• Sonuç bulunamadı

3.2. Mali Suçları Araştırma Kurulu

3.2.2. Genel Olarak Görev ve Yetkileri

MASAK’ın görev ve yetkileri 18.10.2006 tarihinde yürürlüğü giren 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının önlenmesi Hakkında Kanun ile yeniden belirlenmiştir (MASAK, 2014:1).

MASAK’ın görev ve yetkilerinin sayıldığı 5549 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi şöyledir:

(1) Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı doğrudan Maliye Bakanına bağlı olup görev ve yetkileri şunlardır:

a) Suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi amacıyla politika hazırlamak ve uygulama stratejileri geliştirmek, bu amaçla kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak, ortak çalışmalar yapmak, görüş ve bilgi alışverişinde bulunmak.

b) Belirlenen politikalar çerçevesinde kanun, tüzük ve yönetmelik taslakları hazırlamak, bu Kanun ile buna ilişkin Bakanlar Kurulu kararlarının uygulanması konusunda düzenlemeler yapmak.

c) Suç gelirlerinin aklanması alanındaki gelişmeler ile aklama suçunun önlenmesi ve ortaya çıkarılmasına yönelik yöntemler konusunda araştırmalar yapmak.

ç) Suç gelirlerinin aklanmasını önlemek amacıyla sektörel çalışmalar yapmak, önlemler geliştirmek ve uygulamayı izlemek.

d) Kamuoyu duyarlılığını ve desteğini artırmaya yönelik çalışmalar yapmak.

e) Suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanının önlenmesi kapsamında veri toplamak, şüpheli işlem bildirimlerini almak, analiz etmek ve değerlendirmek.

f) Değerlendirme sürecinde gerek duyulduğunda kolluk ve diğer birimlerden kendi görev alanlarında inceleme ve araştırma yapılması talebinde bulunmak.

g) Bu Kanun kapsamına giren işlemler ile ilgili olarak, araştırma ve inceleme yapmak veya yaptırmak.

ğ) Yapılan araştırma ve inceleme sonucunda aklama suçunun işlendiği hususunda olguların varlığının tespiti halinde, Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre gerekli işlemler yapılmak üzere Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunmak.

h) Cumhuriyet savcıları tarafından intikal ettirilen konuları incelemek ve aklama suçunun tespitine ilişkin talepleri yerine getirmek.

ı) Aklama veya terörün finansmanı suçunun işlendiğine dair ciddi şüphelerin mevcut olması durumunda konuyu ilgili Cumhuriyet savcılığına intikal ettirmek.

i) Kanun ve ilgili mevzuat kapsamında yükümlülük denetimi yapılmasını sağlamak.

j) Kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kuruluşlardan her türlü bilgi ve belgeyi istemek.

k) Bilgi ve ihtisasına ihtiyaç duyulması halinde, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların Başkanlık bünyesinde geçici olarak görevlendirilmelerini talep etmek.

l) Görev alanına giren konularda uluslararası ilişkileri yürütmek, görüş ve bilgi alışverişinde bulunmak.

m) Yabancı ülkelerdeki muadil kurumlarla bilgi ve belge değişiminde bulunmak, bu amaçla uluslararası antlaşma niteliğinde olmayan mutabakat muhtırası imzalamak.

Başkanlık, aklama suçunun araştırılması ve incelenmesi görevlerini denetim elemanları vasıtasıyla yerine getirir. Görevlendirilecek denetim elemanları Başkanın talebi üzerine ilgili birim amirinin teklifi ve bağlı veya ilgili bulundukları Bakanın onayı ile belirlenir.

Başkanlığın talebi üzerine görevlendirilecek denetim elemanları görevlendirme konusuna giren hususlarda bilgi ve belge istemeye, araştırma ve inceleme yapmaya, uygulamayı takip ve denetlemeye, bu maksatla her türlü evrakın tetkikine yetkilidir.

Belirlenen görev ve yetki kapsamında MASAK aşağıda belirtilen fonksiyonları icra etmektedir (MASAK, 2014:1):

• Politika belirleme ve mevzuat geliştirme

• Veri toplama, analiz, değerlendirme

• Denetim

• Koordinasyon

• İnceleme

Aklama kavramı en geniş anlamıyla yasadışı yollardan elde edilen kazançların kaynağının gizlenmesi veya niteliğinin değiştirilmesi suretiyle yasal görüntü kazandırılarak ekonomik sisteme sokulmasıdır. Aklama suçunun, bu suça kaynaklık eden öncül suçtan ayrı bir suç olarak sayılmasındaki asıl amaç, suç gelirlerinden yararlanan kişileri bu gelirlerden mahrum etmek suretiyle, kazanç elde etmek amacıyla işlenen suçların engellenmesidir. Bu nedenle aklama suçu ile mücadele, öncül suçlarla mücadelenin de önemli bir aracı olarak görülmektedir.

Aklama suçu ile mücadelenin bastırıcı ve önleyici tedbirler olmak üzere iki temel boyutu bulunmaktadır. Suç işlendikten sonra suçlunun ve suç gelirinin tespiti ile ilgili olan bastırıcı tedbirler; aklamanın suç haline getirilmesini, bu suçu işleyenlerin tespit edilmesini, soruşturulmasını, yargılanmasını ve cezalandırılmasını, aklamaya konu mal

varlığı değerlerinin tespitini, takibini, el konulmasını ve müsaderesini kapsamakta olup, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiştir. Suçun işlenmesini engellemeye yönelik önleyici tedbirler ise, günümüzde bilişim alanındaki gelişmeler nedeniyle hızlı, karmaşık ve sınır tanımayan bir boyut kazanan finansal faaliyetlerin aklayıcılar ve terörü finanse edenler için uygun ortamlar oluşturması karşısında aklama ve terörün finansmanı ile mücadelede suç gelirlerinin ekonomik sisteme sokulmasının önlenmesini amaçlamaları nedeniyle son derece önemlidir. Bu kapsamda suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadele amacıyla düzenlenen müşterinin tanınması, şüpheli işlemlerin bildirimi, iç kontrol, iç denetim, risk yönetimi ve uyum görevlisi atanması gibi önleyici tedbirlerin yükümlülerce etkin bir şekilde uygulanması ile aklama fiillerinin gerçekleştirilmeden ortaya çıkarılarak engellenmesi ve finansal sistemin bu suçların işlenmesinde araç olarak kullanılmasının önlenmesi sağlanmaktadır. Suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadelede önleyici tedbirlerin önemine uluslararası düzenlemelerde de vurgu yapılmış ve ülkeler bu çerçevede gerekli önlemleri almaları konusunda uyarılmıştır (MASAK, 2014:1).

Sınır aşan örgütlü suçların önlenmesi ve bu çerçevede ülkeler arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla 2000 yılında Birleşmiş Milletler nezdinde hazırlanan ve ülkemizin de 30.01.2003 tarihi itibarıyla taraf olduğu Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (Palermo Konvansiyonu) organize suçlarla mücadele amacıyla hazırlanan ilk düzenleme niteliğini haiz olup, aklama ile mücadele amacıyla önleyici tedbirlere de yer vermiş bulunmaktadır. Sözleşmede, bankalar ve banka dışı mali kuruluşlar ile karapara aklamaya müsait diğer kurumlara; kimlik tespiti, kayıtların saklanması ve şüpheli işlem bildirimi yükümlülüklerinin getirilmesi suretiyle konunun önleyici tedbirler boyutuna da değinilmiş ve ülkelerden bu çerçevede gerekli düzenlemelerin yapılması istenilmiştir (MASAK, 2014:1).

Aklama kavramı en geniş anlamıyla yasadışı yollardan elde edilen kazançların kaynağının gizlenmesi veya niteliğinin değiştirilmesi suretiyle yasal görüntü kazandırılarak ekonomik sisteme sokulmasıdır.

Aklama suçunun, bu suça kaynaklık eden öncül suçtan ayrı bir suç olarak sayılmasındaki asıl amaç, suç gelirlerinden yararlanan kişileri bu gelirlerden mahrum etmek suretiyle, kazanç elde etmek amacıyla işlenen suçların engellenmesidir. Bu nedenle aklama suçu ile mücadele, öncül suçlarla mücadelenin de önemli bir aracı olarak görülmektedir.

Terörün finansmanının engellenmesine yönelik etkili önlemlerin oluşturulması ve benimsenmesi amacıyla ülkeler arasında işbirliğinin geliştirilmesi için 1999 yılında Birleşmiş Milletler nezdinde hazırlanan ve ülkemizin 27.09.2001 tarihinde imzaladığı ve 10.01.2002 tarih ve 4738 sayılı Kanun ile uygun bulduğu Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme’de sözleşme ekinde sayılan antlaşmalar çerçevesinde suç teşkil eden eylemler ile niteliği veya kapsamı itibariyle, bir halkı korkutmak, ya da bir hükümeti veya uluslararası örgütü herhangi bir eylemi gerçekleştirmeye veya gerçekleştirmekten kaçınmaya zorlamak amacını gütmesi halinde, bir sivilin ya da bir silahlı çatışma durumunda muhasemata doğrudan katılmayan herhangi başka bir kişiyi öldürmeye veya ağır şekilde yaralamaya yönelik diğer tüm eylemlerin gerçekleştirilmesinde kullanılması niyetiyle veya kullanılacağını bilerek, doğrudan veya dolaylı olarak, yasa dışı bir şekilde ve kasten, fon sağlanması veya toplanmasının suç olarak ihdas edilmesi, bu suçların işlenmesi için kullanılan veya kullanılması için oluşturulan fonların veya bu suçlardan temin edilen kazançların tespiti, bulunması, dondurulması, el konulması için iç hukuk uyarınca gerekli tedbirlerin alınması öngörülmektedir.

Keza, Birleşmiş Milletler Şartının 7. Bölümü Uyarınca, BM Güvenlik Konseyi’nin kararları tüm BM’ye üye ülkeler açısından bağlayıcılık taşımaktadır.

1267 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı (15.10.1999) Karar ekinde Taliban, El Kaide ve Usame Bin Ladin’le bağlantılı kişi ve kuruluşlar listelenerek ve bu kişi ve kuruluşların malvarlıklarının dondurulması talep edilmiştir.

1373 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararında (28.09.2001) terörün finansmanının önlenmesi için adli ve idari tedbirlerin alınması, yabancı ülkeler tarafından yapılacak terörist malvarlıklarının dondurulması taleplerinin yerine getirilmesi uluslararası işbirliği ve bilgi değişimi yapılması, en kısa sürede, 09.12.1999 tarihli BM Terörün Finansmanının Önlenmesine ilişkin Uluslararası Sözleşmesi de dahil olmak üzere, terörizme ilişkin uluslararası sözleşme ve protokollere taraf olunması öngörülmektedir.

Terörün finansmanı, terör eylemlerinin gerçekleştirilmesinde veya teröristler ya da terör örgütleri tarafından kullanılacağını bilerek ve isteyerek fon sağlanması veya toplanmasını ifade etmektedir. Terör örgütlerinin finans kaynaklarının kurutulması ve elde edilen fonların dağıtım kanallarının engellenmesi terörle mücadelede hayati öneme sahiptir.

Uluslararası boyut kazanan ve önemli miktarlarda fon kaynağına ulaşan terörle etkin bir mücadele için klasik tedbir ve uygulamaların yanında terör örgütlerinin finans kaynaklarının da kurutulması gerekmektedir. Bu gereklilik, terörle mücadeleye “terörün finansmanı ile mücadele” boyutunu da eklemiştir.

Konseyin bu Kanun kapsamındaki terör ve terörizmin finansmanıyla mücadeleye ilişkin kararlarının uygulanması ile terörizmin finansmanı suçunun düzenlenmesi ve terörizmin finansmanının önlenmesi amacıyla malvarlığının dondurulmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 31.05.2013 tarihli ve 28663 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik ile Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun uygulanmasına yönelik olarak; terör ve terörizmin finansmanıyla etkin mücadele edilmesi kapsamında; malvarlığının dondurulması kararlarının alınması, icrası, kaldırılması, dondurulan malvarlığının yönetimi ve denetimine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

Bu kapsamda, ülkemizde aklama ve terörün finansmanı suçları ile ilgili olarak temel önleyici tedbirlere 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’da yer verilmiştir. Bu tedbirler için yasal zeminde genel bir çerçeve çizilmiş, finansal araçlardaki çeşitlenmeler ve bunun sonucu olarak aklama yöntemlerine her geçen gün yenilerinin eklenmesi hususu da göz önünde bulundurularak, ayrıntılı düzenlemelerin ikincil düzenlemelerle yapılması öngörülmüştür.

Bu çerçevede hazırlanan Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik, Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik ile 5, 6, 7, 8, 9 ve 10 Sıra No’ lu Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliğleri yürürlüğe girmiştir.

09.01.2008 tarihli ve 26751 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik”te önleyici tedbirler ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Aklama suçunun önlenmesinde en önemli unsur olan müşterinin tanınması ilkesi kapsamında, kimlik tespitinin yanı sıra aklama ve terörün finansmanı bakımından yüksek risk taşıyan

müşterilerin, iş ilişkilerinin ve işlemlerin belirlenmesi de alınması gereken bir tedbir olarak düzenlemede yerini almıştır. Yönetmelikte ayrıca önleyici tedbirlerin ana unsurlarından olan şüpheli işlem bildirim yükümlülüğünün esasları yeniden düzenlenmiş, yükümlülere karmaşık ve olağandışı büyüklükteki işlemlere özel dikkat gösterme zorunluluğu getirilmek suretiyle bu tür işlemlerin de takibi amaçlanmıştır.

Söz konusu yükümlülüklere uyumun yükümlüler nezdinde oluşturulacak bir sistem dahilinde sağlanmasını teminen hazırlanan ve dayanağını 5549 sayılı Kanun’un “Eğitim, iç denetim, kontrol ve risk yönetim sistemleri ile diğer tedbirler” başlıklı 5’inci maddesinden alan Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik ise yükümlülerin risk temelli bir yaklaşımla oluşturacakları uyum programına yönelik hükümler içermektedir. Bu düzenleme esas itibarıyla aklama suçuyla mücadelede önleyici mekanizmanın etkinliğini sağlamaya yönelik olup, yükümlülerin gerek aklamanın gerekse terörün finansmanının önlenmesi konusunda yeterli dikkat ve özeni göstermelerinin sağlanması amaçlanmıştır.

Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik ve Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik ile ilgili önleyici tedbirlere ilişkin daha detaylı hususlar Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliğlerinde düzenlenmiştir.

Bu çerçevede; yükümlüler tarafından müşterinin tanınması ilkesi kapsamında uyulması gereken “basitleştirilmiş tedbirler” 5 ve 9 Sıra No’lu Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliğlerinde, yükümlüler tarafından suç gelirlerinin aklanmasının ve terörün finansmanının önlenmesi kapsamında şüpheli işlem bildiriminde bulunulması yükümlülüğünün etkin, zamanında ve uygun şekilde yerine getirilmesine yönelik açıklamalar 6 Sıra No’lu Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliğinde, yükümlülerin sürekli iş ilişkisi içinde bulundukları müşterilerinin kimlik tespiti kapsamındaki bilgilerinin Yönetmeliğe uygun hale getirilmesi ile kimlik tespiti kapsamındaki diğer açıklamalar ise 7 Sıra No’lu Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliğinde düzenlenmiştir. 2013 yılında 5 Sıra No’lu Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 10 Sıra No’lu Tebliğ ile emeklilik sözleşmesinin mesafeli satış kapsamında çağrı merkezi vasıtasıyla düzenlenmesi halinde basitleştirilmiş tedbirler açısından takip edilecek usule ilişkin açıklamalar yer almıştır (MASAK, 2014:1).