• Sonuç bulunamadı

4.4. ARAŞTIRMANIN BULGULARI

4.4.2. Geleneksel Bankacılık Yapısına Benzerlik

Türkiye’de İslami finansın gelişimini etkileyen en önemli faktörlerden birisi de sistemin geleneksel bankacılık yapısına gösterdiği benzerliktir. Felsefesi, finansman modelleri ve işleyişi bakımından bambaşka bir konumda bulunması gereken katılım bankalarının kanunda, mevduat bankaları ve yatırım ve kalkınma bankalarına benzer

153

şekilde tanımlanması, işleyişin benzer terminolojilerle ifade edilmesi sistemin farklılıklarını ortaya koymaktan uzaktır. Ayrıca katılım bankalarının, mevduat bankaları ile kolay karşılaştırma imkânı sunması açısından açıklanan aylık, yıllık vb. kâr payı oranları açıklaması, görüşme yapılan müşteriler açısından işleyişin benzediği algısını oluşturmaktadır. Geleneksel bankacılığın en yaygın aracı olan kredi kartlarının katılım bankalarında da yer bulması, altın hesapları, murabaha modelinin geleneksel konut, taşıt, emtia kredilerine prosedür açısından benzerliği de bu algıyı güçlendirmektedir. Sözgelimi geleneksel bankalarda uygulanan dosya masrafı kavramının, ticari mal alım-satımının yapıldığı murabaha işlemindeki yeri ne olmaktadır? Murabaha modelinde, malın alım fiyatına, belli bir oranda kâr eklemek suretiyle satış fiyatı belirlenir. Katılım bankaları, örneğin bir ticari malın alım- satımına aracılık yapacağında, müşteri ile maliyete ekleyeceği kâr payı üzerinde anlaşmaktadır. Peki buna ilaveten alınan dosya masraflarının karşılığı nedir? Peki bir şekilde dosya masraflarını diğer maliyetlere ek olarak alınacaksa, bu durumda dosya masrafları arsındaki farklılıkların kaynağı ne olmaktadır? Kullanılan fon tutarının aynı olduğu durumlarda dahi bu farklılaşmanın sebepleri nelerdir? Vatandaşların katılım bankaları ile ilgili şüpheleri konusunda Uzm. Fatih Mehmet Aydın’ın yaşadığı bir tecrübe ve bu olay hakkındaki görüşleri şöyledir:

…Murabaha sizin peşin olarak 10 liraya satın almış olduğunuz bir şeyi vadeli olarak 12 liraya, 13 liraya, 20 liraya -farketmez.- satmanızdır. Sattığınız fiyatı belirtirsiniz. Sizin peşin aldığınızı insanlara vadeli olarak satarsınız. Çok kısaca murabahanın tanımı budur. Şimdi burada dikkat ederseniz bir satın alma vardır. Bir de satma vardır. Yani akit nazariyesi vardır. Fakat siz de biliyorsunuz ki bu sistemde özellikle 2001’den sonraki dönem içerisinde, ne sözlü olarak, ne de yazılı olarak bir alma ve satma gerçekleşmemektedir. Şimdi burada çok iddialı bir kelime kullandık. Ne sözlü olarak ne de yazılı olarak. Zaten yazılı olarak gerçekleşmediğini çok iyi biliyoruz. Kanuna da aykırı. Size çok enteresan bir misal vereceğim… vatandaşımızın birisi bize mail yoluyla bir soru sormuş. Sorduğu soru şöyle: “Efendim. Biz size soru sorduk katılım bankasından nasıl alışveriş yaparız?” diye. Biz de ona şöyle cevap

154

vermişiz. Birazdan bahsedeceğim. “Katılım bankası yazılı olarak bir evi, bir arabayı satın alır, daha sonra bunu size yazılı olarak yani faturasıyla satarsa, caizdir.” demişiz. Vatandaş da gitmiş katılım bankasının birisine demiş ki: “Ben sizden bir ev satın almanızı ve bu evi bana satmanızı istiyorum. Ama bu işlemleri fatura üzerinden yapacaksınız. Faturadan kaynaklı ne kadar masraf varsa hepsini de ben ödeyeceğim.” Bakın çok enteresan bir şey söylüyorum. Vatandaş bunu söylüyor: “Ben ödeyeceğim. Bütün masrafı ben çekeceğim. Yeter ki siz satın alın ve yazılı olarak bana satın.” Cevaben söyledikleri ifade şu: “ Mümkün değil! Çünkü kanuna aykırı.” İşte bugün katılım bankaları kesinlikle yazılı olarak herhangi bir evi, arabayı veya ticari eşyayı alıp satamıyorlar… vatandaşla kredi sözleşmesi yapıyor. Bu işlemi aşağı yukarı çoğu banka da yapmaktadır. Aynen bu şekilde diğer faizli bankalar da vatandaşın eline para vermiyorlar. Almış olduğu firmaya parayı gönderiyorlar. Vatandaş da evi alıyor bankaya getiriyor ve bankayla kredi sözleşmesi yapıyor. Belki bir örnek olsun diye söyleyeceğim. Vakıfbank böyle yapıyor. Vatandaş da aynen bu şekilde geldi bize yine bir telefon görüşmesinde: “Ben bankadan araba aldım” dedi. “Nasıl aldınız?” dedim. “Ben gittim arabayı aldım. Faturasını bankaya getirdim. Karşılığında yazan miktarı banka satıcı firmaya gönderdi.” Burada faizli bankadan bahsediyorum. Katılım bankasından değil. “Ben bu şekilde aynen katılım bankalarındaki gibi arabamı almış oldum. Yani hiçbir fark yok. Onların yaptığı caiz ise bu da caizdir” dedi. Niyet üzerinden olayın gerçekleşmesi ise akit nazariyesinde geçersizdir... Yani demek ki bunu diğer bankalar da yapıyor. Biz bu noktada katılım bankasına caiz diğer bankalara caiz değil dersek haksız rekabete de yol açmış oluruz…

Murat Çizakça İslami finansın geleneksel yapıya olan bu benzerliğinin daha çok bir yöntem hatasından kaynaklandığını şu sözleri ile ifade etmektedir:

…Tüm bu çalışmalarım sonunda benim kanımca İslam iktisat teorisi denen şeyde yanlış bir yöntem uyguluyor. Onlar da konvansiyonel iktisat

155

teorisinin etkisi altındalar. Aynen onların düştüğü hataları… nedir o hatalar matematik ve teşhis ilmi. İlla ki matematiksel modeller geliştirerek İslami finansı anlamaya çalışıyorlar, bununla uğraşacaklarına tarihteki İslam devletlerinin uygulamış olduğu politikaları, onların kurumlarını, o kurumların evrimini, o kurumların evriminden çıkan sonuçları, bunun batıyla mukayesesini, yani kurumsal evrimin batı ile mukayesesinin üzerinde dursalar bence çok daha isabetli davranırlar. Dünyada bir kere böyle bir eksiklik var, çok ciddi bir yöntem hatası var…

Bilal Göksu sistemin işleyişinin, iddiaların aksine, mevduat bankalarından farklı olduğunu söylemekte ve reel ekonomi ile yakından ilişkileri bulunduğunu şu sözleri ile ifade etmektedir:

…katılım bankaları vadeli hesaplarda ciddi manada mevduat bankalarından ayrılıyor. %100 ayrılıyor. Diğer bankalarda biliyorsunuz paranızı götürdüğünüzde ayın sonunda yılın sonunda ne alacağınızı bugünden net söylüyorlar. Biz ise bunu söyleyemiyoruz. Kar-zarar hesabı üzerine mudarebe üzerine, emek Kuveyt Türk'ten, katılım bankasından, sermaye de mudilerimizden şeklinde yine faizsiz bankacılık enstrümanı üzerinden topluyoruz ve yine bunun %100’ünü ticari alanda, reel piyasada değerlendirmek zorundayız…

Katılım bankaları yetkililerinin sistemin işleyişi ile ilgili farklılıklarına sık sık vurgu yapmalarına karşın, geleneksel bankacılık literatürünü kullanmaları, çoğu zaman aynı enstrümanları kullanmaları, yasal olarak da benzer şekilde düzenlenmiş olmaları, müşterilerde benzerlik algısı oluşturmaktadır.