• Sonuç bulunamadı

Hıristiyan Demokrasinin Avrupa Ülkelerindeki Gelişimi

B- Hıristiyan Demokrasi’nin Doğuşu ve Avrupa Politikasındaki Yeri

2- Hıristiyan Demokrasinin Avrupa Ülkelerindeki Gelişimi

Hıristiyan demokrasinin Avrupa’da farklı gelişmesinin temelinde bazı Avrupa ülkelerindeki mezhepsel farklar ve ulusal devlet kiliselerin var olması yatar270. Örneğin Britanya’da ve İskandinavya’da devlet kiliseleri egemendir. Polonya ya da İspanya gibi ülkelerde Kilise son zamanlara kadar hem sosyal anlamda hem politik anlamda güçlü ve etkili olmuştur. Bu ülkelerin hiç birinde Hıristiyan kilisesine ilişkin kurum ve konumları korumaya yönelik politik hareketler oluşturma isteği olmamıştır. İlginçtir, aynı durum güney-doğu Avrupa ülkeleri için de geçerlidir. Burada, Ortodoksluğun farklı kültürel ve sosyal konumlar yaratmış olması ve ulusal bağımsız kiliseler, herhangi bir zamanda istekli bir şekilde siyasi gücü elinde bulunduranlara karşı politik harekette rol almamışlardır271.

Özellikle savaş sonrası dönemde Hıristiyan demokrasi, dinsel eğitim ve Kilisenin koruması ile birlikte; Avrupa’nın bütünleşmesi ve sosyalist olmayan refah devleti anlayışına yönelik politik öncelikler geliştirmiş ve etkili olmuştur. Önemli bir

268 Adrain Karatnycky, (2001), “Christian Democracy Resurgent: Rasing the Banner of Faith in Eastern Europe”,

Foreing Affairs, Vol. 77, No. 1, s.13-18.

269 Kersbergen Van Kees, (1994), s.31.

270 Church History, http://www.anglican.org/church/ChurchHistory.html 271 Jansen Thomas, (2006), s.79.

şekilde Hıristiyan demokrat partiler, Kilise’den farklı olarak bu politikaların uygulanması konusunda ısrarcı olmuşlardır. Benzerliklere rağmen, bazı Hıristiyan demokrat partilerin ulusal düzeyde oynadıkları roller, diğer partilerle ilişkileri ve iç yapılanmaları bakımından bazı önemli farklılıklara sahiptir. Örneğin, Belçika’nın Hıristiyan demokrat partileri PSC/CVP ve İtalyan DC, kalabalık üyelere sahip kitle partisi konumunda iken; Alman CDU/CSU, başlangıçta kurucularına ve politikalarına sıkıca bağlı az üyeye sahip olmuştur. Fransa ve Hollanda’daki Hıristiyan demokrat partiler, bazen merkez sağ partilerle veya bazen de sosyalist partilerle koalisyon yapma eğiliminde olabilmektedirler. İtalya ve Almanya da merkez sağ partilerin, nasyonal sosyalizm ve faşizm geçmişleri nedeniyle güçsüz olmaları, Hıristiyan demokrat partilerin bu ülkelerde güçlü olmalarına yol açtığı bilinmektedir272.

Avrupa ülkelerindeki Hıristiyan demokrat partiler, çoğunlukla gizli hareketlerin dışında istikrarlı bir şekilde gerek iç gerekse dış politikaların belirleyici gücü olmuşlardır. Bu ülkelerdeki partiler, genellikle Katolik mezhebi ekseninde kurulmuşlardır273. Bu tür hareketler, modern devlette, dünyevi ya da din dışı eğilimlere karşıt bir tepki olarak doğmuştur. Hıristiyan demokratlar uzun dönem politikanın dışında kalma tavırlarından vazgeçerek, sosyalizm ve liberalizmle uyumlu kendi sosyal konumlarını geliştirmişlerdir. Bu yolda, kendilerini hükümet sorumluluğunu devralmaya yönelik olarak hazırlamışlardır. Katolik kilisesinin ve üyelerinin modern devlet ile uzlaşması bu nedenle hem mümkün hem de daha kolay olmuştur. Yönetimde elde ettikleri tecrübeler ve sorumluluklar bu partilerin politika üretmede daha da etkin olmasına yol açmıştır. Aksine İngiltere’de ve İskandinavya’da ise Hıristiyan düşünce, liberalizm ve sosyalizm arasındaki çatışmada yerini, burjuva partilerini desteklemek şeklinde konumlandırmıştır. Bu ülkelerde Hıristiyan düşünce kendini muhafazakâr hareket içerisinde geleneksel

272 Ruthan F. Gerrard (1997), “Christian Democracy in Western Europe: an idea whose time has passed?”,

International Journal of Social, Economics, Vol. 24, No. 10, Washington University Press, s.1111; Wolfram Kaiser (2003), s.2.

273 Genelde Avrupa’da Hıristiyan demokrasi ekseninde şekillenen partiler Hıristiyan ismini kullanmaktan

çekinmemişlerdir. Buna rağmen isminde Hıristiyan geçmemesine karşın Avusturya’da ÖVP, Fransız MRP gibi Hıristiyan demokrat partiler ülkelerinin toplumsal ve siyasal hayatlarında önemli işlevler görmüşlerdir. Bu partilerin ortaya çıkışı, gelişimi ve politikaları için bkz; Bruno Bethouart, (2004), “Entry of the Catholics into the Republic: The Mouvement Republician Polularie in France”, in Michael Gehler and Wolfram Kaiser (eds), in Christian Democracy in Europe Since 1945, Volume 2, Routledge, London, s.85-99; Dieter A. Binder, (2004), “Rescuing the Christian Occident and Europe in US: the People’s Party in Austria”, in Michael Gehler and Wolfram Kaiser (eds), in Christian Democracy in Europe Since 1945, in Michael Gehler and Wolfram Kaiser (eds), Volume 2, Routledge, London, s.139-154.

sosyal düzeni, değerlerini ve devlet kurumlarını korumaya adamıştır. Bu ülkelerde, Kıta Avrupa’daki Hıristiyan demokrat partiler gibi değer yargıları açısından aynı seçmen sınıflarına hitap ve temsil etmelerine karşın, kendi politik tutumlarında, parti programlarında ve tarzlarında birçok yönden farklılıklar olmuştur.

Nitekim Almanya, Fransa ve İtalya’daki bütün Hıristiyan demokrat partiler, merkez sağ konumda yer alırlar ama bildirgelerindeki ilk ifadeler Hıristiyan ilkelerin yaygınlaştırılması gereği üzerinedir. İtalyan DC’de olduğu gibi Hıristiyan demokrat partilerin tümü, farklı sektör ve sınıflardan oy ve üye peşine düşen ve bu şekilde Hıristiyan değerlerin yaygınlaşmasını hedefleyen siyasal hareket görünümünde olmuşlardır. Sol’a yönelik geleneksel düşmanlıklarına rağmen, sosyalist partilerle koalisyonlara gitmelerindeki temel amaç bu hedefin gerçekleştirilmesi için tüm fırsatların kullanılmak istenmesinde yatmıştır274.

Ancak burada göz önünde bulundurulması gereken bu üç ülkedeki siyasi hareketlerin aynı yörünge etrafında ortaya çıkmış olmasına karşın gelişimleri farklı bir seyir izlemiştir. Fransa’da Kasım 1944’de Maurice Schuman’ın liderliğinde kurulmuş olan MRP, aynı yıl Charles de Gaulle’nin önderliğindeki geçici hükümete katılmıştır. 1946 yılında De Gaulle’nin istafasının ardından yapılan genel seçimlerde aldığı destekle MRP birinci parti konumuna gelmiştir. Ancak partinin De Gaulle olan fikirsel ayrılıkları ve sonrasında partinin 4. Cumhuriyet anayasasına karşı oy kullanması De Gaulle yollarının ayrılmasına neden olmuştur. MRP içerisindeki Katoliklerin büyük çoğunluğu De Gaulle’nin 1947 yılında kurduğu Fransa İçin Birlik Partisine (RPF) katılması ile beraber MRP büyük güç kayıp etmiştir. De Gaulle’nin liderliğindeki RPF Hıristiyan demokrasi düşüncesinin bu ülkedeki konumunda belirleyici etkiye sahip olmuştur. Böylelikle Hıristiyan demokrat ilkelerin gelişiminde Fransız düşünürler tarafından oynanan önemli role rağmen savaş sonrası kurulan MRP aynı dönemde kurulan diğer Hıristiyan Demokrat partilere nazaran siyasi ömrü kısa sürmüştür275.

Yaklaşık yarım yüzyıldan fazla süredir Almanya’nın merkez-sağ partisi konumundaki CDU-CSU partilerinin tarihi Fransız MRP’den farklı gelişmiştir. Batı

274 Hıristiyan Demokrat partilerin Sosyalist partilerle kurdukları koalisyonlara iki farklı örnek için bkz, Miriam A

Golden and Eric C. Chang (2001), “Competetive Corruption” World Politics, no:53, July, s. 605; Ruth Bradley, (1999), “Chilean Elections: Future Promise and Past Pain”, the Washington Quartely, Auyumn, s.181.

Almanya’nın ayrı işgal bölgelerinden olan CDU liderlerinin ilk ulusal toplantıları 1945 yılında gerçekleşmiştir. 1947 yılında Bavyera eyaletinde kurulan CSU’da ayrı bir parti olmasına rağmen bir “çalışma birliği” adı altında tüzük değişikliği yaparak CDU ile ortak hareket etme kararı almıştır276. CDU-CSU resmi olarak farklı siyasi partiler olmasına rağmen Bundestag’da tek bir grup oluşturmuş ve federal seçimlerde birlikte kampanya yürüterek tek bir parti gibi hareket etmişlerdir. 1963 yılına kadar Konrad Adenaeur başkanlığındaki CDU-CSU küçük merkeziyetçi partilerle yaptığı koalisyonlarla 1944–1966 yılına kadar siyasal gücü elinde bulundurmuştur277. Sosyal Demokratlarla kısa ömürlü bir koalisyondan sonra 1982 yılına kadar muhalefete geçen parti, Helmut Kolh önderliğinde 1982–1998 döneminde yeniden iktidar koltuğuna geçmiştir. 1998–2006 döneminde yeniden muhalefet olan parti Angalina Merkel önderliğinde yeniden Almanya’nın siyasi hayatına yön veren konuma gelmiştir278.

İtalya’daki Hıristiyan demokrat hareketin gelişimi de Fransa ve Almanya’daki gelişime paralel seyir etmiştir. DC’nın ilk lideri olan Alice De Gasperidir. DC partisi 1945–1993 yılları arasında İtalyan siyasi hayatına hâkim olmuştur. Ancak İtalya’daki politik hayatta son dönemlermeydana gelen değişimler DC’nin güç kayıp etmesine ve siyaset sahnesinden silinmesine yol açmıştır279. Hıristiyan Demokratlar İtalya’da yeniden bir ayara gelmeye ve Hıristiyan Demokratlar Merkezi/Birliği çatısı altında birleşme çabalarına rağmen açık bir şekilde daha önceden ellerinde tuttukları güçten şimdilik mahrum görülmektedirler280.

Hıristiyan demokrasi, Avrupa muhafazakârlığı içerisinde bir siyasi düşünce biçimi, bir gelenek olarak tanımlanmaktadır. Bu özelliğinin yanı sıra, bugünün Hıristiyan demokrat partilerinin Hıristiyan işçi sendikaları ve Roma Katolik Kilisesi ile de kuvvetli bağları olduğu söylenebilir. Avrupa Bütünleşmesi açısından baktığımızda ise, Avrupa’daki Hıristiyan Demokrat partilerin başından beri

276 Pridham Geoffrey, (1977), s.36-44. 277 Pridham Geoffrey, (1977, Bölüm, 2-3.

278 Ulrich Lappenküper, (2004), “Between Concentration Movement and People’s Party: The Christian

Democratic Union in Germany”, in Michael Gehler and Wolfram Kaiser (eds), Christian Democracy in Europe Since 1945, Volume 2, Routledge, London, s.139-154.

279 İtalyan Hıristiyan Demokrat partinin 1945-1988 yılları arasındaki tarihçesi için bkz. Robert Leonardi and

Douglas Werman, (1989), İtalian Christian Democracy: The Politics of Dominance, Basingstoke: Macmillan, , bölüm 3.

bütünleşmeyi kuvvetle desteklemiş olduklarını görürüz. Buna ek olarak Avrupa Halk Partisi (Hıristiyan Demokratlar) Avrupa’nın geleceği konusunda federalist bir yaklaşımdan yanadır ve aynı zamanda Atlantik İttifakını da desteklemektedir.

Günümüz Avrupa’sında özellikle Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika’da yerleşmiş bir Hıristiyan anlayış olduğunu görebiliriz. Hıristiyan demokrat partiler Hıristiyan demokrasi anlayışının bugün Avrupa’daki güçlü temsilcileridir. Bu ülkelerde yerleşmiş bir Hıristiyan demokrasi geleneğinin var olmasının yanında 2004 yılında AB üyesi olan 10 yeni üye ülkede, köklü bir Hıristiyan geleneğinin olmaması bir eksiklik olarak görülmekle birlikte özellikle Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya’nın Hıristiyan demokrasi anlayışını diğer yeni üyelere nazaran daha fazla içlerinde barındırdıkları bilinmektedir. Tüm bunlara ek olarak, Hıristiyan demokrasinin AP’deki güçlü konumu gelinen noktada Hıristiyan demokrasinin başarısını kanıtlamıştır281.

Hıristiyan demokrasinin sosyal ve ekonomik politikaları açısından farklılıkları olması, ülkelerin farklı değer ve tarihsel süreçlerinden kaynaklanır. Almanya ve diğer ülkelerdeki Hıristiyan demokrat partiler, özellikle 1980’lerde Amerika ve İngiltere’de ortaya çıkan yeni sağ hareketlerden etkilenmiş olmalarına karşın bu aşamada Hıristiyan demokratları neyin muhafazakârlardan ayırdığını söylemek zorlaşmıştır282. İlk dönemlerinde orta sınıf ve işçi sınıfının desteğiyle iktidar olan Hıristiyan demokrat hareket Avrupa’daki muhafazakâr düşünceden kendini ayıran özelliklerini yavaş yavaş kayıp etmektedir 283.

Hıristiyan demokrasi, tarihsel olarak sadece savaş sonrası yeniden oluşum dönemi boyunca değil, Avrupa kıtasında demokratik seçimlerin var olmasıyla beraber ortaya çıkmıştır. Hıristiyan demokrasisinin doğuşunun öncü bir politik güç olarak ortaya çıkması ise şüphesiz savaş sonrası Avrupa politikasında oynadığı önemli rolle şekillenmiştir. Bu döneme kadar, Hıristiyan demokrat partiler sıradan partiler olarak Avrupa’da hüküm sürmüşlerdir. Bu durum AKÇT’nun ve sonrasında AET’nin altı kurucu devletinde egemen politik güç olarak siyaset sahnesinde yer

281 Bugün Avrupa Parlamentosu içindeki en büyük grup Hıristiyan Demokrat (EPP-ED) gruptur. 282 David Broughton, (1994), s.112.

almaya başlamaları ile değişmiştir284. Bu dönemde birçok lider popüler dış politikayı ve Avrupa’da birlikte hareket etmeyi savunan Hıristiyan demokratlar liderlerin var olması ve bu liderlerin duygu ve düşünceleri bugünkü tablonun şekillenmesine neden olduğu gibi Avrupa Hıristiyan demokrasisinin başarısında önemli katkılara imza atmasına yol açmıştır. Hıristiyan demokrasi ilk ortaya çıktığı dönemlerde demokrasiye bakışı, tanrısal bir etkiden doğan gerçek, yani bütünüyle dini öncüllere dayanan siyasi bir fikirdi. Bununla birlikte günümüz Hıristiyan demokrasi için bu tanımlama oldukça sınırlı kalmaktadır. Bugün Hıristiyan demokrasi çok geniş kitleleri kendine çekmeyi başarmış siyasi bir anlayış konumuna gelmiştir. Artık Hıristiyan demokrasi soyut bir kavram olarak anlaşılamaz. Ancak, bir hareket tanımı ya da politik bir program, temsil ettiği insanlarla uyum içinde çalışan bir parti hareketi olarak Avrupa bütünleşme sürecinde hem önemli konumunu hem de ağırlığını sürdürmektedir.

II- HIRİSTİYAN DEMOKRASİNİN AVRUPA DÜZEYİNDE