• Sonuç bulunamadı

BİLİMSEL TEFSİRE GENEL BİR BAKIŞ

H. ŞÂTIBÎ’NİN KUR’AN’I TEFSİR ANLAYIŞI

I. BİLİMSEL TEFSİRE GENEL BİR BAKIŞ

Bilimsel tefsir ile ilgili birbirine yakın birkaç tariften bahsedilebilir. Emin el- Hûlî bilimsel tefsiri şöyle tarif etmiştir: “Kur'an metinlerinin yorumunda ilmî ıstılahları hakim kılan ve muhtelif ilimleri ve felsefî görüşleri ondan çıkarmaya çalışan bir tefsirdir.”463 Diğer bir tarife göre ise: “Kur'an ayetlerinin, tecrübeye dayalı bilim

dallarının verileriyle açıklanmasına ilmî tefsir denir.”464 Tariflerde öne çıkan; “ilmî ıstılahlar”, “felsefî görüşler” ve “tecrübeye dayalı bilim dallarının verileri” ifadeleri her dönemde farklı içeriğe sahip olabilecek tâbirlerdir. Zîra ilerleyen zaman ve bilim dünyasındaki gelişmeler böyle bir sonucun ortaya çıkmasını zorunlu kılar. Bu durum bilimsel tefsir anlayışının benimsenmesi ya da bu anlayışa karşı olunması noktasında temel noktalardan birini oluşturur. Buna göre, Kur'an’de yer alan bir kavramın içeriğinin neye göre tespit edileceği, bilimsel gelişmeler sonucunda ortaya çıkan veriler ışığında bu kavramların yeniden anlamlandırılmasının ne derece doğru olacağı, geçmişle bu gün arasında ortaya çıkan, bu günle gelecek orasında ortaya çıkacak olan yorumların insanlar tarafından nasıl algılanacağı gibi daha pek çok sorun, konunun aydınlığa kavuşturulması noktasında izah edilmesi gereken önemli hususlardır. Müellifin bunlara dair görüşlerine ileride yer verilecektir.

2- Bilimsel Tefsirin Ortaya Çıkışı

Bilimsel tefsir hareketinin hangi tarihlerde ortaya çıktığı ile ilgili kesin bir zaman belirtmek mümkün gözükmemektedir. Bazı kaynaklar bu hareketin dirâyet tefsirinin ortaya çıkışı kadar eskiye dayandığını iddia etmektedir.465 Kesin bir tarih tespit etmek gerekirse bunu, Abbâsiler devrindeki ilim ve tercüme hareketlerinin başlangıcına kadar götürmek mümkün olabilir. Sözü edilen bu tercüme hareketi neticesinde İslam alimlerinden bir kısmı, bu yolla gelen çeşitli fikir, düşünce ve bilgileri aynen alıp kabul ediyor ve onları dînî akîdelerle uzlaştırmaya çalışıyor, bir kısım da dînî inançlarla çelişen kısımlarını tenkit ederek İslâm’ı müdafaa sadedinde görüşler beyan ediyordu. Bu da müslüman âlimleri Kur'an metni üzerinde düşünmeye, özellikle ilmî ıstılahları ve tabiat olaylarıyla ilgili âyetleri anlamaya ve onların mâhiyetlerini

463 Emin el-Hûlî, “Tefsir ve Tefsir’de Edebî Tefsir Metodu”, (tr. Mevlüt Güngör, İslâmî Araştırmalar

Dergisi, Ankara 1988, cilt:2, sayı: 6, s.37-38.

464 Kırca, Celal, İlimler ve Yorumlar Açısından Kur'an’a Yönelişler, Tuğrâ Neşriyat, Kayseri 1993, s.213. 465 Cerrahoğlu, İsmail, Tefsir Tarihi I-II, Fecr Yay., Ankara 1996, II, 372; Kırca, Celal, Modern İlimler,

araştırmaya sevkediyordu. Bundan dolayıdır ki, tercüme vasıtasıyla İslam dünyasına girerek müslümanlar arasında bir canlılık ve yeniliğe yol açan felsefe, astronomi, matematik, tıp, fizik ve kimya gibi ilimler, Kur'an’daki kevnî ayetlerin tefsirinde, diğer bir ifade ile ilmî tefsir hareketinin başlamasında önemli bir faktör olmuştur.466

3- Bilimsel Tefsirin Gelişmesi

Bilimsel tefsir anlayışının ortaya çıkışı için farklı zamanlar söz konusu edilse de bu hareketin Gazâlî (v.505/1111) ile birlikte sistemleşmeye başladığı söylenebilir. Gazâlî “İhyau ulûmid’dîn” adlı eserinde; “Kur'an 77200 ilim ihtiva eder, ondaki her bir kelime ilimdir ve her kelimi için zâhir, bâtın, had ve matla’ olarak dört mâna vardır.” demek suretiyle Kur'an’ın tefsir edilmesinde ilmî yöne ağırlık vermiş ve bunu teşvik etmiştir.467 Gazâlî daha da ileri giderek, gelmiş geçmiş ve şu anda insanlığın bilmeyip ileride bileceği tüm ilimlerin Kur'an’da mevcut olduğunu belirtmiştir. Ona göre bütün ilimler Allah’ın sıfatlarının eseridir. Allah’ı gereği gibi tanımak için bütün bu ilimlerin bilinmesi gerekmektedir. Meselâ, Allah’ın “şâfi/şifa veren” sıfatını tanımak için tıp ilmini bilmek gerekir.468

Gazâlî tarafından sistemli hale getirilen bilimsel tefsir çalışmaları zamanla çok sayıda taraftar bulmuştur. Kaynakların belirttiğine göre bu istikamette tefsir kaleme alan ve ilmî tefsiri en güzel şekilde tatbik mevkine koyan, dirayet tefsirinin en önemli müfessirlerinden biri olan Fahreddin Râzî (v.606/1209)’dir.469 Râzî kevnî ayetleri açıklama sırasında sık sık bilimsel yorumlamalara başvurmuştur. Meselâ; “ O (Allah) ki yeri sizin için döşek yaptı.”470 ayetinin tefsirinde özetle şu değerlendirmede bulunmuştur:

“Yeryüzünün döşek olması bir takım şartlara bağlıdır:

Birinci şart: Yeryüzünün sâkin yani hareketsiz olmasıdır. Çünkü hareket halinde olsaydı ya düz bir istikâmete doğru hareket ediyor olacaktı ya da daire çiziyor olacaktı. Şayet düz bir istikâmete doğru hareket ediyor olsaydı, kesin olarak döşek olmazdı. Böyle olsaydı, yüksek bir yerden atlayan kişinin yeryüzüne ulaşmaması gerekirdi. Çünkü atlayan kişi de, yeryüzü de aşağıya doğru düşüyor olacaktı. Halbuki yeryüzü insandan daha ağırdır. Ağır iki şey aşağıya düşüyor olsalar, ağır olanın düşüşü daha

466 Kırca, Celal, Modern İlimler, s.62.

467 Gazâlî, Ebû Hâmid (v.505/1111),, İhyâu ulûmi’d-dîn, (tr. Ahmet Serdaroğlu), I-IV, Bedir Yay.,

İstanbul, 1974, I, 821 vd.

468 Gazâlî, Cevâhiru’l-Kur'an, Mısır 1329/1911, s.21-25.

469 Demirci, Muhsin, Tefsir Tarihi, s.241; Cerrahoğlu, İsmail, Tefsir Tarihi, s.372. 470 Bakara, 2/22.

süratlidir. Daha yavaş olan süratli olana ulaşamaz. Bu sebeple, o insanın yere düşmemesi gerekirdi.

Şayet yeryüzünün hareketi daire çiziyor olsaydı, ondan yararlanamazdık. Çünkü yeryüzünün hareketi meselâ doğuya doğru idiyse ve insanoğlu da batıya doğru gitmek istiyor olsaydı –ki yeryüzünün hareketi kuşkusuz insanınkinden daha hızlı olacaktı- bu taktirde insanın yerinde sayıyor olması gerekirdi. Dolayısıyla insanoğlu hiçbir zaman dilediği yere gidemezdi. Halbuki, insan istediği yere gidebiliyor. Bu da yeryüzünün hareket etmediğini gösterir.”471

Bu arada Râzî yerin hareketsiz olduğuna dair döneminde ileri sürülen gerekçeleri tartışır ve nihayet hareketsiz olduğunun ancak Allah’ın emriyle olduğu sonucuna vardıktan sonra şartlarına devam eder:

İkinci şart: Yeryüzünün bizler için döşek olması için, taş gibi sert olmaması gerekir. Çünkü taş üzerinde uyumak ve yürümek bedene acı verir. Diğer taraftan da su gibi yumuşak olmaması gerekir. Her iki durumda da ondan yararlanamazdık.

Üçüncü şart: Yeryüzünün latif ve şeffaf olmaması gerekir. Çünkü eğer böyle olmuş olsaydı, ışığı tutamaz ve güneşle yıldızlardan ısınamaz, ayrıca gayet soğuk olurdu.

Dördüncü şart: Yeryüzünün seviyesinin sudan yüksek olmasıdır. Çünkü yerin tabiatı, suya batma özelliğine sahiptir. O zaman da denizlerin kara parçalarını kaplaması gerekirdi.

Bazıları yeryüzünün döşek olabilmesi için yuvarlak olmaması gerektiğini iddia ediyorlar. Yuvarlak olmamasına da bu ayeti delil getiriyorlar. Bu, çok uzak bir görüştür. Çünkü yuvarlak olan çok büyük olursa, onun her bir parçası üzerinde yerleşme imkanı verme yönünden düz bir dam gibi olur. Dağların, yeryüzünün kazıkları olmaları da bu görüşümüzü desteklemektedir.472

Râzî’den sonra, Ebû’l-Fadl el-Mursî, (v.655/1257), Zerkeşî, Suyûtî, gibi İslam alimleri Kur'an’ın bilimsel yönü üzerinde durmuşlardır. Bunlardan el-Mursî şöyle demektedir: “Kur'an, geçmiş ve gelecek bütün ilimleri kendinde toplayan bir kitaptır. O, dînî ilimlerin yanında Tıp, Cedel, Hendese, Astronomi vb. ilimleri ihtiva etmektedir.473 Suyûtî ise şu değerlendirmede bulunmuştur: “Kur'an her şeyi ihtiva eden bir kitaptır. Çeşitli ilimlerin aslı olan her baba ve her meseleye, Kur'an’da işaret eden deliler vardır.

471 Râzî, Fahreddin, Tefsîr-i Kebir (v.606/1209), I-XXI, Akçağ Yay., Ankara 1995, II, 114. 472 Râzî, Fahreddin, Tefsîr-i Kebir, II, 116.

Ayrıca; canlı cansız bütün mahlukatın çeşitli yönleri, yer ve göklerin melekûtu, arşı âlâ ve yerin dibinde olan, kainâtın yaratılışı… gibi daha pek çok bilgi Kur'an’da mevcuttur.”474

Suyûtî’den sonra ilmî tefsir hareketi duraklama devresine girmiş, zaman zaman Kâtip Çelebi (v.1068/1657) ve Erzurumlu İbrahim Hakkı (v.1186/1772) gibi bazı bilginler tarafından yeniden canlandırılmak istenmişse de, bunlar birer münferit gayret olmaktan öteye geçememiştir.475

Çağımızda ise bu eğilime ilgi duyan pek çok kişi vardır. “el-Cevâhir fî Tefsîri’l-

Kur'âni’l-Kerim” isimli, 25 cilt tefsirin müellifi Tantâvî Cevherî (v.1940), “Keşfu’l-

Esrâri’n-Nûraniyye el-Kur’âniyye” adlı eserin müellifi Muhammed b. Ahmed el- İskenderânî (v.1306/1888), “Tebâiu’l-istibdâd ve mesâriu’l-isti’bâb” adlı eserin müellifi Abdurrahman el-Kevâkibî (v.1902), “Serâiru’l-Kur'an” adlı eserin müellifi Gâzi Ahmet Muhtar (v.1918), Bedîüzzaman Said-i Nursî, Abdurrezzak Nevfel ve daha pek çok İslam âlimi bilimsel tefsirle ilgilenmiştir.476

Bilimsel tefsir alanında, “el-Cevâhir fî Tefsîri’l-Kur'âni’l-Kerim” adlı 25 cilt tefsiriyle Tantâvî Cevherî, zamanımıza kadar yazılmış en büyük eseri ortaya koymuştur. Bu çalışmasıyla ilmî tefsire yeni bir ivme kazandıran müellif Müslümanların ihtiyacı olan ahlak, ahkam, tabiat kanunları, garip ilimler ve yaratılış özellikleri gibi temel konulara değindikten sonra, çağdaş İslam alimlerini arz, semâvat, hayvanlar ve nebatlar hakkındaki ayetlerin hakikatini keşfetmeye teşvik eder. Bunu pekiştirmek için de Kur'an’da yer alan ayetleri içerikleri itibari ile karşılaştırır ve devamla şunları ifade eder: “Kur'an’da fıkha dair 150’ye yakın ayet varken, buna mukabil ilim ve fenle ilgili 750 kadar ayet vardır. Genel durum böyle olmasına rağmen Müslüman alimler fıkıh ilmine ait pek çok eser telif etmişler, ancak kevnî ayetler üzerinde pek durmamışlardır. Esasında Müslümanların sayısı az olan ayetlerde derinleşip, bundan çok daha fazla olan ayetlerle ilgilenmemeleri ve bu konuda câhil kalmaları doğru mudur? Geçmiş alimlerimiz fıkıhta derinleşip zirveye ulaşmıştır. Bize de düşen kainat ilimlerinde derinleşip zirveye ulaşmaktır. Eğer bunun üzerinde durursak ancak o zaman İslam milleti ilerleyip yükselebilecektir.”477

Tantâvî tefsir ettiği ayetlerle ilgili yerine göre tıpkı bir ansiklopedi gibi bilgiler sunmakta, bazen konuya uygunluğuna göre şekil ve haritalara yer vermekte, bazen de

474 Suyûtî, el-İtkan, II, s.333.

475 Demirci, Muhsin, Tefsir Tarihi, s.241.

476 M. Sait Şimşek, Günümüz Tefsir Problemleri, s.122. 477 Tantavi Cevheri, el-Cevahir, XXV, 53.

tıpkı bir tarih kitabı gibi geçmişe yönelik bilgiler vermektedir. Fikir vermesi bakımından bir örneğe yer verilecek olursa; “Allah göklerin ve yerin nurudur”478 ayeti

hakkında müellif şu değerlendirmelerde bulunur: Önce nûru, zâhir ve bâtın olarak ikiye ayırır ve bunun arz ve canlılar açısından önemini belirterek, arz üzerindeki bitki örtüsü ve hayvanlara geçerek kıtalara göre haritalarda bu hususu göstermeye çalışır ve bu konuda istatistik ve ansiklopedik bilgiler verir. Hayvanların taksimini yapar ve bunlar hakkında mâlumat verir. İnsanda şehevî kuvvetin muhafazası, felsefenin İslam milletinin istikbâli hakkındaki görüşleri, günün ilginç haberleri, Kur'an ve maddî âlem, Hz. Süleyman ve Hüdhüd kıssası, bu konularda Avrupalı bilginlerin görüşleri ile Müslüman âlimlerin görüşleri ve bunların karşılaştırılması gibi konularda bilgiler verir.479

Günümüze gelindiğinde ise, teknolojik açıdan gelişmiş ülkelerde yaşanan bir takım bilimsel gelişmelerin de tesiriyle bu alana olan ilgi devam etmektedir. Meselâ,

“el-Kur'an ve’l-kevn” kitabının yazarı Muhammed Abdullah eş-Şerkavî, “Modern İlimler” ve “İlimler ve Yorumlar Açısından Kur'an’a Yönelişler” adlı kitapların yazarı Celal Kırca ilmî tefsir alanında eserler ortaya koyan isimlerden bazılarıdır.480