• Sonuç bulunamadı

1.2. Selçuklu Ġdaresinde Gulâmlar ve Mühtedi Sınıfı

1.2.1. Gulâm Sisteminin Kökeni

Türkiye Selçukluları, hükmettikleri coğrafya itibariyle çok dinli, çok kültürlü ve çok etnili bir yapıya sahip idi. Bu renkli ortam bir dereceye kadar devlet yapısının çeĢitli yönlerine de yansımıĢtır. Nitekim gulâmlar idari ve askerî alanda yaygın olarak kullanılmıĢ, orduda, idarede ve saray hizmetlerinde “erkek çocuk, delikanlı, azat edilmiş köle, genç hizmetkâr,

efendisine bağlı muhafız” olarak istihdam edilmiĢlerdir111

.

Hizmetleri ve bağlılıkları karĢılığında devletin önemli askerî ve idari görevlerini yürütmek üzere atanan gulâm kökenli kadroların hangi tarihten itibaren oluĢmaya baĢladığı hakkında herhangi bir bilgi Ģimdilik bulunamamıĢtır. Bununla birlikte devletin siyasi, askerî ve idari yapısının büyük oranda askerî bir yapılanmaya, Türkmen unsuruna ve aĢiret geleneklerine dayandığı XI. yüzyıl sonları ve XII. yüzyıl baĢlarında diğer müesseseler gibi gulâm sisteminin de henüz oluĢmadığına dair kanaatler yaygındır. Ancak, dönemin temel kaynakları dikkatle incelendiğinde XII. yüzyılın ortalarına doğru gulâmların mevcut olduğu görülmektedir. Eserini 1192 yılından itibaren baĢlatan Ġbn Bibi‟nin kroniğinde, ilk bölümlerinden itibaren gulâmlara ait kayıtların bulunması, gulâm sisteminin daha erken bir tarihte temellerinin atılmaya baĢlandığını göstermesi bakımından önemli kabul edilebilir112. Yine, kuruluĢ döneminde Türkiye Selçuklu Devleti‟nde hanedan üyelerinin devlet bürokrasisinde az da olsa gulâm istihdam etmeleri113

yukarıdaki tezi güçlendirmektedir. Buradan hareketle gulâm sisteminin, devletin klâsik Ortaçağ Ġslam devletlerine özgü bir Ģekil

110 Erkan Göksu, Türkiye Selçuklularında Ordu, Ankara 2010, s. 27-29. Bu görüĢ kaynak olarak Ġbn Haldun‟un devlet nazariyesine dayanmaktadır. Buna göre, yöneticiler belli dönemlerde kendi soydaĢlarını devlet idaresinden uzaklaĢtırarak yönetimde kendi hissesi oranında payları bulunan hanedan üyelerini dıĢlamıĢlar ve kendilerine yardımcı köleler edinmek suretiyle sundukları ihsanlarla gulâmların bağlılıklarını kazanmaya çalıĢmıĢlardır. Bk. Ġbn Haldun, Mukaddime, (çev. Zakir Kadirî Ugan), I, Ġstanbul 1990, s. 445.

111

Erdoğan Merçil, “Gulâm”, İA, XIV, s. 183. 112 Ġbn Bîbî, aynı eser, I-II.

113 Örneğin, I. Kılıçarslan‟ın Meyyâfarıkîn‟e tayin ettiği HumartaĢ‟ın Sultanın babasının yani Süleyman ġah‟ın gulâmı olduğu açıkça ifade edilmiĢtir. Bk. Ġbnü‟l-Ezrak, Tarihu‟l Farikî, (yay. Bedevî Abdullâtif Avad), Kahire 1379 (1959), s. 272. Ayrıca Ġznik‟in Haçlılar tarafından iĢgali hakkında bilgi veren bazı kaynaklarda, Ġznik‟teki Selçuklu sarayından ve burada görevli birtakım gulâm kökenli devlet adamlarından söz edilmektedir. Bk. Anna Komnena, Alexiad, (çev. Bilge Umar), Ġstanbul 1996, s. 328-330; Stephan Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, I, (çev. Fikret IĢıltan), Ankara 1992, s. 138-140; Abû‟l-Farac, aynı eser, s. 375; Urfalı Mateos Vekayinâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor‟un Zeyli (1136-1162), (çev. Hrant D. Andreasyan), Ankara 2000, s. 108, 115, 119, 155-156.

alarak sivilleĢtiği ve merkezîleĢtiği XII. yüzyıl sonlarından itibaren sistemli bir Ģekilde uygulanmaya baĢlandığı düĢünülebilir114. Dolayısıyla Türkiye Selçukluları Devleti‟nde kuruluĢ döneminden itibaren çeĢitli yollarla gulâm kökenli devlet adamlarının devĢirilerek belirli bir eğitime tabi tutuldukları, yerleĢik devlet düzeni ve iktisadi yapılanmanın tam olarak gerçekleĢtiği süreçte ise devlet kademelerine yerleĢtirildikleri sonucu ortaya çıkmaktadır.

Türkiye Selçukluları‟nın sivil teĢkilat kadrolarını Fars kökenli devlet adamları oluĢturmakta idi. Merkezî otoriteyi güçlendirmek için ise askerî makamlar, farklı menĢelere sahip olan gulâmlıktan yetiĢme kimselere tevcih edilmiĢtir115

. Bunlar, saray teĢkilatının önemli kademelerinde yer almanın yanı sıra merkezde ve eyaletlerde askeriyenin belirli görevlerine de tayin edilmiĢlerdir116. Çoğunluk itibariyle Rumlardan ve Anadolu‟ya daha önce

Balkanlar‟dan getirildiği bilinen Kıpçak asıllı gayrimüslim Türklerden ibaret olan ve Türk terbiyesi altında yetiĢen bu köle devlet adamlarının aralarında Kazvinli, Deylemli, Frenk, Gürcü ve Ruslar da bulunuyordu. XIII. yüzyılda Ġslam dünyasına en çok köle ihraç eden saha Kıpçak ülkesi olmuĢtur. Bu bölgede Altınordu adıyla kurulan bu devletin çoğu zaman vergi olarak tebaasının çocuklarını, Müslüman, Hristiyan ve ġaman olan Kıpçakların ise kıtlık zamanlarında kendi çocuklarını bizzat sattıkları araĢtırmacılarca belirlenmiĢtir117. Belirtildiği

gibi yoğunluk olarak Kıpçak bölgelerinden gelen köleler, Karadeniz‟in kuzey sahillerine nakledildikten sonra önemli bir ticari güzergâhta bulunan Sivas Ģehrinde toplanıyorlar ve uluslar arası bir panayır konumundaki Sivas-Kayseri118 arasında yer alan Yabanlu Pazarı‟nda satıĢa sunuluyorlardı119

. Burası Türkiye Selçukluları devrinden XV. yüzyıla kadar birçok yönden olduğu gibi esir ticareti bakımından büyük bir pazar halini almıĢtır120

. Celaleddin Karatay‟ın Kayseri‟de bir kervansarayının bulunması ilgi çekmekte, ancak köle pazarı ile ilgisi tespit edilememektedir.

Bu esir pazarından alınan ve çeĢitli Ģekillerde saraya giren gulâmlar, ileride istihdam edilecekleri devlet kademelerinde etnik çeĢitliliğin artmasında etkili olmuĢlardır. Bununla birlikte, Türkiye Selçukluları döneminde ĠslamlaĢtırılan askerî sınıflar gulâmlar ve kent

114 Nejat Kaymaz, “Anadolu Selçuklu Devleti‟nin Ġnhitatında Ġdare Mekanizmasının Rolü (I)”, (Kısaltma:

Anadolu Selçuklu Devleti), DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, II/2 (1964), s. 103.

115 Zeki Velidi Togan, Umumî Türk Tarihine Giriş, Ġstanbul 1981, s. 204. 116 UzunçarĢılı, Osmanlı Devleti Teşkilatı, s. 101.

117 W. Heyd, Yakın-Doğu Ticâret Tarihi, (çev. Enver Ziya Karal), Ankara 2000, s. 328-329.

118 Tam olarak PınarbaĢı ile ElbaĢı (Zamantu) arasında yer almaktadır. Bk. Faruk Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi, I, Ankara 1969, s. 71.

119

Süleyman Özbek, “Ortaçağlarda Anadolu Ticâret Yollarının KavĢağında Sivas”, Selçuklular Döneminde Sivas Sivas-Sempozyum Bildirileri (29 Eylül- 1Ekim 2005), Sivas 2006, s. 411; Faruk Sümer, Yabanlu Pazarı-Selçuklular Devrinde Milletlerarası Büyük Bir Fuar, (Kısaltma:Yabanlu Pazarı), Ġstanbul 1985, s. 17.

yönetiminde etkin iktisadi, askerî görevleri olan melez kökenli iğdiĢler olup bunların menĢeleri hakkında da kaynaklar oldukça yetersizdir121

. Hristiyan kökenli olup ġemseddin Altun-Aba, Celaleddin Karatay ve Mübarizeddin Er-TokuĢ gibi kölelikten yetiĢen devlet adamlarının evlatsız olmalarını Osman Turan, gulâm sisteminin gereği olarak yorumlamıĢtır. Ancak Celaleddin Karatay‟ın kardeĢleri olan Kemaleddin RumtaĢ ve Seyfeddin Karasungur‟un, ayrıca Atabey Hacı Mübarizeddin ArmağanĢah‟ın da gulâm kökenli devlet adamları olmalarına rağmen evlatlarının olduğu vakfiyelerden anlaĢılmaktadır. Dolayısıyla Celaleddin Karatay‟ın evlat sahibi olmama, belki de evlenmeme nedeni, gulâm sisteminin gereği olarak değil, kiĢisel bir tercih olarak yorumlanmalıdır. Gulâm kökenli devlet adamlarının devlet teĢkilatındaki vazifeleri yanında Türkiye Selçuklularının kültür ve medeniyet tarihine olan katkılarını da unutmamak gerekir. AĢağıda belirtileceği üzere, Celaleddin Karatay gibi birçok gulâm kökenli devlet adamı, ilim ve tasavvufa olan eğilimleri ile dikkat çekmiĢ ve Anadolu‟nun birçok yerinde yaptırdıkları eğitim kurumları bu coğrafyada önemli bir iz bırakmıĢtır.