• Sonuç bulunamadı

1.1. Mekân

1.1.7. Güvenlikli Sitelerin Oluşumuna Etki Eden Faktörler

Güvenlikli sitelerin ortaya çıkmasına etki eden faktörleri; küreselleşme, neoliberal ekonomi politikaları, güvensizlik (suç korkusu) ve kent karşıtı söylemin etkisi, orta sınıfların kimlik mücadelesi, küresel tüketim kültürü ve geliştirici firmaların etkisi olarak sıralayabiliriz.

1.1.7.1. Küreselleşme ve Neoliberal Ekonomi Politikaları

Küreselleşme ve neoliberalizm sosyal, kültürel, ekonomik ve politik alanda dolayısıyla da kentlerin ve kentsel mekânın yapılanmasında önemli değişim ve dönüşümlere neden olmuştur (Çelik, 2012: 10). Küreselleşme yarattığı küresel kent söylemiyle kentler arasında küresel ekonomide gösterdikleri performansa göre bir kent

hiyerarşisi koymuş ve kentlerin yarışması gerektiği varsayılmıştır (Öktem, 2005: 38). Bu sebepten dolayı güvenlikli siteler “küreselleşmenin başarılı bir sembolü” olarak nitelendirilmektedir (Düzenli, 2012).

Güvenlikli siteler aynı zamanda neoliberal küreselleşmenin tetiklediği piyasalaşma ve uluslararasılaşma süreçleriyle birlikte ortaya çıkan yeni toplumsal ilişkiler yumağının ulus-devlet alanında yarattığı “kırılmaların” bir örneği olarak düşünülmelidir. Bu “kırılmalar” ise kentsel mekânın ve ilişkilerin düzenlenmesinde sermayenin ve elitlerin taleplerine öncelik veren neoliberal kent politikalarıyla yakından ilişkilidir (Geniş, 2012: 6). Güvenlikli siteler bu neoliberal politikaların cisimleştiği “neoliberalizmin mekânları”ndan biri olarak görülmelidir (Sipahi, 2012: 110).

1980 sonrası iktisadi politikalarla gittikçe artan eşitsizlikle birlikte ortaya çıkan toplumsal ayrışma, bugün kent mekânında birebir ifadesini bulmaktadır. Bu kentsel ayrışmanın en önemli örneği ise güvenlikli sitelerdir. Bu yerleşimler yeni liberalizmin yeni zenginlerinin küreselleşmiş yaşam tarzını yansıtmaktadır.

1.1.7.2. Küresel Tüketim Kültürü

Bugün tüketim kültürünün mekânda yansıması olarak yapılan birbirine benzeyen yüzlerce bina, daha itibarlı semtlerde ev alma hayaliyle yapılan birikimler gerçek ihtiyacı karşılamanın çok ötesinde anlamlar barındırmaktadır. Küresel tüketim kültürünün yeni sembollerinden biri olan bu yerleşmeler, kentin yükselen sınıfları için maddi ve kültürel sermayelerinin bir göstergesidir.

Gelişen ekonomik sektörler çerçevesinde ortaya çıkan ve “yeni kentli seçkinler” olarak adlandırılan, profesyonel bilgi sahibi, yüksek gelirli, küresel tüketim alışkanlıklarına sahip bir kitlenin bu sitelerin ortaya çıkmasında öncülük ettiği genel olarak kabul edilmektedir (Akyol Altun, 2012: 56).

Yeni tüketim kültürü, küreselleşmeyle gelişen iletişim ve ulaşım araçları sayesinde Batı’yla bağları daha da güçlenen ve böylece yeni küresel tüketim trendlerini daha kolay takip edebilen yüksek eğitimli kesimin öncülüğünde değişik şekiller almıştır. Küresel tüketim kültürü imgelerinden beslenenlerin yeni yaşam tarzı arayışlarında vardıkları duraklardan biri de kent çeperindeki duvarlarla çevrili lüks konutlar olmuştur (Kahvecioğlu Kaya, 2010: 70; Aydemir, 2012: 579).

1.1.7.3. Orta Sınıfların Kimlik Mücadelesi

Güvenlikli lüks sitelerin belirli bir statüyü temsil ettiğine inanılmakta ve orada yaşamanın kişisel bir prestij yarattığı düşünülmektedir. Dolayısıyla bu tarz sitelerde yaşamak bile sosyal ayrışma için yeterli olabilmektedir. Bu nedenle güvenlikli siteler sosyo-mekânsal ayrışmayı sembolize etmektedir. Gelir durumu ile başlayan ayrışma, yaşam tarzı ile devam etmekte ve nihayetinde mekânsal ayrışma ile sonlanmaktadır (Danış, 2001:153; Binay Kurultay ve Peksevgen, 2012: 205; Aydın, 2012: 110).

1980’lerde yaşanan liberalleşme dalgasının etkisiyle ekonomik ve kültürel konumları erozyona uğramaya başlayan orta sınıflar yeni konut tercihleriyle sembolik sermayelerini korumaya ve artırmaya çalışmaktadır. Şehir dışındaki lüks konutların yaygınlaşması bir ölçüde orta sınıfın kimlik mücadelesi olarak okunabilir. Kısıtlı sayıdaki bir müşteri kitlesini cezbetme yarışındaki geliştirici firmalar, ürünlerini satabilmek için ‘seçkincilik ve ayrıcalıklı olmak’ imgesine vurgu yapmakta, bu yeni konutları tercih edenler de büyük ölçüde bu yeni imajı satın alıyor olmaktan mutlu görünmektedir (Perouse ve Danış, 2005: 94-95). Bugün, kapalı sitelerin hedef kitlesinin genişlemesiyle bu prestijli imajın ve tarz sahibi yaşantının kitleselleştiğini söylemek de mümkün hale gelmiştir (Aydın, 2012: 103).

Güvenlikli sitelerin tercih edilmesinde imaj etkili bir faktördür. İmaj, sözü edilen mekânların prestij, statü ve kimlik yapısının belirlenmesinde öne çıkar. Sitelerin imajında özellikle seçkinlik ve statü kavramları ön plana çıkmaktadır (Alver, 2010a: 100). Bu süreçte, konut, insanların sadece barınma ihtiyaçlarını gideren bir ürün olmaktan öte tüketicinin toplumsal hiyerarşideki statüsünü belirleyen temel göstergelerden biri haline gelmiştir (Sipahi, 2012: 116).

1.1.7.4. Güvenlik Endişesi ve Kent Karşıtı Söylemin Etkisi

Güven duygusu, insanın bireysel ve toplumsal yaşamını büyük ölçüde etkileyen riskler karşısındaki en temel gereksinimidir. Güvensizliklerle dolu dış dünyada yaşanılan korkuların, tedirginliklerin ve belirsizliklerin ortadan kaldırılması belirli bir topluluğa girildiği vakit mümkün olabilmektedir. Bu nedenle belirli bir gruba aidiyet hissini sağlayan, ortak bir kültürü paylaşan ya da aynı sosyal grup içinde yer alan bireylerin bir arada yaşamalarını mümkün kılan mekânsal yapılara kapanmak bireyin kendini güvende hissetmesine neden olmaktadır. Bu bağlamda kentler ve kentsel mekânlar, bireylerin korunma, kendini güvende hissetme ve ait olma isteklerinin tatmini

doğrultusunda farklı niteliklerde inşa edilen alanlar haline gelmektedir (Keyman, 2011: 32). Zukin’e (2000) göre, çağdaş kent kültüründe kamusal alandaki yabancılar ve şiddet korkusu, özel kolluk kuvvetlerinin gelişimini ve kapalı sitelerin ortaya çıkmasını sağlamıştır (Özdemir, 2012: 172).

Kamusal hayatın belirleyici ilkesi haline gelen toplumsal endişe ve güvensizliğe karşı alınan bütün önlemlere rağmen bireyler kendilerini güvende hissetmemekte ve güvensizlik kültürü oluşmaktadır. Bu noktada ise artan güvenlik endişesi ile son yıllarda muazzam büyüyen güvenlik endüstrisi arasındaki ilişki dikkat çekmektedir. Güvenlik alanı neoliberal proje olarak değerlendirilmekte ve sermaye birikiminin sağlandığı en yeni alanlardan biri olarak görülmektedir. Dolayısıyla güvensizlik paranoyasının nedeni daha güvensiz bir dünyada yaşıyor olmamız değil, güvenlik hizmetlerinin ve piyasasının kapitalist pazar ilişkilerine entegre oluyor olması olarak yorumlanabilir (Balta Paker, 2012: 122-123).

Güvenlikli sitelerin hızlı bir şekilde yayılışını besleyen bir diğer unsur, kent merkezini şeytansılaştıran; onu tehlikeli, yaşanılmaz ve düzeltilemez bir yer olarak temsil eden kuvvetli kent karşıtı söylem olmuştur. Sitelerin reklam broşürlerinde şehir merkezindeki gürültüden, trafikten, deprem riski gibi mal ve can güvenliğine yönelik tehditlerden bahseden aynı söylem gözlenmektedir (Perouse ve Danış, 2005: 100, Gönlügür, 2008: 75). Seçkinler, kentin sorunlarının çözülebileceğine olan inançlarını kaybettikleri için kendilerini kentin sorunlarından sembolik ve fiziksel olarak ayırmanın yollarını aramaya başlamış ve “savunulabilir mekânlar” fikri ortaya çıkmıştır (Ayata, 2003: 38; Binay Kurultay ve Peksevgen, 2012: 191). Richard Sennett (1996) de bu durumu orta ve üst sınıfın şehrin keşmekeşi ve pisliğinden “arınmış topluluklar”da “arınmış hayatlar” yaşama arzuları olduğunu belirtmektedir (Danış, 2001: 155).

Blakely ve Synder (1997)’e göre Amerika örneğinden yola çıkarak konut çevresini kapatmanın zenginlik ve mülk değerini koruma amacına hizmet ettiği söylenebilir. Yoksulların ve yoksulluğun artışı, yoksul olmayanlar için güvenlik endişesi ve psikolojik yaralanma getirmektedir (Aytaç, 2013a: XII). Bir anlamda kentin cennetinde yaşayanlar, sahip oldukları lüks yaşam biçimini korumak için güvenlik harcamalarını artırmaktadırlar (Es, 2010: 106). Özellikle son yıllarda kapkaç olaylarının da artışıyla iyice pompalanan korku söylemi bu tür konut alanlarına olan ilginin sıcak tutulmasını sağlamaktadır (Perouse ve Danış, 2005: 119). Güvenlikli siteleri geliştiren firmalarda bu korku söylemi üzerinden pazarlama yapmaktadırlar. Kısacası, İtalo

Calvino’nun kentler için söylediği “Kentleri rüyalar gibi arzular veya korkular kurar.” (Taşçı, 2014: 30) sözünü günümüzde güvenlikli siteler için söylemek mümkündür.

1.1.7.5. Geliştirici Firmaların Etkisi

Güvenlikli sitelerin ortaya çıkış sürecinde en etkili aktörler, arazi seçen yerel yönetimlerle yakın ilişkiler geliştiren, tanıtım ve pazarlama için reklam stratejisi belirleyen yatırımcı ya da şehir planlama terminolojisiyle söyleyecek olursak geliştiren firmalar olmuştur. Geliştirici firma yetkilileri, güvenlikli sitelerin başlangıçta ‘bir ihtiyaç piyasası iken şimdilerde bir yatırım piyasası haline geldiğini’ belirtmektedir (Perouse ve Danış, 2005: 100-103).

Geliştirici firmalar, korumalı yerleşimleri tasarım aracılığıyla elde edilmiş güvenlik, prestijli yaşam ve topluluk yaşamını içeren bir yaşam tarzı talebini karşılamak amacıyla inşa etmektedirler. Bu firmalar yaşayanlar için hayal kurmakta ve korumalı yerleşimleri hayallerin gerçekleştiği mekânlar olarak ilan etmektedir (Akgün, 2012: 209-219).

Proje geliştiriciler bu kapalı sitelerin ya da markalı konut projelerinin, büyüyen hedef kitlesine beyaz yakalılar, orta kademe profesyoneller, memurlar, ücretli emekçiler gibi orta sınıfın daha geniş katmanlarını dâhil ederken, sıklıkla ‘orta sınıfı kira ödemekten kurtarıp ev sahibi yapma’ vurgusuna başvurmaktadırlar (Aydın, 2012: 100).