• Sonuç bulunamadı

Hak ve Özgürlüklerin Sınıflandırılması

B. HAK VE ÖZGÜRLÜKLERIN SINIFLANDIRILMASI ve HUKUKSAL BOYUTU

1. Hak ve Özgürlüklerin Sınıflandırılması

Hak ve özgürlüklerin sınıflandırılması, hak ve özgürlüklerin ortaya çıkış sürecini ve korunma gereksinimlerini tanımlamak bakımdan önem arz etmektedir. Sınıflandırma her ne kadar hangi hakların “insan hakları” kategorisine dahil olması gerektiği tartışmasını ilgilendirse de biz pratik olarak böyle tasnifin hak ve özgürlüklerin tanınması ve korunmasında belirleyiciliği olmasıyla ilgilenmekteyiz.

Bu nedenle haklar, çeşitli bakımlardan sınıflandırılmış olsa da biz felsefik ve sosyolojik kaygıdan öte, hakların realize edilmesi bakımından önem taşıdığına inandığımız Jellinek’in klasik sınıflandırması ile kuşaklara göre sınıflandırma esaslarını inceleyeceğiz. Bunun yanında ileri sürülebileceği çevre bakımından haklar, diğer bir ifadeyle mutlak haklar ve nispi haklar ayırımı; kullanımları esnasında oluşturdukları etkiye göre yalın haklar ve yenilik doğuran haklar ayırımı; şahsen kullanılmalarının zorunlu olup olmamasına göre haklar, yani kişiye sıkı sıkıya bağlı olan haklar ve şahsa bağlı olmayan haklar ayrımı; bağımsız ve bağlı haklar ayırımı gibi sınıflandırmaların yapıldığına sadece ismen değinmekle yetineceğiz.

a. Klasik (Jellinek) Sınıflandırmaya Göre Haklar

Hakların sınıflandırılmasında birey ile devlet arasında statüer bir ilişki olduğu anlayışından hareketle, hak ve özgürlüklerin korunması yanında devletin müdahale yetkisinin kapsamının belirlenmesi bakımından klasik bir sınıflandırma metodu olan

51 Hukuk disiplini ekseninde özgürlük ve haklarla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Gemalmaz, a.g.e., s.1419 vd.

19

Jellinek52 tarafından yapılan sınıflandırmadan hareketle yapılan üçlü ayrım irdelenecektir.

(1) Negatif Statü Hakları

Negatif statü hakları, kural olarak kişinin devlet tarafından aşılamayacak ve dokunulamayacak özel alanının sınırlarını çizen hak ve özgürlükler olarak karşımıza çıkar. Kişinin özel yaşamının sınırlarını koruma altına alan, konut dokunulmazlığı, kişi güvenliği, din özgürlüğü, düşünce özgürlüğü negatif statü sınıfına giren haklardır. 1982 Anayasasının ikinci kısmının ikinci bölümünde yer alan (m.17-40) hak ve özgürlükler kural olarak negatif statü hakları niteliğindedir. Bu haklar devlete, negatif bir tutum, sadece karışmama, “gölge etmeme” ödevi yüklerler. Bu haklar kişiyi devlete ve topluma karşı koruyan haklar olduğu için bu haklara “koruyucu haklar” da denir. Anayasada bu haklar “kişinin hakları ve ödevleri” başlığı altında toplandığı için bu haklara kısaca “kişisel haklar” da diyebiliriz.53

Bu haklarla ilgili devletin müdahale yetkisinin hiç olmadığı söylenemez. Diğer bir ifadeyle devlet istisnai nitelikte sınırlayıcı düzenlemeler yaparken “kısıtlı” “ölçülü” ve “denetime” tabidir.54

Bu kriterlerin ne olduğu Anayasada belirtilmiş olup daha sonra detaylı olarak irdelenecektir

(2) Pozitif Statü Hakları

Pozitif statü hakları, bireylere devletten olumlu bir davranış, bir hizmet, bir yardım isteme imkânını tanıyan ve hak ve özgürlüklerin kullanılmasını kolaylaştırma yönünde adım atma yükümlülüğü getiren haklardır. 1982 Anayasasının ikinci kısmının üçüncü bölümünde (m.41-65) sayılmıştır. Çalışma hakkı, sağlık hakkı, konut hakkı, sosyal güvenlik hakkı gibi haklar, Devletin pozitif müdahalede bulunması gereken haklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Pozitif Statü Hakları söz konusu olduğunda devlete sosyal alanda bir takım ödevler yüklenecektir. Pozitif statü haklarına, kişiye devletten bir şey istemesi hakkını verdiği için “isteme hakları” da denmektedir.55 Bu hakların çoğunluğu sosyal ve ekonomik alana ilişkin olduğundan

52

Gemalmaz, a.g.e., s.1424-1425; Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, Oğuz Sancaktar, Rifat Murat Önok, İnsan Hakları El Kitabı, s. 75.

53 Kemal Gözler, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 397 54 Karaosmanoğlu, a.g.e., s, 92

55

20

ve Anayasamızın bu hakları düzenleyen bölümünün başlığının “sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler” olmasından ve keza bu hakların sosyal devlet anlayışının sonuçları olduğundan, bu haklara kısaca “sosyal haklar” da denir.56

Bu kapsamda sayılan hakların hayata geçirilmesi bağlamında bireyin isteminin ve dolayısıyla devletin yerine getirme yükümlülüğünün de bir sınırı vardır. Bu sınırın çerçevesini devletin ekonomik, sosyal tüm mali imkânları belirler.

(3) Aktif Statü Hakları

Bu kapsamda sayılan haklar, kişilerin ülke yönetimine katılmasını sağlar. Bu nedenle bu haklara “katılma hakları” da denir. Aktif statü hakları, 1982 Anayasasının ikinci kısmının dördüncü bölümünde (m.66-74) yer almaktadır. Seçme ve seçilme hakkı, siyasî parti kurma hakkı, siyasî faaliyette bulunma hakkı, kamu hizmetine girme hakkı, dilekçe hakkı aktif statü haklarına örnek gösterilebilir. Bu hakların niteliğine ve özellikle bu hakların düzenlendiği anayasanın ikinci kısmının dördüncü bölümünün başlığına bakarak, bu haklara “siyasî haklar” veya “yurttaşlık hakları”da denir.57

Bu hakların hayata geçirilmesinde o ülkenin tarihi ve kültürel yapısıyla ekonomik, sosyal ve demokratik gelişmişliği belirleyici olacaktır.

b. Kuşaklara Göre Haklar

İnsan hakları tarihsel gelişime göre sınıflandırmalara tabi tutulmuş ve buna göre farklı insan hakları listeleri düzenlenmiştir. Başta bu listeler Fransız hukukçu Karel Vasak tarafından üç kuşak şeklinde sınıflandırılmıştır.58

Daha sonra bu sınıflandırma, hakların genel olarak konularından ve niteliklerinden hareketle dört kuşak hak şeklinde kategorileştirilmiştir. Doktrinde hakların kuşaklar halinde sınıflandırılmasına ilişkin eleştirilere rastlanmakla birlikte, günümüzde bu sınıflama yaygın olarak kabul edilmekte ve kullanılmaktadır.59

56 Kalabalık, a.g.e., s.48 57

Kalabalık, a.g.e., s.49-50 58 Kalabalık, a.g.e., s.52

59 Özbey, a.g.e., s.23; Mithat Sancar, “Hukukun Oluşturulmasında İnsan Haklarının Rolü”, b.y: 50 Yıllık Deneyimlerin Işığında Türkiye’de ve Dünya’da İnsan Hakları, Hacettepe Üniversitesi İnsan Hakları Felsefesi Uygulama ve Araştırma Merkezi, Ankara, 1999 s. 323

21 (1) Birinci Kuşak Haklar

Birinci kuşak haklar, özelikle aristokrasi bürokrasi çatışmasına dayanır. İngiliz, Amerikan ve Fransız devrimlerinden doğan birinci kuşak haklar, aynı zamanda, medeni ve siyasi haklar ya da klasik haklar olarak da yoğunlaşmaktadır. Esas olarak, I7. ve 18. yüzyıl devrimlerinden sonra devrimci burjuvazinin verdiği mücadele, hürriyet ve eşitlik kavramının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu haklar liberal öğretiye dayandırılmış ve devrim sonrası hazırlanan anayasalarda formüle edilerek yerlerini almışlardır.60

Birinci kuşak haklar; yaşam hakkı, işkence yasağı, kölelik yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, örgütlenme özgürlüğü, mülkiyet hakkı gibi haklardır. Bu haklar daha çok insanın kendine özgü seçim ve kararları doğrultusunda ortaya çıkar61

ve ağırlıklı olarak negatif statü haklarının özelliklerini gösterir. Bu alan devlete, topluma ve üçüncü kişilere müdahale etmeme ödevini yükler62.

(2) İkinci Kuşak Haklar

Bu haklar, 18.yüzyılın sonlarında İngiltere’de başlayan ve 19. yüzyılda Kıta Avrupası’na sıçrayan sanayi devrimi ve sosyalist öğretinin liberal burjuva öğretisiyle kendisini sosyalleştirmesi sürecinin bir ürünüdür.

İşçi sınıfı bu dönemde doğmuş ve toplumsal muhalefet oluşturmuş, bunun sonucunda, siyasi alanda genel oy kabul edilmiş ve sosyal haklar genişlemiştir. Sendikal özgürlükler, çalışma hakkı, sosyal güvenlik hakkı, eğitim hakkı, kültürel yaşama katılma, kültürel ürünlerden yararlanma hakları gibi haklar başlıcalarıdır.63

Bu kuşakta yer alan hakların önemli bir bölümünün özelliklerini gösterdiği pozitif statü hakları, sahibine devlet ya da üçüncü kişilerden olumlu bir davranış talep etme yetkisini verir; dolayısıyla da bu haklar devlete ve üçüncü kişilere de bu konuda bir gerçekleştirme ödevi yükler64

. 60 Kaboğlu, a.g.e., s.41-42 61 Çüçen, a.g.e., s.159 62 Kalabalık, a.g.e., s.52-53

63 Gemalmaz, a.g.e., s. 1425; Çüçen, a.g.e., s.159; Karaosmanoğlu, a.g.e., s. 93 64

22 (3) Üçüncü Kuşak Haklar65

Bu haklar en son ortaya çıkmış olup, uluslararası doktrinde bu adla adlandırılması 1970’ lere dayanmaktadır. Üçüncü kuşak haklar arasında; barış hakkı, silahsızlanmış bir dünyada yaşama hakkı, gelişme hakkı, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, doğal kaynaklar üzerinde tam egemenlik hakkı, halkların kendi durumlarını belirleme hakkı gibi haklar sayılabilir.66

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra insan hakları kavramının uluslararası bir nitelik kazanmaya başlamasıyla Jelinek’in “aktif statü hakları” olarak nitelendirdiği67 “dayanışma hakları” da denilen üçüncü kuşak haklar üçüncü dünya ülkelerinin baskısıyla gündeme gelmiş ve anayasalarda yer almaya başlamıştır. Bu hakların temelinde toplumsal ve uluslararası dengesizlik, dünya ölçeğinde süreklilik taşıyan savaş ve çatışmalar, tarihsel ve doğal mirasın hızla yok olması gibi çoğunlukla az gelişmiş ülkelerin karşılaştığı sorunlar yer alır. 68

(4) Dördüncü Kuşak Haklar

İnsanlığın yaşadığı baş döndürücü teknolojik gelişmeler ve değişimler karşısında, insana ait hangi değerin veya olgunun tehlikeye gireceği ve bunların hangi ölçekte korunacağı konusu dördüncü kuşakta yer alan insan hakları olarak karşımıza çıkmaktadır.

Nitekim ilk önce medeni ve siyasi haklar, ikinci olarak ekonomik ve sosyal haklar, üçüncü olarak bilim ve çevre haklarından sonra69 nano teknoloji ve gen teknolojisinde yaşanan gelişmelere paralel olarak, insan neslinin doğal yapısının(genetik yapısının) bozulması tehlikesine karşı insanları koruyan haklar gündeme dördüncü kuşak haklar olarak gelmektedir. Bunun yanında bu türden gelişmelerin neden olduğu belli etik sorunları ve sorgulamalar da bu haklarla birlikte irdelenmesi gereken konular olarak karşımıza çıkmaktadır.70

65 Bu konuda daha ayrıntılı biligi için bkz. İbrahim Özden Kaboğlu, Dayanışma Hakları, TODAİE İnsan Hakları Aaştırma Merkezi, Ankara,1996

66

Gemalmaz, a.g.e, s.1427; Kalabalık, a.g.e., s.56; Karaosmanoğlu, a.g.e., s, 136 67 Özbey, a.g.e., s.25

68 Kalabalık, a.g.e., s.54; 69 Karaosmanoğlu, a.g.e., s.67 70

23