• Sonuç bulunamadı

Harezmşah-Moğol Münasebetleri ve Moğol İstilasının Sebepleri

Dönemin en büyük İslâm devletinin başında bulunan Alâeddîn Muhammed Harezmşah, Güçlük'ün Müslümanlara yaptığı zulmü engellemeyi aklından bile geçirmediği veya cesaret edemediği, aksine halife ile mücadelelerde bulunduğu sırada, tarihin en zalim ve en tahripkar toplumu olarak tanınan Moğolların Güçlük'ün arazisine "İslâmın kurtarıcıları" olarak kolaylıkla girip Müslümanların ibadetlerini serbestçe yerine yetirmelerine imkân tanıdıkları halde, takip eden dönemlerde Moğollar nasıl oldu da İslâm dünyasını, İslâm Devletlerini, İslâm şehirlerini, dolayısıyla da dönemin en güzel şehirlerinden biri olan, ilim merkezi Gürgenç'i istila ve tahrip etmeye başladılar?! Neden İslâm dünyasına saldırdılar?! Bu hareketi başlatan olay neydi?! Bunu izah edebilmek için Gürgenç'in Moğollar tarafından istilasına geçmeden önce bunun sebepleri, Harezmşah-Moğol münasebetinin başlangıcı ve Moğol saldırılarının sebepleri hakkında anahatlarıyla bilgi vermeye çalışalım.

Harezmşah Muhammed İran'da ve Mâverâünnehir'de hâkimiyetini tesis ettikten sonra Çin ile esaslı surette ilgilenmeye başlamıştır. Çünkü Çin'in zenginlikleri geçmiş hükümdarları daima cezbettiği gibi Harezmşah'ı da Harezm ile Uzakdoğu arasında gidip gelen tüccarlardan edindiği malumat doğrultusunda cezbetmiş; hatta Çin'in fethini bile düşünmüştür. Fakat bu sıralarda Cengiz Han Çin'e seferler düzenleyip, Pekin'i zaptetmiştir.609

Harezmşah Muhammed, Cengiz Han'ın Çin diyarını aldığı haberini duymuş ve bir türlü inanmak istemediği bu haberin doğruluğunu tahkik etmek ve Moğol kuvvetleri hakkında bilgi almak için Bahâüddîn Razi başkanlığında bir heyeti Çin'e göndermiştir. Elçilik heyeti Çin (Tamgaç) hududuna vardıklarında uzak mesafeden beyaz bir yığın görmüşler, karla kaplı bir tepe zannettikleri bu yığının öldürülen insanların kemikleri olduğunu öğrenmişlerdir. Müthiş bir tahribatın yapıldığına şahit olan elçilik heyeti bir başka yerde insan

609

Cengiz Han'ın Uzakdoğu seferleri (H. 607, 610/M. 1211, 1214) ve Çin (Hıta, Tamgaç) imparatoru Altan Han'ın (Altun Han) tabiiyete alınması ile ilgili bkz: Moğolların Gizli Tarihi, ss. 169-174, 192- 195.

yağıyla siyah kesilmiş bir yerin üç menzil devam ettiğine; Tamgaç kapısına (Pekin önüne) geldiklerinde ise hisarın bir burcunda insan kemiklerinden müteşekkil büyük bir yığının olduğunu görmüşler ve rehberler bunun da şehrin sükûtunda Moğol ordusunun eline düşmemek için kendilerini bu burçtan atan altmış bin610

bakireye ait olduğunu söylemişlerdir. O sırada Çin'de bulunan Cengiz Han, Harezmşah'ın elçilerini büyük bir alaka ile karşılamış ve elçilere "kendisinin Doğu hükümdarı olduğunu ve Harezmşah'ın da Batı hükümdarı olduğunu, aralarında sulh, sevgi, dostluk olmasını ve tüccarların ve kervanların iki ülke arasında ticari münasebetler kurmalarını istediğini" sultana iletmelerini söylemiştir. Ayrıca Cengiz Han Harezmşah'a kıymetli hediyelerle birlikte ancak bir araba ile taşınabilecek saf bir altın parçasını da göndermiştir.611

Cengiz Han o dönemde Batıya sefere çıkmayı, Müslüman memleketlerine saldırmayı aklından geçirmiyor, bu açıdan söylediklerinde samimi idi ve gerçekten de Harezmşahlarla ticari münasebetler kurmak istiyordu. Zira Moğolların Harezmşahlarla ticaret yapmaları daha kârlıydı; ayrıca bu Harezmli Müslüman sermayedarların da menfaatlerine uyuyordu.612

Cengiz Han'ın göçebe kabileleri itaate aldıktan sonra tüccarların emniyetini sağlamak, gelip giden tacirlerin mallarında Han'a layık olanını ona götürmek maksadıyla kervan güzergâhlarına "karakçi" adı verilen bekçiler yerleştirmesi de613

Cengiz Han'ın ticarete önem verdiğinin delilidir. Cengiz Han ticari anlaşma şartlarının tayini ve komşuluk bağlarını pekiştirmek için Sultanın elçileriyle birlikte kendi elçilerini de Harezm'e göndermiştir. Harezmşah Muhammed, Cengiz Han'ın elçilerini Irak dönüşünde (H. 615/M. 1218)

610

Cûzcânî, Tabakât-ı Nâsırî, c. II, s. 103. Eserin aynı baskısında yirmi bin diye geçen nüshasının da olduğu belirtilmekle birlikte, Kafesoğlu'nun da dediği gibi (Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, s. 230) tabi ki bunda mübalağanın bulunduğu muhakkaktır.

611

Elçilik heyeti ile ilgili olayı Cûzcânî, heyette bulunan Bahâüddîn Râzî'den bizzat dinlemiştir. Heyetin müşahedeleri hakkında geniş bilgi için bkz: Cûzcânî, Tabakât-ı Nâsırî, c. I, ss. 310-311, c. II, ss. 102-103.

612

Moğolların ticaret ile ilgili durumu hakkında bkz: Barthold, Türkistan, ss. 419-420; Kafesoğlu,

Harezmşahlar Devleti Tarihi, ss. 232-233.

613

Cüveynî, Târîh-i Cihângüşâ, c. I, ss. 166-167.

Reşîdüddîn, bu bekçileri "Karavul" ismi verildiğini belirtmektedir (Reşîdüddîn, Câmiü't-Tevârîh, c. I, s. 472) ki doğrusu da bu olması gerekiyor. Zira "karakçi/garakçi"- eşkiya, "karavul/garavul"- bekçi anlamına gelmektedir. Kanaatimizce Cüveynî bu iki kelimeyi karıştırmış veya kelime muhafız anlamında "korakçı/goragçı" da olabilir.

Mâverâünnehir'de kabul etmiştir. Elçiler Cengiz Han'ın sultana selamını ve hediyelerini takdim ettikten sonra Cengiz Han'ın sulh ve ticari münasebetler kurmak istediğini, Harezmşah'ın devletinin ve şanının büyüklüğünü bildiğini, kendisinin de civar ülkelerle Çin İmparatorluğunu zaptettiğini söyleyerek Harezmşah'ı "en sevgili oğluyla bir tuttuğunu" bildirmişlerdir. Harezmşah, Cengiz Han'ın elçileri arasında bulunan ve aslen Harezmli olan Mahmûd el-Harezmî'yi gece yanına çağırarak Cengiz Han hakkında gerçeği söylemesini ve bir Harezmli olduğu için kendisine hizmet etmesini istemiş, bunun için ona bir bileğinden çıkardığı pek kıymetli inci de vermiş ve Cengiz Han'ın gerçekten Çin'i ele geçirip geçirmediğini sormuştur. Mahmûd el-Harezmî bunun doğru olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine birdenbire sinirlenen Harezmşah, "benim memleketimin genişliğini biliyorsunuz, nasıl oluyordu bu mel'un bana "oğlum"614

diye hitap etmeye cesaret ediyor? Onun ordusu ne kadar?" diye sormuştur. Elçi sultanın öfkelendiğini anladığı için canını kurtarmak için Cengiz Han'ın ordularının sayıca Harezmşah'ın askerî kuvvetleriyle mukayese

edilemeyeceğini söylemeye mecbur olmuştur.615

Böylece Sultan Muhammed sakinleşmiş ve anlaşmayı kabul ederek Moğollarla ticaret yapmaya karar vermiştir. Cengiz Han da bu anlaşmadan memnun olmuş ve iki taraf arasında ticaret yapılmaya başlamıştır.616

Anlaşma sağlandıktan sonra Harezm ticaret kervanı Doğuya doğru yola çıkmıştır. Kervandaki mallar Moğollar tarafından fazla rağbet gören eşyalardan oluştuğu için kervanı Cengiz Han'a sevketmişlerdir. Kervandaki tacirlerden birinin on veya yirmi dinara satılması gereken bir kumaş için iki yüz yirmi dinar gibi bir fiyat söylemesine Cengiz Han ilk başta kızıp, onun mallarına el koysa da daha sonra çok arzu ettiği kervan gidiş-gelişlerinin başlamış olduğundan memnun olduğu için Müslüman ticaret kafilesini ürkütmek istememiştir. Malın hakiki değerinin Moğollarca bilinmekte olduğunu belirttikten sonra kervandaki malları oldukça

614

"Oğlum", "küçük kardeşim", "yeğenim" tabirleri o zamanın siyaset dilinde emirlere karşı kullanılmakta idi. Bkz: Abraham Constantin, D'ohsson, Moğol Tarihi, (çev: Bahadır Apaydın), Birinci Baskı, Nesnel Yayınları, İstanbul, 2008, s. 93. Ayrıca bkz: Köprülü, "Cengiz Han", s. 96.

615

Düsturrü'l-Vüzerâ'da Harezmli elçinin Mahmûd Balavaç (Yalavaç) isminde birisi olduğundan bahsedilir. Bkz: Hândmîr, Düsturü'l-Vüzera, ss. 257-259.

616

yüksek fiyatlara satın almış ve kendisini kızdıran tacir dâhil hepsine iyi muamelede bulunup ikramlarla hoşnut etmiştir. Ayrıca Cengiz Han Harezmşahların memleketine gidip ticaret yapmaları için 450 kişiden oluşan Moğol tüccar kafilesini de Harezm'e göndermiştir.617

Kaynaklarda olayların kronolojisi bakımından farklılık arzetmekle birlikte618

Harezmşahlarla Moğolların bu ticari münasebetlerinden önce ilk Harezmşahlar- Moğollar muharebesinin olduğu belirtilmektedir. Buna göre, Moğollar daha önce bahsettiğimiz Güçlük meselesini hallettikten sonra Moğollardan kaçmış olan Merkitleri bugünkü Kırgız bozkırlarındaki Kırgız mıntıkasında imha etmişlerdir. Bu sırada Moğolların Merkitleri kovaladıklarını öğrenen Harezmşah Muhammed Semerkant'tan aldığı kalabalık bir kuvvetle "bir taşla iki kuş vurmak" maksadıyla onlar üzerine yürümüştür. Moğollar çekilmek üzere iken Harezmşah ordusunun onlara yetişmiştir. Moğollar Cengiz Han'dan habersiz çarpışmak istememelerine rağmen Harezmşah onların nisbeten az sayıda oldukları ve daha önceki gün savaştan çıktıkları için yorgun olduklarını varsayarak savaşa başlamıştır. Akşama kadar süren savaşta Harezmşah büyük ve zinde ordusuna rağmen Moğollara karşı üstünlük sağlayamamış; hatta savaş sırasında Moğol ordusu sultanın bulunduğu merkeze saldırıp, onu esir edecek derecede sıkıştırmışlardır. Ancak Harezmşah'ın oğlu Celalüddîn'in imdadına yetişmesiyle canını zor kurtarmıştır. Moğollar gece karargâhlarındaki yüzlerce ateşi yanar vaziyette bırakarak memleketlerine doğru çekilmişlerdir. Ertesi sabah Harezmşah hiç bir şey elde edemeden Semerkant'a dönmüştür (H. 615/M. 1218). Harezmşah Muhammed, bu savaştan sonra manen çökmüş, bir Moğol birliğine karşı bile başarı elde edemediği için, -Cüveynî'nin dediği gibi - kendisini o kavim karşısında denizin karşısında bir nehir, ülkenin karşısında bir şehir, baştakı saçın karşısında bir kıl gibi görmeye başlamış ve bunu

617

Cüveynî, Târîh-i Cihângüşâ, c. I, ss. 166-168. Ayrıca bkz: Reşîdüddîn, Câmiü't-Tevârîh, c. I, ss. 472-473.

Harezm ticaret kervanının H. 615/M. 1218 baharında yola çıktığını farz etmenin müteakip hadiselerin kronolojisi bakımından uygun olduğu belirtilmektedir (Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, s. 234). Barthold ise bu kervanın Bahaeddîn Razî'nin başkanlığındaki elçilik heyetiyle birlikte gitmiş olabileceklerini belirtir (Barthold, Türkistan, s. 420).

618

düşündükçe endişeleri artmıştır. Bundan sonra da bir daha Moğolların karşısına çıkmaya cesaret edememiştir.619

Harezmşah Muhammed'in Moğolların bu birliğine karşı yaptığı saldırı Cengiz Han'ın Harezmşahlar Devletine, ayrıca İslâm beldelerine saldırmasına sebep olmamıştır. Cengiz han - bazı araştırmacıların da belirttiği gibi620

- belki de ticaret esasına dayanan ilişkileri sekteye uğratmak istememiş veya dışarıdan kudretli bir imparatorluk olarak görünen Harezmşahlara saldırmaya cesaret edememiştir. Fakat

Otrar hadisesi her tahammülü aşmıştır.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Cengiz Han Harezmşahların ülkesine gidecek ticaret kervanının hazırlanmasını emretmiştir. 450 kişiden621

oluşan ve ismi Moğol tüccar kafilesi olmasına rağmen arasındaki birkaç Moğol elçisi hariç tamamen Müslüman tüccarlardan oluşan bu kervan Harezmşahların hudut şehri olan Otrar'a geldiğinde vali tarafından durdurulmuşlardır. Kayır Han (Gayır) lakablı Otrar valisi İnalcık622

, tacirlerin arasında bulunan Hintlinin kendisine saygı duymadığı, esasen de kervanda bulunan mallara tamah ettiği için sinirlenip bütün tüccarları hapsedip mallarına el koymuş ve Harezmşah'a haber gönderip onların cezalandırılması için izin istemiştir. Harezmşah Muhammed hiç düşünmeden onların öldürülmesine ve mallarına el konulmasına izin vermiştir. İnalcık, aldığı emri uygulayarak onların

619

Cüveynî, Târîh-i Cihângüşâ, c. II, ss. 445-448. Ayrıca bkz: İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi't-Târîh, c. X, ss. 403-404; Nesevî, Sîretü Celâleddîn, ss. 19-20; Cûzcânî, Tabakât-ı Nâsırî, c. I, ss. 309-310; Reşîdüddîn, Câmiü't-Tevârîh, c. I, ss. 475-476.

Harezmşahlarla Moğolların bu ilk karşılaşmasını Cüveynî tarih belirtmeksizin aktarırken, Nesevî H. 612-613/M. 1215-1216 yıllarını göstermekte, İbnü’l-Esîr Otrar faciasından sonra zikretmektedir. (Reşîdüddîn de Otrar hadisesinden sonra zikreder). Fakat yukarıda belirttiğimiz elçilik heyeti olayları ve tacirler bahsinin anlaşılması için Kafesoğlu'nun da dediği gibi (Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti

Tarihi, s. 238) Cüzcânî'nin verdiği H. 615/M. 1218 senesinin (Cûzcânî, Tabakât-ı Nâsırî, c. I, s. 309)

doğru olduğu kanaatindeyiz. 620

Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, s. 240; Köprülü, "Cengiz Han", s. 95. 621

Gizli Tarih'te "Uhuna adındaki reisin idaresinde yüz kişilik elçi heyeti" diye geçmektedir. Bkz:

Moğolların Gizli Tarihi, s. 174; Temir, a.g.e., s. 94.

Hamdullah el-Müstevfî ise 500'e yakın diye bahseder (Hamdullah el-Müstevfî, Tarîh-i Güzîde, s. 493).

622

Cûzcânî'de "Kadir Han" diye geçmektedir (Cûzcânî, Tabakât-ı Nâsırî, c. I, s. 311, c. II, s. 103). Cüveynî, İnalcık'ın Terken Hatun'un akrabalarından olduğunu (Cüveynî, Târîh-i Cihângüşâ, c. I, s. 168), Nesevî ise Sultanın dayısının oğlu olduğunu belirtmektedir (Nesevî, Sîretü Celâleddîn, s. 38).

hepsini öldürtüp mallarına el koymuştur.623

Kaynaklar İnalcık'ın Alâeddîn Muhammed'in emri üzerine tacirleri öldürttüğüne dair aynı içerikte malumatlar vermekte; hatta İbnü'l-Esîr, kervandaki malların bir hayli fazla olduğunu ve çok miktarda bulunan altın ve gümüş külçelerinin Harezmşah'a gönderildiğini, Harezmşah'ın da bu malları Buhara ve Semerkant tüccarlarına dağıtarak onlardan bedellerini tahsil ettiğini belirtmektedir.624

Sadece Nesevî, İnalcık'ın sultana kervandakilerin casus olduğunu ve yerli ahali arasında devlet aleyhine propogandalar yaptığını söylemesi üzerine sultanın da gerekli tedbirleri almasını söylediğini, bunun üzerine valinin de onlara ne yaptığının malum olmadığını söylemektedir.625

Her halükarda Alâeddîn Muhammed'in bir devlet reisi sıfatıyla başka bir devletin tacirlerini, ayrıca Müslüman olan bu insanları bir hudut valisinin eline bırakması tedbirsizlik olarak addedilmektedir. Dolayısıyla da tarih Otrar'daki bu katliamdan Harezmşah'ı birinci dereceden sorumlu tutmaktadır. Otrar'da dökülen bu kana karşı, daha sonra "Ceyhun nehri gibi kan akacak, öldürülen adamların bir saç teli için yüz binlerce baş dağ ve ovalarda ayaklar altında yuvarlanacak..."626, şehirler de harabeye

dönecektir.

Otrar katliamından sağ kurtulan biri Cengiz Han'a Otrar katliamını haber vermiştir.627

Cengiz Han bu olaya çok kızmasına ve öfkelenmesine rağmen ilk başta Harezmşah Muhammed'e elçi göndererek aralarında tacirlere dokunulmayacağına dair sulh anlaşmasının olduğunu, olayın faili olarak bilinen Otrar valisinin kendisine teslim edilmesini istemiştir. Eğer böyle yaparsa kan dökülmesine mani

623

Cüveynî, Târîh-i Cihângüşâ, c. I, ss. 167-168, c. II, s. 442; Ayrıca bkz: İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi't-

Târîh, c. X, s. 401; Nesevî, Sîretü Celâleddîn, s. 38; Cûzcânî, Tabakât-ı Nâsırî, c. I, s. 311, c. II, ss.

103-104; Reşîdüddîn, Câmiü't-Tevârîh, c. I, ss. 473-474; Hamdullah el-Müstevfî, Tarîh-i Güzîde, ss. 493, 581-582.

Tüccar kafilesinden 150 kişi öldürüldüğü de belirtilir ki zaten bu kaynakta 100 kişilik kervan olduğu söylenmiştir. Hizmetçiler ve seyislerle 150 kişi olduğuna değinilir. Bkz: Temir, a.g.e., s. 94.

624

İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi't-Târîh, c. X, s. 401. Ayrıca bkz: İbn Vâsıl, Cemaleddîn Muhammed b. Salim, Müferricu'l-Kürûb fî Ahbâr-i Benî Eyyûb, (thk: Muhammed Rebi'), Kahire, ts., c. IV, s. 38. 625

Nesevî, Sîretü Celâleddîn, s. 38. 626

Cüveynî, Târîh-i Cihângüşâ, c. I, s. 168. 627

Cüveynî, tacirlerden birinin zindandan kaçtığını ve arkadaşlarının başına geleni öğrenince bir yolunu bulup Cengiz Han'a ulaştırdığını belirtmektedir (Cüveynî, Târîh-i Cihângüşâ, c. I, s. 169). Cûzcânî ise kurtulan kişinin bir deve çobanı olduğunu, olay sırasında hamamda bulunduğunu ve hamamın bacasından çıkıp canını kurtardığını ve Cengiz Han'a bu hıyaneti anlattığını söyler. Bkz: Cûzcânî, Tabakât-ı Nâsırî, c. I, s. 311, c. II, s. 104.

olabileceklerini, aksi takdirde savaşın kaçınılmaz olduğunu iletmiştir. Harezmşahlar imparatorluğundaki orduların çoğu ve Harezmşah'ın başlıca kumandanlarının Otrar valisi İnalcık'ın kabilesinden olması hasebiyle Harezmşah Muhammed Moğollardan korkmasına rağmen valiyi teslim edemediği gibi elçileri de katlettirmiştir.628

Son elçilerinin de öldürüldüğünü öğrenen Cengiz Han, devletinin temsilcilerine Alâeddîn Muhammed'in reva gördüğü muameleyi haklı olarak hakaret kabul etmiş ve öyle sinirlenmiştir ki, gözlerinden yaşlar akmıştır. Cengiz Han, üç gün üç gece "Tanrı'ya niyazda bulunmuş"629

ve korkunç bir intikam savaşına karar vererek hazırlıklara başlamıştır.630

Moğolların İslâm memleketlerine saldırmalarına sebep olarak bahsettiğimiz bu olayların yanı sıra Halife Nâsır Lidinillah'ın Moğolları istilaya teşvik ettiği de bazı kaynaklarda kaydedilmekte olup, kaynaklar ve araştırmaların bir kısmı Halife'nin Moğollarla irtibat kurduğunu, diğer kısmı ise bunun uydurma olduğunu ileri sürmektedirler. Harezmşahlar döneminde yer yer değindiğimiz üzere Halife ile Harezmşahlar arasında mücadelelerin olduğunu görmüştük. Hatta Halife Nâsır

628

Geniş bilgi için bkz: Nesevî, Sîretü Celâleddîn, ss. 38-39. Ayrıca bkz: Hamdullah el-Müstevfî,

Tarîh-i Güzîde, s. 493.

İbnü'l-Esîr ise, Moğol elçisinin öldürüldüğünü ve beraberindekilerin de sakallarının kesilip Cengiz Han'a "adamlarına yaptığını sana da yapacağını" iletmelerini emredip gönderdiğini belirtmektedir. Ayrıca İbnü'l-Esîr, yukarıda belirttiğimiz ilk Harezmşah-Moğol karşılaşmasını da bu elçilik olayının akabinde zikreder (İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi't-Târîh, c. X, ss. 402-404) ki, genellikle onun eserinde bazı olayları toplu anlattığı görülmektedir.

Cüveynî'de ise son elçilik heyetinden bahsedilmez, ancak Otrar'a giden Moğol ticaret kervanında tüccarlarla elçilerin de olduğu ve bu elçilerin de katledildiği belirtilir. Bkz: Cüveynî, Târîh-i

Cihângüşâ, c. I, s. 169, c. II, ss. 442-443.

629

Cengiz Han'ın yaptığı bu hareket, Şamanizm'in ayinlerinden bir safha olduğu ve her öfkeli durumlarda olduğu gibi başına yere koyup Tanrı'ya "Bu karışıklığı çıkaran ben değilim, bana intikam gücü ver" dediği belirtilmektedir. Cüveynî, Târîh-i Cihângüşâ, c. I, s. 169; Reşîdüddîn, Câmiü't-

Tevârîh, c. I, ss. 474-475.

Aksarâyî Cengiz Han'ın "Eğer Sultan Muhammed askerine güveniyorsa, ben de Tengri'ye (Tanrı'ya) güveniyorum" dediği, yalvarıp yakardığı ve İlahî varlığa niyazda bulunduğu için Sultan Muhammed'e karşı zafer kazandığını belirtir. Bkz: Aksarâyî, Kerîmüddîn Mahmûd, Müsâmeretü'l-Ahbâr, (çev: Mürsel Öztürk), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2000, s. 34.

630

Cüveynî, Târîh-i Cihângüşâ, c. I, s. 169. Ayrıca bkz: Moğolların Gizli Tarihi, s. 174; Gregory Abu'l-Farac (Bar Hebraeus), Abu'l-Farac Tarihi, (çev: Ömer Riza Doğrul), Üçüncü Baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1999, c. II, ss. 482-483.

Moğolların Gizli Tarihi'nde, "Sartaul" ya da "Sartuul" diye geçen kelimenin Moğolların Orta Asya Müslümanlarına ve Harezmlilere verdikleri bir isim olduğu anlaşılmaktadır. Bkz: Moğolların Gizli

Lidinillah, iktidar hırsı yüzünden Gurluları ve Karahıtayları Harezmşah Muhammed'e karşı teşvik etmiş, İsmâililerle işbirliği yapmıştır. Bütün bunlar ve Harezmşah Muhammed ile Halife'nin arasının açık olması sebebiyle Nâsır Lidinillah'ın Moğollarla irtibat kurduğu da varsayılabilir. Zira ilk dönem kaynaklarında buna açık bir şekilde değinilmemekle beraber, bazı ipuçları bizi Halife'nin Cengiz Han'a Herezmşah'a karşı müracaat ettiğini kabule sevketmektedir. İbnü'l-Esîr, Halife Nâsır Lidinillah'ın Moğolları teşvik ettiğine dair söylentilerin doğru olduğunu, onlara elçiler gönderdiğini ve bunun dünya hayatında işlenebilecek en büyük kötülük olduğunu belirtmektedir.631

Daha sonraki kaynaklar da büyük ihtimalle İbnü'l-Esîr'den naklen Halife'nin Harezmşah Muhammed'den intikam almak için Moğolları davet ettiğini belirtirler.632

Araştırmacılardan Barthold, Halife ile Harezmşah'ın arasının açık olmasına rağmen Cengiz Han ile işbirliği yapmasına hiç bir sebep olmadığını, dolayısıyla bu söylentilerin uydurulmuş şayialardan ibaret olduğunu belirtmekte633 ve bunu ispatlayan bir delilin olmadığına vurgu yapmaktadır. Fakat Kafesoğlu'nun da dediği gibi, İslâm müelliflerinin Emîrü'l- mü'minîn olan halife aleyhine umumiyetle bir şey yazmayacakları, tafsilata ise hiç girmeyecekleri âşikâr ve tabiidir.634 Zira daha sonraki müelliflerden meşhur Osmanlı tarihçisi Müneccimbaşı, Halife'nin Cengiz Han'ı Harezmşah Muhammed'e karşı davet ettiğine değinse de, bunun aslının olmaması gerektiğini, zira Müslüman birisinin dünya malı için kefereyi İslâm memleketine davet etmeyeceğini belirtmektedir.635 Ayrıca İbnü'l-Esîr'de geçen bu olay hakkında ise Cengiz Han'a gönderilen Müslüman heyetin halife tarafından değil de daha önce değindiğimiz

631

İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi't-Târîh, c. X, s. 453. 632

İbn Vâsıl, Müferricu'l-Kürûb, c. IV, s. 39.

İbnü'l-Esîr, bu olayı Halife'nin ölümü münasebetiyle değinmiştir. İbn Vâsıl, İbnü'l -Esîr'in bunu açıkça söylememesini Halife'den korktuğuna bağlamaktadır. Bkz: İbn Vâsıl, Müferricu'l-Kürûb, c. IV, s. 39. Hitti ise, Alâeddîn Muhammed'in Halife'ye karşı tutumuna karşı Halife'nin Cengiz Han'dan yardım istediğini, hatta Cengiz Han Harezmşah topraklarına saldırdığında karargâhında iki Müslümanın olduğunu söyleyenlerin olduğunu belirtir. Bkz: Philip K., Hitti, Siyasi ve Kültürel İslâm Tarihi, (çev: Salih Tuğ), Birinci Baskı, M.Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 2011, ss. 657-658.

633

Barthold, Türkistan, ss. 424-425; Barthold, Orta Asya Türk Tarihi -Dersleri-, s. 138. Ayrıca bkz: Köprülü, "Cengiz Han", s. 95.

634

Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, s. 245. 635

Harezmşah tarafından gönderilen elçilik heyeti olduğu ileri sürülmektedir.636

Cengiz