• Sonuç bulunamadı

1. Kulu: Bir Orta Anadolu ilçes

1.1. Genel Bilgiler

Osmanlılar döneminde, özellikle Akşehir ve Tuz Gölü arasındaki – bugünkü Kulu’yu da içine alan – bölgede yaşayan ve at yetiştirmekle meşgul olan topluluklara “esbkeşan/atçeken” adı verilmekteydi (Beldiceanu–Steinherr, 1991: 48, 49). Daha önceleri göçebe olduklarından toprak işlemeyip at yetiştiriciliği yapan Atçeken topluluklarının, XVI. yüzyılda yerleşik hayata geçerek toprağı işlemeye başladıkları anlaşılmaktadır (Lindner, 2000: 137). Konya Osmanlı hakimiyeti altında Karaman

45 Ziya Paşa, 1925: 203

Beylerbeyliği’nin merkezidir (Baykara, 2002: 187) ve Atçekenlerin yaşadığı coğrafya idari olarak bazen Karaman’a (Yörük, 2005: 30, 31) bazen de Konya’ya bağlı kalmıştır (Türkay, 2005: 71, 362, 652). Atçekenlerin yaşadığı bölgenin daha sonra Esbkeşan Kazası olarak adlandırılmaya başladığı anlaşılmaktadır. Nitekim 1867 Vilayetler Nizamnamesi’ne göre Konya’nın kazalarından biri de, Esbkeşan Kazası’dır (Akandere, 1999: 175). Salnamelerde46 de Esbkeşan, Konya’ya bağlı bir kaza olarak kaydedilmektedir (Konya Salnamesi, 1286: 44; 1294: 64; 1298: 85–87; 1303: 193–196).47 Kulu XIX. yüzyılda sözü geçen Esbkeşan Kazası’na bağlı bir köydür. Cumhuriyet döneminde, 1920’den sonra merkezin Ankara’ya kaydırılması üzerine önemi artan Kulu 1926’da bucak merkezi ve 1933’te Cihanbeyli’ye bağlı bir nahiye olmuştur. 1950 yılından sonra, içinden geçen Konya–Ankara karayolunun genişletilmesi ve 1954 yılından sonra da asfaltlanması ile beraber önemi giderek artan Kulu, 1954 yılında Konya’ya bağlı bir ilçe merkezi haline gelmiştir (Yılmaz, 2006a: 1; Gül vd., 2003: 192, 193).

46 Salnameler, Osmanlılar’da resmi ve özel kurumlar tarafından yayımlanan yıllıklar olup; bu çalışmada kullanılan vilayet salnameleri (il yıllıkları) resmi salnameler arasında yer alır (Aydın, 2009: 51–53). Osmanlılar döneminde yayımlanan Konya’ya ait ilk salname 1285 (1868) ve son salname 1330 (1914) tarihini taşımakta olup; bu yıllar arasında toplam 28 adet Konya Salnamesi çıkarılmıştır (Duman, 1999: 114–117).

47 Hicri 1286, 1294, 1298 ve 1303 tarihleri, miladi olarak sırasıyla 1869, 1877, 1881 ve 1886 yıllarına tekabül etmektedir.

Şekil 5: Kulu

Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi idari durumu yukarıda kısaca özetlenen Kulu, günümüzde Türkiye’nin Đç Anadolu Bölgesi’nde bulunan Konya ilinin 31 ilçesinden48 biri olarak (Konya Valiliği, 2009), Konya’nın kuzey ucunda Ankara il sınırında yer almakta olup; Konya’ya 148 km. (1,5 saat) ve Ankara’ya 112 km. (1 saat) uzaklıktadır (Sönmez, 2004: 7). Kuzeyinde Ankara’nın Haymana ve Bala ilçeleri; güneyinde Konya–Cihanbeyli ilçesi ve Tuz Gölü; doğusunda Ankara– Şereflikoçhisar ilçesi ile Tuz Gölü ve batısında Cihanbeyli ve Haymana ilçeleri ile çevrili olan (Kulu Kültür ve Dayanışma Derneği, 1996: 15) Kulu’nun yüzölçümü

48 Bu ilçeler, Karatay, Meram, Selçuklu merkez ilçeleri ile Ahırlı, Akören, Akşehir, Altınekin, Beyşehir, Bozkır, Cihanbeyli, Çeltik, Çumra, Derbent, Derebucak, Doğanhisar, Emirgazi, Ereğli, Güneysınır, Hadim, Halkapınar, Hüyük, Ilgın, Kadınhanı, Karapınar, Kulu, Sarayönü, Seydişehir, Taşkent, Tuzlukçu, Yalıhüyük ve Yunak’tır (Tuncel, 2002: 189).

1521 km² iken; ortalama yüksekliği 960 metredir (Tuncel, 1990: 625). Ankara– Konya karayolu üzerinde bulunması ve E–5 (E–90) karayolunun kuzey sınırları içinden geçmesi (Kulu Belediyesi, 2009a), Kulu’nun önemli karayollarının kesişim noktasında yer aldığını göstermektedir ki, bu durumun, işlek bir uğrak yeri olması bağlamında ilçenin büyüme ve gelişmesinde olduğu kadar; bölgedeki nakliyatçılık ve taşımacılık sektörünün gelişmesinde de etkili olduğu söylenebilir.

Đç Anadolu Bölgesi’nin ortasında yer alan Kulu, bölgenin karakteristik tabii özelliklerini taşır: oldukça geniş ve düz bir arazi – bir ova – üzerine kurulu olan ilçe (Tuncel, 1974: 945) çok az engebeye sahiptir. Kışların sert ve soğuk, yazların ise kurak ve sıcak geçtiği kara ikliminin hakim olduğu Kulu’nun bitki örtüsü bozkır ve steptir (Konya Valiliği, 1988: 461). Suyu kireçli, toprağı çorak ve akarsu bakımından çok yoksul olan (Kurul, 1973: 95; AnaBritannica, 1989: 51) ilçede tam bir kurak iklim söz konusudur (Đzbırak, 1974: 342). Đlçedeki kuraklığın iklim şartları dışındaki bir diğer nedeni de, onu güney ve doğusundan çevreleyen Tuz Gölü’dür.

Başlıca geçim kaynakları tarım ve hayvancılık olan (Yurt Ansiklopedisi, 1983: 5196; Konya Valiliği, 1988: 462) Kulu, büyük bir bölümü engebesiz olduğu için tarıma elverişli bir araziye sahiptir. Ne var ki, Đç Anadolu Bölgesi’nin ve Türkiye’nin en az yağış alan Tuz Gölü havzasında yer alması (Sönmez, 2004: 10, 16), ilçe tarımını olumsuz yönde etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Öyle ki, söz konusu yağış azlığı, kuraklık ve dolayısıyla verimsizlik/kıtlık, bu araştırmanın konusunu oluşturan 1960’lı yıllarda Kulu’dan Đsveç’e yönelen göç hareketinin en önemli sebepleri arasında sayılabilir (Samancı, 2000: 70–72, 79, 113–118, 121, 127). Bu olumsuzluklar yanında ilçe arazisinin % 88’inin tarım arazisi olması ve Tuz Gölü’nün yanında yer alması nedeniyle ilçede küçük ve orta ölçekli yem, un ve tuz imalathane ve fabrikaları da bulunmakta; bu kuruluşlar az da olsa ilçe ekonomisine katkı sağlamaktadır. Diğer yandan, yurtdışında yaşayanların daha çok konuta yatırım yapmaları ilçede inşaat sektörünün de canlanmasına yol açmıştır. Tarım, hayvancılık, sanayi ve inşaat sektörlerindeki bu gelişmelere rağmen ilçede büyük bir ekonomik atılım ve gelişimin görülmeyişinde, yurtdışı kaynaklarının istihdama dönük yatırımlardan çok bankalarda mevduat olarak tutulmasının önemli bir etken olduğu

söylenebilir. Đlçede – diğer 3’ü kapanmış olsa da – halen 4 banka şubesi ve çok sayıda kuyumcunun bulunması (Kulu Belediyesi, 2009b), söz konusu kaynakların değerlendirilme yöntemine işaret etmesi bakımından dikkat çekicidir. Bu arada hemen belirtelim ki, 2004 yılı sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında, Konya’nın (merkez ilçeler dışındaki) 28 ilçesi arasında 8. ve Türkiye’deki toplam 872 ilçe arasında 394. olan Kulu’nun gelişmişlik endeks değeri eksi seviyededir (Konya Valiliği, 2009).

Bugün 7 kasabası ve 28 köyü bulunan (Kulu Kaymakamlığı, 2009) Kulu’nun ilçe olmadan önceki nüfusu 1927’de 2,200 (Kulu Kültür ve Dayanışma Derneği, 1996: 16), 1940’ta 3,927 (Đzbırak, 1974: 342) ve 1945’te 4,062 (Tuncel, 1974: 945) olmak üzere devamlı artış gösterirken; 1954’te ilçe olduktan sonra da artmaya devam etmiştir:

Tablo 1: Kulu Nüfusu 1955–2008

Toplam¹ Şehirª¹¹ Köyⁿ¹¹

Yıllar¹ n¹ %¹ n¹¹ %¹ n¹ %¹ 1955¹ 14,389¹ 100,0¹ 5,460¹ 37,9¹ 8,929¹ 62,1¹ 1960² 29,231¹ 100,0¹ 7,198¹ 24,6¹ 22,033¹ 75,4¹ 1965³ 35,124¹ 100,0¹ 8,905¹ 25,3¹ 26,219¹ 74,7¹ 1970⁴ 41,446¹ 100,0¹ 11,577¹ 28,0¹ 29,869¹ 72,0¹ 1975⁵ 45,590¹ 100,0¹ 11,707¹ 25,7¹ 33,883¹ 74,3¹ 1980⁶ 48,097¹ 100,0¹ 12,093¹ 25,1¹ 36,004¹ 74,9¹ 1985⁷ 54,510¹ 100,0¹ 16,064¹ 29,5¹ 38,446¹ 70,5¹ 1990⁸ 56,712¹ 100,0¹ 17,425¹ 30,7¹ 39,287¹ 69,3¹ 2000⁹ 72,279¹ 100,0¹ 28,024¹ 38,8¹ 44,255¹ 61,2¹ 2007¹⁰ 46,366¹ 100,0¹ 20,496¹ 44,2¹ 25,870¹ 55,8¹ 2008¹¹ 47,833¹ 100,0¹ 20,674¹ 43,2¹ 27,159¹ 56,8¹ ª Đlçe merkezi sınırları içindeki nüfus; ⁿ Đlçe merkezi dışında kalan yerleşim yerlerindeki nüfus; ¹ Kurul, 1973: 104; ² Kurul, 1973: 104; ³ Kurul, 1973: 105; ⁴ TÜĐK, 2009a; ⁵ TÜĐK, 2009b ; ⁶ TÜĐK,

2009c; ⁷ AnaBritannica, 1989: 51; ⁸ TÜĐK, 2009d; ⁹ DĐE, 2002: 61, 62, 74, 75; ¹⁰ TÜĐK, 2009e; ¹¹ TÜĐK, 2009f

Tablo 1’de, Kulu kırsal/kentsel nüfus oranının 1950lerden günümüze önemli ölçüde değiştiği görülmektedir. 1960’larda ilçe merkezinde yaşayan nüfus, toplam nüfusun % 25’i iken; günümüzde bu oran neredeyse % 50’ye ulaşmıştır. Bu rakamlar, kırsal nüfusun genel nüfus içindeki payının zaman içinde azaldığı anlamına gelmektedir ki, bu olgu Türkiye’nin 1950lerden sonraki kentleşme süreciyle de paralellik arz etmektedir. Öte yandan, ilçe ve merkezindeki nüfus artışının en önemli nedenlerinden biri Kulu’nun geçmişte ve günümüzde ilçe ve il (Konya) dışından göç almasıdır. Örneğin, 1960’taki dikkat çekici nüfus artışının nedeni, Kulu’nun 20 km doğusunda yer alan (Đzbırak, 1974: 342) Hirfanlı Barajı’nın 1959’da tamamlanması (DSĐ, 2009) üzerine, baraj için istimlak edilen çevre köylerdeki nüfusun yarısının Kulu’ya yerleşmesidir (Kulu Kültür ve Dayanışma Derneği, 1996: 16).

Bu arada hemen belirtelim ki, Kulu’nun göç tarihi 1960lardan bir hayli gerilere gitmektedir. Osmanlı idaresine karşı Anadolu’da meydana gelen Celali isyanları XVI. ve XVII. yüzyıllarda Anadolu’nun adeta bir savaş alanına dönüşmesine sebep olmuş; bir taraftan idarecilerin zulmüne, diğer taraftan eşkıya saldırılarına göğüs germek zorunda kalan ahalinin çoğu yurt ve köylerini terk ederek daha emin yerlere gitmişti. Bu dönemde binlerce insan Celali saldırılarından kurtulmak için civardaki emniyetli şehir ve kasabalara, Đstanbul’a hatta Rumeli’ye kaçmıştı. Anadolu’daki bu “büyük kaçgunluk” devrinde halk perişan bir vaziyette yerini yurdunu terk ederek daha emniyetli gördüğü şehirlere kaçtığı için bu dönemde Anadolu adeta bir harabe haline gelmişti (Đlgürel, 1993: 252–256). Bu büyük kargaşadan en fazla Orta ve Batı Anadolu etkilenmiş; bu iki bölgenin nüfusu hayli azalmıştı (Söylemez, 2007: 194, 195). Öyle ki, XIX. yüzyılın ikinci yarısında bile Konya, km²’ye düşen 7 kişi ile nüfusu en seyrek Osmanlı vilayetlerinden biri idi. XIX. yüzyılda Anadolu’nun en tenha bölgesini başta Kulu ve çevresi olmak üzere, Tuz Gölü’nün batısındaki geniş düzlükler oluşturmaktaydı. Bu nedenle yüzyılın başından itibaren bu bölgeye nüfus iskanına başlanmış; Rişvan aşiretinin iskanına rağmen nüfusun hala seyrek kalması üzerine bölgeye, Kırım Savaşı’ndan sonra Osmanlı topraklarına sığınan Kırım göçmenleri yerleştirilmiştir (Yılmaz, 2006b: 1, 2).

XIX. yüzyılda Kulu bölgesinde genel olarak üç nüfus grubunun bulunduğu söylenebilir: (1) Atçeken toplulukları/oymakları, (2) Rişvan Aşireti ve (3) Kırım göçmenleri. Yukarıda Kulu tanıtımına başlarken Atçekenlere kısaca temas edilmişti. Şimdi öncelikle, Kulu tarihi ile özdeşleşmiş olan Atçeken oymakları hakkında bilgi verilecek; ardından Rişvan Aşireti ve Kırım göçmenlerinden bahsedilecek ve

sonrasında Kulu’nun Cumhuriyet dönemi iskan tarihine değinilecektir.

Osmanlı Devleti toplum yapısında gerek nüfusları gerekse etkinlikleri bakımından önemli bir yere sahip olan konar–göçer aşiretler, Anadolu ve Rumeli’nin farklı bölgelerine yayılmışlardı. Anadolu’daki belli başlı konar–göçer topluluklardan biri de, kuzey güney doğrultusunda Ankara–Konya ve doğu batı doğrultusunda Aksaray–Akşehir arasında kalan ve günümüz Kulu’sunu da içine alan Konya bozkırlarında yaşayan Atçeken oymakları idi. Aslında Atçekenlerin Kulu coğrafyasındaki tarihinin Türklerin Anadolu’yu fethine kadar gittiğini söylemek yanlış değildir. Şöyle ki, 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra kısa zamanda Anadolu’nun fethi tamamlanmış ve Türkistan’dan gelen konar–göçer ve yerleşik halk bu yeni toprakları yurt edinerek Türkleştirmiştir. Daha çok Anadolu’nun uç yani batı bölgelerinde yoğunlaşan konar–göçer Türkmenler I. Haçlı Savaşı’ndan sonra Orta Anadolu’ya çekilmişlerdir. Gerek Selçuklu ve gerekse Karamanoğulları’nın siyasi merkezi olması nedeniyle çatışmaların odağında yer alması, Konya civarı yerleşik hayatını olumsuz yönde etkilemiş ve sonuçta Konya ovası, çatışma anında bölgeyi rahatlıkla terk edebilen ve bundan fazla bir zarara uğramayan konar–göçer aşiretlerin elinde kalmıştır. Diğer yandan, kurak iklim şartlarından dolayı tarıma pek elverişli olmayan geniş Konya düzlükleri hayvan sürülerini otlatmak isteyen Atçekenler için oldukça uygun bir coğrafyadır. 1518, 1565 ve 1591 tarihli 3 Osmanlı kanunnamesinde, Konya Sancağı’na bağlı Bayburd, Eskiil ve Turgud kazalarında yaşadıkları belirtilen Atçekenler (Akgündüz, 1991: 331, 333; Akgündüz, 1993: 483; Akgündüz, 1994: 383, 389), XVI. yüzyılda Konya Sancağı nüfusunun % 54,5’ini teşkil eden konar–göçerlerin % 67,8’ini oluşturmaktadır (Karadeniz, 1995: IV, 134, 135, 158, 173, 286, 288).

‘Đyi cins atları çiftleştiren uzman kişi’ anlamına gelen ‘atçeken’ terimi bir etnik kimliği, boyu veya aşireti temsil etmemektedir. Osmanlı döneminde Atçekenlik, Konya bölgesinde yaşayan değişik boy ve ailelere mensup konar–göçer topluluklara ait bir üst kimlik ve aynı zamanda hukuki, ekonomik ve siyasi bir statüdür. Yaklaşık bir asır boyunca Osmanlı Devleti ile mücadele eden ve Anadolu Türk birliğinin sağlanmasını geciktiren Karamanoğulları Beyliği’nin arkasındaki askeri gücün Atçekenler olduğunu gören Fatih Sultan Mehmet, 1474’te Karamanoğulları’nı ortadan kaldırdıktan (Sümer, 2001: 459) sonra, gerek adı geçen aşiretler grubunun etkisini kırmak ve gerekse bu konar–göçerleri devlete bağlamak amacıyla ülkenin hiçbir yerinde benzeri bulunmayan geniş muafiyetler içeren Atçekenlik statüsünü ihdas etmiştir.49 Atçeken terimi Atçekenlik statüsü içinde yer alan boy ve ailelerin üst ismi olduğu için, Atçekenler farklı etnik boy ve aşiretlerden oluşmaktadır. Bunların başında Atçeken oymaklarının büyük çoğunluğunu teşkil eden ve Karamanoğulları’nın en önemli askeri gücünü oluşturan Turgudoğulları ve Bayburdoğulları Türkmenleri gelmektedir. Atçekenler arasında Oğuz boylarından Alayundlular, Çepniler ve Peçeneklere ait oymaklar ile XIII. yüzyılda Anadolu’ya gelerek Orta Anadolu’ya yerleşen ve Türkleşen bazı Moğol oymakları olduğu gibi, Güney Doğu Anadolu’dan gelen Dulkadirli ve Şam Türkmenleri ile Đçel Bölgesi’nden gelen Varsakların Kosun ve Esenlü oymakları da bulunmaktadır (Karadeniz, 1995: 172–186, 287).

Türk(men) topluluklarından biri50 olan konar–göçer Rişvan Aşireti’nin XVI. yüzyılda Malatya–Maraş arasındaki bölgede yaylayıp kışlarken, zamanla kalabalıklaşması sonucu Osmanlı Devleti iskan siyasetinin bir gereği olarak 1840lardan itibaren Orta Anadolu’daki şehirlerin kaza ve köylerine yerleştirildikleri görülmektedir. XIX. yüzyıl, Rişvan Aşireti’nin, bu şekilde daha çok iskan suretiyle, Orta Anadolu’ya ve Konya’ya yayıldığı bir dönemdir. Konya valisi Sirozlu Đbrahim

49 1565 tarihli bir Osmanlı kanunnamesinde Atçekenlik statüsünün Fatih Sultan Mehmet tarafından kanunlaştırıldığına işaret edilmektedir: “Vilayet–i Karaman’da Sultan Muhammed Han zamanında mezkur haymane taifesinin bazısına at akçesi vaz olunup bazı aharine vaz olunmamıştır” (Akgündüz, 1993: 482).

50 Bazı arşiv belgelerinde Rişvan Aşireti için “Türkmen Ekradı” (Türkay, 2005: 542) tabirinin kullanılması dikkat ve ilgi çekicidir. Bu tabir, etnik kökeni itibariyle Türk olan bazı toplulukların, Doğu Anadolu’daki Kürt nüfus içinde zamanla Kürtleştiğine işaret ediyor olabilir.

Paşa, bu göreve geldiği 1843 yılında Rişvan Aşireti’ne mensup 1600 haneyi aşkın nüfusu, – Kulu’yu da içine alan – Esbkeşan Kazası başta olmak üzere Konya’nın diğer uygun yerlerine iskan etmiştir. 1847–1849 yılları arasında da devam eden söz konusu iskan faaliyetleri sonunda aşiretin Esbkeşan Kazası’ndaki nüfusu 1847 ve 1848 yıllarında toplam 517 hanede yaklaşık 2585 kişi iken; 1880 yılındaki nüfus sayımı kayıtlarına göre 1200 hanede 4700 kişidir (Söylemez, 2007: 13–15, 17, 32, 48–50, 170, 190, 197, 198, 212).

Kırım Savaşı (1853–1856) Karadeniz halkları için bir dönüm noktası olmuş ve özellikle savaştan sonraki 15 yıl boyunca Rusya Đmparatorluğu’ndan Osmanlı topraklarına yoğun bir göçmen akını gözlenmiştir. Bu göç dalgası Osmanlı hükümeti için kaçınılmaz olarak pek çok problemi de beraberinde getirmiş ve devlet yeni gelen göçmen topluluklarının iskanı ile uğraşmak zorunda kalmıştır. Kırım Savaşı’ndan sonra Rus tehdidinden korkan binlerce Nogay batıya doğru harekete geçmiş ve 1860–61’de Osmanlı topraklarına ulaşmıştır. Hemen belirtelim ki, Kırım Tatarları ile aynı etnik kökeni paylaşan Nogaylar konargöçer bir Tatar topluluğudur. Rusya’dan Osmanlı’ya kitlesel göçleri 1860ların başında başlayan Nogaylar, genellikle Kırım Tatarları ile beraber göç etmişlerdir. Đlk başta çoğu Balkanlara yerleştirilen Nogaylar daha sonra büyük ölçüde Orta ve Güney Anadolu’ya iskan edilmişlerdir (Yıldız, 2006: 12, 14, 21, 22, 127). Bu çerçevede, 1859’dan 1861 ortalarına kadar Tuz Gölü’nün kuzeyinde yer alan Paşadağı bölgesine ulaşan Nogayların sayısı 3,300’ü geçmiştir. Bugün Kulu’nun köyleri arasında yer alan Çöpler, Kırkkuyu, Seyitahmetli ve Yazıçayırı köyleri Nogay muhacirleri tarafından kurulmuştur (Yılmaz, 1996: 85, 103). Özellikle 1925–1936 yılları arasında yaşanan kuraklık sebebiyle Çöpler ve Yazıçayırı’nda yaşayan Nogayların, köylerini o bölgede bulunan Rişvan Aşireti mensuplarına satarak Çukurova tarafına göç ettikleri bilinmektedir (Yılmaz, 2006b: 12; Kulu Kültür ve Dayanışma Derneği, 1996: 24).

Kulu bölgesindeki Osmanlı dönemi iskan hareketlerine değindikten sonra şimdi de, ilçeye yönelik Cumhuriyet dönemi iskan faaliyetlerine geçilebilir: Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde Osmanlı döneminde sık sık ortaya çıkan ve Cumhuriyet döneminde de devam eden Kürt isyanları Konya bölgesine zorunlu

göçün esas nedenidir. Zorunlu göçün hedefinde Konya’nın bulunmasının nedeni ise bölge topraklarının genişliğidir. 1925 Şeyh Sait Đsyanı’na katılan Kürtler Kulu/Tavşançalı’ya yerleştirilmişlerdir. 1934’te çıkarılan Đskan Kanunu ile Doğu Anadolu’dan göç ettirilen Kürt nüfusun bir kısmı da yine Konya’ya yerleştirilmiştir. Bu örneklerdeki gibi zorunlu göçler dışında, doğu illerinden Kulu’yu hedef alan gönüllü göçler de yaşanmış ve halen yaşanmakta olup; bu nüfus hareketleri sonucunda Konya’nın Cihanbeyli ve Kulu ilçeleri günümüzde Orta Anadolu’da en fazla Kürt nüfusa sahip bölgeler haline gelmişlerdir (Güler, 2007: 122–125).

Bu arada, Đstiklal Harbi yıllarında doğudan ve özellikle Erzurum’dan gelen ailelerle, yine Bulgaristan’dan gelen soydaşlarımızın da Kulu’daki demografik yapının diğer bileşenleri olduğu söylenebilir (Kulu Kültür ve Dayanışma Derneği, 1996: 17). Osmanlı’dan Cumhuriyet’e yaşanan tüm bu göç hareketleri sonunda Kulu – en az yarısından fazlası Kürt olmak üzere – Türk(men), Kürt ve Nogay Tatarlarından oluşan kozmopolit bir etnik yapıya ulaşmıştır. Ne var ki, Cumhuriyet dönemi Kulu göç tarihinin dönüm noktasının, söz konusu iskan faaliyetlerinden çok, bu araştırmanın da konusunu oluşturan ve 1960lı yıllarda başlayan Đsveç göçü olduğu söylenebilir. Şimdi söz konusu bu göç hareketine geçmeden önce kısaca Kulu’nun sosyal ve dini hayatı üzerinde durulacaktır: