• Sonuç bulunamadı

CENNETTE D NLENEN NA/MELER VE MEVLÂNÂ

Belgede marife bilimsel birikim MEVLÂNÂ (sayfa 176-181)

MEVLÂNÂ VE MÜZ K

I. CENNETTE D NLENEN NA/MELER VE MEVLÂNÂ

Mevlânâ da müziTin çKkKQ noktasKnK hikmet erbabKnKn (filozoflarKn) anladK-TK gibi ifade etmeye çalKQKr. Her ne kadar o, “HoQa giden bu mûsikî naTmelerini gökyüzünün ve gökyüzünde bulanan yKldKzlarKn dönüQünden aldKk. HalkKn tam-burla çaldKTK, aTKzla söylediTi sesler, gökyüzünün dönüQünden çKkan seslerdir.”2 sözlerini filozoflara atfederse de, kendisinin de bu düQünceleri benimsediTi ifade-lerinde hissedilmektedir.

Mü’minlerin müzikle ilgili sözlerine, Mevlânâ, onlarKn aTzKndan Qöyle ter-cüman olur:

“Cennetin rûhânî tesiri ile bütün çirkin sesler güzelleQir. Biz hepimiz, bü-tün insanlar, Âdem’in cüz’leriyiz. Biz Cennet’te iken o naTmeleri dinlemiQiz.

Ruhumuza sindirmiQiz. BalçKktan yaratKlmamKz bizi bir Qüpheye düQürdü; ama yine de hatKrKmKzda o naTmelerden, o güzelliklerden bir Qeycikler var.”3

Cemîl’in Cennetinde her Qeyin güzel olduTu gibi, bed sesler de orada insan ruhunu yücelten seslere dönüQmektedir. Her ne kadar insanoTlu hatKrlamasa da ruhu o dayanKlmaz tatlKlKkta ve güzellikteki sesleri, dünya cehennemine düQme-den, hazzKnK yaQamKQtKr.

Mevlânâ mü’minlerin sözlerini devam ettirir:

“Fakat, … mihnetler topraTK ile yoTrulduktan sonra bu yüksek, bu güzel, bu hafif naTmeler, nereden, nasKl o manevî zevki ve neQeyi verecek?”4

Nihayetinde güzel ses dinlemeyi âQKklarKn gKdasKna benzeten Mevlânâ Celaleddin, güzel ve hoQ sesleri dinlemede buluQma, kavuQma ve vuslatKn hayalini görmektedir. Bu halde ezeldeki ilâhi huzuru ve enfes hitabK hatKrlama ve tezekkür zevki bulunmaktadKr. Nitekim gönüldeki hayaller, güzel sesle tekâmül eder ve bakKlmaya kKyKlamayacak derecedeki Qekillere kalbolur.5

Tabiatta ve varlKk alanKnda her ne varsa insan kulaTK onlarK duyar6; ancak nice sesler vardKr ki, duyanK görünmeyen âlemlere taQKr. Nitekim Mevlânâ’nKn deyiQiyle “Seni yücelere, yükseklere çeken her sesi, yücelerden gelen ses olarak bil. Sana h rs veren nefsânî duygunu art ran sesi de, insan yaralayan kurt sesi bil.”7

2Mevlânâ, Konular na Göre Aç klamal Mesnevî Tercümesi, IV, 437, b. 733-734.

3Mevlânâ, Konular na Göre Aç klamal Mesnevî Tercümesi, IV, 437-438, b. 735-737.

4Mevlânâ, Konular na Göre Aç klamal Mesnevî Tercümesi, IV, 438, b. 738.

5Mevlânâ, Konular na Göre Aç klamal Mesnevî Tercümesi, IV, 437, b. 742-743.

6Mevlânâ, Konular na Göre Aç klamal Mesnevî Tercümesi, VI, 379, b. 662.

7Mevlânâ, Konular na Göre Aç klamal Mesnevî Tercümesi, II, 414, b. 1958-1959

Misâk ayetinde anlatKldKTK üzere8, Hakk, ruhlara “Ben sizin Rabbiniz de;il miyim?” diye nida buyurdu. Sonradan tecessüm edecek bütün ruhlar “Belâ (evet)”

diye cevap verdiler. Qte bu hitabKn manevi hazzKnKn hiçbir zaman yok olmadKTKnK bâki kaldKTKnK söyleyen Mevlânâ, cisimlenen ruh sahiplerinin dünyaya indirildik-ten sonra ne zaman güzel bir ses iQitseler o, ezeldeki Yaratan ile buluQmada geçen konuQmanKn lezzetini hatKrladKklarKnK bildirir. Hakikatte müzikten zevk almanKn sKrrK da ezeldeki ilk vuslatta aranmalKdKr.9

A. Ruhu Dirilten/ArKndKran Ses

Ruhu dirilten, arKndKran ve ötelerin ötesine götüren güzel ses, Mevlânâ cephesinde her türlü dünyevî nimet ve lütuftan daha kKymetlidir. Öyle bir deTerli nemâdKr ki bu güzel ses, tKpkK insanK baQtan çKkarKp gecelerini gündüzlerine karKQ-tKran bir dilbere benzer. Güzel ses sahibi belki Mevlânâ için ezeldeki hitabKn sahibi Semi (Her Qeyi iQiten)’nin sözleri, insanK dünyada diri tutan, mum gibi aydKnlatan bir tesirin kesintisiz devamKnK saTlamaktadKr.10

Kendisini coQturup hakikatler âlemine daldKrmayan sözü ve sesi deTersiz kabul eden Mevlânâ, söz üstâdK olmasKna raTmen söyledikleri insanlarK etkilemi-yorsa sükutun daha ehven olduTunu düQünür. Bu baTlamda o, Sevgili’nin sözle-riyle coQmuQtur; ancak Sevgili’yi atlK kabul ederken Mevlânâ onun ayaTKnKn altKn-daki tozdan baQka bir Qey deTildir.11

DuyduTu ses Mevlânâ’nKn gönül tandKrKnda çKnlamakta, yKkKk-dökük yüre-Ti heyecandan adeta yerinden fKrlayKp raksa baQlayacak gibidir.12 Onun dünyasKn-da müzikten etkilenmeyip de buz gibi kaskatK kesilen, ölüden farksKz ve belki de ölüden daha beter bir mertebededir.

Nitekim Mevlânâ’yK müzikle beraber helâl aQk QarabK, ayrKlKk ateQinde ka-vurur, piQirir ve kemâlâta ulaQtKrKr.

GaybKn dünyevî hiçbir kKyas kabul etmeyen namütenâhi güzelliTi ve este-tiTi sözlere sKTmaz, söz ile ifade edilmez, anlatKlamaz, övülmekten ötedir. Binlerce göz de olsa bir o kadar da ödünç alKnsa NurlarKn Nuru’nu görebilmek imkân dahi-linde deTildir13; ancak mekânsKzlKk mekânKnKn gözleriyle hakikati müQahede et-mek, o mekanlara nâil olanlara vaciptir.

B. Dinlemeyi Seven Mevlânâ

Gerçekte Mevlânâ söz ve ses üretmekten ziyade dinleyen olmaya taliptir;

zira o, aTzKndan ballar dökülen sözlerinde Qeker tadK olan hatiple tanKQtKktan son-ra her türlü sese karQK ilgisini kaybetmiQtir. 14

8Bkz. A’râf, 172.

9Mevlânâ, Konular na Göre Aç klamal Mesnevî Tercümesi, IV, 436 (580 nolu dipnot).

10 Mevlânâ, Dîvân- Kebîr, II, 16-17, b. 162-169.

11 Mevlânâ, Dîvân- Kebîr, II, 124, b. 1010.

12 Mevlânâ, Dîvân- Kebîr, III, 219, b. 2042-2048.

13 Mevlânâ, Dîvân- Kebîr, III, 261-262, b. 2481-2497.

14 Mevlânâ, Dîvân- Kebîr, III, 261-262, b. 2481-2497.

Müzik ve naTme tesiri, Mevlânâ’nKn gözünde, sahibinin vasfKyla mukay-yettir; zira öyle sesler vardKr ki, zerreleri oynatKp uçurur; daT iQitse tüm haQmetiy-le kalkar, raks etmeye baQlar.15

DaTlarK bile oynatan naTmeler, Sevgili’nin dilinde Mevlânâ’yK sabahlara kadar uyutmaz; çünkü bu sözler ve sesler, gönül mahallinin mekânlKk ettiTi yer-den gelmektedir; ancak Rumî için buradaki söz ve sesler, çalgKyla harmanlanmKQ olmalKdKr.16

“Can na;meleriyle ne elendirin beni, tellerin seslerini duyurun bana” diye sesle-nen Mevlânâ, güzel ses ve QarkK dinlemeye olan düQkünlüTünü gizlemez:

“Güzel seslerle söyleyin, dinleyeyim; QarkKlarKnKz, duyduTum en güzel en temiz QarkKlar.”17

C. Müzik: Gül Bahçesine AçKlan Pencere

HâsKlK, Mevlânâ Celâleddin, müziTin gül bahçesine açKlmKQ bir pencere ol-duTuna inanmakta ve âQKklarKn gönül kulaklarKnKn hep bu pencerenin baQKnda bulunduTunu söylemektedir.18

Bu çerçevede Mevlânâ’nKn, eserlerinde iki kavrama yer verdiTini görmekteyiz. Bunlar, müziTi icra eden çalg c ve müzik için yokluTu düQünülemeyen çalg -dKr.

D. Can ÇalgKcKsK

Mevlânâ’nKn ifadeleriyle seher vakti uyanan cahil bir Türk, içtiTi QarabKn tesiriyle ve uykunun mahmurluTuyla bir çalgK ister. Mevlânâ için can çalgKcKsK, sarhoQlarKn dostudur. SarhoQun mezesi de odur, gKdasK da. Gücü kuvveti hâsKlK her Qeyi odur. Can çalgKcKsK, sarhoQluTa götürür, onu dinleyenler çalgKnKn naTmesin-den, nefesinden tadarlar. Hak QarabK, insanK can çalgKcKsKna götürür. Ten QarabK ise naTmeyi bu çalgKcKdan dinler. Mevlânâ burada sözde ikisinin de adKnKn bir oldu-Tunu, ancak bu hisle o his arasKnda fark bulunduTunu belirtir.19

ÇaTKmKzKn son önemli Mevlânâ araQtKrmacK ve yorumcusu !efik Can, bu ifadeleri Qu Qekilde açKklar:

“Hakk arab insan , can çalg c s na götürür” denilmektedir. Burada çalg c dan murad, rûhânî çalg c d r. Bu ten arab ise de, güzel sesleri bu çalg c dan dinler demekle, bildi;imiz arab içerek sarho olmu cahil Türk’ün istedi;i cismânî çalg c kasdedilmi tir. Asl nda Mevlânâ’n n “can çalg c s ”, “ten çalg c s ” diye çalg c y ikiye ay rmas sembolik bir mana ta maktad r. öyle ki mûsikî, karakterimize, huyumuza göre bize tesir eder. ,yi karakterli, mânâya dü kün bir insan ho na;meler ilâhî âleme

15 Mevlânâ, Dîvân- Kebîr, III, 319, b. 3119.

16 Mevlânâ, Dîvân- Kebîr, II, 16-17, b. 162-169.

17 Mevlânâ, Divân- Kebîr, VI, 92, b. 819.

18 Mevlânâ, Dîvân- Kebîr, IV, 407, b. 3927.

19 Mevlânâ, Konular na Göre Aç klamal Mesnevî Tercümesi, VI, 378, b. 643-647.

yükseltirken, bedene ait zevklere dü kün ki iyi de ayn na;meler cismânî zevklere, nefsânî arzulara götürür.”20

Güzel yüzlü çalgKcKya müziTi el çKrpa çKrpa okumasKnK söyleyen Mevlânâ, onu münâcât erine benzetirken, kendisini meyhane rindine (kalender) indirge-mektedir. Mevlânâ, kendisini görmek isteyen beden nakQKna kapKlKp baTlanmKQ kiQileri ikaz eder:

“Can görmeye imkân yoktur; ben de meyhanenin can y m.”21 ÇalgKcKya hitâbK devam eder Mevlânâ’nKn;

Allah için a k sarho u gibi m zrap vur; m zrab na öyle bir vur ki, çeng gibi biz de düzene girelim.22

“Seni anlatmaya dilim dönmüyor benim; o harfler yetmiyor anlat ma benim.”

diyerek gönlüne hitap eden Mevlânâ, bu esnada çalg c y da unutmaz:

“O çalg c , çalg c ya benim vuru lar mla vurmada, gönlümce çalmada ya; dilimin yerine bütün varl ; m onun perdesinden dönüp duruyor; gönlümün halini o vuru la anla-t yor.”23

ÇalgKcKya çalacaTK perdeyi söyleyen Mevlânâ, bunun gerekçesini Sevgili’ye baTlK olarak ifade eder:

“Çünkü sevgilimiz sarho bir halde geldi; o tertemiz, o vefal ya ay , sarho ol-mu , ç kageldi.”24

Mevlânâ, çalgKcKya yönünü varlKTKn ötesine yani yokluTa çevirmesi husu-sunda nasihat etmeyi ihmal etmez:

“A çalg c , yüzünü yoklu;a çevir, çünkü varl k yol kesicidir; çünkü varl k haindir, hain korkak olur, hiçbir korku çeken de ne eli olamaz.”25

Hakikatte Mevlânâ bir anlamda görünmeyen âlemlerin bâkiliTine, dünyevî maddî âlemin de sahte ve sanallKTKna dikkat çekmektedir.

ÂQKklar çalgKcKsK, Rumî’den gelen naTmeleri terennüm etme teklifiyle karQK karQKyadKr; ancak Rumî’nin kulaklarK her sese açKk deTildir. Çok yüksek sesli zurna bile onun kulaklarKnK etkilemez.26

Mevlânâ’nKn zarif, nazik çalgKcKdan istekleri bitip tükenmez. Bazen de o, söylediTi gazelin kalan kKsmKnK onun tamamlamasKnK ister; ancak Mevlânâ, çalgK-cKdan gazeli kendi istediTi gibi neticelendirmesini talep eder:27

“A nâzik çalg c , bu gazelin geri kalan n , istedi;im gibi sen say-dök art k.”28

20 !efik Can, Konular na Göre Aç klamal Mesnevî Tercümesi içinde, VI, 378 (324 nolu dipnot).

21 Mevlânâ, Dîvân- Kebîr, II, 127, b. 1024-1025.

22 Mevlânâ, Divân- Kebîr, VII, 344, b. 4436.

23 Mevlânâ, Divân- Kebîr, II, 135, b. 1088-1089.

24 Mevlânâ, Divân- Kebîr, III, 400, b. 3857.

25 Mevlânâ, Divân- Kebîr, III, 432, b. 4151-4153.

26 Mevlânâ Divân- Kebîr, III, 457, b. 4385.

27 Mevlânâ, Divân- Kebîr, II, 301, b. 2471-2472.

28 Mevlânâ, Divân- Kebîr, VII, 604, b. 8018.

Müzikte önemli bir yeri olan gazel, Mevlânâ için de vazgeçilmezdir. Bu an-lamda o söylediTi gazeller için okuyucusuna sKTKnKr:

“Gazel, güdük kald ysa ay plama; uçup giden hat rda vefâ yoktur ki.”29

Mevlânâ gazel söylemeden edemez, yoksa rahatsKzlanKr ve gazeli vurmalK enstrüman çalan davulcudan ayKrmaz:

“Gazel söylemezsem a;z m yarar benim, çal ça; r, fazlala t r sözü, fazlala t r ne eyi, nihayet sen bir davulcusun der.”30

Ancak onun için gerçek gazel, harfe bürünmüQ Qekilde olan deTildir. Gazel, candan suretsiz ve harfsiz olmalKdKr.31

E. ÇalgK: Hasta Gönüllerin Mahallesine Getirilen Alet

ÇalgKcKdan sonra Mevlânâ, çalgKyK ele alKr. Onun için çalgK, hasta gönüllerin mahallesine getirilen bir alettir:

“Getir meclisimize çalg y , kerem sahibi ol bize kar , kerem sahibi; hasta gönülle-rin mahallesinde merhametli davran, merhametli.”32

Ancak Mevlânâ, çalgKnKn büyülü ve QatafatlK sesine kendisini kaptKrKp ana istikametten çKkanlarK ikaz eder. Bu çerçevede o, bu halin geçiciliTinden dem vu-rur:

“Niye çalg yla ne elenip sarho olan var ki ahengi b rakt da o helvalar yiyen tat-l , güzetat-l dudaktat-lara dü tü gitti. Ba n küpe daya, testiyi küpün yan na koy, s çray p kalkacaksan s çra, kalk, küpün yan na var a kavgadan, gürültüden sarho olmu ki i.”33 Mevlânâ için, hakikî çalgK, halkK coQturan çalgK deTildir. Onun nezdinde dinlenilecek olan “kendinden geçen can n çalg c s d r”:

“Gece oldu; halk n co u u dindi; kalk, co ma s ras bizde art k. Bu gece, senden de;er buldu, üstünlük elde etti de kibrinden, düne omuz vurmada. Bir müddet, çalg dinledik; imdi de kendinden geçen can n çalg s n dinleyelim.”34

!u halde Mevlânâ öTretisinde güzel ses dinlemek âQKklarKn gKdasKdKr; zira güzel sesleri dinleyiQte buluQma, kavuQma hayali vardKr. Gönüldeki hayaller güzel sesle geliQir, hattâ o hayaller güzel ses yüzünden Qekillere bürünür. Demek ki mûsikî, karakterimize, huyumuza göre bize tesir etmektedir. HoQ naTmeler, iyi karakterli, mânâya düQkün bir insanK, ilâhî âleme yükseltirken; bedene ait zevkle-re düQkün kiQiyi de aynK naTmeler cismânî zevklezevkle-re, nefsânî arzulara götürür.

Can naTmeleriyle Qenlenen can sesi, güzel sesler ve müzik, Mevlânâ’nKn yüreTini heyecandan kaynatKr, coQturur. Ondaki gaye, ancak rebâbKn dilinde, kudümün sesinde, neyin ahenginde ve mutriblerin maharetinde duyulabilir.

29 Mevlânâ, Dîvân- Kebîr, V, 4, b. 26.

30 Mevlânâ, Divân- Kebîr, I, 343, b. 3151.

31 Mevlânâ, Divân- Kebîr, II, 83, b. 690.

32 Mevlânâ, Dîvân- Kebîr, III, 257, b. 2440.

33 Mevlânâ, Divân- Kebîr, II, 255, b. 2074-2076.

34 Mevlânâ, Divân- Kebîr, V, 292, b. 3460-3463.

Belgede marife bilimsel birikim MEVLÂNÂ (sayfa 176-181)