• Sonuç bulunamadı

Karatay ailesinden olanlar, yalnızca Karatay Sultan Zaviyesi‟nde görev yapmıyor, o bölgede bulunan diğer zaviye ile mezralarda da görevler alıyorlardı. Bu durum belgelere “neslen b‟ade‟n-nesl mutasarrıf olduğumuz”734

ya da “evlâdiyet ve meşrutiyet üzere”735 ibarelerinden anlaĢılmaktadır. Aile bu hizmetleri karĢılığında birtakım vergilerden muaf tutulmuĢtur736. Karaman Kanunnâmesi‟nde, “Şol kimesne ki defter-i cedîd‟de sipahizâde veya

zaviyedâr ve muaf kayd olunmuşlardır, anlardan resm-i çift, bennak, caba ve avârız alınmaz”737

denilmektedir. Dolayısıyla vergi muafiyetinden faydalanmak isteyen bazı köylülerin zaviyeler etrafında toplandıkları anlaĢılmaktadır738

.

732 Bu icmal defterde gelir ve giderlere yer verilmemiĢ, yalnız vakıf harcamalrından sonra artan miktar kaydedilmiĢtir.

733 Artan bu gelirin vakıf misafirleri ile personel giderleri için harcandığı düĢünülebilir. 734 EV.MKT. 1399. 139.

735 EV.MKT. 2037.97; 2909. 64.

736 İE. EV. No. 22, Gömlek No. 2667. Osmanlı döneminde Anadolu ve Rumeli‟de çok sayıda derviĢ, zaviyedar, ilim ehli, imam ve duacı hizmetlerinden dolayı çeĢitli vergilerden muaf tutulmuĢlardır. Bk. Kolonizatör Türk Dervişleri, s. 279- 365.

737 M. Akif Erdoğru, “Karaman Vilâyeti Kanunnâmeleri”, OTAM, IV, Ankara 1993. 738

Suraiya Faroqhi, “The Peasants of Saideli in the Late Sixteenth Century”, Archivum Ottomanicum, VIII, Wiesbaden 1983, s. 229.

Karatay evlâdından olanların kendi zaviyeleri dıĢında, ÇörmüĢek Nahiyesi‟ne bağlı Mancıklar Köyü‟nde bulunan Alâüddevle Bey Zaviyesi‟nin ve yine Alâüddevle Bey vakfı ÇörmüĢek Nahiyesi‟ne bağlı Terakoz Mezrası hizmetkârları oldukları görülmektedir739

. Karatay evlâdının XVIII. yüzyılda zaviye ile eĢ zamanlı olarak aynı kaza içerisinde yer alan Kozcuğaz köyünde bulunan camide ve 1887 yılında MaraĢ Kazası‟na bağlı Göğercinlik Nahiyesi‟ndeki Alâüddevle Bey vakfına ait zaviyede hizmet ettikleri de anlaĢılmaktadır740

. Buna göre 1708 yılında, Karatay Sultan Zaviyesi içerisindeki camide yarım akçe karĢılığında cuma günleri hutbe okumakla görevli, hatip Hüseyin, aynı zamanda Kozcuğaz köyündeki camide yarım akçe karĢılığında imam olarak görev yapmıĢtır ki bu tür örnekleri dönemlere göre artırmak mümkündür741

.

Zaviyedarlık görevinin tevcihi konusunda zaman zaman bazı aksaklıkların yaĢandığı ve bunun üzerine Karatay evlâdından olanların haklarını aradıkları görülmektedir. 1887 yılında, Göğercinlik Nahiyesi‟nde bulunan zaviyenin zaviyedarlık ciheti babasından sonra kendisine verilmesi gerekirken durumunu belgelemiĢ olmasına rağmen yeni beratın düzenlenmesi gecikmiĢ ve Zaviyedar ġeyh Ġsmail‟in mağduriyeti söz konusu olmuĢtur. Ancak aynı yıl kendisinin adı geçen göreve atanması ve biriken ücretinin verilmesi ile sorun ortadan kalkmıĢtır742

.

Karatay evlâdının bu hizmetlere karĢılık örfi vergilerden muaf olduklarına dair kayıtlar bulunmaktadır: “…mezkûr kimesneler evlâd-ı Karatay olub, resm-i ganemden ve yaprak

resminden ve salgundan vesair avarız-ı divaniyye ve tekalif-i örfiyyeden muaf olıgelüb ümerâ- i mâziye-i Dulkâdiriyyeden temessükleri olub ve Alâüddevle ve Ali Beg merhûmdan mukarrernâmeleri olub devletlü padişah hazretlerinin eyyâmından ber karar-ı sabık kayd olunmak içün hükm-i hümâyûnları olmağın ber karar-ı sâbık kayd olundular deyu mukayyed bulunmağın alâ mekân kayd olundu…”743

. Bununla birlikte, Karatay ailesinin hizmetleri karĢılığı elde ettikleri gelirlere zaman zaman dıĢarıdan müdahalelerin oluyordu744

. Ancak 739 EV.MKT. 2037. 740 EV.MKT. 1399. 139. 741 H.D. No. 1128, s. 92; No. 1129, s. 186. 742 İ.DH. Dosya No. 1053, Gömlek No. 82691.

743 Yinanç-Elibüyük, aynı eser, II, s. 764. Osmanlı döneminde Dulkadir Beyliği topraklarında, Karatay evlâdı dıĢında baĢka ailelerin de yaygın olarak zaviye hizmetinde bulundukları anlaĢılmaktadır. Buna göre 1530‟da MaraĢ Sancağı Göksun Nahiyesi‟ne tabi Kanlukavak köyünde ġeyh Çelebi Halife‟ye bağlı derviĢler, adı geçen köydeki zaviyede gelen ve giden yolcuların ihtiyaçlarını karĢılamak üzere hizmette bulunmuĢlardır. TTD No. 998, s. 527.

744

1873 yılında Zamantu Kazası‟na bağlı ÇörmüĢek Nahiyesi Terakoz mezrasında bulunan Alâüddevle Bey vakfında Karatay Sultan evlâdı mezradarlık görevini üstlenmiĢ olmalarına rağmen, Köker? Mezrası

buna resmi makamlarca fırsat verilmemiĢ ve daha önceden tevcih edilmiĢ olan görevler uzun süre aile tarafından devam ettirilmiĢtir745. Ayrıca, Karatay evlâdının ve yakınlarının nüfus

yoğunluğu olarak Selçuklu döneminden itibaren bu bölgede bulundukları ve dinî hizmetlerle de yakından ilgili oldukları, Osmanlı dönemi öncesi kayıtlarından da bu Ģekilde teyit edilerek anlaĢılabilir. Bu durum, zaviyedar bir aile olan Karatay ailesinin kendi çevrelerinde etkili olduklarını göstermektedir.

Karatay Sultan Zaviyesi‟nin nüfus olarak Hristiyanların yoğunlukta olduğu bir bölgede bulunmasına rağmen, Osmanlı dönemi arĢiv kayıtlarında herhangi bir tarikatla iliĢkisine rastlanmamıĢtır. Bu nedenle zaviyenin ĠslamlaĢtırma gibi dinî bir misyondan ziyade, yolcuların iĢlerini kolaylaĢtırmak gibi sosyal bir fonksiyonun olduğu tahmin edilebilir.

mütevellisi Osman duruma müdahil olmuĢtur. Ancak gönderilen ilâm ile mezranın öĢr-ü mahsulü ile Karatay Sultan evlâdına meĢrut olduğu bildirilerek müdahaleye izin verilmemiĢtir. EV. MKT. 773. 83.

745

1890 yılında Karatay Sultan evlâdından Mustafa ve Mehmed‟in, Terakoz mezrasının mezradarlık görevini halen devam ettirdikleri anlaĢılmaktadır. EV.MKT. 2037.

ALTINCI BÖLÜM

CELÂLEDDĠN KARATAY VAKIFLARI III

DARÜSSÜLEHA ve MUHTEMEL DĠĞER VAKIF ESERLER

Anadolu topraklarında zaviyelerin inĢası, Anadolu‟nun iskânı, TürkleĢmesi ve MüslümanlaĢması ile paralellik göstermektedir. Bu ülkede zaviyeler ilk devirlerde bir iskân unsuru olmuĢlar, Ģehrin fiziki yapısının oluĢumu ve Ġslamiyet‟in yayılmasında da sosyo- kültürel ve dinî bir müessese olarak önemli rol oynamıĢlardır746. Anadolu‟da Selçuklu

döneminden itibaren medreselerin nüfuz edemediği köy ve göçebe çevrelerinin kültür hayatlarında zaviyelerin oldukça etkili olduğu görülmektedir. Medreselerin belirli bir aydın kesime hitap ederek halk tabakalarına istenilen ölçüde giremeyiĢi ve Ģehirdekilerin aksine köylerde bulunan halkın ulema çevreleriyle yakın temaslarının azlığı sosyal ve eğitim hayatında önemli bir boĢluk oluĢturmuĢtur. Bu boĢluk, halkın kültür seviyesine daha uygun olan zaviyeler ve bunların heyecan veren mistik eğitimleri ile doldurulmuĢtur747. Ancak fakihlere tercih edilen ve Ģeyhlerin sohbet ve nasihatlarıyla devam eden bu eğitim anlayıĢı, Hristiyanlık öncesi ve sonrasına kadar inen birtakım yerel ve dinî inançların Ġslami bir Ģekle sokulmasıyla birtakım hurafelerin oluĢmasına da neden olmuĢtur748.

Zaviyeler Osmanlı Devleti genelinde “zaviye”, “tekye”, “buk‟a”, “darü‟r-raha” ve

“darü‟s-süleha” gibi farklı isimlerle anılmalarına rağmen icra ettikleri fonksiyonlar

bakımından aralarında pek fark yoktur749

. Zaviyelerin vakfiyelerinde belirtilen iĢlevlerinin baĢında “âyende ve revendeye” yani gelen ve gidenlere hizmet etmek gelir. Ayrıca vakfiyelerde belirtilmemiĢ olsa da diğer fonksiyonları yanında bütün tekke ve zaviyelerin her gelen ve gidenle bilgi ve kültür alıĢveriĢi yapma fonksiyonunu icra ettikleri de söylenebilir750. Anadolu Selçuklu sultanları, vezirleri, devlet adamları ve zenginlerinin yaptırdıkları zengin vakıflı zaviyeler ile Ģehirlerin imarına, fiziki, sosyal ve kültürel geliĢimine katkıda bulunmuĢlardır.

Anadolu‟da en çok zaviye inĢasının, Moğol istilâsı döneminde 1277-1300 yılları arasında yoğunlaĢtığı bilinmektedir. Bu dönemde hem kendilerine hem de kendi soyundan

746

Ocak, Zaviyeler, s. 254. 747

Osman Nuri Ergin, Türkiye Maârif Tarihi, I, Ġstanbul 1939, s. 198.

748 F.W. Hasluck, Bektaşîlik Tedkikleri, (çev. R. Hulusi), Ġstanbul 1928, s. 141. 749 Demirel, Sivas Şehri, s. 57.

gelenlere daimi bir gelir kaynağı temin amacında olan emirler mülklerini vakıflaĢtırarak cami ya da medrese inĢasına göre daha az masraflı olan zaviye yapımını tercih etmiĢlerdir. Ayrıca bu dönemde Ģeyhlere tahsis edilen maaĢ da müderrislerden daha düĢüktür751. Diğer taraftan

Köprülü, maddi nedenleri göz ardı etmemekle birlikte, emir ya da beylerin zaviye inĢa etmesinin spesifik nedenleri üzerinde de durmaktadır. Buna göre, I. Alâeddin Keykubad‟dan sonra tamamıyla bozulan siyasi merkeziyet ile veraset kavgaları, Moğol istilâsı, Rumlar ve Ermeniler ile mücadeleler Anadolu‟nun refah ve güvenliğini tamamen ortadan kaldırmıĢtır. Sosyal düzenin yokluğu ve sürekli karıĢıklıklardan ezilmiĢ olan halk bu durumda kendilerine bu dünyada nasip olmayan saadeti ahirette temin amacıyla tekke ve Ģeyhlere koĢmaktan baĢka bir çare bulamamıĢtır. Mahalli geçici hakimiyetlerin sağlanması için uğraĢ veren beyler de, halkın bu temayülüne uyarak Ģeyhlerin maddi ve manevi nüfuzundan istifade için Anadolu‟nun hemen her yerinde tekke ve zaviyeler yaptırarak bunlara zengin vakıflar tahsis etmiĢlerdir752

. Zaviyelerin hedef kitlesinin diğer dinî yapılara göre çok daha çeĢitli oluĢu, buraların bir “sosyal entegrasyon” merkezi olduğunun da kanıtı niteliğindedir753.

Celaleddin Karatay‟ın medrese ve kervansaray dıĢında, bir de Antalya Kalesi içinde adı vakfiyede “Darüssüleha” olarak geçen tarikat yapısı bulunmaktadır. O belki de bu zaviye ile dönemin sosyokültürel hayatına önemli bir katkıda bulunmayı amaçlamıĢtır. Burada öncelikle Darüssüleha incelenecektir.