• Sonuç bulunamadı

Haz, felsefe terimi olarak “bir şeyden duyusal veya manevi sevinç duyma, genel anlamıyla hoşa giden, eğlendiren, insanda hoşnutluk duygusu uyandıran şeydir (TDK, 2016). Haz, insanın dünyaya gözlerini açışından itibaren var olan doğal bir eğilimidir. İnsan mutlu olmak için kendisine haz verecek eylemlere ve nesnelere yönelir. Haz kavramı birçok filozofun ilgi alanına girmiş, haz ile ilgili bazı noktalarda benzer fikirler ileri sürülmüştür (Papatya ve Özdemir, 2012:165). Hazcılık, ıstıraba sebep olan şeyi ise kötü, zevk veren veya acıdan kurtaran şey iyi olarak tanımlayan bir ahlak teorisidir (Aydın, 2009:25). Spencer, haz ve acıyı, evrim kavramını temel alarak geliştirmiştir. Zevk ve acının, bireyi kendisine yararlı olan şeye yönelik hareket etmeye güdüleyen biyolojik bir fonksiyon olduğunu ileri sürmüştür. Spencer, haz ile ilgili olarak “birey ya da tür, kendisi için hoş olan şeylerin peşinden koşmak, hoş olmayan şeylerden ise kaçarak hayatta kalabilmiştir” demektedir (Papatya ve Özdemir, 2012:167). Hirschman ve Holbrook’a (1982:92) göre hazcılık, hayatın anlamının haz ve zevkte olduğunu savunan felsefeye ait bir görüştür. Büyük Larousse (5144) ise hazcılık ve hedonizmi; yaşamın amacı için hazzı seçen felsefe sistemini ve hazza aşırı düşkünlük olarak; ekonomide ise, ekonomik bir faaliyetin en az çabayla en çok tatmin elde etme çabası şeklinde tanımlamaktadır (Ceylan, 2007:32). Çelik (2009:47) ise hedonizmi “zevkin peşinde koşma ya da zevke, özellikle de duyumsal zevklere kendini adama şeklinde ya da psikolojik anlamda; zevk arama arzusuyla veya acıdan kaçma şeklinde motive edilen davranış biçimini savunan doktrin olarak tanımlanır” şeklinde aktarmıştır. Hayatın amacının haz almak olduğunu benimseyen ve bu yönde yapılan eylemleri kapsayan bu fikir Merriam Webster's Collegiate Dictionary de ise "yaşamdaki tek iyi şeyin zevk veya mutluluk olduğu öğretisidir" biçiminde tanımlanmaktadır. Haz insanın dünyaya gözlerini açışından itibaren var olan doğal bir

eğilimidir. İnsan mutlu olmak için kendisine haz verecek eylemlere ve nesnelere yönelir (Papatya ve Özdemir, 2012:166). Spencer’a göre sosyal hayat için gerekli olan nitelikleri kazanma ve bireyin kendisini geliştirmesi için yapılan tüm etkinlikler zevkli; sosyal hayatın gereklerine aykırı gelen hareketler için zevksiz gelecektir. Daha da ileri gitmek gerekirse, bir amaca ulaşmak için kullandığımız araçların bize verdiği haz, zamanla tek başına bir amaç haline gelecektir (Fromm, 1995:208). Duman’a (2014:8) göre hedonizm bir yaşam felsefesidir. İnsanın doğaya, evrene karşı getirdiği bir paradigmadır. Bu paradigmaya göre de üstün iyilik, haz duygusudur. Bu duygu, özellikle günümüz toplumlarında baskın bir hal almıştır. Onun için günümüz toplumlarının ahlak anlayışı, bireyin kendi çıkarlarını herşeyin üstünde tutmasına izin vermek ve daha fazla mutlu olmak için daha çok haz almak, daha çok haz almak içinse her şeye sahip olmak ve onları tüketmek şeklinde açıklanabilmektedir.

Baudrillard’a (2004:25) göre hedonizm ve hazcılık, ilk olarak felsefi açıdan ele alınmış ve incelenmiştir. Felsefi bir terim olarak yaşamın amacı için hazzı seçen felsefe sistemini veya hazza aşırı düşkünlüğü anlatmaktadır. Haz almayı yaşamın amacı olarak görmekte ve sürekli olarak metalardan edinilebilecek hazları ön plana çıkarmaktadır. Bu durum var olma ya da ihtiyaçları karşılamak için değil haz almak için tüketmek anlamına gelmektedir. Sokrates öğrencilerine mutluluğun iyiliğe yönelmek ve onu gerçekleştirmekle elde edilebileceğini öğretmiştir. İyiliğin ne olduğu konusundaki arayışlara Sokrates’in öğrencisi olan Kireneli Aristippos, en üstün iyiliğin haz olduğunu ileri sürerek hazcılık kavramını geliştirmiştir (Hançerlioğlu, 2004:153). Onlara göre yaşam, bugünden, yani yaşanılan andan ibarettir. Ölümden sonraki hayatın varlığı ve yokluğu bilinemeyeceğine göre esas olan, yaşadığımız andır. Onun ötesi hakkında fikir yürütmek veya ötesi varmış gibi davranmak anlamsızdır. İnsan, bu dünyada yaşadığı kadar vardır; gerisi boştur. Onun için de yaşamdan zevk almak önemlidir. Bedensel ve zihinsel tatmin, hayatın yegâne ereği olmalı, sıkıntılardan ve dertlerden ise kaçınılmalıdır. Daha yakın bir zamanda Hobbes da benzer bir biçimde mutluluğu bir diğer kişiye duyulan ilgi ve istek olarak görürken, La Mettrie, mutluluğun haylini verdiği için uyuşturucu maddeler kullanmayı önerecek kadar da ileri gitmiştir (Fromm, 1995:22-23). Hazcılık, zevki gerçek olgular ve kurallar bakımından insanın hareketlerine yön veren bir ilke olarak görmüştür. İnsanı

en çok tatmin eden zevk, kazanılmış yahut gerçekleştirilmiş güçlerin etkin bir şekilde kullanılmasıyla sağlanır. Zevk, etkinlikleri geliştirerek hayatı mükemmelleştirir, zevk ve hayat birbirine bağlıdır (Fromm, 1995:202).

Aristippos mutlu yaşamın ne olduğu sorusuna cevap aramış ve cevap olarak mutlu bir yaşamın; mümkün olduğunca hazzı çok, acısı az bir yaşam olduğunu ileri sürmüştür. Yaşamın gerçek amacı acılardan kaçmak ve hazzı yakalamaktır. Gereğinden fazla haz insanı düş kırıklığına uğratabilir. Aristippos insanın yaşamdan haz alması için kendisini tutkularının kölesi olmaktan kurtarması gerektiğini söylemiştir (Aster, 2000:134). Hazzı istemek insan için en doğal duygudur. Aristippos’un ele aldığı haz bir anlık haz duygusudur. Hiçbir eğlenceyi kaçırmayan aynı zamanda her an kendine ve davranışlarına hakim olabilen insan, yaşamdan en çok kazanır. İnsan, gelecek ve geçmişten hiç kaygılanmamalı ve anı yaşamalı hiçbir durumda neşesini kaybetmemelidir (Akarsu, 1998: 57-64).

Epikür de Aristippos gibi yaşamda haz elde etmeyi ve acıdan kaçmayı benimser. İnsan gereğinden fazlasına sahip olmak istediği zaman buna sahip olamayacağı ve isteklerin sonu gelmeyeceği için sürekli bir huzursuzluk hali içinde bulunacak acı duyacaktır. Epikür’e göre mutlu olmak için ölçülü yaşamalı, insanı manevi olarak devamlı haz içinde hissettirecek şeylere yönelmeli ve buna uygun davranışlar göstermelidir. Epikür, hangi davranışın bireysel olarak en büyük tatmini getireceğini ve nedenlerini sorgulamıştır (Papatya ve Özdemir, 2012:167).

Hedonist bir tutum olarak da görülebilecek olan bu bakış açısı, insanları arzularıyla sınırlı bir varlık olarak görme eğilimindedir. Bentham (2007), doğa insanlığa haz ve acı gibi iki egemen efendinin yönetimini devretmiştir der. Bu nedenle “Ye, iç, mutlu ol, çünkü yarın ölebilirsin” diyecektir. Acıdan kaçınıp hazza ulaşmayı amaçlayan hedonizm felsefesi ilkçağ Yunan felsefesinde Kireneliler’de görülmektedir. Hedonizm felsefesi acıdan kaçmak ve haz almak üzerinde durur. Yaşamın biricik anlamı, hayatta mutlu olabilmektedir; mutlu olmak için de sıkıntı ve acı verici her türlü eylemden kaçınmak gerekir (Duman, 2014:6). Drakopoulus (1991:17) Eski Yunan düşünürlerinin hedonizm görüşleri genel başlıklar altında şöyle özetlemektedir:

1. Birbirine zıt olan iki güdü (haz ve acı) insan yaşamında temel rol oynar. 2. İnsan yaşamındaki “en üstün iyiliğin” ve arzunun acının en aza indirilmesi,

hazzın en yükseğe çıkartılması olduğu söylenebilir. 3. Bencil hedonizmin eğilimi ana eğilimdir.

4. Haz ve acının ölçülmesinde ve belirli bir eylemin değerlendirilmesinde, bir ölçüm aracının bulunması gereğine inanılır (Odabaşı, 2013:108).

Fromm (1991:20) felsefi ve psikolojik hedonizm olarak iki türlü hedonizmden bahsetmektedir. Felsefi hedonizme göre birey hayatı boyunca en yüksek hazza ulaşmak için çabalamaktadır. Ürün ile haz özdeşleşmiştir. Bir hedonist için şu eşitlik geçerlidir:

Haz = İyilik

Mutluluk = Haz

Hedonist ile hedonist olmayan arasındaki temel fark, hedonist olmayanın hazzın, güzel ve iyi olduğunu kabul ederken, hazzın sadece iyiye sahip olmak olduğunu kabul etmemesinden kaynaklanır. Bilgi, gerçek, erdem ve güzellik hedonist olmayan düşünürler tarafından hazzın yerine geçebilecek amaçlar olarak kabul edilirler (Odabaşı, 2006:109). İkinci tür hedonizm, psikolojik hedonizmdir ve güdülenme önemli rol oynamaktadır. Bu durumda, insan, tabiatı gereği haz duyduğu ya da zevk aldığı şeylere ulaşmak için güdülenir. Arzularına göre hareket etmek ister ve bunun için çaba harcar (Fromm, 1991:19-20).

Bir başka bakış açısına göre hedonizm geleneksel ve modern hedonizm olarak ikiye ayrılmaktadır. Campbell’e (1987:98-99) göre geleneksel hedonizm duyumlarla edinilen bolluk ve lükse ilişkin farklı hazları içermekte fakat modern hedonizm onlara eşlik eden duygularla ilgilidir. Bütün duygular modern hedonizme hizmet edebilir. Duyumlardan çok duygulara ilişkin deneyimlere dayalı olduğu için, modern tüketim bireyleri hayal kurmaya yönlendirmektedir. Odabaşı’na (2006:113-114) göre modern hedonizmde, hazzın fiziksel tatminden ayrı tutularak, hayal kurmak ile kazanabileceği düşüncesi yaygınlaşmıştır. Haz belirli eylemlere değil, düşlerle fantezilerle elde edilebilir, düşüncesi egemen olmuştur. İnsanlar, düşlerini gerçek uyarıcıların yerine

koymayı öğrenebilmişler ve bilinçli biçimde kendilerine potansiyel bir haz dünyası yaratmaya çalışmışlardır. Haz, eğer belirli eylemlerle bağlantılı olmaktan kurtarılabilirse sonsuz bir potansiyele sahip olabilecektir. Bu nedenle, çağdaş anlamda zevk ve haz için fanteziler, düşler ve imajlar çok önemli araçlar haline gelmiştir. Düş kurmayı, fanteziyi yaratmayı sağlayabilen ürünler hedonik (hazcı) tatmin yaratmanın ana kaynakları olmuştur. Penpeçe’ye (2006:89) göre modern hedonizmi gelenekselden ayıran temel fark, modern tüketicinin daha fazla “heyecan merkezli” davranması olarak açıklanmaktadır. Penpeçe, çalışmasında tüketicilerin dişil ve eril davranışlarını ele aldığı alan araştırmasında “alışverişi sevme, yakışan ürünleri tercih etme, öğrenme merakı, farklı hissetme gibi boyutları dişil olanların daha yüksek derecede hissettiğini ifade etmektedir. Yanıklar (2006: 102-103) ise geleneksel hedonizmi, duyular (koklama, dokunma, görme, duyma ve tat alma) aracılığıyla edinilen haz olarak tanımlamakta ve geleneksel hedonizmin duyguları hoş tutma olarak nitelendirmektedir. Yanıklar, modern hedonizmi ise aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi duyular değil, duygular aracılığıyla haz arama olarak ifade eder.

Tablo 5. Geleneksel ve Modern Hedonizm’in Karşılaştırılması

Geleneksel Hedonizm Modern Hedonizm

-Haz arayışı belirli uygulamalarla bağlantılıdır.

-Haz duyularla bağlantılıdır.

-Duygular öznenin kontrolü altında değildir.

-Haz nesnenin ve olayların kontrolüyle edinilir.

-Haz arayışı bütün deneyimlerde vardır.

-Haz duygularla bağlantılıdır.

-Duygular özneler tarafından kontrol edilebilir.

-Haz nesne ve olaylara ilişkin anlamların kontrolüyle edinilebilir.

(Kaynak: Yanıklar, 2006, Tüketimin Sosyolojisi, Birey Yayıncılık, İstanbul, s.103)

Yanıklar’a (2006:12) göre, modern hedonizm duyusal uyarılmadan çok, duygusal deneyim aracılığıyla haz arayışını içerdiği için modern tüketim bireylere haz verecek ve arzularını tatmin edecek senaryolar düşünmelerine yardımcı olacak bir araçtır. Modern hedonist aynı zamanda bir “rüya sanatçısı”dır. Yaşam estetikleştirilmiştir ve tüketici bir sanatçı olmuştur. Haz arayışında sanatçı kılığına bürünen modern tüketici, yaşama karşı hedonizmi estetik bir tutumla kaynaştırır.

Hedonizm çoğu zaman bencillik ile de açıklanmaktadır. Bencillik, bilindiği gibi psikolojide bireyin önceliği kendine vererek, kendisi için en iyiyi araması olarak açıklanır. Bencillik ve psikolojik hedonizmin birlikteliği, insan doğasının kendisi için en iyiyi, hazzı arayacağı noktasına odaklanır. İnsanın sonsuz ihtiyaç ve isteklerinin olacağını varsayan, kabullenen ekonomik davranış daima “daha fazla” tüketmeye ve sahip olmaya odaklanmaktadır. Hedonizmin derecesi, bireye, topluma ve duruma göre farklılıklar gösterebilmektedir. Burada, hedonist bireyin “anında tatmini” elde etme çabası etkili olmaktadır. Hedonist bireyde sabır ve “ertelenmiş tatmin” yerine çabuk ve hemen tatmin isteği baskındır. Zevk ve haz için imajlar ve düşler bireyler için çok önemli unsurlar halini almıştır ve bu durumda toplum sonsuz isteklerle daha fazla sahip olmaya ve tüketmeye kilitlenmiştir (Odabaşı, 2006:108-112).