• Sonuç bulunamadı

BİREYSEL BAŞVURU YOLUNUN GELİŞİMİ

Bireysel başvuru, tamamıyla yeni bir müessese olmamakla birlikte, yaşanan siyasal ve sosyal tecrübeler sonucunda ortaya çıkan pratik ihtiyaçlar nedeniyle anayasa yargısının asli görev alanı olan soyut ve somut norm denetiminin yanına yeni bir mekanizma olarak dahil olmuştur.

İkinci Dünya Savaşı’ndan önce sadece dört ülkede anayasa yargısı bulunduğu halde sonrasında bu uygulama yaygınlaşarak evrensel bir nitelik kazanmaya başlamıştır. Anayasa yargısı ilk defa Amerika Birleşik Devletlerinde ortaya çıkmıştır.220

Bu tarihten sonraki ilk uygulamalar, diktatörlükten çıkan İtalya ve Almanya da gerçekleşmiş, bunu takip eden yıllarda demokratik sisteme geçen İspanya, Portekiz ve Yunanistan bu örneği izlemiştir. Son olarak doğu bloğunun yıkılmasından sonra da Doğu ve Orta Avrupa’nın dönüşen devletleri anayasa yargısını benimseyerek,221

bu kurumun anayasal devletin temel taşı ve bunu ifade eden önemli bir unsur olduğu anlayışını hayata geçirmişlerdir. En uygun ifade aracı olduğu anlayışını sürdürmüşlerdir.

Bu değişim süreci anayasa mahkemelerini devlet yaşamının yeni ve asli bir kurumu olarak ön plana çıkarmış ve böylelikle anayasa mahkemeleri, anayasa hukukunu geliştiren ve anayasayı en yüksek ve bağlayıcı biçimde yorumlayan organ sıfatıyla güçlü bir anayasal konuma kavuşmuşlardır.

Anayasa yargısının bir parçası olan bireysel başvuru hakkının tarihsel sürecine baktığımızda birçok devletin kabul ettiği bireysel başvuru uygulamasının çok da eski olmadığını gözlemliyoruz. Almanya ve İspanya gibi ülkeler başta olmak üzere Avusturya, Macaristan, Rusya Portekiz, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Hırvatistan ve Makedonya gibi ülkelerde bu başvuru yolu benimsenmiştir.

Almanya’da özellikle 1949 tarihli Bonn Anayasası yapılırken anayasa şikâyetinin kabul edilip edilmemesi konusu tartışılmış ve bu kurumun Anayasa’ya

220 Osman Korkut Kanadoğlu, “Yeni Anayasa Arayışları ve Karşılaştırmalı Hukuk Bağlamında

Anayasa Mahkemesi”, Anayasa Yargısı, C. 25, 2008, s. 61.

221 Mustafa Erdoğan, “Anayasa Mahkemeleri Önemli midir? Orta Avrupa’da Anayasa Yargısı ve

119

alınmamasından yana olanlar, mevcut Anayasa'nın 19/IV maddesindeki222

hükmün bireylere yeterli hukuki koruma sağladığını, bu nedenle anılan kurumun anayasaya dâhil edilmemesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Ancak Anayasa Mahkemesi daha sonraki tarihte verdiği bir kararında bu maddenin, “yasalara karşı bir kanun yolunu

içermediğini” ortaya koymuştur.223

Diğer görüşü benimseyenler ise özellikle, İkinci Dünya Savaşı deneyimi nedeniyle temel hak ve özgürlüklere ilişkin her türlü korumanın gerekli olduğunu düşünüyorlardı. Sonuçta bu tartışmalara rağmen anayasa şikâyeti 1949 Bonn Anayasası'na alınmamıştır.224

Daha sonra bu konu anayasa şikâyetiyle ilgili bir yasa tasarısı nedeniyle yeniden gündeme gelmiş ve tartışılmıştır. Bu tartışmaların sonucunda bu kurumun gerekliliği ve temel hak ve özgürlüklerin korunmasının uzmanlaşmış bir mahkeme tarafından yapılmasının daha etkili olacağı hususundaki görüş bu kez benimsenmiş ve 1951 tarihinde Anayasa Mahkemesi Kanununda düzenlenmiştir. Federal Almanya Anayasasında 29 Ocak 1969 tarihinde yapılan değişiklikle anayasa şikayeti kabul edilerek, temel hak ve özgürlükleri kamu gücü işlemi nedeniyle ihlal edilen bireylere Anayasa Mahkemesine doğrudan başvurabilme olanağı tanınmıştır.225

İspanya uygulamasında amparo başvurusu olarak anılan müessese, 1931 Anayasasında yer almakla birlikte, Avusturya ve Almanya Anayasa Mahkemelerinin anayasa şikâyeti davalarına bakmakla yetkili kılınmasından sonra özel bir öneme sahip olmuştur.226

Ayrıca 1980 yılında kabul edilen‘amparo başvuru’ yolu ile, hak ve özgürlükleri ihlal edilen gerçek veya tüzel kişiler ile ‘‘Halkın Avukatı-Kamu

Denetçisi’’ ve savcılık makamına da başvuru hakkı tanınmıştır. 227

222 Söz konusu hüküm metni "Kamu gücü tarafından hakları ihlal edilenlere kanun yolu açıktır. Aksi

düzenlenmedikçe olağan kanun yolları geçerlidir"

223 Göztepe, Anayasa Şikayeti, s. 26-27 224

Göztepe, a.g.e., s.26 225 Göztepe, a.g.e., s.27

226 Zafer Gören, Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2011, s. 295.

227 İbrahim Ö. Kaboğlu, Anayasa Hukuku Dersleri (Genel Esaslar), B. 6, Legal Kitabevi, İstanbul, 2010, s. 337.

120

Avrupa modeli anayasa yargısı sisteminde bireysel başvuru yolunu tercih eden diğer ülkeler, çoğunlukla Almanya sisteminden esinlenmişlerdir.228

“Dünya genelinde bir inceleme yapıldığında: Asya’dan; Moğolistan, Kırgızistan, Özbekistan, Güney Kore, Tayvan ve Tayland’ın bireysel anayasa şikâyetini tanıdıklarını görüyoruz. Bu hakkı tanımayan ülkeler arasında da Burma, Endonezya, Malezya ve Kamboçya sayılabilir. Afrika’ya baktığımızda ülkelerin çoğunun bireysel başvuru kurumuna izin vermediği görülmektedir. Güney Afrika anayasal şikâyetlere izin vermiyor ancak genel şikâyete izin veriyor, ancak Senegal, Benin, Cibuti anayasal şikâyete izin vermektedir. Güney Amerika’da, İspanyolca konuşulan ülkelerde amparo adı verilen bir usul bulunmakta ve birey, anayasanın ihlali itirazında bulunmak amacıyla dava açabilmektedir. Bazılarında Anayasa Mahkemesine doğrudan dava açılabilirken bazılarında ise açılamamaktadır. Avrupa’da, Fransa ve İtalya’da bireysel şikâyette bulunma hakkı yoktur. İskandinav ülkelerinde de bu kuruma yer verilmemiş olmakla birlikte buralarda çok güçlü, finansmanı tam, aktif ve yetkili kamu denetçisi kurumları bulunmaktadır. İskandinavya’da bireylerin haklarını savunmaları için gidebilecekleri bir yol bulunduğundan, bireyin Anayasa Mahkemesine doğrudan erişiminin gerekmediği yönünde bir anlayış da var. Ombudsmanlık kurumu bulunan ülkelerin çoğunda ombudsman davayı filtreleme yaparak Anayasa Mahkemesine gönderebilir, ancak

genelde birçok davayı Anayasa Mahkemesinin gündemine taşımadan çözer.”229

Türkiye’de Anayasa Mahkemesi Nisan 1962’den itibaren göreve başladı ve bu ilk yıl içinde Mahkemeye toplam 141 başvuru yapıldı. Bu başvuruları tasnif ettiğimizde 29’unun itiraz, 3’ünün iptal başvurusu olduğu, 109’unun ise doğrudan kişilerce yapılmış başvurular olduğunu görmekteyiz. Diğer bir ifadeyle yapılan başvuruların büyük çoğunluğu bireyler tarafından yapılmıştır. Bir sonraki yılda (1963) başvuruların sayısı 168’e yükselmekle birlikte; bireysel başvuruların oranı düşmüştür. Bununla beraber bireysel başvuruların sayısı hiç de azımsanmayacak

228 Musa Sağlam, ‘‘Bir Hak Arama Yolu Olarak Bireysel Başvuru’’, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Hakkı Sempozyumu, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, No.10, Editörler: Bülent Yücel, İlker Gökhan Şen, Eskişehir, 2011, s. 43.

229 David Pimentel, “Dünyada Anayasa Şikayeti Uygulamaları”, Anayasa Şikayeti Sempozyumu, Bireysel Başvuru ‘Anayasa Şikayeti’, (Editör: Musa Sağlam), Hukuk Adamları Birliği (HUKAB) Yayınları, Ankara, 2011, s. 74-75. Akt. Özbey, a.g.e., s.91

121

oranda olup, toplam başvuruların yarıya yakınını oluşturmaktadır230

. Bir sonraki 1964 yılında ise kişilerden gelen başvurularda daha çok bir düşüş gözlemlenmiştir. Bunu izleyen yıllarda bireysel başvuruların sayısı giderek azalmış ve 1961 Anayasası döneminde yapılan toplam bireysel başvuruların sayısı 451 civarında olmuştur.

Bireysel başvuruların sayısının azalmasının temel sebebi Anayasa Mahkemesinin bu tip başvuruları kabul etmeme konusundaki istikrarlı içtihadı ve vatandaşların Mahkemenin yetkileri konusunda zaman içinde daha fazla bilinçlenmiş olmasına dayanmaktadır.231

Mahkeme oluşturduğu yerleşik içtihatlarına göre kişiler tarafından yapılan başvuruları dosyanın daha ilk inceleme safhasında reddetmiştir. Mahkeme verdiği ilk kararında232

bir kanunun veya onun bir hükmünün anayasaya aykırılık iddiasıyla kişilerin AYM’ye başvurmaya yetkilerinin olmadığına hükmetmiştir.

Mahkeme ret gerekçesinde “1961 Anayasasının 149’uncu ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri hakkındaki 22 Nisan 1962 gün ve 44 sayılı Kanunun 21’inci maddelerinde iptal davası açmaya yetkili olan kişi, kurul ve makamlar açıkça belirtilmiştir. İstek sahibi ise bu maddelerde sayılanlardan değildir. Bu sebeple dilekçenin yetki bakımından reddi gereklidir” şeklinde yargıda bulunmuş; 1982 Anayasası döneminde de Mahkeme bu anlayış ve uygulamasını devam ettirmiştir.233

Yaşanan sosyal, siyasal ve tarihsel tecrübeler bu müessesenin gerekliliğini ortaya çıkarmasına rağmen, bu anlayış bireysel başvuru hakkının 5982 sayılı Kanun ile Anayasanın 148. maddesinde değişiklik yapılıncaya kadar devam edegelmiştir. Bu değişikliği takiben Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvurunun koşulları ve işleyişini düzenleyen konuları 6126 sayılı AMKYUHK kabul edilmiş ve 3/4/2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Böylelikle bireysel başvuru Türk hukuk hayatının bir parçası haline gelmiştir.

230 Yılmaz Aliefendioğlu, Anayasa Yargısı ve Türk Anayasa Mahkemesi, Ankara, Yetkin Yayınları, 1996, s. 276

231

Artun Ünsal, Siyaset ve Anayasa Mahkemesi (Siyasal Sistem Teorisi Açısından Anayasa

Mahkemesi), Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları n° 443, 1980, s. 147

232 Anayasa Mahkemesinin 5/9/1962 tarih ve E.1962/2, K.1962/1 sayılı kararı. Bu yönde diğer bir karar için bakınız : Anayasa Mahkemesinin 16/1/1962 tarih ve E.1967/57, K.1968/1 sayılı kararı 233

122

C. YABANCI ÜLKE UYGULAMALARINDA BİREYSEL BAŞVURU