• Sonuç bulunamadı

Ülkede Đslam ve Müslümanlar: Göç işi, çok zordur

2. Đsveç: Bir refah toplumu

2.3. Ülkede Đslam ve Müslümanlar: Göç işi, çok zordur

Bir önceki kısımda, Đsveç’te dini hayata doğrudan ve dolaylı etkileri bulunan en önemli faktörlerden birinin göç olduğuna temas edilmiş ve göçlerle/göçmenlerle beraber ülkeye gelen yeni dinlerin, bir yandan Đsveç’in dini coğrafyasında bir çoğullaşmaya yol açarken, diğer yandan, bu sonuçla da ilgili olarak, Đsveç’in devlet kilisesi sisteminden vazgeçerek laikleşmesine giden yolun önemli etmenlerinden biri olduğu ifade edilmişti. Düğer yandan, göç olgusu, Đsveç’in geçirdiği dini değişimler için olduğu kadar, ülkedeki Müslüman varlığı açısından da anahtar öneme sahiptir. Bu bakımdan şimdi, hem bir önceki konuyu tamamlamak hem de bu bölüme bir giriş yapmak amacıyla Đsveç’in göç tarihi hakkında oldukça kısa bir bilgi notu verilecek ve arkasından, nüfus, eğitim, istihdam, konut, Müslüman algısı, katılım, örgütlenme, medya, Đslam imajı ve entegrasyon gibi temel konular çerçevesinde Đsveç’teki Müslümanların durumu ve sorunları değerlendirilecektir.

68 “Đnne şe’ne’l–hicreti (le)şedidün”. Bu Hadis–i Şerif için bak: Wensinck vd., 1969: 66; Buhari, Menakibü’l–Ensar, 44; Edeb, 95; Nesai, Bey’at, 11.

Đsveç – 2006¹ Türkiye – 2007¹

“Din adamları ve dini liderler hükümetin kararları

üzerinde etkili olmamalıdır” ifadesine katılmıyorum¹ 13,2¹ 11,0¹ Dini bir dernek ya da kuruluşa (aktif + pasif) üyeyim¹ 53,9¹ 2,4¹

Göç Đsveç tarihi boyunca hep devam etmiş, fakat II. Dünya Savaşı’nın sonuna gelinceye kadar Đsveç’e yönelik çok büyük bir göç hareketi söz konusu olmamıştır. Ancak XX. yüzyılın ikinci yarısındadır ki Đsveç, zengin ve konuksever bir toplum olarak tanınmış ve bunu, tarafsızlığını koruyarak ve II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında yerinden edildiği ya da zulme uğradığı esnada sığınak arayan insanlara kapılarını açarak başarmıştır. Savaş sonrası Đsveç endüstrisinin ilerlemesi ve gelişmesi üzerine kalifiye işçilere ihtiyaç duyulmuş ve önce Finlandiya ve Danimarka’dan daha sonra da Đtalya, Yugoslavya ve Yunanistan’dan yabancı işçiler davet edilmiştir. Türkiye’den Đsveç’e yönelen işçi göçünün başlangıcı da bu döneme rastlamaktadır. Bu süreç 1950lerin sonlarında başlamış ve 1970lerin başlarında göçmen sayısı en üst noktasına ulaşmıştır. Bu dönemde işsizliğin büyük bir problem olmadığı görülmektedir. Ne var ki, Đsveç’e sadece “ekonomik göçmenler” değil çok sayıda sığınmacı da gelmeye başlayınca sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu süreçte, problemin çözüme kavuşturulduğu birkaç örnekte, mülteciler memleketlerine iade edilmiş fakat Đsveç’in aldığı göç, her yıl, verdiği göçün hemen hemen iki katına ulaşmıştır. Örneğin, 2004’te 62,028 kişi Đsveç’e, buna karşın 36,586 kişi Đsveç dışına göç etmiş ve 23,000den fazla kişi de sığınma talebinde bulunmuştur. Etnik olarak hala görece homojen bir toplum olmasına rağmen, Đsveç vatandaşlarının onda biri göçmen ya da göçmen çocuğudur. Neo–Nazi akımlarının yabancılara ve özellikle Aryan olmayanlara karşı propagandalarını yoğunlaştırdıkları bir dönemde, göçün tamamen kontrol altında olmadığını düşünen liberaller arasında bile artan bir kaygı söz konusudur. Hükümet, söz konusu milli kaygıları yansıtarak, Göç Kurulu tarafından uygulanmak üzere göçü daha da sınırlamaya yönelik önlemler almış ve ülkelerine dönmek isteyenlere yardımcı olmak için bir geri dönüş ödeneği önermiştir. Ne var ki, işsizliğin yükseldiği ve sosyal refah imkanlarının zorlandığı bir dönemde göçün büyüklüğü hala kaygı uyandırmaya devam etmektedir (Scobbie, 2006: 49–51, 97, 98). Đsveç’e yönelen bu göç dalgalarının, söz konusu ekonomik ve sosyal yankılarla beraber, kültürel ve dini yansımalara da yol açtığı görülmektedir.

Çoğu AB ülkesi için olduğu gibi Đsveç’teki Müslüman toplumun tarihi de büyük ölçüde, – az önce kısaca değinilen – II. Dünya Savaşı sonrası dönemde 1960larda başlayan ve 1970lerde devam eden kitlesel işgücü göçlerin dayanmaktadır.

Gerçi, Müslümanların Đsveç ile ilk temaslarının, arkeolojik kazılarda bulunan VII. yüzyıla ait paralardan hareketle Emeviler dönemine kadar gittiği söylenmekte ve 1300lü yıllarda Đslam ülkeleriyle ticari ilişkilerin sürdüğü bilinmekte (Kavas ve Çelebi, 2001: 414) ise de, ülkede Đslam’ın kalıcı bir varlığa kavuşması, ancak Türkiye ve Balkanlardan kaynaklanan söz konusu işçi göçleriyle mümkün olmuştur. Zira II. Dünya Savaşı’ndan önce, Đsveç’te neredeyse hiç Müslüman bulunmamaktadır. Örneğin, 1930’da, dini aidiyetin de sorulduğu son nüfus sayımında Müslüman olarak kaydedilen kişi sayısı sadece 15’tir (Svanberg ve Westerlund, 1999: 13).

Bugün ise Đsveç’teki Müslüman nüfusun, 9 milyon olan Đsveç nüfusunun yaklaşık % 4,4’üne tekabül etmek üzere 400,000 kişi civarında olduğu tahmin edilmektedir. Müslüman nüfusun yaklaşık yarısı başkent Stockholm’de yoğunlaşmıştır ve % 10–15’i ikinci büyük kent Göteborg’da yaşamaktadır. Ülkenin üçüncü büyük kenti Malmö’de ise yaklaşık 50,000 Müslüman bulunmaktadır. 1960lardan yaklaşık 1985’e kadar, Đsveç’e Müslüman göçü en çok Türkiye ve Balkanlardan olmuş; bu dönemdeki işgücü ve aile (birleşimi) göçünün yerini, 1990larda, Balkanlardaki, Somali’deki ve Etiyopya’daki çatışmalardan kaçan siyasi mülteciler almıştır. 1979’da Đran’daki devrimi ve Đran–Irak savaşını takip eden 1980ler boyunca Đranlı göçmenler ile Iraklı göçmenler Đsveç’teki en önemli göçmen grupları olmuşlardır. Dolayısıyla Đsveç’teki ikinci büyük dini grubu meydana getiren Müslüman toplum çok heterojendir ve etnik yönden ve dil açısından olduğu kadar, kültürel ve dini bakımlardan da oldukça farlılaşmıştır. Ülkedeki ana Müslüman gruplar Türkiye, Đran, Irak ve Balkanlar kökenli olup, yine önemli sayıda Arap, Afrikalı ve Pakistanlı Müslüman da bulunmaktadır. Bu noktada önemle belirtilmelidir ki, Đsveç’teki Müslüman topluluklar hakkında özel istatistik ve verilere ulaşmak oldukça zordur. Zira Đsveç’te, bireysel özgürlükleri korumak amacına yönelik olarak dini inanç hakkında kişisel bilgi toplamak kanunen yasaktır ve hükümet organlarına da dini bilgiler içeren kayıtlar tutma izni verilmemiştir. Bu nedenle, Đsveç’teki Müslümanlara ait sayısal veriler, göç kalıpları, etnik kategoriler ve vatandaşlıkla ilgili rakamlara ve bu göstergelerden hareketle yürütülen tahminlere dayanmaktadır; dolayısıyla kesin ve net değildir (Larsson, 2008: 126, 129, 134, 135).

Sonuç olarak, Đsveç’te göçmenler konusundaki araştırma ve veri açığının ciddi boyutlarda olduğu söylenebilir (Muller, 2000: 29).

1900 yılında Đsveç nüfusu 5,1 milyondu ve bunun sadece 36,000’i bir başka ülkede doğmuştu. 2004 yılına gelindiğinde ise Đsveç nüfusu 9 milyonu geçmişti ve ülkede 1,1 milyon dış doğumlu insan bulunuyordu. Yüz yıllık periyotta toplam nüfus iki kat artmamıştı, ama dış doğumlu insanların sayısı 30 kat artmış ve nüfus içindeki oranı % 1’den daha az iken % 12’ye çıkmıştı (The Swedish Integration Board, 2006: 12).

Tablo 8: Doğum Yeri ve Vatandaşlık Durumuna Göre Đsveç Nüfusu (2002) ¹ Đsveç vatandaşı¹ Yabancı uyruklu¹ Toplam¹ Dış doğumlu¹ n¹ süt %¹ sat %¹ 653,994¹ 7,7¹ 62,1¹ 399,469¹ 84,3¹ 37,9¹ 1,053,463¹ 11,8¹ 100,0¹ Đsveç doğumlu n¹ süt %¹ sat %¹ 7,812,695¹ 92,3¹ 99,1¹ 74,630¹ 15,7¹ 0,9¹ 7,887,325¹ 88,2¹ 100,0¹

Đki dış doğumlu ebeveyni olan Đsveç doğumlu¹ n¹ süt %¹ sat %¹ 255,984¹ 3,0¹ 84,0¹ 48,767¹ 10,3¹ 16,0¹ 304,751¹ 3,4¹ 100,0¹ Bir dış doğumlu ve bir Đsveç doğumlu

ebeveyni olan¹ Đsveç doğumlu¹ n¹ süt %¹ sat %¹ 533,794¹ 6,3¹ 96,4¹ 19,978¹ 4,2¹ 3,6¹ 553,772¹ 6,2¹ 100,0¹ Đki Đsveç doğumlu ebeveyni olan

Đsveç doğumlu¹ n¹ süt %¹ sat %¹ 7,022,917¹ 83,0¹ 99,9¹ 5,885¹ 1,2¹ 0,1¹ 7,028,802¹ 78,6¹ 100,0¹ Toplam¹ n¹ süt %¹ sat %¹ 8,466,689¹ 100,0¹ 94,7¹ 474,099¹ 100,0¹ 5,3¹ 8,940,788¹ 100,0¹ 100,0¹ Kaynak: Lappalainen, 2004: 44

Tablo 8, Đsveç nüfusunun yaklaşık % 15’inin göçmen kökenli insanlardan oluştuğunu göstermektedir. Zira dış doğumlular (% 11,8) ile kendisi Đsveç doğumlu olsa da iki ebeveyni de dış doğumlu olanların (% 3,4) büyük olasılıkla göçmen oldukları düşünülürse, Đsveç nüfusunun en az % 15’inin göçmen kökenli olduğu söylenebilir. Bir diğer ifadeyle, 9 milyon nüfus barındıran ülkede yaklaşık 1,5 milyon göçmen yaşamaktadır ki, bu, çoğu Avrupa ülkesi gibi Đsveç’in de bir göç ülkesi olduğu anlamına gelmektedir. Tablo 8’in verileri ayrıca, Đsveç’teki göçmenlerin çoğunun Đsveç vatandaşlığına geçmiş olduğunu da ortaya koymaktadır.

AB’nin resmi istatistik kurumu Eurostat’ın vererine göre, 2006 yılında 51,239 kişi Đsveç vatandaşlığına geçmiş olup; Đsveç’teki göçmenlerin % 84,0’ı Đsveç vatandaşıdır (Eurostat, 2008b: 55, 57). Vatandaşlık konusundaki bu eğilim, araştırma konusunu oluşturan Đsveç’teki Kululular arasında da yaygın olup; özellikle son yıllarda Đsveç vatandaşlığına geçen Kululu sayısı giderek artmaktadır.

Tablo 9: Đsveç’te Dış Doğumlu En Büyük 20 Grup (2002–2005–2008)¹

¹ 2002¹ 2005¹ 2008¹

s¹ Doğum yeri¹ Sayı¹ Doğum yeri¹ Sayı¹ Doğum yeri¹ Sayı¹ 1¹ Finlandiya¹ 191,515¹ Finlandiya¹ 183,685¹ Finlandiya¹ 175,113¹ 2¹ Yugoslavya¹ 74,418¹ Yugoslavya¹ 74,032¹ Irak¹ 109,446¹ 3¹ Irak¹ 62,751¹ Irak¹ 72,553¹ Yugoslavya¹ 72,285¹ 4¹ Bos. Hersek¹ 52,948¹ Bos. Hersek¹ 54,813¹ Polonya¹ 63,822¹ 5¹ Đran¹ 52,721¹ Đran¹ 54,470¹ Đran¹ 57,663¹ 6¹ Norveç¹ 44,474¹ Polonya¹ 46,203¹ Bos. Hersek¹ 55,960¹ 7¹ Polonya¹ 41,119¹ Norveç¹ 44,773¹ Almanya¹ 46,854¹ 8¹ Danimarka¹ 39,890¹ Danimarka¹ 42,602¹ Danimarka¹ 46,167¹ 9¹ Almanya¹ 39,447¹ Almanya¹ 41,584¹ Norveç¹ 44,310¹

10¹ Türkiye¹¹¹¹ 33,094¹¹¹¹ Türkiye¹¹¹¹ 35,853¹¹¹¹ Türkiye¹¹¹¹ 39,230¹¹¹¹

11¹ Şili¹ 27,345¹ Şili¹ 27,811¹ Şili¹ 28,118¹ 12¹ Lübnan¹ 20,473¹ Lübnan¹ 21,441¹ Tayland¹ 25,858¹ 13¹ Đngiltere¹ 16,055¹ Tayland¹ 18,277¹ Somali¹ 25,159¹ 14¹ Suriye¹ 15,156¹ Đngiltere¹ 17,175¹ Lübnan¹ 23,291¹ 15¹ Amerika¹ 14,945¹ Suriye¹ 16,772¹ Đngiltere¹¹ 19,460¹ 16¹ Somali¹ 14,005¹ Somali¹ 16,045¹ Suriye¹ 18,786¹ 17¹ Macaristan¹ 13,935¹ Amerika¹ 15,522¹ Çin¹ 18,256¹ 18¹ Tayland¹ 12,375¹ Macaristan¹ 13,600¹ Romanya¹ 17,352¹ 19¹ Romanya¹ 12,172¹ Hindistan¹ 13,593¹ Amerika¹ 15,901¹ 20¹ Hindistan¹ 11,838¹ Çin¹ 13,277¹ Hindistan¹ 15,263¹ Kaynak: SCB, 2009a

Đsveç Đstatistik Kurumu Statistiska Centralbyrån – SCB’den alınan verilerle oluşturulan Tablo 9, doğum yeri temelinde Đsveç’teki göçmenlerin etnik dağılımları ve dolaylı da olsa ülkedeki Müslümanlar hakkında fikir verici niteliktedir. Görüldüğü üzere, Finlandiya, Norveç, Danimarka gibi komşu Đskandinav ülkelerinden ve Yugoslavya, Bosna–Hersek, Polonya ve Almanya gibi Avrupa ülkelerinden gelen göçmenler Đsveç’teki göçmenlerin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Bu sıralamada Türkiye ve Orta Doğu ülkelerinin yerine bakıldığında, Irak’ın ilk 3 arasında yer aldığı; Đran’ın 5. sıraya yerleştiği; Türkiye’nin 10. sırada ve Lübnan ile Suriye’nin ise daha gerilerde olduğu görülmektedir.

1990lı yılların sonu ve 2000li yılların başları itibariyle Đsveç’teki Müslüman nüfusun 250,000 ile 350,000 arasında olduğu tahmin edilmektedir (Svanberg, 1999b: 383; Stenberg, 1999: 65; Samuelsson, 1999: 27; Carlbom, 2003: 13; Sander, 2004: 224; Hjärpe, 2004: 63). Bu bilgi Đsveç nüfusunun yaklaşık % 15’inin göçmenlerden oluştuğu yönündeki veri ile beraber değerlendirildiğinde, göçmenlerin yaklaşık % 30’unun Müslüman olduğu tahmin edilebilir. O halde, Đsveç’teki Müslümanların toplam nüfus içindeki oranının yaklaşık % 4–5 civarında olduğu söylenebilir.

Đsveç’teki Müslüman toplumun temel olarak yedi farklı alt gruptan oluştuğunu söylemek mümkündür: (1) Türkiyeli Müslümanlar, (2) Arap Müslümanlar, (3) Đranlı Müslümanlar, (4) Afrikalı Müslümanlar, (5) Pakistanlı Müslümanlar, (6) Balkan Müslümanları ve (7) diğerleri. Türkiye’den gelen göçmenlerin yaklaşık % 60 ya da % 70’i Müslüman; geri kalanların hemen tamamı Süryani yani Ortodoks Hıristiyan’dır. Türkiye’den gelen göçmenlerin büyük çoğunluğu etnik olarak Türk olmakla beraber; bu grup içinde önemli oranda Kürt de bulunmaktadır (Sander, 2004: 219, 364). Dolayısıyla, Đsveç’teki Müslümanlar kategorisinin, ülke, etnisite, dil, mezhep ve dindarlık gibi farklılıklar temelinde oldukça karmaşık bir manzara sunduğu görülmektedir.

Đsveç Đstatistik Kurumu Statistiska centralbyrån (Statistics Sweden) – SCB’nin resmi verilerine göre 2006 yılı itibariyle Đsveç’teki Türkiye kökenli nüfus 65,720’dir (SCB; 2007: 54). Bu rakam, Kululuların Đsveç’teki Türkiyeli nüfusun yaklaşık %

30’unu oluşturduğu yönündeki bulgularla (Erder, 2006: 170, 171) bir arada değerlendirildiğinde, Đsveç’teki Kululu nüfusun yaklaşık 20,000 olduğu söylenebilir. Öte yandan, bu çıkarımsal/dolaylı veri yanında, Đsveç’teki Kululu nüfusun 20,000 civarında olduğunu belirten başka araştırma ve kaynaklar da bulunmaktadır (Sönmez, 2003: 259; Kaya, 2001: 42, 46). Dolayısıyla bu konuda ne Đsveç’te ne de Türkiye’de kesin hiçbir resmi veri olmamasına karşın, göçmenlerle ilgili diğer rakamlardan yola çıkılarak yapılan öngürüler, Đsveç’teki Kululuların sayısının 20,000 civarında olduğu yönündeki tahminleri kuvvetlendirmektedir.

Diğer yandan, Đsveç’te genelde binaların bir bölümü kiralanarak mescide çevrilmektedir (Kavas ve Çelebi, 2001: 415) ve sayıları kesin olarak bilinemeyen bu tür onlarca mescit/cami dışında ülke genelinde özel olarak ibadet amacıyla yapılmış 7 cami bulunmaktadır: 2’si Stockholm’de olmak üzere Malmö,69 Uppsala70 ve Västerås’ta toplam 5 Sünni camisi (Karlsson, 1999: 200, 207; Alwall, 1999: 148, 149; Altınışık, 2010) ile Göteborg’da bir Ahmediye camisi71 (Hamrin, 1999: 58) ve Trollhättan’da bir Şii camisi72 (Thurfjell, 1999: 37). Stockholm’de özel olarak ibadet amacıyla yapılmış 2 camiden daha büyük olanı, büyük oranda Arap Müslümanların katkılarıyla 2000 yılında hizmete giren Stockholm (Grand) Mosque73 ve diğeri, T.C. Diyanet Đşleri Başkanlığı ile Kululuların işbirliği ve gayretleri sonucunda 2009 yılında açılan Fittja Ulu Cami’dir.

Đslam’a geçen Đsveçlilerin 1,000 ile 3,000 kişi arasında olduğu tahmin edilmektedir. Sayıları az olmasına rağmen Đsveçli mühtediler konusunda önemli çalışmalar yapılmıştır ve bu çalışmalarda, Đslam’a geçişin çoğu kez evliliğe bağlı olduğu, ancak mühtedilerin, Đslam’ın Đsveç değerlerinden farklı değerler sunmasından etkilendikleri belirtilmektedir (Larsson, 2008: 138, 139). Yeni Müslüman olmuş bir Đsveçli ile yapılan görüşmede bu husus bizzat araştırmacı tarafından da tecrübe edilmiş; niçin Müslüman olduğu sorulduğunda Đsveçli mühtedi,

69 Malmö Mosque 70 Uppsala Mosque 71 Nasir Mosque

72 Trollhättan Mosque (http://www.msft.se/)

73 Daha geniş bilgi için bk.: Islamiska Förbundet i Stockholm: http://www.ifstockholm.se/; http://hem.spray.se/kifah.f/.

“Sizlerdeki (Müslümanlardaki) aile yapısı beni çok etkiledi” cevabını vermiştir. Đsveç’in “tek başına yaşama (living alone)” konusunda % 66,3 oranı ile Avrupa ikincisi ve “bir aile ile birlikte yaşama (living with family)” konusunda % 2,6 oranı ile Avrupa sonuncusu (European Commission, 2007a: 73) olduğu göz önüne getirilip 2005’te Đsveç ve Estonya’da doğan çocukların çoğunun evli olmayan çiftlerin çocukları (Eurostat, 2008a: 40) olduğu hatırlandığında, bir Đsveçlinin niçin diğer muhtemel özelliklerden daha çok Müslümanların aile yapısından etkilendiği daha anlaşılır hale gelmektedir. Öyle ki, Đsveç’te 2006 yılında doğan çocukların sadece % 44’ünün anne–babası evlidir; elli yıl önce ise bu oran % 90’dır (SCB, 2007c: 121). Bu veriler, aile değerleri ve yapısı konusunda Đsveçliler ile Müslümanlar arasında büyük farklar olduğunu göstermekte ve bir yandan ihtida psikolojisini anlamlandırma konusunda önemli ipuçları barındırırken, diğer yandan da göçün aile üzerindeki olası etkileri hakkında fikir verici bir nitelik taşımaktadır.

Đsveç’te, anne babasından birinin Đsveççeden başka bir anadilinin olduğu ve evlerinde günlük olarak Đsveççe dışında bir dilin kullanıldığı tüm çocukların (anadil sınıflarında) ana dillerinde eğitim alma hakkı vardır; dolayısıyla Đsveç’te normal eğitim yanında anadil eğitimi de verilmektedir. 2008 yılı itibariyle Đsveç’teki öğrencilerin yaklaşık % 18’i 146 farklı dilde anadil eğitimi alma hakkına sahiptir ve bunların yarıdan biraz fazlası anadil sınıflarında eğitim almıştır. En fazla öğrenci sayısına sahip on ana dil, sırasıyla, Arapça, Sırpça–Hırvatça (Yugoslavya), Đspanyolca, Đngilizce, Fince, Somalice, Arnavutça, Farsça, Türkçe ve Kürtçe’dir. SFI (Svenska för Invandrare / Swedish for Immigrants – Göçmenler için Đsveççe) ise, temel Đsveç dil ve toplum bilgisi vermeyi hedefleyen resmi bir eğitim programı ve bu programın uygulandığı kursların adıdır. Son yıllarda göçle beraber SFI’nin öğrenci sayısı da artmaktadır. Örneğin, 2007/08 akademik yılı boyunca SFI kurslarına 74,000 göçmen katılmıştır. SFI eğitiminin verildiği belediye sayısı 259’dur ve Arapça, anadil sınıflarında olduğu gibi SFI öğrencileri arasında da en yaygın dildir (SCB, 2009b: 31, 67).

Đsveç Entegrasyon Kurulu’nun verileri, göçmenlerin Đsveçlilerle karşılaştırıldığında genel itibariyle düşük eğitimli olduklarını göstermektedir.

Örneğin, 2006 yılı itibariyle sadece zorunlu eğitimden geçenlerin oranı Đsveçlilerde % 16 iken; Afrika kökenli göçmenlerde % 24 ve Asya kökenli göçmenlerde % 28’dir. Öte yandan, zorunlu ilköğretim eğitiminden sonraki eğitim aşaması olan ortaöğretim yani lise mezunlarının oranı ise Đsveçlilerde % 49 iken; Afrika kökenli göçmenlerde % 39 ve Asya kökenli göçmenlerde % 33’tür (The Swedish Integration Board, 2006: 25, 26).

Günümüzde “din eğitimi” Avrupa ülkeleri arasında Avusturya, Đrlanda, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve Türkiye’de zorunlu iken; Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Slovakya’da seçmelidir. Đngiltere, Danimarka ve Đsveç’te ise “dinler hakkında eğitim” zorunlu dersler arasında yer almakta olup; Fransa, Arnavutluk, Karadağ ve Makedonya’da ise okullarda din dersi bulunmamaktadır ve “dinler hakkında eğitim” başka dersler içinde verilmektedir (ERG, 2005: 1, 2). Đsveç’te liseler için hazırlanmış bir “din bilgisi” ders kitabında dinler tanıtılırken, Hinduizm’e 12; Budizm’e 11; Yahudilik’e 10; Hıristiyanlık’a 18 ve Đslam’a 15 sayfa yer ayrıldığı göze çarpmaktadır (Alm, 2005: 23–95). Đslam’ın, Hıristiyanlığın ardından Đsveç’teki ikinci büyük din olduğu göz önüne alındığında, ders kitaplarında dinlere ayrılan yer konusunda bir dengenin gözetilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, hacim konusundaki bu dikkatin içeriğe yansıyıp yansımadığı oldukça tartışmalıdır.

Diğer yandan, Müslümanlar için önemli bazı dini zaman dilimlerinde, örneğin Ramazan ve Kurban bayramlarında devlet okulları tatil olmadığı için, çocuk ve gençlerin bu günlerin anlam ve önemine uygun bir dini sosyalleşme tecrübesi yaşamaları zorlaşmaktadır. Hal böyle olunca Müslüman öğrenciler ve anne–babalar, her yıl bazı günlerde fazladan izin alabilmek için okul idaresiyle görüşmek zorunda kalmaktadır. Son yıllarda bu konuda pratik bazı çözümlerin geliştirilmeye çalışıldığı görülmektedir. Örneğin 1998 yılında Malmö’deki bazı okullar programlarında Ramazan’a uygun yeni bir düzenlemeye gitmiştir. Yine 1993 sonunda Stockholm Milli Eğitim Müdürlüğü, okullara, Müslüman öğrencilere dini bayramlarda izin verilmesi yönünde bir tavsiye mektubu göndermiştir. Ne var ki, müdürlüğün yayınladığı bu belge, ‘Fundamentalist Müslümanların Okul Konusundaki Đstekleri”

başlığını taşımaktadır (Otterbeck, 1999: 35). Dolayısıyla, bu konuda bazı iyi niyet girişimlerine rastlansa da, tarafların birbirini anlama konusunda hala sorunlar yaşadığı görülmektedir.

Đsveç’te bazı okullarda başörtüsü kullanan öğrenciler vardır ve bu tercih Đsveçli öğrenci ve öğretmenler tarafından çok fazla tasvip edilmemekte; hatta kimi zaman sosyal bir baskı unsuru haline bile dönüşebilmektedir. Bazı öğrencilerin, kendiliğinden oluşan bu psikolojik baskıya dayanamayıp başörtü kullanmaktan vazgeçtiği, hatta bunu hiç denemediği de olmaktadır. Bu süreçte, tamamına yakını başörtüsüz olan öğrenciler arasında başörtülü olmanın bir ayrıcalık ve farklılıktan çok bir tür ‘anormallik’ olarak algılandığı durumlar söz konusu olabilmektedir.

Örnek Olay

1. Çin’de görev yapan Türkiyeli bir öğretmen (39):

Çin’de ilkokula başlayan oğlum okulun ilk günü eve ağlayarak geldi. Ona niçin ağladığını sorduğumda, tamamı çekik gözlü olan Çinli öğrencilerin, okulda bütün gün kendisinin yuvarlak gözlerini işaret ederek kendi aralarında konuştuklarını ve devamlı gözlerinin işaret edilmesinden çok rahatsız olduğunu söyledi.

2. Đsveç’te çalışan Kululu göçmen Yunus Karaca (21):

Ablam Đsveç’te liseye başladığında başörtüsü takıyordu. Fakat

ooomanevi baskılar yüzünden başını açarak okumak zorunda kaldı.

oooÇünkü öğretmenleri ve arkadaşlarından sık sık “Niçin başını

oooaçmıyorsun; daha modern giyinmiyorsun?” türünden tepkiler

oooalıyordu.

Her iki örnek olay da aslında aynı sürece işaret etmektedir: Normalliğin sınırlarının çoğunluk toplumu tarafından belirlendiği bir süreçte, okul sistemi içinde bir dereceye kadar görünmeyen bazı yapılar, azınlık öğrencilerini marjinalleştirmekte ve onları “normal”lik sınırlarının dışına atmaktadır. Bu sorun, sadece müfredatla ya

da örneğin domuz eti gibi yiyeceklerle ilgili problemlerin nasıl halledildiği ile ilgili bir mesele değildir; ayı zamanda Müslüman kimliğine ait bazı özelliklerin nasıl algılandığı ile de ilgilidir. Đsveç’te pek çok Müslüman öğrencinin bulunduğu bir okulda çalışan bir bayan öğretmenin bu konudaki deneyimi oldukça aydınlatıcıdır: “Yeni başörtü takmaya başlayan bir kıza, başörtüsü taktığı için güzelleştiğini söyledim. Bunun üzerine bu öğrenci, beni yeni idolü olarak görmeye başladı ve neredeyse bütün hafta etrafımda dönüp durdu. Muhtemelen bu, o kızın bir gayrimüslim yetişkinden daha önce hiç işitmediği bir şeydi; ilk defa Müslüman olmayan biri ona başörtüsü, hatta inancı hakkında olumlu bir şey söylemişti” (Otterbeck, 1999: 35). Bu örnek olayda gözden kaçırılmaması gereken ayrıntı, yani, öğretmenin başörtüsü hakkında gösterdiği olumlu tavrın öğrenci için büyük bir sürpriz oluşu, Đsveç devlet okullarındaki Müslüman öğrencilerin sorunları hakkında fikir vermesi açısından önemlidir.

Đsveç’te devlet okullarından başka, bağımsız kişiler, şirketler, vakıflar ya da dernekler tarafından işletilen ve devlet yardımı alan özel okullar da bulunmaktadır (Skolverket, 2009b: 2, 3). Özel okullar üç kategoriye ayrılır: (1) genel okullar, (2) dini okullar ve özel bir pedagoji metodu takip eden (3) Waldorf okulları. Dini okullar ise Hıristiyan, Müslüman ve Yahudi okullarını içermektedir (Friskolornas Riksförbund, 2010). Aşağıda Đsveç’teki bu özel ve dini okulların sayısı yer almaktadır:

Tablo 10: Đsveç’teki Özel ve Dini Okullar (2006)¹

Özel Okullar¹ Genel¹ Dini¹ Waldorf¹ Toplam¹ Đlköğretim¹ 734¹ 66¹ 40¹ 840¹ Ortaöğretim¹ 496¹ 6¹ 18¹ 520¹

Toplam¹ 1230¹ 72¹ 58¹ 1360¹

Dini Okullar¹ Hıristiyan¹ Đslami¹ Yahudi¹ Toplam¹

Đlköğretim¹ 54¹ 9¹ 3¹ 66¹

Ortaöğretim¹ 6¹ 0¹ 0¹ 6¹

Toplam¹ 60¹ 9¹ 3¹ 72¹

Đsveç, Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesi gereğince, anne–babaların çocukları için, onların dini inançlarına uygun okul seçme hakkını 1995 yılında kanunlaştırarak tanımış oldu. Bu mevzuat değişikliğiyle bareber, Đsveç’te Đslami okullar açmak olanaklı hale geldi. Nitekim ilk Đslami okul da, buna imkan tanıyan kanunlaştımanın yapıldığı 1995 yılında açılmıştır (SIS, 2010). Bu çerçevede, Đsveç’teki 9 Đslami