• Sonuç bulunamadı

1.5. Sonuç: İktidarlar Karşısında Gazetecilik Alanın Oluşumu

1.5.3. Gerçekliğin Üretimi

Gazetecilik alanına yönelen tüm dış çevre etmenleri, bilgi üretimini biçimlendirir. Gerek siyasal gerekse sermaye çevreleri, insanların ne hakkında düşüneceklerini, zorlayıcı olmayan biçimde belirlemeye çalışırlar. Belirlenim, demokratik sistemlerde siyasal aktörlerin siyasal etkisi ya da metinlerin çerçevelenmesi yoluyla gelir. Bu, iktidarın dağıtımı, paylaşımı, bir siyasal liderin meşruluğunu sağlayabilmesi için de gereklidir: Onun iktidarı ve otoritesi de çerçevelemeyle sağlanır. Medya ise, bu iktidar dağılımında en etkili aktör olarak ön plandır. Medyanın haber paradigması, gazetecilerin düşünceleri ve medya kurumlarının işleyişiyle oluşur; kurallar, normlarla biçimlenir. Tüm bunlar, medya metinlerinin çevrelenmesinin açısını belirler. Dolayısıyla siyasal aktörler, anaakım (merkez) medyanın yayınlarını dayatmacı biçimde “yakın markaj”a alırlar (Entman, 2007).

Medyanın işleyişinde ekonomik kaynaklarla ilgili finansman zorlukları vardır. Gelir-gider dengesinin sağlanması sorunları, medyanın güçlü haber kaynakları ile “ortak-yaşamlı” (sembiyotik) bir ilişki kurmasına neden olur. Medya, düzenli ve güvenilir haber değeri taşıyan bilgiye erişim sürecinde giderlerini kısmak zorundadır. Kısıtlamalar, resmi devlet bürokrasisini kullanma yoluyla gerçekleşir. Önemli olayların sıkça yaşandığı, kulis bilgilerinin dolaştığı, önemli haberlerin sızdığı, düzenli basın toplantılarının yapıldığı yerlerde habercilerini ve yayın donanımlarını bulundurmaya çalışırlar. Başkentlerde devlet başkanlığı, başbakanlık, çeşitli bakanlıklar; taşrada ise belediye ve polis merkezleri birincil haber kaynağıdırlar (Herman ve Chomsky, 1998, s. 59-60). Düzenli ve güvenilir haber akışının denetimi medyadan siyasal iktidara geçer.

Her iki kesim için de bilgi bir takas metası olarak görülür. Yönetimdekiler ve diğer elitler resmi ya da çeşitli ortamlarda kayıt dışı (off the record) ve kayıt içi (on the record) bilgi takas etmek için üst düzey gazetecilerle ilişkiye girerler. Her iki kesimin ortak yönü, medya

çerçevelerin “yayılma aktivasyonu”25 için anahtar bir aktarma noktası olmalarıdır. Buna karşılık, elit ve gazeteci arasındaki çizgi, birbirilerini etkileyebilme durumlarının belirlemesini kimi zaman zorlaştırmaktadır. Üst düzey editör, yazar ve başyazar düşüncelerin yayılmasında herkesten daha çok egemenlik kurarken, güçlü bir resmi yetkilinin egemenliği en çoktur (Entman, 2003, s. 420).

Haber kaynağı ile haberci, kurdukları yakın ilişkiyi çıkar amaçlı kullanılmaya eğilimlidirler. Medyanın üzerinde kurulan egemenlik, ekonomik yaptırımlar biçiminde olabileceği gibi, haber kaynağı olarak güvenilir bilginin tekelleştirilmesiyle gerçekleşir. Çeşitli iktidar gruplarının yanı sıra, hükümet de enformasyon oluşturma gücünü kullanarak, medyaya her türlü baskıyı uygularken; basın da kendi açısından, nitelikli bilgiyi elde etmek için enformasyon kaynaklarını elinde tutanları kullanmaya çalışır (Bourdieu, 1997, s. 79). Böylesine karşılıklı eğilimler, medya ile haber kaynakları arasında “bürokratik yakınlık” olarak nitelendirilen olguyu ortaya çıkarır. Örneğin, bürokratlardan ya da devlet yöneticilerinden alınan bilgi, bir “iddia” olarak değil, “güvenilir bilgi” olarak kabul edilir. Resmi haber kaynaklarının sunduğu bilgiyi almaktan ibaret olan muhabirlik anlayışı bir süre sonra manevi bir işbirliğine dönüşür. (Herman ve Chomsky, 1998, s. 59-60).

Hiçbir haber değeri taşımayan olaylar, siyasetçiler, hükümet yetkilileri, bürokratlar tarafından medyaya dayatılır. Hükümetlerce konu önceliğinin belirlenmesiyle günümüzün medya demokrasisi siyasete alet edilmiş olur. Meyer’e (2002) göre aslında bu, “politika boyutunun alışılmış karakteristiğinden, yani eleştirel olarak incelenebilen özel içeriğe ve sorun çözme yaklaşımına sahip eylem planından yoksun bir siyasal olay”dır. Siyaset boyutundan yoksun, ancak bilinçleri manipülasyona uğratan “konusuz siyaset”, günümüz medyası aracılığıyla medya demokrasisi olarak yaygınlaşmaktadır:26

Medya nüfuz yasalarından yararlanmak için kasten yaratılan simgesel sahte siyaset,

gerçek eylem olarak hiçbir şey yapmamışken, somut eylem programlarını hayata

geçirildiği ya da geçirileceği izlenimi yaratır. Bu tür durumlarda politika düzeyi siyasal süreçte bir öğeye dönüştürülür. Bu süreçte amaç, meşruiyet kazanmak, iktidarı güvenceye almak ve kamuoyunu uyutup var olan sorulara duyarsızlaştırmaktır. (Meyer, 2002, s. 33)

25 Çerçevelerin yayılma aktivasyonu, güncel medya araştırmaları içinde yer alan basamaklama modelinin motivasyon, iktidar, strateji ve kültürel örtüşme değişkenlerinin açıklanabilmesinde oldukça önem taşır (Bkz. Entman, 2003; 2004).

26 Meyer’in (2002) “konusuz siyaset” ve “kurmaca medya olayı” ile ilgili verdiği somut örnek yol göstericidir: “…işsizliğin yüksek olduğu bir bölgede medya temsilcilerinin de davet edildiği yeni bir fabrikanın açılışı için kurdele kesme töreninde de aynı kalıp gözlemlenir. Kurmaca medya olayından yararı olan siyasal aktör, etkin istihdam arttırıcı önlem almak gibi bir hedef açıklamış olmasına karşın, fabrikanın bölgeye kazandırılması için fiilen bir şey yapmamış bile olsa, ritüeller ve imgeler, siyasal eylem ile azalan işsizlik arasında nedensel bir bağlantı izlenimi yaratmak için tasarlanır.”

Siyasetçilerin ve uyguladıkları politikanın meşruluğunun sağlanması, baş siyasal aktörlerin karizması ya da çekiciliği gibi kaynakların medya aracılığıyla iyi biçimde kullanılmasıyla olur (Meyer, 2002, s. 39). Örneğin, bir anlamda “ayartma biçimi” olan modern karizmatik liderlik, kendi duygularını ve iktidarını izleyicilerininkiler ile yakınlaştırma gücüne sahiptir.27 Medya da, liderlerin politika ve icraatlarından daha çok kişisel yaşamlarını işleyip, insanlara yansıtmakta önemli işlev görür (Sennett, 2010, s. 341).

Birincil ve güvenilir haber kaynağı olan bu kesimler, medya için vazgeçilmezdir. İktidar seçkinlerinden söylem seçkinlerine; haberi söylem olarak ele alanlar açısından ise haber seçkinlerine dönüşmüş olurlar. Dolayısıyla, medya aracılığıyla haber düşkünlerine erişirler. Bu ayrım, haber içeriğindeki iktidarın rolünü açığa çıkarır (Rigel, 2000, s. 191). Söz konusu süreç, Golding ve Murdock’ın (1997, s. 54-55) söz ettiği “iktidar oyunu”na işaret eder.

Devlet başkanları genelde iyi konuşmalar yaparak, bir liderlik oyunu sergilerler. Gazetecilerin başkanları karizmatik bir otorite olarak görmeleri liderlik oyunun bir parçasıdır. Bir diğer deyişle, iyi konuşma yapma ve liderlik oyunu tek kişilik değildir; yalnız oynanmaz: “…bunu yaparken yalnız değildir, çünkü teknolojik iktidar/güç (beceri/yetenek, kapasite) bu karizmayı yayınlar ve konuşmasında yorumu sarar ve eylemler kitle iletişim sisteminin alanıdır”. Bu alanda medya, geleneksel otoriteyi arttırabileceği gibi, var olanı azaltabilme yeteneğine sahiptir (Herbst, 2003, s. 493-495). Otorite gücünü arttırma ya da azaltma, toplumsal ilişkiler dizisinin durumuyla ilgilidir:

Haberin, basın sahipleri ve editörler ya da gazeteciler ile haberin, basın sahipleri ve editörler ya da gazeteciler ile haber kaynakları arasında var olan ilişkiler tarafından yapılandırılma tarzından, televizyon izlemenin ev yaşantısının düzenlenmesi ve ailedeki iktidar ilişkileri tarafından etkilenmesi tarzına kadar uzanır. (Golding ve Murdock, 1997, s. 54-55)

Gazete haber ve yorumlarının hissiz, “açık sözlü” (pharrhesia), alaycı, kötü, küçümseyici biçimlerde olması geleneksel anlamdaki otoriteyi, hatta meşruluğu zedeleyebileceği söylenebilir.

Medyanın böylesine bir işlev için kullanılması aslında yeni bir otorite biçiminin işletilmesidir. Tüm yönetim biçimlerinde toplumun bütün kesimlerinde bulunan otoritenin çeşitli sınıflandırmaları vardır: epistemik, doğal, edimli, genel geçer ve ahlaki (Herbest, 2003;

27 Örneğin, siyasetçilerin seçim dönemlerinde büründükleri, olayların akışını değiştirecekleri izlenimi veren öfkeli tahakküm yapıları, iktidar olduktan sonra da devam eder: “Böylece, kişilik simyası aracılığıyla, öfkeli itkileri eyleme dönüştürmekten kurtulurlar…. İzleyicilerin tüm dikkatlerini kendi güdünümlerine odaklandırır” (Sennett, 2010, s. 341). Yani siyasetçilerin, öfkede birleşen bir tür duygu birliği oluşturarak, insanların eleştirelliklerini ellerinden alınması stratejilerinden biri olduğu söylenebilir.

2006).28 Ancak gözden kaçırılan bir olgu olan iletişim; bireylerin ve kuruluşların konum almada otoriteyi medya yoluyla nasıl oluşturulduğuyla ilgilidir. Otoritenin medyanın iletişimsel kamuoyu oluşturma gücünü kullanma girişimi, klasik anlamdaki otorite türlerine bir yenisini eklenmesine yol açar. Yeni bir otorite kategorisi olarak, Susan Herbst (2003; 2006), “hukuksallık ve geleneksellik anlamları boyunca güvenli yer tutan” medya türevli otorite (media-derived authority) kavramını ileri sürer. (Herbst, 2003, s.483-489)

Herbst (2003), inanırlık, güvenirlilik kaynağının psikolojik eğilimiyle karıştırılmaması gerektiğini belirtir. Medya türevli otorite, medya kanalları aracılığıyla belirli meşruluk biçiminin oluşturulmasıdır. Büyük otoriteye sahip olan kişi ya da kurumlar, medyayı kullanarak bunu arttırabilmektedirler. Karizmatik otorite, retoriksel/iletişimsel unsurlara sahipse de, bir karizmatik lider medya türevli otorite ile sahip olduğundan daha çok güce kavuşur. Bu anlamda, televizyon programları, gazete yazıları, popüler dergi, radyo yayınları, internet siteleri ve benzer kitle iletişim ürünleri aracılığıyla “seyircinin-bakan kimsenin gözleri olan durum” gerçekleşir (Herbst, 2003, s. 491).