• Sonuç bulunamadı

ÇİN HANEDANLARININ HUNLAR ALEYHİNE YAPTIĞI FAALİYETLER

3.1. ÇİN’İN HUNLARI YIPRATMA ÇABALAR

3.1.1. Hun ülkesine Gönderilen Elçilerin Gizli Faaliyetler

Elçi olarak diğer memleketlere gönderilenlerin tek işi imparatorların ya da hükümdarların isteklerini karşı tarafa ileten basit bir posta memuru olmaktan daha fazlasıydı. Düşman veya dost ülkeye gönderilen kişilerin tali vazifelerinin başında, gönderildiği ülke ya da toplulukla ilgili istihbari bilgilere ulaşmak gelmektedir. Özellikle askeri bilgilere ulaşmak, elçilerin en önemli vazifeleri arasında sayılmaktaydı. Bu kişiler aynı zamanda kendisini yetiştirmiş iyi bir iş birlikçi, suikastçı, komplocu, propagandacı ve istihbaratçıdır (Gömeç, 2012b:72; Groot - Asena, 2011:33). Çin'den yola çıkarak ülkesine geri dönen elçilerin gittikleri ülke hakkında imparatora rapor sunmuşlardır. Orta Asya’ya elçi olarak gönderilen elçilerin de imparatorun huzuruna çıkarak gördükleri ve duydukları hakkında tafsilatlı bilgi verdikleri bilinmektedir (Onat, 2012:88). Hunlara gelen elçiler, farklı maksatlarla Hun topraklarına gönderilmişlerdir.

Elçilik vazifesiyle Hunların yaşadığı Orta Asya topraklarına gelen bu casusların, Hunlar aleyhine olabilecek her türlü organizasyonda yer aldıkları görülmektedir. Kara propagandadan, yabguların arasına nifak sokmaya ve Çin hanedanlığına ihanet edenlerin cezalandırılmasına kadar hatta daha da ileri giderek Hun hakanlarının öldürülmesi gibi Hunlar açısından zararlı olabilecek her türlü gizli teşebbüslerde yer almışlardır.

M.Ö. 105 yılında (Öge Kağan) iktidarının onuncu yılında ölmüş, yerine oldukça küçük yaşlarda olan veliaht O-su-lı (Chan shih-lu veya Wu shih-lu), on yaşlarında Hun tahtına geçmiştir. Küçük yaşta hakan olduğundan kendisi çocuk (oğul) kağan olarak tanınmıştır (Gömeç, 2012a:128). Çin imparatoru bu durumu değerlendirerek Hunları ikiye bölmek maksadıyla meşhur entrikasını devreye sokmuştur. Görünüşte hem ölen

72

kağan için taziye sunmak hem de tahta yeni çıkan kağanı tebrik etmek maksadıyla Hun şan-yüsüne ve sağ kol bilge beyine eş zamanlı iki elçilik heyeti göndermiştir (Onat, Orsoy ve Ercilasun, 2004:33).

Çin yönetiminin asıl maksadı ise yeni şan-yü ile sağ kol beyinin arasını açarak ülkede kargaşa ve savaş ortamı meydana getirmek ve Hunları güçsüz duruma düşürmektir59 (Ögel, 1981: 82). Bu elçilerden biri yeni hakanın huzuruna çıkarak onu Çin

imparatoru adına tebrik edecek diğeri ise sağ kol beyine giderek kendisinin hakan olamadığından dolayı Çin imparatorunun üzüntüsünü dile getirecektir (Orkun, 1938a: 36). Fakat Çin yönetiminin bu gizli planı akim kalmıştır. Casusları vasıtasıyla oynanan oyunun farkına varan Hun devriye birlikleri, her iki Çin elçilik heyetini de Hun ülkesine girer girmez tutuklayarak O-su-lı Kağan’ın huzuruna çıkartmış ve sorguya çekmişlerdir. Çin’in sinsice bir tutum içinde olduğunu ve olayın iç yüzünü elçilerden öğrenen Hun hakanı ise duydukları karşısında öfkelenerek elçilerin Çin’e geri gitmelerine müsaade etmemiş, Hun ülkesinde tutulmasını istemiştir. Böylelikle farklı maksatlarla Hunlara elçi olarak gönderilerek tutuklanan Çin elçilerinin sayısı on kişiyi geçmiştir (Groot - Asena, 2011: 130: Gömeç, 2012a:128-129).

Hunların güçlü hakanı olan Hu-li-hu (M.Ö. 102-101) yılında aniden ölünce yerine Chü-t’e-hou (Küdihav) (M.Ö. 101-96) tahta oturmuştur. Yeni şan-yü önce Çin imparatoru Wu-ti ile barışçıl bir siyaset izlemeyi uygun görmüş ve ilk iş olarak tutuklu bulunan Çinli elçileri serbest bırakacağını bildirmiştir. Bu durumdan oldukça memnun olan Wu-ti, Hun hakanı Chü-t’e-hou’nun kendisine tabi olacağı zannına kapılmıştır. Bol hediyeler eşliğinde serbest bırakılacak elçileri almak ve Hun vassallığını Çin imparatorunun kabul edebileceğini kağana bildirmek maksadıyla Su-Wu başkanlığında bir elçi heyeti göndermiştir. Fakat olaylar elçilik heyetinin beklediği şekilde gelişmemiş, yapılan müzakerelerde Çin’e tabi olmak söz konusu bile yapılmamıştır (Gumilev, 2013:149; Tekin, 2010:228). Hakanın asıl amacı barış antlaşması imzalamaktır. Bu görüşmeden istediğini elde edemediği için öfkelenen elçiler, Hun ülkesinde amaçlarını gerçekleştirmek için birtakım gizli planların içine girerek entrikaya başvurmuşlardır. Elçiler, Chü-t’e-hou’nun tavrının ve müzakerelerin başarısızlığının müsebbibi olarak,

59 Hunlar’ın ve sonraki Türk devletlerinin önce ikiye bölünmesi ve sonrada tarih sahnesinden

çekilmelerindeki en büyük amillerden bir tanesi de yönetici sınıfın aralarındaki iktidar mücadelesinin Çinli casuslar eliyle körüklenmesidir (Batur, 2013:38).

73

daha önce Hun asıllı bir Çin elçisi olan ve Hunlara elçi geldiği sırada burada kalarak baş vezir olan Wei Liu’yu göstermişlerdir. Çünkü bu kişi Çin’de uzun süre kaldığından Çin siyasetinin iç yüzünü çok iyi bilmekteydi.

Çin’e tabi olan Hun-şa kralının yeğeni Kao ve Siyok tımar beyleri esir düşerek Wei- Liu’nun emrine verilmişlerdir. Tımar beyi Yü Şang, komutan Su-Wu’nun yardımcısı Çang Şu’ya gelerek Çin imparatorunun nefret ettiği Wei-Liu’yu öldüreceğini, bunun karşılığında ise imparatorun Çin’de bulunan ailesine ihsanlarda bulunacağını söylemiştir. Aynı zamanda arkadaş olan Çang Şu ile Yü Şang gizlice anlaştılar. Hazırlanan plana göre bir ay sonra ava gidecek olan şan-yünün çocuklarıyla birlikte eşi çadırdan kaçırılacak ve elçilik heyeti de hakana Çin imparatorunun isteklerini kabul ettirebilecekti.

Bir ay sonra Ch’an-yü’nün ava çıkması ile plan gereği, çadırda yalnız kalan hatun ve çocuklarının üzerine yetmiş Çinli esir saldırdı. Ancak saldırıdan kurtulmayı başaran bir kişi durumu Chan-yü’ye haber verdi (Baykuzu, 2012: 96). Süratle gelen Hun askerleri, başta Kao olmak üzere Çinli esir grubunu yakalayarak hepsini öldürdüler (Groot-Asena, 2011: 134). Komplocuların başarısızlığını duyan elçi yardımcısı Çang Yü ise Yü Şang ile aralarındaki gizli planın deşifre olacağından korkuyordu. Çin elçi heyeti başkanı ise “Bu

durumda ben de bu işin içine çekilecek ve suçlanacağım. Hunlar beni öldürecek, ülkeme de ağır bir fatura çıkaracaklar. İşin bu noktaya gelmesini engellemek için ben intihar edeceğim”(Groot-Asena, 2011:134). Diyerek intihara kalkışmış fakat etrafındakiler buna

engel olmuşlardır.

Yü Şang ise hazırlanan gizli planın içinde Çang Şu’nun da olduğunu itiraf etmesiyle elçilik heyetinin tamamı suçlu duruma düşmüştür. Öfkelenen Chan-yü adamlarıyla müzakere ederek verilecek cezayı tartışmışlar, Sol Bilge Beyi verilecek ölüm cezasına itiraz etmiş ve onları öldürmek yerine Hun hizmetinde casus danışman olarak kullanmayı teklif etmiştir. Bunun üzerine Chan-yü’nün kendisini çağırdığını duyan elçi Su-Wu, bıçağını çıkararak karnına saplamıştır. Bu kişinin asil birisi olabileceğini düşünen Hunlar derhal hekim çağırarak yarasını tedavi etmişlerdir. Kendine gelen Su-Wu ve komplocu elçilik heyetinin yüzlerine suçları hatırlatılarak cezalarının kesin olduğu ancak Hun hizmetine girmeyi kabul edenlerin bu cezadan muaf tutulacağı bildirilir. Elçi heyetinin başkanı Su-Wu haricindeki herkes bu teklifi kabul ederek Hunlara hizmet

74

etmeyi kabul ederler. Yardımcısının suç işlediği gerekçesiyle kendisinin de bu suça ortak olduğu söylenen Su-Wu60 ise kendisinin bu işin içinde olmadığını yardımcısı ile kendisi

arasında kan bağının da bulunmadığını söyleyerek öldürülmesinin uygun olmayacağını belirtmiştir (Groot-Asena, 2011:134). Bunun üzerine şanyü Küdihav tarafından öldürülmeyerek Baykal Gölü çevresine sürgün edilmiştir.