• Sonuç bulunamadı

ĠnĢa Tarihi: Celaleddin Karatay‟ın vakıf eserlerinden olan Darüssüleha, Karatay Medresesi vakfiyesindeki bilgilere bakılırsa, vakfiyenin tanzim ve tescil edildiği 651/1253 tarihinden önce inĢa edilmiĢ olmalıdır. Nitekim kapısının üstündeki kitabede 648/1250-1251 tarihi bunu göstermektedir. Yine kitabedeki bilgilere göre II. Ġzzeddin Keykavus‟un ikinci saltanat döneminde rastlamaktadır754

.

Banisi: Darüssüleha‟nın kitabesinde banisinin kaydedilmemiĢ olmasına rağmen vakfiyede bu yapıya iĢaret edilmektedir. Ayrıca bazı XII. yüzyıl eserlerinde de

751 Wolper, aynı eser, s. 26-27.

752 M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara 2003, s. 203-204.

753 Wolper, aynı eser, s. 76; Marshall G.S. Hodgson, The Venture of Islam, Conscience and History in a World

Civilization, II, The Expansion of Islam in the Middle Periods, The University of Chicago Press, 1977, s. 213; Leyla Yılmaz, Antalya 16. Yüzyılın Sonuna Kadar, Ankara 2002, s. 56; Sözen, Anadolu Medreseleri II, s. 137; Latif Armağan, “XVI. yüzyılda Antalya'da Dini-Sosyal Yapılar ve ġehrin Demografik Durumu Üzerine bir AraĢtırma”, Ankara Üniversitesi DTCF Tarih AraĢtırmaları Dergisi, XXIII/36 (2004), s. 16. 754

Turan bu kitabeyi (Süleyman Fikri, Antalya Tarihi, s. 54)‟ten almıĢ ve makalesinde bunu kullanmıĢtır. Celaleddin Karatay, s. 187.

Darüssüleha‟nın Celaleddin Karatay‟a ait olduğuna dair kayıtlar da bulunmaktadır755. ġu anda

“Karatay” ya da “Karadayı Camii” olarak da bilinen “Darüssüleha” halen ayaktadır.

Vakfiyesi: Yapının müstakil bir vakfiyesi bulunmamaktadır. Celaleddin Karatay‟a ait medrese vakfiyesinde yapının Antalya yolu üzerinde cami bulunan kalenin dıĢında inĢa edildiğine ve buraya medrese vakfından tahsisat ayrıldığına bakılırsa, Karatay Medresesi vakfiyesi Darüssüleha‟nın da vakfiyesi olmaktadır. Bu vakfiyede söz konusu medrese “Eğer

yıkılır ve vakıfları gelirinden yapılması mümkün olmazsa imar ve masraflardan sonra artan bütün gelirin vâkıfın Antalya yolu üzerinde cami bulunan kalenin dışında yaptığı darüssüleha‟ya şartlarına göre sarfedileceği”belirtilmektedir756. Bu durum yukarıdaki görüĢü doğrular mahiyettedir.

Yeri: Vakfiye metninde binanın kesin olarak "Antalya yolu üzerinde" ve "cami

bulunan kalenin dışında" bulunduğuna iĢaret edilmesi bugünkü yeri ile çeliĢki teĢkil

etmektedir. Vakfiyede "cami bulunan kale" ibaresinde geçen cami ile, kentin o vakitler Ulu Camisi olan "Yivli Cami"nin kastedilmiĢ olduğu açıktır. Bu caminin bulunduğu sahanın surlarla çevrili, dolayısıyla baĢlıbaĢına bir kale fonksiyonu da gördüğü belli olduğuna göre, bu durumda Darüssüleha'nın yerini de bu surla çevrili saha dıĢında aramak gerekir.

Darüssüleha için en uygun yerin, Keykâvus ve Keykubad tarafından yaptırılan ve kenti üç parçaya ayıran iki surun arasındaki yerleĢim sahası olduğu düĢünülebilir. Ne var ki vakfiyede, binanın Antalya yolu üzerinde bulunduğunun belirtilmesi, söz konusu yolun, kentin içinde değil, surların dıĢında aranmasını gerekli kılmaktadır. Vakfiye metninde geçen, Antalya yolunun, Konya merkez alınarak yazılmıĢ olduğu muhakkaktır. Bunun, kendi hinterlandı ile birleĢtiren kuzeydeki bir yol olduğu ileri sürülebilir. Surların dıĢında günümüze kadar ulaĢabilmiĢ bazı Selçuklu binalarının varlığı da hatırlanacak olursa, bu binanın da surların dıĢında ve kente yakın bir yerde bulunuyor olması gerekir. Kaldı ki, kitabesinde olduğu gibi, vakfiyede de Darüssüleha olarak tanıtılması binanın bir tür zaviye veya hankah fonksiyonu gördüğünü düĢündürdüğü gibi, vakfiye metninde, binanın yeri için Antalya yolu üzerinde ve cami bulunan kalenin dıĢında bulunduğunun belirtilmesi de böyle bir fonksiyon gördüğü anlamına gelebilir. ġaĢırtıcı olan, bu binanın, Ģimdi, cami bulunan kale içinde yer alıyor olmasıdır. Portalin durumu, portal ile gerisindeki eyvanın birleĢme tarzı, malzeme ve iĢçilik, avlu yan kanatlarının portal ile olan uyumsuzluğu ve gerideki üç gözlü eyvanlı

755

Adnan Sadık Erzi, Selçukîler Devrine ait İnşa Eserleri, I-a: Hasan b. Abdi‟l- Mumin el-Hoyî, Gunyetu‟-l kâtip ve munyetu‟t-talib rusûm-u‟r-resail ve nucûmu‟l-fezail, Ankara 1958, s. 60; Turan, Celâleddin Karatay, s. 82-83.

bölümlerde dikkati çeken bazı hususlara dayanarak sanat tarihçiler, Darüssüleha'nın bilinmeyen bir tarihte ve sebepten dolayı yıkıldığını ve portalin Ģimdiki yerine taĢındığını düĢünmektedirler757

. Ancak Tanzimat‟tan sonra Osmanlı Ģehirlerinin birçoğunda çağdaĢlaĢma adına kale duvarlarının ya bir kısmının ya da tamamının ortadan kaldırıldığı bilinmektedir. Nitekim çift surla çevrili Konya Konya Kalesi XIX. yüzyılın ikinci yarısında tamamen ortadan kaldırılmıĢtır758

.

Darüssüleha‟nın bulunduğu mekân muhtemelen sonradan yapılan ek bir surun içine alınmıĢ, cami ile Darüssüleha arasındaki eski sur ise yıkılmıĢtır. Bu nedenle her iki eser, sur içinde kalmıĢ olabilir. Yapı Ģu an, Kaleiçi Selçuk mahallesi Tabak Ahmet Sokak‟ta yer almakta ve onarım kitabesi bulunmamaktadır.

Fonksiyonunda DeğiĢiklik Yapılması: Celaleddin Karatay‟ın Zaviyesi hakkında Türkiye Selçukluları ve Osmanlı devrine ait arĢiv kayıtlarında bilgi neredeyse yok denecek kadar azdır. Dolayısıyla, yönetimi ve mütevelliliği, buraya vakfedilen akarlar, bunların miktarları ve nitelikleri konusunda önemli bir eksiklik oluĢmaktadır. Yine aynı sebepten Darüssüleha vakfının personeli ve iĢleyiĢi hakkında da herhangi bir bilgiye ulaĢmak mümkün değildir. Ancak zaviyelerin amacının Türkiye Selçukluları döneminde gelen ve giden yolculara hizmet etmek olduğu bilinmektedir. Bu zaviye de diğer Selçuklu zaviyeleri gibi olmalıdır ve burada misafirlere yemek çıktığı söylenebilir. Bu hizmetlerin yerine getirilebilmesi içinse vakıfta mütevelli, zaviyedar, Ģeyh, imam ve aĢçı gibi ücret karĢılığı görev yapan personelin bulunduğu düĢünülebilir. Ancak Darüssüleha‟nın zaviye özelliğini Selçuklular‟dan sonra kaybettiği anlaĢılmaktadır. Çünkü arĢiv kayıtlarından bu zaviyenin Osmanlı döneminde mescide dönüĢtüğü anlaĢılmaktadır.

Vakfa dair Osmanlı devrine ait ilk kayıt, II. Selim (1524-1574) dönemine rastlamaktadır. Burada vakfın gelir ve giderlerine ait hiçbir bilgi bulunmasa da “Karatay

Mescidi Mahallesi”nin nüfus bilgilerine yer verilmiĢtir759. Buradan hareketle, vâkıfı Celaleddin Karatay olan Darüssüleha‟nın belki de yeni bir mahallenin oluĢumuna sebep olduğu ve buraya zaviyenin kurucusunun adının verildiği tahmin edilebilir. 1530-1531 yılı

Tapu Tahrir Defterleri‟nde yine mescit olarak kaydedilmiĢ olan Karatay Darüssülehası‟nın,

belirtilen tarihteki vakıf geliri 570 akçe760

, 1567 ve 1607 yılları gelirleri ise 660 akçedir 761.

757

Yılmaz, aynı eser, s. 64-65. 758

Konyalı, Konya Tarihi, s. 99-121 ;Mehmet Önder, Mevlâna Şehri Konya, Ankara 1971. 759 Karatay Mescidi Mahallesi bu dönemde 8 hane ve 13 neferden oluĢmaktadır . TKGM., No. 107. 760 166 numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri 937/1530, Ankara 1995, s.588.

Bu kayıtlar dıĢında ise arĢiv belgelerinde zaviyenin iĢleyiĢine iĢaret eden akarları ve personel giderleri ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.