D. MÜCMEL VE MÜBEYYEN
I. GENEL ÖZELLİKLERİ İTİBARİYLE MÜCMEL VE MÜBEYYEN
Manasında kapalılık bulunan lafızlardan biri olan mücmel kavramı ile ilgili birkaç tariften söz edilebilir.
Suyûtî bu kavramı şöyle tanımlar: “Delalet ettiği manası açık olmayan
kelimelerdir.”327
Bir başka tarif şöyledir: “Sözün sahibi tarafından bir açıklama yapılmadan,
kendisi ile kastedilen mananın anlaşılmadığı lafızdır.”328
ÂmidÎ ise şu tanımlamada bulunur: “İki şeyden birine delalet eden, fakat bu iki
mananın birinin diğerine nisbetle bir üstünlüğü bulunmayan lafızdır.”329
Tariflerden de anlaşıldığı üzere mücmel; açık bir şekilde tek manaya delalet etmeyen, anlaşılması noktasında harici bir karineye ihtiyaç duyulan kavramlardır.
2. Bir Kelimenin Mücmel Olmasını Gerektiren Sebepler
Kur'an, insanlar tarafından anlaşılsın diye indirilmiş bir kitaptır. Bu açıdan onun ya da ona ait bir sözün anlaşılabilmesi için, söz konusu lafızların manalarının da açık ve anlaşılır olması gerekir. Kur'an’ın geneline baktığımızda bu anlamda bir sıkıntıdan bahsetmek mümkün değildir. Yani Kur'an’ın büyük bir kısmının, muhatapları tarafından gâyet rahat bir şekilde anlaşıldığı söylenebilir. Fakat azda olsa, onda öyle lafızlar vardır ki, manası çok açık ve anlaşılır değildir. Bunun için de mutlaka harici bir araştırmaya ihtiyaç vardır. Ancak yapılacak ciddi araştırmalar sonucunda, yine Kur'an’ın kendi içinden ya da sahih sünnetten edinilecek deliller sayesinde bu kapalılıkların ortadan kalktığı görülecektir.
Kur'an’da yer alan bir lafzın mücmel (kapalı) olmasını gerektirecek bir takım sebepler vardır. Bunları birkaç maddede toplayabiliriz:
a. Kur'an’da yer alan bir kelimenin garip bir lafız olması. Meselâ, ‘Helu’’ lafzı gibi.330 Âyetin siyakı burada geçen mücmel lafzı açıklar: “Gerçekten insan helu’ olarak
yaratılmıştır. Yani kendisine kötülük dokundu mu feryadı basar, ona iyilik dokununca da çok cimridir.”331
327 Suyûtî, el-İtkân, II, 49.
328 Şa’bân, Zekiyyüddin, Fıkıh Usûlü, s.387.
329 Âmidî, Muhammed b. Sâlim, el-İhkâm fî usûli’l-Ahkâm, Kahire 1968, I, 147. 330 es-Sâlih, Subhi, Kur'an İlimleri, s.323.
b. Kullanılan lafzın değişik anlamlara gelmesi. “َ8َْ.َ9 اَذِإ ِ6ْ7اَو ” “Kararmaya
başlayan geceye andolsun.”332 âyeti buna misaldir. Âyetteki 8َْ.َ9 kelimesi, müştereken gecenin başlaması ve bitişi manasında kullanılır. Yine, ٍءَوُ"ُ= َ>َ?َ*َ? “üç hayız
müddeti…”333 âyetinde geçen ٍءَوُ"ُ= kelimesi de hem hayız, hem temizlik manasında kullanılır.334
c. Zamirin merciini tayin etme hususundaki ihtilaftan kaynaklanan mücmellik. Meselâ, “Güzel sözler O'na yükselir, o sözleri de yararlı iş yükseltir.”335 âyetinde geçen
َُُْ"َی kelimesindeki fail durumunda olan zamir, ِْ7َِإ kelimesindeki zamirin döndüğü yere dönebilir ki, o da Allah’tır. Aynı zamirin 6ََْاَ kelimesine dönmesi de muhtemeldir. Bu taktirde mana şöyle olur: Amel-i Sâlih yararlı söz yükseltir. Zamirin َُِ+ْا kelimesine dönmesi de muhtemeldir. Yani yararlı söz ki, o da tevhiddir, Sâlih ameli yükseltir. Çünkü iman olmadan amel sahih olmaz.336
d. Kur'an’de yer alan bu kapalılık takdim ve tehirden dolayı olabilir. Meselâ;
“Eğer rabbinin verilmiş bir sözü ve tayin ettiği bir zaman olmasaydı, her halde azaba uğrarlardı.”337 âyetinde takdim- tehir olmasaydı, “Eğer bir söz ve tayin edilmiş bir süre
olmasaydı hemen yakalanırlardı” şeklinde olurdu.338
e. Atıf ihtimali veya istinaf sebebiyle olabilir. Meselâ; ُا ِإ َُیِوْBَ) ََُْی ََو ) َن ُ َُی ِِْْا ِ َن ُ ِ!ا"اَو
(... “Kur'an’daki tevili ancak Allah ve ilimde rusuh sahibi olanlar bilebilir” şeklinde manalandırılır. َن ُ ِ!ا"اَو deki vav harfi atf olmuş olur. Ama ‘Te’vili yalnız Allah bilir, ilimde rüsuh sahibi olanlar da buna iman ettik derler’ şeklinde manalandırılırsa, o zaman vav harf-i istinafiye olmuş olur. Bu da âyetin mücmel olma sebeplerindendir.339
f. Lafzın az kullanılması sebebiyle meydana gelen kapalılık. Meselâ, “… kulak
verirler…”340 âyeti, dinlerler manasındadır. Burada َن َُْ.َی yerine َن ُُْی َkelimesinin
kullanılması mücmelliğe sebep olmuştur.341
Yukarıda zikredilen söz konusu sebeplerden dolayı meydana gelen mücmellik (kapalılık) âyetlerin anlaşılmasını güçleştirmektedir. Ancak âyetlerdeki bu kapalılık,
332 Tekvîr 81/17. 333 Bakara 2/228. 334 Suyûtî, el-İtkân, II, 49. 335 Fâtır 35/10.
336 Suyûtî, el-İtkân, II, 49. 337 Tâhâ 20/129.
338 Suyûtî, el-İtkân, II, 50.
339 Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, s.183. 340 Şuarâ 42/223.
sürekli bir kapalılık değil geçici bir kapalılıktır. Yapılan araştırmalarla ortaya çıkmıştır ki, kapalı gibi duran âyetlerin; ya siyak ve sibakı ile ilişkilendirilmesi, veya Kur'an’ın başka bir âyeti ile ilişkilendirilmesi ya da sünnetin devreye sokulması sayesinde kapalılıkları açıklığa kavuşturulmuştur. Başlangıçta mücmel olarak nitelendirilen âyetler, açıklaması yapıldıktan sonra, mufassal, müfesser veya mübeyyen diye isimlendirilirler.342
3. Mübeyyen’in Tarifi
Mübeyyen; açıklamak beyân etmektir. Buna göre âyetlerdeki müşkil, mücmel, hâfî ve müştereklik gibi hususları açıklayan âyetlere de mübeyyen âyetler denir. Mübeyyen bir âyetin, mücmel bir âyeti açıklaması şu üç yoldan biriyle olur:
a. Mücmel bir âyetin, ona bitişik (muttasıl) bir âyetle tebyini. “… beyaz iplik
siyah iplikten…”343 âyeti buna misaldir. Âyetin hemen devamında yer alan ِ"ْEَFْا َ$ِ ibaresiyle bu kapalılık beyân edilmiştir.
b. Mücmel bir âyetin, munfasıl (ondan ayrı) bir âyetle izah edilmesi. Meselâ, “O
gün bir takım yüzler Rablerine bakıp parlayacaktır.”344 âyeti, kıyamette Allah’ın görülmesinin caiz olduğuna delalet etmektedir. İşte bu âyetle, “Gözler onu göremez. (
O’nu bihakkın idrak edemez)”345 sözü açıklanmış olmaktadır. Bu âyetin aslında Allah’ın görülmesini red mi ettiği yahut O’nu ihata edip kapsamayı mı reddettiği açık değildi ve bunların her ikisi de muhtemel idi.346
c. Sünnetin mücmeli tebyini. Kur'an’da mücmel olan bir lafzı, bazen sünnet beyân eder. Bu daha çok teklifi hükümlerle ilgili ibarelerde, sözlük manalarından alınıp şer'î manalarda kullanılan kelimelerde olur. Meselâ, namazın nasıl kılınacağı, haccın nasıl îfa edileceği, zekatın nevileri ve miktarı, suçlarla ilgili verilecek cezaların mahiyetleri gibi hususlar sünnet ile açıklığa kavuşturulur. 347
4. Mücmelin Hükmü
Mücmelin hükmü, kendisi ile neyin kastedildiğine dair açıklama gelmedikçe onunla amel etmemin caiz olmayışıdır. Şari’den açıklamanın gelmiş olması durumunda ise, iki ihtimal söz konusudur:
342 es-Sâlih, Subhi, Kur'an İlimleri, 324. 343 Bakara 2/187.
344 Kıyâme 75/22-23. 345 En’am 6/103.
346 Zerkeşî, el-Burhân, II, 216; Suhhi Sâlih, Kur'an İlimleri, s.325.
347 Ebû Zehra, Muhammed, İslam Hukuk Metodolojisi (Fıkıh Usûlu) (tr. Abdülkadir Şener), Fecr Yay.,
a. Beyanın tam olması. Bu durumda mücmel, müfessere dönüşür. Namaz, zekat, hac vb. lafızlarla ilgili beyânda olduğu gibi.
b. Beyanın tam olmaması. Bu durumda mücmel, müşkile dönüşür. Böyle bir durumda, şariden yeni bir beyânın gelmesine ihtiyaç olmaksızın, müctehidin ictihad ederek buradaki işkali giderme yetkisi vardır.348