• Sonuç bulunamadı

Hunların Çin’in Wu-sun Politikasını Boşa Çıkarma Çabaları

HUN ÇİN İLİŞKİLERİ VE HUNLARIN ÇİN POLİTİKAS

2.2. HUNLARIN ÇİN’E YÖNELİK GİZLİ POLİTİKALAR

2.2.4. Hunların Çin’in Wu-sun Politikasını Boşa Çıkarma Çabaları

Çin imparatoru Wu-ti (M.Ö.140-87) dönemine gelindiğinde, Hunlara karşı uygulanan He-qin politikasının meyvesini verdiği ve Hunlarda taht kavgalarının başladığı görülmektedir. Hunlardaki taht kavgalarını fırsat bilen Wu-ti ise Hunlara bağlı diğer devletleri kendi tarafına çekmeye çalışmıştır. Böylece Hunlar sadece içte değil dış siyasetteki problemlerle de baş etmek zorunda kalmışlardır. Ancak yine de çok güçlü olduğundan Hunları yenebilmek için onları yalnız bırakma politikasını gütmüşlerdir. Bu plan için en uygun devlet ise Orta Asya devletlerine göre daha güçlü olan ve daha önce Hunlar ile problem yaşayan Wu-sunlardı.55 Çin İmparatoru Wu-ti, ünlü Çin casusu Chang

Chien’den Wu-sunlar hakkında bilgi almıştır.

Chien, Wu-sunlar56 üzerindeki Hun otoritesinin Künhan öldükten sonra zayıfladığını söylemiştir. Ayrıca Wu-sun hükümdarı Künbeg’in atalarının yaşadığı

55 Wu-sunlar daha önce Hunlar’ın saldırısına uğramış olduklarından onları sevmiyor ve çok fazla elçi de

göndermiyorlardı. Fakat yinede Hunların büyüklüğünün farkındaydılar (Gömeç, 2012a: 120). Wu-sun (Uysun) ların, Hun hâkimiyetine girmesi Mo-tun Şan-yü zamanında olmuştur (Groot, Asena, 2011: 150).

56 “Wu-sunlar, Fergana’nın 2000 mil kadar kuzey doğusundadır. Konargöçer bir devlettir. Geleneklerinin büyük bir bölümü Yüeçi’ler ile aynıdır. Seksen veya doksan bin kadar okçuları vardır. (okçu sayısı ferganadan azdır) Fergana ile bitişik ve komşu bir devlettir. Güneyde Yüeçiler’in Doğuda ise Hunlar’ın baskısı altındadır” (Ögel, 1981: 7).Wu-sunların yaşadığı yer Chang Chien’e göre M.Ö.126 yıllarında Tanrı

66

Hunların batısındaki otlakların şimdi boş olduğunu ve halkın ve yöneticilerin bu topraklara özlem duyduğunu, bu nedenle çeşitli hediyeler ve prenses verilerek eski yurtlarına dönmelerini sağlamak gerektiğini savunmuştur. Böylece Çin ve Hunlar arasında tampon bölge oluşturularak Hunlardan gelen ilk saldırıyı Wu-sunlar önleyecekti. Bu planın sağlam bir şekilde işlemesi ise Han imparatorunun Wu-sun kralı Künbeg’e Çinli bir prenses vererek akrabalık ilişkisinin kurulması sayesinde gerçekleşebilecek ve bu sayede Hunların batı ile olan irtibatı kesilecekti (Çakan, 2015: 154; Gömeç, 2012a: 121). Nihai hedef ise Hunlar ile vassalları olan ve batıda kendisine destek veren devletlerle arasını bozarak onları destekleyen ülkelerden ayırmak ve Hunları ortadan kaldırmaktır (Onat, Orsoy ve Ercilasun, 2004:31: Cosmo, 2002:717).

M.Ö. 119 yılında imparator Wu-ti tarafından Wu-sunlara gizlice gönderilen Chang Chien, onlara da bu planını açıklamıştır. Fakat Wu-sun beyi Künbeg ülkesindeki taht kavgalarını bahane ederek bu planı kabul etmemiştir. Bununla birlikte Wu-sunları kendi yanına çekmeyi dış politikadaki hedefi haline getiren imparator vazgeçmemiş, daha önce vadetmiş olduğu Chiang-tu kralının kızını hsi-chun unvanıyla prenses yapmış ve M.Ö. 104 yılında Wu-sunlara göndererek Hunlardan yüz çevirmesini istemiştir. Wu- sun beyi Çinli prensesle evlenmeyi kabul etmiş fakat doğal güzelliklere sahip olan T’ien shan’ı bırakarak eski bozkır topraklarına dönmeyi kabul etmemiştir (Gumilev, 2013:141).

Wu-sunlara gelen prensesin hizmetinde yüzlerce haremağası, özel hizmetçiler ve zanaatkârlar vardır (Yatsenko, 2002:777). Fakat bu sayıları yüzleri bulan kişilerin hepsi prensesin hizmetçisi olmayıp aslında Wu-sunlar arasına gizli maksatlarla sokulmuş ajanlardır. Prenses başta olmak üzere maiyetindekiler Wu-sunlarda olup biteni anında imparatora bildirmişlerdir. Özellikle Hsi-chun prensesin Hun saldırılarından haber vererek imparatordan yardım istemesi bu durumu açıklar niteliktedir57 (Onat, 2012:47- 48). Hunlar tarafından gönderilen hatunun da Wu-sunlara yüzlerce hizmetçi ve bakıcı ile

Dağlarının Kuzeyi ile Yedisu arasında Isık göl ve çevresinde kalan bölgedir.(Divitçioğlu, 2016: 39). Fergananın kuzey doğusunda yer alır (Eberhard: 1942: 104).

57 Çin Wu-sunlara prenses göndererek kardeş topluluk olan Hunlar ile aralarında ayrılık meydana

getirmişlerdir. Hunlar ise M.Ö. 72 yılında saldırıya geçmişler bunun üzerine Çinli prenses, Turfan halkının Hunlarla birleşerek kendilerine saldırdıklarını ve kurtarılmayı beklediklerini imparatora iletmiştir. Ayrıca elçiler vasıtasıyla Hunların kalabalık bir orduyla üzerlerine geldiğini ve Çinli prensesi Wu-sunlardan isteyerek bu ittifakı önlemek istediklerini bildirmiştir. (Groot, Asena, 2011: 153). Bunun üzerine Çin orduları Wu-sun ordularıyla birleşerek Hunlara karşı koymuşlardır. Burada Çin’in Wu-sunlara yardım etmesi prensesin çağrısından ziyade Hunların Wu-sunlara karşı başlattığı tehlikeli adımdır. Çünkü Çin hanedanlarında Türk ülkelerinde olduğu gibi kadına değer verilmiyordu (Selçuk, 2014: 66).

67

gittiği bilinmektedir. Buradan Hunların maksadının, prenses ve çevresindeki Hun casuslarından Wu-sunlarda olup bitenden haber alma gayreti olduğu açıktır.

Wu-sunlara gönderilen Çinli prenses Hsi-chun’un bu devlete kendi rızası ile değil

bir amaç uğruna gönderildiğine dair bilgiler vardır. Yerleşik hayattan yabancısı olduğu bozkır hayatına gelen prenses, ailesinin kendisini zorla kocaya verdiğini, uzak memlekette yaşamaya zorlandığını, Wu-sun halkının keçeden yapılmış çadırlarda yaşadığını, et yiyip kımız içtiklerini belirterek böyle bir hayattan memnun olmadığını dile getiren bir şiir yazdığı söylenmektedir (Barthold, 2014: 90; Deguignes, 1976: 160). Prensesd bir kuş olup ana vatanına gitmek istediğini belirtmiş ve vatan hasretini şiire dökerek teselli bulmaya çalışmıştır. Wu-sunları bu kadar hakir gören Çinli bir prenses Çin’in istediği tarzda hareket etmiştir.

Fakat Hun hakanı Öge Han (M.Ö. 114-105), siyasetten anlayan akıllı bir kişiydi. Çin’i takip etmekten geri durmayarak casusları vasıtasıyla Çin’i gizliden gizliye takip etmiştir. Çin Sarayı’ndan Wu-sunlara Çinli prenses geldiğini haber alır almaz diplomatik açıdan çok önemli bir atak yaparak, Wu-sun ülkesine bir Hun kızı göndermiştir (Orkun, 1938a: 35). Hunlardan halen çok çekinen Wu-sun beyi de kendine göre bir çözüm yolu bularak Hunlardan gelen hatunu sol tarafına oturtarak ona büyük hatun unvanı vermiş, Çinli prensesi de sağ tarafına oturtmuştur. Hunların yerinde ve zamanında atmış olduğu bu adım Çin imparatorunun gizli planını boşa çıkarmıştır. Hunların bu yerinde atağının başarıya ulaşmasında, Hunlar adına çalışan casusların büyük payı olduğunu söylenebilir. Evlenme yoluyla kurulan akrabalık ilişkisi ve verilen hediyeler sayesinde Hunlarda olduğu gibi Çin kültürü Wu-sunlar arasında da yayılmaya başlamıştır (Taşağıl, 2013b: 86). Çinliler ve Hunlar tarafından Wu-sunlara gönderilen eşlerin siyasi bir menfaat gereği gönderildiği açıktır (İzgi, 2014:36). Yapılan bu siyasi evlilikler neticesinde Wu-sunlarda Hun ve Çin yanlıları olmak üzere iki farklı grup meydana gelmiştir. Hun ve Çinli prensesler taht kavgalarında aktif rol oynayarak Wu-sunların yıkılışını hızlandırmışlardır. Özellikle Hunlar ve Han hanedanlığı Wu-sun tahtına kendi soylarından bir prensi getirmek için çalışmışlardır. Hunlar bu konuda pratik diplomasi uygulayarak Tz’u-li-mi’yi tahta çıkararak başarı elde etmiştir. Fakat imparator da çevirdiği entrika ile dost olmayan Hun soylu prensi gönderdiği ajanlar vasıtasıyla ortadan

68

kaldırmış ve Çin kraliçesinin oğlu olan İ-chih-mi’nin tahta çıkmasını sağlamıştır (Durmuş, 2002:785).

Görüleceği üzere Hunlar, Çin İmparatoru Wu-ti’nin Hunları dış diplomaside yalnızlaştırma ve itibarsızlaştırma girişimlerine kayıtsız kalmamıştır. Hunlar da diplomasiye ve casusluk faaliyetlerine önem vermiştir. Hunların Wu-sun beyine eş göndererek Çin’in planını neticesiz bırakması, onların dış politikadaki maharetini gösterdiği gibi komşu devletlerdeki gelişmeler karşısında teyakkuzda olmalarının bir sonucudur. Wu-sunlarda olduğu gibi Hunların erken haber alma sistemi ancak düzenli çalışan bir istihbarat ağı sayesinde mümkün olabilmiştir. Hunların istihbarat elde ettiği ve etkin şekilde kullandıkları bilgi toplama yöntemlerinden bir tanesi de düşman baskınına karşı, sınır bölgelerinde keşif ve öncü kuvvetlerin sürekli olarak attığı devriyelerdir. Bu devriyeler sürekli olarak sınır bölgelerini kontrol altına almışlardır.