• Sonuç bulunamadı

C. Organizasyon Yükümlülüğü Kavramı

1. Genel Olarak Organizasyon Yükümlülüğü

Hukukta kural olarak bir hak sujesine herhangi bir faaliyette bulunurken (ürün üretirken yahut hizmet sunarken) kendi iç hukuki alanını (çalışma düzenini) düzenleme yükümlülüğü getirilmez. Nitekim esasen hukuk düzeni hak süjelerine üçüncü kişilerle hukuki ilişkilerini düzenleme, bu hukuki ilişkiye belirli bir şekil verme yetkisi tanımaktadır. Geniş anlamda hak kavramı içine giren bu yetkiye düzenleme hakları denmektedir71. Hâkim görüşe göre bir hak olarak kabul edilmeyen, ancak bir görüş tarafından düzenleme hakları kategorisinde ele alınan yönetim yetkisi72 kapsamında kanaatimizce kişinin kendi iç hukuki alanını düzenleme yetkisi de bulunmaktadır.

Gerçekten de hukuk hak sujelerinin iç düzenlerinden ziyade davranışlarının dış âlemde tezahür eden sonuçlarıyla ilgilenmektedir. Diğer bir deyişle bir hak sujesinin faaliyetinde herhangi bir sorun ortaya çıktığında sorunun çözümüne yönelik düzenlemeler getirmektedir. Bu nedenle kural olarak kanunlarda kurumların kendi iç hukuki alanını düzenleyip düzenlememe ve düzenlediği takdirde nasıl düzenleyeceğini belirleme sujelerin kendi iradesine bırakılmaktadır. İstisna olarak bazı hükümlerde bir sujenin iç düzenini belirli şekilde düzenleme yükümlülüğü getirilmektedir. Bu hâllerde söz konusu sujelerin kendi iç hukuki alanlarını hükümde belirlenen şekilde düzenlememiş olmasına ise çeşitli hukuki sonuçlar bağlanmaktadır. Bu nitelikteki hükümler, organizasyonla ilişkili hükümlerdir. Örneğin bir derneğin iç düzenine ilişkin olan, derneğin kendisini temsil edecek bir yönetim kuruluna ihtiyacı bulunması dikkate alınarak yönetim kurulunun nasıl

70 Matusche-Beckmann, 6-7.

71 Eren, 2014, Borçlar, 47, 60-61.

72 Eren, 2014, Borçlar, 70-71.

seçileceğini ve nasıl karar alacağını belirleyen hükümler derneklerin iç hukuki alanına (organizasyonuna) ilişkin hükümlerdendir73.

Şu hâlde hukukta sujelerin iç hukuki alanına ilişkin düzenlemeler istisnaidir. Bununla birlikte modern ekonomik hayatta mal üreten ve hizmet sunan işletmelerin ileri düzeyde bir iş bölümüne sahip olması ve çok sayıda teknik araç kullanımına yönelmesi sonucunda ortaya büyük bir karmaşa çıkmaktadır. Bu karmaşa modern işletmelerde ideal bir

“organizasyonun” kurulmasını zorunlu kılmaktadır. Diğer bir deyişle böyle bir karmaşanın oluşturacağı tehlikelerden kaçınmak için, işletmelerin ideal işletme organizasyonuna yönelik önlemler alması gereği ortaya çıkmaktadır. Bu önlemler ise söz konusu hak sujelerinin yerine getirmesi gerekli olan organizasyon yükümlülükleri olarak ifade edilmektedir74. Şu hâlde modern ekonomik yaşamda bir işletmenin ideal yönetimi başarması, işletme yönetiminin bir süreci olan organizasyon (örgütleme) ve bunun devamındaki koordinasyon ve denetim sürecini rasyonel (makul) şekilde düzenlemesine bağlıdır. Tam da bu noktadan hareket eden doktrin, işletmelerin faaliyetlerine ilişkin organizasyon yükümlülüklerinin bulunduğu sonucuna ulaşmaktadır75.

Hukuk hak süjelerinin iç düzenini kurmaları gereğine ve nasıl kuracaklarına yönelik özel bir düzenleme getirmemiş olsa da; hak sahiplerinin her hakkın kullanımında olduğu gibi, iç hukuki alanlarını düzenleme hakkını kullanırken de dürüstlük kurallarına uygun davranması gerekmektedir (TMK m. 2/I). Nitekim bir işletmenin iç hukuki alanını (organizasyonunu) üçüncü kişilere zarar vermeyi önlemeye elverişli şekilde kurması kaynağını dürüstlük kuralında bulan ve sorumluluk hukukunun yazılı olmayan bir kuralı niteliğindeki “tehlikeyi önleme yükümlülüğünün (tehlike kuralı)” gereğidir. Kanaatimizce TBK m. 66/III’te düzenlenen organizasyon sorumluluğu hükmü ile TMK m. 2’den yola çıkarak temellendirilebilecek olan “tehlikeyi önleme yükümlülüğünün” işletmeler bakımından “organizasyon yükümlülüğü” şeklinde yazılı hâle getirildiği kabul edilmelidir.

Türk hukukunda yapılan bir tanımdan yola çıkıldığında “organizasyon yükümlülüğünün” en az iki kişiden oluşan örgütlü bir yapıya yönelik hareket eden bir işletme (yapı veya sistem) için söz konusu olduğu görülmektedir. Böyle bir işletme faaliyetlerini yerine getirmek için başvurduğu çalıştırma ilişkilerini, teknik yöntemleri ve

73 Matusche-Beckmann, 10-12.

74 Brandes, 11.

75 Matusche-Beckmann, 9.

diğer hukuki ödevlerini rasyonel (makul) şekilde, özellikle de üçüncü kişilerin tehlikeye uğramasını önleyecek biçimde organize etmekle yükümlüdür76.

Doktrinde kendilerinin organizasyon yükümlülüğü bulunduğu söz edilen hak sujeleri ise, ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olup olmadığına bakılmaksızın, ekonomik hayatta faaliyet gösteren işletmelerdir77. Elbette işletme alanındaki bir yapı olarak kabul edilen organizasyon (işletme) ile organizasyon (işletme) sahibi aynı anlama gelmemektedir ve hukuki sorumluluk, işletmeye değil; işletme (organizasyon) sahibine aittir. Organizasyon yükümlüsü konumundaki hak süjesi, duruma göre ya işletmenin sahibi olan gerçek kişi veya adi ortaklıkta olduğu gibi ortakların tamamı ya da işletme bir tüzel kişiliğe sahip ise tüzel kişinin kendisidir78.

Ekonomik yaşamda bir işletmeye yüklenen iç hukuki alanını düzenlemeye ilişkin organizasyon yükümlülüğü, bir hukuk sujesine belirli bir şekilde davranma yükümlülüğü yükleyen tüm hâllerde olduğu gibi, makul (rasyonel) organizasyona ilişkin talep edilemez bir alacak hakkı doğurmaktadır. Bununla birlikte işletmenin bu organizasyon yükümlülüğünü yerine getirmemiş olması başkalarının hukuki alanını etkilediği takdirde, işletme organizasyonunda bir aksaklıktan (veya hata ya da kusur) bahsedilmektedir79. İşletme sahibinin organizasyon yükümlülüğünü ihlâlinden kaynaklanan bu durum ise uygun bir hukuki sorumluluğa tabi tutulmalıdır80.

Modern ekonomik yaşamda bir işletmenin iç hukuki alanını ideal şekilde organize etmekle (çalışma düzeni kurma) yükümlü olduğunu kabul etmek, diğer taraftan mahkemelerin bir işletmenin ideal çalışma düzenine sahip olup olmadığını denetlemesini de gerektirmektedir. Böyle bir denetimde, bir işletmedeki ideal çalışma düzeni ile işletme faaliyetinden zarar doğmasının önlenmesi arasında bir ilişki olduğu kabul edilir. Böylece bir işletmedeki nasıl bir organizasyon düzeninin bu faaliyetin toplumda doğurması muhtemel zararı en aza indirmeye uygun olduğu tespit edilmeye çalışılır. Çalışmamızda önce işletme sahibine düşen organizasyon yükümlülüğünün kapsamında neler bulunduğu kısaca gösterilmelidir. Nitekim doktrin de buna ilişkin örnekler vermektedir81. Elbette

76 Organizasyon yükümlülüğüne ilişkin bir tanım için bkz. Demir, 248.

77 Brandes, 12.

78 Waespi, Organisationshaftung, 8.

79 Matusche-Beckmann, 12, 13.

80 Brandes, 12.

81 Sanlı, Kusursuz Sorumluluk, 67.

modern ekonomik yaşamda üretime ve hizmete ilişkin işletmelerin çeşitliliği karşısında sınırlı sayıda organizasyon yükümlülüğü bulunduğu kabul edilemez82. Bununla birlikte doktrinde haklı olarak belirtildiği üzere genel olarak organizasyon yükümlülüğünün bir işletmedeki faaliyetin (işlevsel amacına ve sunulan hizmetin niteliğine göre) birimlere ayrılmasından, bu birimler arasında yatay ve dikey iş bölümünün, denetleme ve koordinasyon ilişkilerinin düzenlenmesinden oluştuğu göz ardı edilemez83. Böylece bir işletmede işbölümü çerçevesinde hangi görev için kimin uygun olduğu belirlenerek işe uygun personelin seçilmesi sağlanmalıdır. İşbölümü kurulurken özellikle birbirini etkileyen görev alanlarında bir kişinin bulunmaması durumunda iç iletişimin ve bilgi akışının nasıl sağlanacağı tespit edilmelidir. İşletmede kimin yönetici olduğu ve kimin hangi alanda karar vermeye yetkili olduğu açık bir şekilde gösterilmelidir. İşletmede işin yerine getirilmesinde kullanılan araç ve gereçlerin seçimi, yönetimi ve kullanılması da düzenlenmiş olmalıdır84.

Doktrinde örnek olarak gösterilen organizasyon yükümlülüklerinin farklı açılardan sınıflandırıldığına rastlanmaktadır. Aşağıda bu sınıflandırmalara kısaca değinilmekte ve organizasyon yükümlülükleri açısından herhangi bir sınıflandırmanın gerekli olup olmadığı tartışılmaktadır.