• Sonuç bulunamadı

CASUSLUK VE İSTİHBARAT

1 1 CASUSLUK VE İSTİHBARAT KAVRAM

1.2. İLK DÖNEM CASUSLUK VE İSTİHBARAT YÖNTEMLERİ

1.2.2. Elçiler ve Casusluk Faaliyetler

Elçilerin casuslukla bağlantısına geçmeden önce, “elçi” kelimesi üzerinde durmak gerekmektedir. Elçi kelimesi, köken olarak Türkçe el (il) isim kökünden türetilen ve

“halk, ülke, devlet” manalarına gelen bir kelimedir. Uygur metinlerinde de rastlanılan bir

kelime olup, “haberci, peygamber” manalarını da içermektedir. Arapçadaki “resul” kelimesini karşılamaktadır (İpşirli, 1995:3). Eski Türklerde elçi, günümüzdeki anlamıyla hükümdarlar arasında gidip gelen kişilerdir (Altungök, 2012:177). Mehmet Saray (2010:1197), Türkçe metinlerde elçi kelimesi, “hükümdarın resmi habercisi” olarak geçtiğini belirtmektedir. Elçi manasına kullanılan diğer bir kelime de “sawçı” kelimesidir ( Kâşgarlı Mahmûd, 2013:441).

20

Elçi, bir devletin diğer bir devlete isteklerini bildirmek, dostluklarını pekiştirmek ya da antlaşmalar yapmak için gönderdiği resmi görevlilerdir. Daha basit bir tabirle, bir topluluk ya da devletin diğer bir devlete gönderdiği hükümdar vekilidir (Sami, 2004:247). İlk çağların ilkel topluluklarından günümüze kadar süregelen dönemlerde, insanlar arasında barışın korunması ve devletlerarasında meydana gelen problemlerin çözümü her zaman elçiler vasıtasıyla olmuştur. (Saray, 2010:1196). İslam öncesi Türk devletlerinde ve Çin hanedanlarında da elçilik kurumunun oldukça önemli olduğu görülmektedir. Elçi olabilmek için bazı önemli özelliklere sahip olmak gerekmektedir. Devletler nezdinde ülkesini, kağanını ya da imparatorunu en iyi şekilde temsil edecek olan bu kişiler; akıllı, pratik zekâya sahip, kurnaz ve ülkesine sadık kişiler olmalıdır. Ancak bu tür kişiler sayesinde devletlerin menfaati korunabilecektir. Bu vasıflardan yoksun olan bir elçi, temsil ettiği kağanın veya ülkenin itibarını zedeleyebilir. Elçiler, savaş başlatabileceği gibi savaşların engellenmesinde de aktif rol oynamışlardır.

Çinli elçilerin, genelde Çin ve komşuları arasındaki anlaşmazlıkları çözümledikleri, diğer memleketlerle ticari ve ekonomik işbirliği yaptıkları görülmektedir. Devletlerarası işlerin çoğu elçiler vasıtasıyla çözüme kavuşmaktadır (Yusuf Has Hacib, 2006:755). Elçiler, tüm bunları yaparken bir kısmı aynı zamanda gittikleri ülkeler hakkında gizli ve aşikâr bilgileri toplayarak Çin sarayına sunan özel memurlar olduğu görülmektedir. Elçilerin Çin imparatorlarına sunduğu bu raporlar çok defa devlet dokümanları ve sülale yıllıklarına kaydedilmiştir. Çin imparatorlarının ve danışmanlarının bu raporlardan istifade ettikleri açıktır (Çandarlıoğlu, 1995:11).

Çin’den Hun Devleti’ne gelen veya Hun şanyüleri tarafından Çin’e gönderilen elçiler, adeta yöneticilerin gören gözü, işiten kulağı olmuşlardır. Onlar, elçilik vazifesinin yanında gittikleri yerlerde neler olup bittiğinden haberdar olarak ülkelerine döndüklerinden casusluk faaliyetlerini de yürütmüşlerdir. Türk devletleri ve Çinliler, elçileri sadece mektup taşıyan devlet görevlileri olarak görmediklerinden, casus olmaları ihtimaline karşı birtakım önlemler alarak onların hareketlerini sürekli olarak takip etmeye çalışmışlardır.

Han imparatoru, Wang Wu’yu casus olarak Hsiung-nular’ı gözetlemek için görevlendirmiştir. Hsiung-nu yasalarına göre, Hunlara gelen elçi elindeki asayı bırakmadan ve yüzünü siyaha boyamadan çadıra girememektedir. Wang Wu, Hunların

21

adetlerini iyi bildiğinden bu adetleri eksiksiz yerine getirmesine Şan-yü memnun olmuş ve Çin’e karşı tavrını yumuşatarak nezaketen de olsa oğlunu saraya rehin göndereceğini söylemiştir (Onat, Orsoy ve Ercilasun, 2004:30). Wang Wu diplomasi kurallarını tam uygulayarak elçilik görevini yerine getirmiştir. Bu yüzden elçilerin üstlendikleri görev oldukça kritik bir görevdir. Genellikle kıymetli hediyelerle yola çıkan elçiler, “elçiye

zeval olmaz” sözünden hareketle, devletler tarafından korunmuşlardır. Hun elçisinin Çin

başkentinde ölmesi Çin imparatorunu telaşa düşürmüş ve hemen özür amaçlı Hun hakanına elçi göndermiştir. Fakat elçinin süikasta kurban gittiğine kanaat getiren Hun hakkanı Çinli elçileri esir alarak Çine savaş açmıştır (Ögel, 1981:72). Bu durum bize elçilerin devletler nezdinde ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Fakat bunun istisnası olarak casusluk yapmama şartı getirilmiştir. Yabancı ülkelerden ziyaret maksadıyla gelen elçi, tüccar ve seyyahların, casusluk ve istihbarat faaliyetleri yürütmedikleri sürece ülkeyi dolaşmalarına izin verilmiştir (İpşirli, 1995:5). Hsiung-nu geleneklerine göre Çin elçileri bilgin kimselerdir. Gelen elçi yaşlı ise onun ikna kabiliyetinden çekinildiği için tartışmaya girilmez, genç bir elçi ise suikast yapabileceği ihtimaline karşı şevkini kırma yoluna gidilirdi (Onat, Orsoy ve Ercilasun, 2004:32).

Hun geleneklerine göre, casusluk yaparken yakalanan ya da hadlerini aşan elçiler, ülkenin ıssız ve tehlikeli bir yerine4 sürgüne gönderilerek cezalandırılmışlardır. Mesela

Hun kağanı Wu-Wei (M.Ö. 114- M.Ö.105) döneminde M.Ö.112 yılında Han İmparatoru sınırda teftişe çıkmış ve gücünü Hunlara göstermek için de casus elçisi Kuo Chi’yi göndererek Hunlara tabiiyet teklif etmiştir. Buna çok kızan Şan-yü de bu elçiyi öldürmeyerek Baykal Gölü yakınlarına göndererek cezalandırmıştır (Onat, Orsoy ve Ercilasun, 2004:30; (Ögel, 1981:209). M.Ö. 101 yılında Çin imparatoru Hunlar’a5 Çin elçisi Su-wu Hun ülkesinde çevirdiği entrikadan dolayı Hun Şan-yüsü tarafından Baykal Gölü taraflarına çoban olarak sürgüne gönderilmiştir. Bu bölge, yaşam koşulları açısından sıkıntı çekilecek ıssız, çalılık ve zararlı hayvanların bol olduğu bir bölgedir. Bu elçi, bir müddet bu bölgede kaldığı sırada Baykal Gölü kenarında avlanmaya gelen Şan-yü’nün kardeşi Yü-Ch’ien ile karşılaşmıştır. Su-wu’ya yardım eden Yü-Ch’ien, ona avlanmayı da öğretmiştir. Fakat bir müddet sonra Şan-yü’nün kardeşinin ölmesi üzerine yine zor

4 Burası Hunlar için genelde Baykal Gölü ve çevresi olmuştur (Onat, Orsoy ve Ercilasun, 2004: 30) 5 Bu dönemde Hunların başında Hun hakanı ve Chieh-te- Hou Han bulunmaktaydı. Chieh-te- Hou Han

22

durumda kalmıştır. Elçi sürgünde olduğu sırada Ting-Lingler’in arasında yaşamış olması bu boy hakkında bilgi sahibi olmamıza imkân tanımıştır (Taşağıl, 2013a: 91).

Bu casusun burada 19 yıl kaldıktan sonra nasıl kurtularak Çin’e geri döndüğü kaynaklarda açık değildir. Kendisinden haber alamayan Çin imparatoru onun ölmüş olabileceğine kanaat getirmiştir. Bunun üzerine Su-wu (Hsiü Wu), bir ördek ya da kazın ayağına bir mesaj bağlayarak hayatta olduğunu yazmış ve kazı uçurmuştur. Çinli avcıların bu kuşu vurmasıyla elçinin hayatta olduğu anlaşılmıştır (Tekin, 2010:229). Bu olay haberleşmede kuşların da kullanıldığını göstermesi bakımından önemlidir. Yü-Ch’ien’in bu casusa avcılığı öğretmesi sonucunda avlanmayı iyi bilen birisinin bunu yapabilme ihtimali yüksektir. Göçmen kuşların göç dönemleri ve göç yollarını hesaba katarsak mantıklı bir haberleşme yöntemi olduğu söylenebilir.

Birbirlerini her zaman düşman olarak gören Çinliler ile Hunlar arasında elçilerin çok sık gelip gittikleri görülmektedir. Çin’den Hunlara gelen veya Hunlardan Çin’e giden elçilerin sayısı ile savaşların sayısı arasındaki korelasyona bakıldığında, elçi sayılarının gelme sıklığı arttıkça savaşların da sıklığının arttığı görülmektedir. Elçilerin gelip gitme sıkılığının azaldığı dönemlerde ise çatışmalarda büyük oranda azalmalar gözlemlenmektedir. Bu durumun Göktürkler döneminde de değişmemiştir (Bkz., Tablo:1). (Divitçioğlu, 2016:266). Çin’den gelen veya Çin’e giden elçi sayısının artması durumunda elçilerin genel görevleri düşünüldüğünde savaşların azalması gerekmektedir. Fakat bunun aksi olarak elçilerin gelme sıklığına bağlı olarak çatışmaların sayısında da artışlar görülmektedir. Elçilerin asli görevi dostluk kurmak, dostlukları pekiştirmek ve ittifak kurmak olmakla birlikte Hunlar ve Çinliler arasında yaşanan bu süreç, elçilerin bu asli görevlerinin yanında gizli faaliyetleri de organize ettiklerini göstermektedir.

Tarihte Çinliler Türklere karşı elçileri casus olarak gönderdiği gibi Türkler de Çin’e gönderdikleri elçilerden casus olarak yararlanmışlardır (Altungök, 2012:178). Hun şan-yüleri Çin elçilerinden Çin’de meydana gelen önemli olaylarla ilgili bilgiler almışlardır. M. Ö. 89 yılında Çin’de eski veliahtın askerleriyle birlikte ayaklandığı haberi Hunlara gelmiş, Şan-yü de bu durumun doğruluğundan emin olmak için Çinli elçiye sormuş ve elçiden veliaht ile iftiracı baş danışmanın öldürülmesi üzerine, veliahtın adamlarını ayaklandırarak babasına karşı isyan ettiğini öğrenmiştir (Gömeç, 2012a:141).

23