• Sonuç bulunamadı

Basın-İktidar İlişkilerine Yönelik Mikro ve Makro Düzeyli Medya Çalışmaları

Günümüz medya çalışmaları dar ve geniş ölçekli ya da mikro ve makro düzeyli olarak sınıflandırılabilir. Siyasi sonuçları etkileme gücüne sahip olan medya, kullanabileceği birçok yöntem devreye sokar. Medyanın kullandığı tüm yöntemlere uygun olarak ele alan ve kendilerine belirledikleri yol haritası için kendi kodlamalarını uygulayabilen çözümleme yaklaşımları söz konusu olur: gündem belirleme (agenta-setting) (McCombs ve Shaw, 1972; Shaw, 1979; Weaver, 2007), önceleme (priming) (Scheufele ve Tewksbury, 2007; Scheufele, 2009), çerçeveleme (framing) (Entman, 2003; 2007). Bu yaklaşımlara, benzer biçimde, medya ve hükümet arasındaki ilişkiyi açıklayan başkaları da eklenebilir: basamaklama modeli (cascade model) (Entman 2003; 2004), söz konusu ilişkinin çeşitli zaman ve koşullarda olası etkilerini açıklayan endeksleme yaklaşımı (indexing approach) (Bennett, 1990), propaganda kuramı (propaganda theory) ve hegemonya yaklaşımı (hegemonic perspectives) (Chomsky ve Herman, 1998). Basın-iktidar ilişkilerini açıklamaya çalışan son grup içindeki yaklaşımlar, daha eleştirel bir noktada durmaktadırlar.

Birleşik Devletler’de savaş, başkanlar, medya desteği gibi temalar, hükümet ile basın ilişkilerinin hegemonik perspektifi olarak adlandırılır. Hegemonik gelenek, başkan, askeri yetkililer olmak üzere diğer yetkililerinin kullandıkları, savaş konularındaki haberleri biçimlendirme ile kamuoyunu yönetme yöntemlerini açıklamaya girişir. Birçok akademisyen,

kamu ya da elit muhalefetinin karşısında, başkanların herhangi bir askeri müdahaleyi başlatma ve sürdürme yeterliliğinde başlıca etken olarak hükümetin düşünce pazarı üzerindeki etkisini tanımlarlar. Marksist ya da Gramsci’ye ait görüşte, piyasa, toplumsal ilişkiler, uygun roller, siyasal elit ve hükümet davranışları gibi özel unsurlara ilişkin inanışlar ve kuralları kapsayan, sivil toplumun desteklediği uzlaşmaya atıf yapılır. Hegemonik sürecin ortaya çıkmasında özellikle başkan, savaş ve dış politika haberlerini manipüle etme yeterliliğine ve kendisi açısından en iyi çıkarı için düşünce tutunumunda kamuoyu yanıltma derecesi merkezi tartışmada yer tutar (Patrick ve Thrall, 2007, s. 96-98). Buna karşılık, bu konuda yapılan çalışmaların tamamı, hegemonya ya da Marksist temellere dayanmaz. Gramsci’nin düşünceleri üzerine kurulmamış olsa da, “propaganda kuramından kitle medyası davranımının hegemonik kuramı” olarak tanımlanan (Patrick ve Thrall, 2007, s. 98) Herman ve Chomsky’nin çalışmasında kullandıkları propaganda modeli gibi, endeksleme modeli de önemli dış politik konuların Birleşik Devletler haber medya yayınları ve olayları ile olan ilişkisini ortaya çıkarmaya girişir (Kennis, 2009, s. 387).

Endeksleme hipotezi ya da yaklaşımı hem muhabirler tarafından yetkililerin görüşlerinin nasıl işlendiğine hem de nasıl sentezlendiğine yönelir. Bu modelde, elitler arasındaki görüş yelpazesi, gazetecilerin bu yelpaze içindeki tartışma çevresinde aldıkları tutum belirleyici olur. Daha açık anlatımla, medya içeriğinde tartışma sürecinde aldığı yöne doğru uyum sağlarlar (Livingston ve Bennett, 2003, s. 366). Ancak, Birleşik Devletler’de anaakım hükümet tarafından ifade edilen görüşlerin uzaklığına göre haber medyasının ürünleri olan haberlerde ve yorumlardaki ses ve görüş menzili endeksi belirleyici olur. Böylece, haber yayınları ürünlerinde yer alan “ideolojik spektrum”un daralması ya da genişlemesi bağlantısını kuracak konular hakkında hemfikir olmayan hükümet yetkililerinin alanları tartışılır (Kennis, 2009, s. 388). Bir diğer deyişle, resmi anlaşmazlık ve uzlaşma düzeyini yansıtması bağlamının ya da endekslemenin, standart gazetecilik pratikleri tarafından olay güdümlü haberlerin sınırlandırılmaya dönüşeceğini ortaya koyacağı düşüncesini taşır (Bennett, Lawrence ve Livingston, 2006, s. 468).

Tüm bu sorunların aşımı için kaynaklar, endeksleme ile propaganda modeli arasındaki kuramsal bağlantı anahtarı olarak kullanılır. En yaygın ve incelikli kapsam, Beyaz Saray’ın, iki parti (Cumhuriyetçiler ve Demokratlar) arasında ya da devlet yöneticileri arasında tartışma konuları üzerinde bir uzlaşma olup olmadığı hakkındadır. Ancak her iki modelde resmi kaynakların baskınlığı, Birleşik Devletler haber medyasının yayın şablon ve zayıflıklarını açıklamak için anahtar etken olarak tanımlanır (Kennis, 2009, s. 388).

Gerek propaganda gerekse endeksleme kuramlarının her biri, Kennis (2009) tarafından, diğerinin eksiklerini tamamladığı ileri sürülür:

(1) Herman ve Chomsky’nin ortaya koyduğu beş filtre, elit yazılı medya tarafından dikotomik bir davranışta, değerli ve değersiz kurban olan bir durum ile sonuçlanır. Kaynak kullanmaya ilgi, değerli ve değersiz kurban tezi kaynak kullanma eğiliminin seçici uygulanabilirliğine nasıl yönlendiğini gösterme propaganda modelinin en güçlü yönlerinden biriyken, endeksleme ise bu konuda az gelişmiş olduğundan yönelmez.

(2) Propaganda modeli, Birleşik Devletler’in yabancı müşteriler ve rakipleri ile tutunduğu siyasal ilişkiler çeşidiyle ilişkili olmuş olan kaynak kullanma eğilimleri ve haber yayınlarının tonunun belirlenmesi açısından sistematik kalıpları (modelleri) kullanır. Bu kalıpları göstermek için karşılaştırmalı analiz sürecinde verilen bir haber olayına ayrılmış haber yayını, sesi ve kalitesi ya da uzun soluklu ilişkiler açısından kalıpları ve farklılıkları göstermesi için tablolar kullanılır. Endeksleme ise, Birleşik Devletler ile muhalif olan devletlerdeki vahşet ve ihlallerin haber yayınları için haber medyasının sistematik olarak, resmi olmayan haber kaynaklarına bağımlılığı ve kullanımının nasıl değiştiği hakkında hiçbir şey söylemez. Bu bakımdan, endeksleme ile anahtar bağlantıyı sağlayan propaganda modelinin karşılaştırmalı analiz ve karşılaştırmalı kaynak kullanma uygulanabilirliği çok önemli kuramsal katkı sağlar.

(3) Propaganda modeli, Birleşik Devletler haber medyasının sahip olduğu zayıflığın temeline inebilmek için eleştirellik ile işbirliğinden yararlanır. Endeksleme ise, ekonomik analiz içermeyerek, haber yayınlarının analizleri ile aynı tuzağa düşer: “Haber medya merkezlerinin ya da haber odası sosyolojisindeki gazetecilik zayıflığı ve sorun çözme teklifleri, çözümler ve öneriler” sunar. Propaganda sisteminin işlevini yerine getirmesi, sınırlandırılmış iktidar olarak, ticari işlerinin sahiplerin ve finansörlerin çıkarlarını önemsemediklerini belirten gazeteciler, editörler ve yayıncılar sahip olma kurumsal sınırlamalar çözümlemeyi karmaşıklaştırır. Çünkü böylesi işler, tüzel şirketleşme ya da bağlı ortaklıkları sıklıkla uluslar-ötesidir. Böylece propaganda modeli özellikle göz kamaştırıcı ve tartışmasız ayrımcı dengeler endekslemede bulunan kuramsal zayıflığı dengeler.

(4) Endekslemenin üstesinden geldiği uzlaşmanın varlığı ya da yokluğunu içerme ile analiz etkeni olarak önemli politika yapıcılar arasındaki endeksleme, aynı konuda olsa bile, zaman içinde özellikle Washington’daki konumları değiştiğinde haber seslerinin nasıl çeşitlendiğini açıklamaya yardımcı olur. Propaganda modeli ise, kamunun özel durumlar oluşturabildiğinde haberlerde bulunan kısıtlama ve sınırlara yönelmez (Kennis, 2009, s. 387-391).

Bir diğer öneri ise, endeksleme modelini nitel analiz ile bütünleştirme biçiminde gelir. Freidman’a (2013, s. 444-445) göre bu sorunu aşmaya çalışan örneklerden biri, Hallin’in 1987 tarihli Sansürsüz Savaş (The Uncensored War) adlı çalışmasıdır; yalnızca endeksleme hipotezinden yararlanmaz; nitel medya analizi de kullanır. Örneğin, savaşı destekleyen haberlere kaşı, savaş karşıtı olanların bütün sayısı ya da bu çerçevelerin haber içeriklerinin

ikna edeceği nitel analiz olmadan sıradaki gerçek bağlamları hakkında hiçbir şey söylemez. Bunun için haber bağdaştırma, ilişkilendirme için kamu yetkilileri ve siyasetçiler tarafından aldıkları pozisyonu hesaba katar:

Özel bir vakada rutin olarak yayınlanan sözcük ve imajların dağılımını değil de, kamuoyunda aracılanmış sözcük ve imajların etkisini anlamaya çalışıyorsak, sözcük ve imajların ilettiği mesajların gerçek içeriğini bilmeye gereksinim duyarız. Ve eğer inandırıcı içeriğin nasıl olması gerektiğinin yargısına varabilirsek, özellikle gazeteciler tarafından, ardından bir biçimde izleyiciler tarafından yorumlanmış bu içeriğin bağlamını bilmeye gereksinim duyarız. Bu noktada gerek duyacağımız, ek olarak nitel medya haber analizidir; verilen bağlamda düşünce değişiminin nitel kuramıdır. (Genel bir kuram gereksiz olacaktır ve genel yasalar ve uygulama eğilimlerini düşünmeye gerek yoktur) (Freidman, 2013, s. 445)

Tüm bu yaklaşım ve modellere yönelik eleştiriler bunlarla sınırlı kalmaz. Entman (2003), medya ve dış politika konularına eğilen yaklaşımların genelde hegemonya ve endeksleme üzeriye yoğunlaştıklarını, ancak bunların 1991 yılında Soğuk Savaş’ın bitmesiyle uluslararası politika ve medya davranışlarındaki değişimi tamamen açıklayamadıklarını belirtir:

Endeksleme, haberlerin Beyaz Saray çizgisinden sapıp sapmamasının yaşamsal belirleyicisi olarak elit karşıtlığına tamamen ikna edici vurgu yapmasına karşın, liderlerin bazı zamanlarda Beyaz Saray çerçevesine itiraz etmeyi yeğlediklerini ve diğer zamanlarda sessiz kaldıklarına ya da ne kadar elit karşıtlığının yükseleceğini tamamen açıklamaz. (Entman, 2003, s. 416-417)

Şelale metaforu üzerine kurulu basamaklama modeli, çerçeveleme ile birlikte çalışır. Basamaklama modelinde çerçevelemenin uygulanması, siyaset yapıcılar, gazeteciler ve vatandaşlar boyunca akan diğer tüm veriden ve gürültüden önemli bilginin ayrılması ve tanımlanmasına yardımcı olur. Tam anlamıyla uygulanabildiğinde, değer olarak haberlerde her anlaşma ya da anlaşmazlık savının işlemesinden kaçınılmasına ve tepki ve kabul etmeyi çeken Beyaz Saray’ın yöntem bakış açısını daha ayrıntılı görülmesine izin verir. Sistematik olarak yalnızca sözel değil, görsel bilgiyi çözümleme aracı sağlar. Kamudan yetkililere, eylemlerinin etkileri hakkında geri dönüş bilgi haber yönünü aydınlatır. Basamaklama modelinde mücadele eden çerçevelerin ortaya çıkışı ve sonuçlarını açıklayabilen dört değişken birlikte hareket eder: motivasyon, iktidar, strateji ve kültürel örtüşme. Böylece basamaklama (şelale) modeli, (1) sistem düzeylerinde çeşitlilik ve tabakalaşmayı kabul eder; (2) elit muhalefetinin oluşup oluşmadığını açıklamaya yardımcı olur; (3) siyaset ve siyaset yapmaya eleştirel olan haberlerde bilginin ne olduğunu tam olarak yol göstermeyi sağlar (Entman, 2003, s. 421).

Şekil 1.1 Robert Entman’ın Aktivasyon Şebekesi Şelalesi (Cascading Network Acrivation) Kaynak: Entman, 2003’ten Uyarlama, s. 419

Yönetim figürleri ve diğer elitler, resepsiyon, konferans ve diğer yerlerde kayıt dışı (off the record) ve içi (on the record) bilgi takas etmek için üst düzey gazeteciler ile olan toplumsal ve profesyonel bağlantılarını korurlar. Elit ve gazeteci arasında çizilen çizginin ya da kimin, kimin üzerinde etkili olduğunun belirlenmesi her zaman kolay olmaz. Bu nedenle, gazeteciler ile elitler arasındaki ortak yön, çerçevelerin yayılma aktivasyonu için anahtar bir aktarma noktasıdır. Tartışmasız biçimde, tepe birkaç editör, yazar ve başyazar düşüncelerin yayılmasında diğerlerinden hatta birçok güçlü kamu görevlisinden daha çok egemenlik kurar (Entman, 2003, s. 420; 2004, s. 11).

Kamunun temsili çift yönlü akar. Basamaklama modeli hiyerarşiyi açıklığa kavuşturur: Geribildirimleri bazı zamanlar elitleri etkilemesine karşın, kamuoyu tipik olarak bağımlı değişken olarak kabul edilir. Elitler ve başkanların düşüncelerini etkileyen kamudan yukarı düşüncelerin yayılması anaakım medyadan geçer. Eğer haberler, geniş kamu yığını tarafından geniş ve yoğun biçimde tuttuğu izlenimi verirse, liderlerin stratejik hesaplamaları ve eylemlerini etkileyebilir. Kendisi, bir çerçeveleme unsuru olarak duran kamu algısı, siyasal

iktidar ve strateji amacı olur. Eğer elitler yönetim kararları üzerine rekabet ederler ve başkana lütufta bulunan kamuoyu kanısını yayabilirse, bu algı yasallığı ortadan kaldırmaya (delegitimize) da, muhalefeti susturmaya da yardım edebilir. Birçok olayda, yönetici olmayan elitlerin Beyaz Saray çerçevesini mücadele etmede niye başarısız olduklarını ama koşullar izin verdiğinde, niye elit muhalefetinin yükselmediği ve haber metinlerinin şelaleden aşağı yayıldığını; kamu ve belki yukarıya doğru yönetimin hesaplamalarını değiştirdiğini açıklamaya yardımcı olur (Entman, 2003, s. 420).

Motivasyon, tüm katılımcıların, öngörülebilir yollarda liderler, gazeteciler ve kamu olan dış ilişkiler yanıtlarını biçimlendirir. Gazetecilerin motivasyonu, medya çalışanları ve kuruluşlarının motivasyonuna uygun olan biçimlerde Beyaz Saray çerçevelerini paketlemek için haber mesajlarını denetleme zorunda bırakır. Böylece, haber kuruluşları ve çalışanları, ekonomik baskı ve dürtüler, profesyonel müşteriler, norm ve ilkeler ve kuralcı değerler tarafından kullanılırlar (Entman, 2003, s. 421-422).

Siyasal kültürle uyuşan yorumlama, Beyaz Saray’ın çerçeveleme çatışması ile yüzleşip yüzleşmeyeceğini belirlemede yardımcı olur. Kültürel örtüşme, çerçeveleme sürecinin farklı düzeyler boyunca basamaklayabilen haber çerçevesiyle kolay ölçülür ve her adımda benzer tepkileri uyarır. Çok doğal olarak güçlü çerçeveler, birçok toplum üyesi tarafından kullanılan alışagelmiş şemalarla tamamen uyumludurlar. Böylesi çerçeveler, birçok birey arasında benzer yanıtları harekete geçirmek için büyük gerçek kapasiteye sahiptirler. Diğer yandan, birçok olay ya da konu için kültürel olarak baskın şemalar tutarsız ve açık olmayan yorumlamaları ortaya atar. Böylesi çok anlamlı konu çerçevelemesi, ağırlıklı olarak motivasyon, iktidar ve stratejiye bağlıdır. Sonuç olarak, baskın şemalarla uyuşmayan konu haberleri geldiğinde, genel (yaygın) kültür, ruhsal işbirliğin yayılmasını engeller ve birlikte düşünme cesaretini kırabilir (Entman, 2003, s. 422-423).

Yukarıda değinilen bu model ve yaklaşımlar, basın-iktidar ilişkilerine dair önemli ipuçları sağlamada yol gösterici özellik taşımaktadırlar. Ancak, hiçbiri tek başlarına söz konusu ilişkinin tüm boyutlarını yeterince yanıtlama kapasitelerine sahip değilseler de, ilişkiye ait bazı önemli etkenleri anlamlı kılabilecek sonuçlar çıkarabilmektedirler (Yüksel, 2013, s. 58).