiyle tüm âlemin önüne geçtiTi Qeklindeki ifadelerin (Mesnevî, I, 19a(beyt 1013-1014) [69/58]) Qerhinde, insana Allah tarafKndan öTretilen ilmin akKl (akl- mevhûb), din ve insanlKTa da-yanmasK gerektiTi belirtilir. bk. Âbidîn PaQa, II, 128.

114 Mesnevî, V, 239b(beyt 2183-2184) [221/181].

115 Mesnevî, VI, 298a(beyt 2451) [373/524].

116 Mesnevî, V, 246b(beyt 2727-2729) [240/227].

117 Mesnevî, III, 103a(beyt 53 vd.) [288/12 vd.].

118 Mesnevî, VI, 322a(beyt 4565-4568) [438/656-657]. Yeniden doTumun sonuçlarK için bk. Mesnevî, III, 144a(beyt 3576-3580) [401/282-283].

119 Mesnevî, V, 237a(beyt 2007) [215/170]. Burada Ashâb-K Kehf’in köpeTi örnek verilir. Atomlar ve gezegenlerdeki çekim için bk. Mesnevî, VI, 281a(beyt 910 vd.) [325/412 vd.]. AyrKca bk. Arasteh, s.

114.

120 Mesnevî, VI, 281b(beyt 971) [326/408]. Mevlânâ, burada gerçek aQkKn ortaya çKkmasKyla mecâzî aQkKn da ortadan kalkacaTKnK belirtir.

tayin edecek bir araç, aQk ise hem hedefe ulaQtKracak itici güç, hem de hedefe ulaQ-tKktan sonra zKtlKklarK bir arada tutacak yegâne niteliktir. Bu sebeple Mevlevîlik, Mevlânâ’nKn babasKnKn ve etkilendiTi Senâî gibi kiQilerin tarîkatK olan Kübreviyye gibi aQk ve cezbe yolu olma anlamKnda bir üttâr tarîkidir.

Mevlânâ, insanda saklK olan aQkKn ortaya çKkarKlmasK gerektiTini savunmak-tadKr. nsandaki aQkKn kaynaTK da, hakîkatte Allah’Kn nefesi olan ruhtur, dolayKsKy-la insandaki aQkKn gerçek kaynaTK AldolayKsKy-lah’tKr121. Bu aQkK ortaya çKkarmak da pey-gamberlerin (mürselûn) iQidir122. nsanKn, atasK Âdem’in(as) âQinâsK oluQu sebebiyle yitirdiTi cennete kavuQmasKnK saTlayacak olan da bu aQktKr. Mesnevî’nin bizzat Mevlânâ tarafKndan yazKlmKQ bulunan ilk onsekiz beytinde vurgulanan ve onun orijinal yönünü ortaya koyan temel düQünce de budur. Ona göre aQk, insanKn varlKTKna, hayatKna ve hayatKnKn ötesine anlam kazandKrmaktadKr123.

SONUÇ

Mevlânâ’nKn “,nsan nedir?” sorusuna cevap oluQturan görüQlerini, nasslara, tasavvuf düQüncesine, toplumda yaptKTK gözlemlere ve seyr ü sülûk sKrasKnda ken-dinde ve mürîdlerinde müQâhede ettiTi durumlara dayandKrdKTKna Qübhe yoktur.

Bu noktada Hz. Âdem’i, iyimser bir yaklaQKmla hem insan-K kâmil ve peygamber, hem de hata sahibi bir beQer olarak görmüQ, onu karmaQKk yapKsKna uygun bir tarzda dar kalKplara sokmadan, yerine göre çeQitli güçlerini teker teker ele alarak, ama bütünlüTünü bozmadan ve düalizme düQmeden tasvir etmiQtir.

Hz. Âdem’in QahsKnda insanKn üç temel niteliTi, âlem-i kebîr olmasK ve sûret-i sûret-ilâhî üzere yaratKlmasK, maddî ve mânevî tüm varlKklarKn, bsûret-ilgsûret-i ve deTer türlersûret-insûret-in arasKnda bulunmasK ve bu niteliklerine baTlK olarak hilâfet potansiyeli taQKmasKdKr.

nsanK filozoflarKn aksine “büyük âlem” olarak niteleyen Mevlânâ, onu varlKk, irâde ve bilgi açKsKndan insanK diTer varlKklarla karQKlaQtKrmakta, bu noktada onun her tür yaratKlKQ, bilgi ve deTeri varlKTKnda topladKTKnK belirtmektedir. Genel olarak bakKldKTKnda, çokça vurguladKTK aslî vatandan ayr l k durumuyla, aQk ve coQkuya dayalK anlayKQKnKn fazlaca ön plana çKkmasK haricinde, Hz. Âdem’in ilâhî sûrette yaratKldKTK noktasKnda bn Arabî’yle de aynK düQünceleri paylaQmaktadKr. Bu du-rum, sûfî düQüncedeki tevhidin bir görünümü sayKlabilir. Bu noktada kâmil insan, âlem ve Kur’ân’la aynK temele dayanmakta ve aynK nitelikleri taQKmaktadKr.

Mevlânâ’nKn bedene bakKQK, tasavvuf düQüncesinde “beden dü manl ; ” anla-yKQKnKn belirleyici olduTu varsayKmlarKnK çürütecek niteliktedir. Ona göre Hz.

Âdem’in yaratKlKQKndaki sanat, maddî ve mânevî unsurlarKn uyumlu bir tarzda

121 Mesnevî, III, 106a(beyt 405 vd.) [298-299/41-42].

122 Mesnevî, VI, 321a(beyt 4494-4502) [436-437/654]. Âdemî bir nitelik olarak aQk hem farklK durum-larda deTiQik tezâhürlere sahiptir, hem de insanK deTiQtirir. Sevgi, eQ, çocuk, hoca ya da dostlar karQK-sKnda farklK görünümler alan tek bir cevherdir. bk. Arasteh, s. 116-117.

123 bk. Mesnevî, I, 7b, 9a(beyt 1-18) [37/13-15]. Bu kKsmKn Qerhi için bk. Bursevî, s. 90-139; Âbidin PaQa, I, 17-47; Mesnevî-i erîf erhi, (trc. ve Qerh Konuk), I, 73-89; Tâhirü’l-Mevlevî, I, 49-73; GölpKnarlK, Mesnevî ve erhi, I, 28-43. Ney, Qârihler tarafKndan genellikle insan- kâmil olarak Qerh edilir. Felsefî antropolojide, sevgi ve baTlanmanKn eyleme anlam ve deTer kazandKran bir unsur sayKlmasK için bk.

MengüQoTlu, s. 159-166.

birleQtirilmesinden gelmektedir. O, maddî unsurlarKn dönüQümünü devr anlayKQK içinde ele almKQ, tenâsuh ve günümüzde anlaQKlan biçimiyle evrim olarak yorumla-mamKQtKr.

KötülüTün âlemdeki temel temsilcisi olan blîs, Hz. Âdem ve çocuklarKn-daki kötülük ve zaaf noktalarKnKn kesiQtiTi bir unsurdur. blis’in görmediTi ruh, aynK zamanda insanK madde ötesine iten bir güçtür. Bir olan insânî ruhun beden-lere girmesiyle, hayvânî ruhlar/nefisler çokluTa sebep olmaktadKr. ÇoTu sûfî gibi Mevlânâ’ya göre de arzularK temsil eden emmâre anlamKndaki nefis insan varlKTK-nKn parçalanmKQlKTKnK, buna karQKlKk akKl irâdeyi, kalp ise ruh, aQk ve baTlanmayK temsil etmektedir.

Allah’Kn Âdem’e öTrettiTi bilgiler, mânevî hakîkatlerden baQka, yeryüzünün îmârKna yönelik sanatlar gibi maddî bilgileri de içerir. DeTerler açKsKndan da o, melek, hayvan ve Qeytan arasKnda, her üçüne benzemeye ve insan-K kâmil olmaya yatkKn bir yapKdadKr. DolayKsKyla bilgi, akKl yürütme, irâde, sorumluluk, özgürlük, sezgi, aQk gibi tüm unsurlar onun varlKTKnda toplanmKQ olup, bu donanKmKn kul-lanKmKnda hata yapabilir; ancak suçluluk (cürüm) onun aslî tabiatK deTil, ârKzî bir durumu olduTundan, hatasKnKn sorumluluTunu üstlenebilir ve hatasKnK telâfi edebilir. Hz. Âdem’in düQüQ ve yükseliQinde olduTu gibi, mürQidin terbiyesi, irâde, akKl, riyâzet, edeb, mârifet gibi unsurlarla kalbe, aQka ve nefs-i mutmeinne merte-besine ulaQabilir. nsandaki iyi ve kötü her türlü duruma karQKlKk olarak helâl-haram, haklK-haksKz, doTru-yanlKQ gibi sKnKrlamalarKn yeryüzündeki ilk temsilcisi de odur.

Mevlânâ’yK orijinal kKlan yönlerinden birinin, Kübreviyye esaslarK arasKndaki riyâzet ve aQkK, Vahdet-i vücûd anlayKQKnKn temel argümanlarKnK da devreye soka-rak, ran AQk Mektebi’nin evrensel aQk anlayKQKyla birleQtirmesi olduTu söylenebi-lir. AQkKn, birincisinde bir araç, ikincisinde ise evrensel bir ilke ve hedef olma yönü daha belirgin gözükmektedir.

Özetle Mevlânâ, sayKlan kaynakçadan oluQan zengin arka planK kendi irfânî çerçevesi içinde bütünleQtirmiQ, insanK da üç temel bakKmdan ele almKQtKr. Birincisi temel insan nitelikleri, ikincisi farklK insan tipleri, üçüncüsü ise kültürel unsurla-rKn insan üzerindeki etkileridir. Her üç konuda da malzeme hayli zengindir. Bu makalede sadece birinci kKsKm üzerinde durulmuQ, birincisiyle ilgisi doTrultusunda ikincisine kKsmen girilmiQtir.

KAYNAKÇA

Âbidin PaQa, Terceme ve erh-i Mesnevî-yi erîf, I-VI, stanbul 1324.

Afîfî, Ebu’l-Alâ, Fusûsu’l-Hikem Okumalar ,çin Anahtar, (trc. Ekrem Demirli), s-tanbul 2002.

Arasteh, A. Reza, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin Ki ilik Çözümlemesi A kta ve Yarat -c l kta Yeniden Do;u , (tr-c. Bekir Demirkol- brahim Özdemir), Ankara 2003.

Arkun, Nezahat, ahsiyet Psikolojisi ve ahsiyetin Dinamikleri, stanbul Ün. Edebi-yat Fak. Umumi Psikoloji Kürsüsü, 1971-75 basKlmamKQ ders notlarK.

AteQ, Ahmed, “Muhyiddîn Arabî”, ,A, c. VIII, ( stanbul 1993), ss. 533-555.

BardakçK, Mehmet Necmettin, “Mevlânâ’nKn Tasavvufî DüQüncesinin KaynaklarK”, Tasavvuf ,lmî ve Akademik Ara t rma Dergisi, yKl 8 [2007], sy. 19, ss. 55-77.

Bayrakdar, Mehmet, ,slâm’da Evrimci Yarat l Teorisi, Ankara 2001.

Bolay, Süleyman Hayri, “Âdem”, D,A, c. I, ( stanbul 1988), ss. 358-363.

Bursevî, smail HakkK, Mesnevî erhi Rûhu’l-Mesnevî, haz. smail Güleç, stanbul 2004.

CebecioTlu, Ethem, “Psiko-Tarih AçKsKndan FarklK Rûhî Tekâmül Mertebelerinin Mevlânâ’nKn AnlaQKlmasKndaki Rolü -Metodolojik Bir YaklaQKm-”, Tasavvuf ,lmî ve Akademik Ara t rma Dergisi, yKl 6 [2005], sy. 14, ss. 29-54.

Ceyhan, Semih, “Mesnevî”, D,A, c. XXIX, ( stanbul 2004), ss. 325-334.

ChKittick, William, Tasavvuf, (trc. Turan Koç), stanbul 2003.

________, “Rûmî ve Mevlevîlik”, Tasavvuf ,lmî ve Akademik Ara t rma Dergisi, (trc.

Safi ArpaguQ), yKl 6 [2005], sy. 14, ss. 709-727.

Çelik, sa, “KlasiklerimizXIII: Mesnevîi Mânevî”, Tasavvuf ,lmî ve Akademik Ara -t rma Dergisi, yKl 6 [2005], sy. 14, ss. 661-696.

Demirci, Mehmet, Mevlânâ’dan Dü ünceler, zmir 1997.

Erdem, Mustafa, Hazreti Âdem (,lk ,nsan), Ankara 1994.

Fürüzanfer, Bedîüzzaman, Mevlânâ Celâleddin, (trc. Feridun Nafiz Uzluk), stanbul 1997.

el-Gazzâlî, Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed, ,hyâ’u ‘ulûmi’d-dîn, c. III, Beyrut 2000.

GölpKnarlK, Abdülbakî, Mevlânâ Celâleddîn, stanbul 1985.

________, Mesnevî ve erhi, I-VI, Ankara 1989.

Gündüz, rfan, “Tasavvuf ve nsan”, VefatKnKn 10. YKlKnda Mehmed Zâhid Kotku ve Tasavvuf Sempozyumu 10-11 KasKm 1991 TanKmK, KaynaklarK ve Tesir-leriyle Tasavvuf, (ed. CoQkun YKlmaz), stanbul 1991, ss. 41-62.

Gürer, Dilaver, Fusûsu’l-Hikem ve Mesnevî’de Peygamberlerin Öyküleri, stanbul 2005.

Gürsoy, Kenan, Ekzistans ve Felsefe Üzerine Görü ler, Ankara 1988.

bn Arabî, Muhyiddîn Ebû Abdullah Muhammed b. Ali b. Arabî, el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye fî ma‘rifeti’l-esrâri’l-mâlikiyye ve’l-melekiyye, (nQr. Muhammed Abdurrahmân el-Mer’aQlî), I-IV, Dâru hyâ’i’t-Türâsi’l-Arabiyye, Beyrut 1997/(nQr. Osman Yahyâ), I-XIV, el-Mektebetü’l-Arabiyye, Beyrut 1405/1985-1412/1992.

________, Fusûsu’l-hikem, nQr. Ebu’l-Alâ Afîfî, Dâru’l-Kütübi’l-Arabî, Beyrut 2002.

bn Manzûr, Cemâlüddîn Muhammed b. Mükerrem, Lisânü’l-‘Arab, nQr. Emin Mu-hammed Abdülvehhâb-MuMu-hammed es-SâdKk el-Ubeydî, c. I, Beyrut 1996.

kbâl, Muhammed, ,slâm'da Dînî Dü üncenin Yeniden Do;u u, trc. Ahmet Asrar, stanbul ts. (BirleQik YayKnlarK).

KKlKç, Mahmut Erol, “el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye”, D,A, c. XIII, ( stanbul 1996), ss.

251-258.

Konuk, Ahmed Avni, Fusûsu’l-Hikem Tercüme ve erhi, (haz. Mustafa TahralK-Selçuk EraydKn), stanbul 1987-1992.

Konur, Himmet, “Mesnevî’de Mürîd-MürQid liQkisi”, Tasavvuf ,lmî ve Akademik Ara t rma Dergisi, yKl 6 [2005], sy. 14, ss. 149-157.

el-KuQeyrî, Ebu’l-KâsKm Abdülkerîm b. Hevâzin, er-Risâletü’l-Ku eyriyye fî ‘ilmi’t-tasavvuf, MKsKr 1379/1959 [Tasavvuf ,lmine Dair Ku eyrî Risâlesi, haz. Sü-leyman UludaT, stanbul 1991].

Kutluer, lhan, “ nsan”, D,A, c. XXII, ( stanbul 2000), ss. 320-323.

MengüQoTlu, Takiyettin, ,nsan Felsefesi, stanbul 1988.

Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Fîhi mâ Fîh, (trc. Ahmed Avni Konuk, haz. Selçuk EraydKn), stanbul 1994.

________, Mesnevî (T pk bas m), Ankara 1993 [(trc. Adnan KaraismailoTlu), I-II, stanbul 2004; Konular na Göre Aç klamal Mesnevî Tercümesi, (trc. !efik Can), I-VI, stanbul 2004]

________, Mesnevî-i erîf erhi, (trc. ve Qerh Ahmed Avni Konuk, haz. Selçuk EraydKn-Mustafa TahralK vdTr.), I-VIII, stanbul 2004-2007.

Meyerovitch, Eva de Vitray, Güne in ark s , trc. Cemal AydKn, stanbul 2001;

,slâm’ n Güler Yüzü, (trc. Cemal AydKn), stanbul 2001.

Morris, Brian, Din Üzerine Antropolojik ,ncelemeler Bir Giri Metni, (trc. Tayfun

Morris, Brian, Din Üzerine Antropolojik ,ncelemeler Bir Giri Metni, (trc. Tayfun