• Sonuç bulunamadı

GÜNLÜK HASTA SAYISI

Belgede DEĞİŞEN DÜNYADA BİYOETİK (sayfa 183-195)

TÜRK VE FRANSIZ HEKİMLERDE HASTA KAVRAMI

GÜNLÜK HASTA SAYISI

10 ve altı 3 6,00 10 40,00 11-30 11 22,00 13 52,00 31-50 12 24,00 1 4,00 51-100 18 36,00 0 0,00 101 ve üzeri 6 12,00 0 0,00 Yanıt yok 0 0,00 1 4,00 TOPLAM 50 100,00 25 100,00

“Hasta denildiğinde zihninizde uyanan ilk çağrışımı bir kelime ya da bir cümle halinde yazınız” şeklindeki açık uçlu ilk soruya Türk hekimlerin verdiği cevapların tematik kümeler halindeki dağılımı Tablo 3’de Fransız hekimlerinki Tablo 4’de yer almaktadır.

Tablo 3- Türk hekimlerin ilk soruya verdiği cevapların tematik kümeler halinde dağılımı

TEMATİK KÜME f %

İhtiyaç duyma 15 30,00

İhtiyaç duyma ve hizmet sunumu 4 8,00

Beklentisi ve sorunu olma 3 6,00

Sorunu ve tedavi ihtiyacı olma 2 4,00

Sağlık sorunu olan 8 16,00

İş yapma-gelir sağlama 4 8,00

Olumsuz nitelikler taşıyan insan 5 10,00

Sorun ya da sorun potansiyeli 6 12,00

Anlamsızlık 3 6,00

TOPLAM 50 100,00

Tablo 4- Fransız hekimlerin ilk soruya verdiği cevapların tematik kümeler halinde dağılımı

TEMATİK KÜME f %

Hastalık 2 8,00

Hasta-Rahatsız 7 28,00

Acı çeken 2 8,00

Ciddi bir durum 1 4,00

Talebi-beklentisi olan kişi 2 8,00

Müşteri-meşguliyet-yükümlülük 4 16,00 Tıp-teşhis-cerrahi 3 12,00 Sorun 1 4,00 İlişki-hümanite 2 8,00 Anlamsız 1 4,00 TOPLAM 25 100,00

“Ortalama bir hastanızı göz önüne alarak, ilk sütundaki nitelikler bakımından ona beş üzerinden bir not veriniz” şeklindeki ikinci soruya verilen cevapların dağılımı Tablo 5’de yer almaktadır.

Tablo 5- İkinci soruya verilen cevapların dağılımı

NİTELİK Grup X S t p

Sağlık bilincine sahip olma TRFR 2,142,84 0,861,11 -3,020 0,003

Sorununu ifade edebilme TRFR 2,523,60 0,951,00 -4,552 0,000

Söyleneni anlama TRFR 2,422,72 0,950,94 -1,296 0,199

Hekimle işbirliği yapabilme TRFR 2,664,08 1,000,86 -6,048 0,000

Hekime güven duyma TRFR 3,384,60 1,160,65 -4,888 0,000 Tr N=50; Fr N=25; sd=73

“Lütfen, aşağıda yer alan hastalar hakkındaki nitelemelere katılma-katılmama du-rumunuzu belirtiniz” şeklindeki üçüncü sorudaki altı niteleme ifadesinin her biri için verilen cevapların dağılımları Tablo 6-11’de yer almaktadır.

Tablo 6- “Hasta bir yönüyle maddi kazanç kaynağıdır” nitelemesinin cevap dağılımı

Katılıyorum Kararsızım Katılmıyorum Toplam

F % f % f % f %

Türk 17 34,00 11 22,00 22 44,00 50 100,00

Fransız 3 12,00 12 48,00 10 40,00 25 100,00

X2=6,761; Sd=2; P=0,034

Tablo 7- “Hasta bir yönüyle yardıma muhtaç, acınacak kişidir” nitelemesinin cevap

dağılımı

Katılıyorum Kararsızım Katılmıyorum Toplam

F % f % f % f %

Türk 27 54,00 19 38,00 4 8,00 50 100,00

Fransız 24 96,00 1 4,00 0 0,00 25 100,00

Gözeneklerin % 20 ve daha fazlasında frekans beş veya daha az bulunduğundan Chi-kare anlamlılık testi yapılamamıştır.

Tablo 9- “Hasta bir yönüyle mesleki bilgi, beceri sınama / kanıtlama olanağıdır”

nitelemesinin cevap dağılımı

Katılıyorum Kararsızım Katılmıyorum Toplam

F % f % f % f %

Türk 25 50,00 11 22,00 14 28,00 50 100,00

Fransız 2 8,00 7 28,00 16 64,00 25 100,00

Tablo 9- “Hasta bir yönüyle meslek hatasını yargıya taşıma tehdididir”

nitelemesinin cevap dağılımı

Katılıyorum Kararsızım Katılmıyorum Toplam

F % f % f % f %

Türk 22 44,00 11 22,00 17 34,00 50 100,00

Fransız 5 20,00 11 44,00 9 36,00 25 100,00

X2=5,436; Sd =2; P=0,066

Tablo 10- “Hasta bir yönüyle manevi tatmin sağlama aracıdır” nitelemesinin

cevap dağılımı

Katılıyorum Kararsızım Katılmıyorum Cevapsız Toplam

F % f % f % f % f %

Türk 29 58,00 13 26,00 8 16,00 0 0,00 50 100,00

Fransız 13 52,00 8 32,00 3 12,00 1 4,00 25 100,00

Gözeneklerin % 20 ve daha fazlasında frekans beş veya daha az bulunduğundan Chi-kare anlamlılık testi yapılamamıştır.

Tablo 11- “Hasta bir yönüyle hastalığa karşı birlikte mücadele edilecek bir

müttefiktir” nitelemesinin cevap dağılımı

Katılıyorum Kararsızım Katılmıyorum Toplam

F % f % f % f %

Türk 36 72,00 9 18,00 5 10,00 50 100,00

Fransız 21 84,00 2 8,00 2 8,00 25 100,00

Gözeneklerin % 20 ve daha fazlasında frekans beş veya daha az bulunduğundan Chi-kare anlamlılık testi yapılamamıştır.

“Aşağıda sıralanan özellikteki hastaların her birine, en fazla tercih ettiğiniz (5), en az tercih ettiğiniz (1) olacak şekilde, 1–5 arası puan veriniz” şeklindeki dördüncü soruya verilen cevapların dağılımı Tablo 12’de yer almaktadır.

Tablo 12- Dördüncü soruya verilen cevapların dağılımı

TERCİH EDİLEN HASTA Grup N X S sd t p

Sorunu ciddi olmayan

hasta TrFr 5025 2,681,96 1,481,17 73 2,124 0,037 İletişim kurma becerisi

kuvvetli hasta TrFr 5025 4,543,32 0,931,22 73 4,823 0,000

Tıbbi ya da yasal yönden uygun olmayan taleplerde bulunan hasta

Tr 50 1,32 0,84

73 0,000 1,000

Fr 25 1,32 0,80

Fiziksel çekiciliği olan hasta TrFr 5025 1,921,88 1,210,93 73 0,145 0,885

Komplikasyon riski yüksek

olan hasta TrFr 5025 2,021,96 1,271,17 73 0,198 0,844

Zengin hasta

Tr 50 1,98 1,13

73 1,588 0,117

Fr 25 1,56 0,96

Belirlenmiş iş yüküne ek olarak gelen (angarya) hasta

Tr 50 1,68 0,98

73 -4,054 0,000

Fr 25 2,80 1,38

Mevki sahibi hasta TrFr 5025 2,461,68 1,251,03 73 2,696 0,009 Teşhisi/tedavisi ustalık

gerektirdiği için mesleki tatmin sağlayan hasta

Tr 50 4,08 1,24

73 0,677 0,501

Fr 25 3,88 1,13

Maddi kazanç sağlamayan

“Hastaya zarar vermiş olmanız halinde ortaya çıkabilecek aşağıdaki durumlara, en çok endişe verici olan (5), en az endişe verici olan (1) olacak şekilde, 1–5 arası puan veriniz” şeklindeki beşinci soruya verilen cevapların dağılımı Tablo 13’de yer almak-tadır.

Tablo 13- Beşinci soruya verilen cevapların dağılımı

ENDİŞE VERİCİ DURUM Grup N X S sd t p

Hastanın ve yakınlarının

saldırısına uğrama TrFr 5025 3,86 1,443,72 1,43 73 0,397 0,692 Hasta ve yakınlarıyla bir

yargı sürecinde hesaplaşma TrFr 5025 3,68 1,583,96 1,34 73 -0,758 0,451 Hasta ve kazanç kaybına

uğrama TrFr 5025 1,66 1,892,00 1,22 73 -1,156 0,251

Meslektaşlar ve toplum

tarafından kınanma TrFr 5025 3,42 1,703,64 1,25 73 -0,575 0,567 Vicdan azabı çekme TrFr 5025 4,34 1,354,56 1,00 73 -0,721 0,473 “Hastanızı, hastalığının dışında, farklı insani boyutlarıyla tanımayı ister misiniz” şek-lindeki; cevap seçenekleri (a) “Tanımayı kesinlikle isterim”, “Tanımak ya da tanıma-mak benim açımdan anlam taşımaz”, “Tanıtanıma-maktan özellikle kaçınırım” olarak sırala-nan altıncı soruya verilen cevapların dağılımı Tablo 14’de yer almaktadır.

Tablo 14- Altıncı soruya verilen cevapların dağılımı

(a) (b) (c) Toplam

F % f % f % f %

Türk 19 38,00 20 40,00 11 22,00 50 100,00

Fransız 23 92,00 2 8,00 0 0,00 25 100,00

X

2

= 19,997; Sd = 2; P= 0, 000

“Sizce ideal olan hasta-hekim ilişkisi modeli hangisidir” şeklindeki; cevap seçenekleri (a) “Hekim hastanın hizmetindedir, hastanın istekleri-seçimleri doğrultusunda çalışır”, (b) “Eşitler arası bir hizmet sunum ilişkisi söz konusudur, uygulamalar konsensüsle belirle-nir”, (c) “Hekim ilişkinin denetimini elinde tutar, hastayı doğru bildiği biçimde tedavi eder” olarak sıralanan yedinci soruya verilen cevapların dağılımı Tablo 15’da yer almaktadır.

Tablo 15- Yedinci soruya verilen cevapların dağılımı

(a) (b) (c) Toplam

F % f % f % f %

Türk 3 6,00 23 46,00 24 48,00 50 100,00

Fransız 13 52,00 11 44,00 1 4,00 25 100,00

X2 = 26,226; Sd= 2; P= 0 ,000

“Gündelik tıp uygulamaları çerçevesinde hastanın statüsü hangisidir” şeklindeki; cevap seçenekleri (a) “Talebi doğrultusunda işlem yapılan kişidir”, (b) “Hastalığıyla ilgili bilgi alıp, teşhis-tedavi uygulaması hakkında hekimle birlikte karar veren kişidir”, (c) “Hekimin yapılmasını uygun gördüğü işlemi kabul eden kişidir” olarak sıralanan, uygulama sonrasında (d) “Cevap yok” seçeneği de eklenen sekizinci soruya verilen cevapların dağılımı Tablo 16’da yer almaktadır.

Tablo 16- Sekizinci soruya verilen cevapların dağılımı

(a) (b) (c) (d) Toplam

F % f % f % f % f %

Türk 10 20,00 27 54,00 13 26,00 0 0,00 50 100,00

Fransız 2 8,00 21 84,00 1 4,00 1 4,00 25 100,00

Gözeneklerin % 20 ve daha fazlasında frekans beş veya daha az bulunduğundan ki kare anlamlılık testi yapılamamıştır.

“Hastalarınıza genellikle ‘sen’ diye mi ‘siz’ diye mi hitap ediyorsunuz” şeklindeki; ce-vap seçenekleri (a) “Sen”, (b) “Siz”, (c) “Diğer” olarak sıralanan, uygulama sonra-sında (d) “Cevap yok” seçeneği de eklenen dokuzuncu soruya verilen cevapların dağılımı Tablo 17’de yer almaktadır.

Tablo 17- Dokuzuncu soruya verilen cevapların dağılımı

(a) (b) (c) (d) Toplam

F % f % f % f % f %

Türk 5 10,00 39 78,00 6 12,00 0 0,00 50 100,00

Fransız 0 0,00 22 88,00 2 8,00 1 4,00 25 100,00

Gözeneklerin % 20 ve daha fazlasında frekans beş veya daha az bulunduğundan ki kare anlamlılık testi yapılamamıştır.

“Ortalama kaçıncı görüşmeden sonra hastanızın ismini kendisine sormadan veya dos-yasına bakmadan hatırlayabilirsiniz?” şeklindeki; cevap seçenekleri (a) “İlk görüşmeden sonra”, (b) “İkinci görüşmeden sonra”, (c) “Birçok görüşmeden sonra”, (d) “Asla” olarak sıralanan onuncu soruya verilen cevapların dağılımı Tablo 19’da yer almaktadır.

Tablo 18- Onuncu soruya verilen cevapların dağılımı

(a) (b) (c) (d) Toplam F % f % f % f % f % Türk 7 14,00 10 20,00 26 52,00 7 14,00 50 100,00 Fransız 8 32,00 7 28,00 9 36,00 1 4,00 25 100,00 X2 = 5,647; Sd= 3; P= 0,130 Tartışma

Literatürde çalışmamızla tam olarak örtüşen bir araştırma bulunmaması nedeniyle tartış-ma bölümü daha çok bir iç tartıştartış-ma şeklinde gerçekleştirilmiş; elde edilen bulgular başka çalışmalarda elde edilen bulgulardan çok birbirleriyle karşılaştırılmış, özellikle de Türk ve Fransız katılımcı grupları arasındaki benzerlikler ve farklılıklar üzerinde durulmuştur. İki ül-kenin medikososyal koşullarının farklılıkları çerçevesinde yapılan gruplar arası karşılaştır-maların yanı sıra, kimi bulgular tek grup ölçeğinde de değerlendirmeye alınarak irdelenmiş ve yorumlanmıştır.

Hasta denildiğinde katılımcıların aklına ilk gelenlerle ilgili en yüksek oranı tutturan kümeler üzerinden bir değerlendirme yapıldığında, Türk hekimlere göre hastanın ön plandaki özel-liğinin kendilerinden yardım alması olduğu görülmektedir. Fransız hekimler ise hastanın bir insan olarak ihtiyaçlarına mesafeli kalarak onu daha çok medikal tanımlarla kavramlaştır-makta ve onun konumunu da profesyonel ilişki çerçevesinde belirlemektedir. Türk hekim-lerde hastanın uyandırdığı çağrışımın yorumu, toplum genelinde ilişkileri düzenlemede hak ve hizmet gibi daha modern kavramlardan çok yardım, dayanışma ve iyilik gibi geleneksel kavramların referans alınması; toplumsal işbölümünün profesyonellikler toplamı değil bir tür “imece” gibi görülmesidir. Fransız hekimin yaklaşımının esası ise hasta için yapacakları-nı ona yardım etme ya da onun gereksinimlerini giderme olarak değil, mesleki olanaklarıyapacakları-nı onun talepleri doğrultusunda devreye sokma olarak görmesidir. Fransız hekimlerin böyle bir yaklaşımı benimseyerek tıbbi ilişkinin insani boyutunu ihmal etmesi, Fransız tıp etiği literatüründe eleştiri konusu edilen bir husustur (1).

Türk ve Fransız hekimlerin zihninde uyanan ilk çağrışımlarla ilgili çarpıcı bir fark, Türk hekimlerde olumsuz çağrışım oranının Fransız hekimlerdeki-nin yaklaşık altı katı olmasıdır. Bu durum, Türkiye’deki kamu hastanelerinde hasta sirkülasyonunun Fransa’ya göre çok daha fazla ve genel olarak hasta-hekim iletişiminin daha zayıf olmasıyla açıklanabilir. Olumsuz ilişler doğal

ve kaçınılmaz olarak tarafların birbirini olumsuz olarak algılamasına yol açmaktadır. Katılımcıların hastaları tıbbi ilişkide avantaj sağlayacak kimi nitelikleri bakımından değerlendirmesi bağlamında, iki grubun sağlık bilincine sahip olma bakımından hastalarına verdikleri puanların ortalamaları arasında istatistik açıdan anlamlı fark bulunmaktadır. Bu fark Fransız hekimlerin verdiği puanların daha yüksek olmasın-dan kaynaklanmaktadır. Fransız hastaların sağlık bilincinin fazla olması kuşkusuz Fransız toplumun sosyokültürel ve eğitimsel alt yapısıyla doğrudan ilgilidir. Bir başka etken de Fransa’nın ekonomik düzeyinin Türkiye’ye göre daha yüksek olmasıdır2. Toplumun sağlık bilinci ile ekonomik gelişmişlik arasında yakın bir ilişki söz konusu olmakta; gelişmiş ekonomilerde sağlık için ayrılan kaynakların artmasının dolaylı bir sonucu olarak bireylerin sağlık bilinci yükselmektedir2. Öte yandan toplumun sağlık düzeyinin yükselmesi de üretimde verimliliği arttırmakta ve bu da ekonomik büyüme-yi hızlandırmaktadır(2).

Fransız hekimlerin hastalarına sorununu ifade etme becerisi konusunda yüksek pu-anlar vermiş olmasını ise Fransız kültüründe kendini ifade etme ve dili kullanma be-cerilerinin Türk kültüründekine göre daha önemsenen unsurlar olmasıyla açıklamak mümkündür. Öte yandan Türkiye’de hasta-hekim ilişkisinin içerdiği iletişim sorunları çerçevesinde hastanın çekingenlik nedeniyle sorunu hakkında bilgi verememesi veya hekimi sınamak ya da ondan daha fazla ilgi görmek adına sorununu aktarmaması da söz konusu olabilmektedir. Hastanın hekimi uzak geçmişin bir tipi olan “kahin” gibi değerlendirerek, ondan sorununu dile getirmeksizin tanıya varmasını beklemesi; yakınması sorulduğunda “sen bileceksin” cevabını vermesi, karakteristik ve yaşa-yanlar açısından rahatsız edici bir durumdur. Konuyla ilgili diğer bir husus da kendini ifade etme becerisinin gelişmesinin okuma alışkanlığı ile doğrudan ilişkili olmasıdır. İki toplumun bu konuyla ilgili istatistiklerine göre Fransa’da nüfusun yüzde yirmi biri, Türkiye’de ise on binde biri düzenli olarak kitap okumaktadır(3).

Her iki gruptaki katılımcıların hastalarının “söyleneni anlama” düzeyleri konusunda verdiği puanların ortalamalarının orta düzeyde ve birbirine yakın olması ilgi çekicidir. Fransa’daki hasta-hekim iletişim düzeyinin daha yüksek olduğu izlenimini veren di-ğer bulgularla çelişir görüntüsü veren bu durumu, söylenenin içeriği ve anlama bek-lentisinin derecesi üzerinden açıklamak olanaklıdır. Bu bağlamda Fransız hekimlerin daha fazla bilgi aktararak daha fazla anlama beklemesi, Türk hekimlerin ise hem aktardıkları bilgi miktarının az hem de beklentilerinin düşük olması söz konusudur. Hastalarının kendileriyle işbirliğine açık olması konusunda Türk ve Fransız hekim-lerin verdikleri puanlar arasında çarpıcı bir farklılık bulunmakta; Fransız hastaların işbirliğine çok daha açık olması şeklinde bir tablo ortaya çıkmaktadır. İletişim zafiyeti bu durumu bir ölçüde açıklamaktadır. Bunun ötesinde başına gelecekler konusunda pasif-kabullenici olmakta aktif-katılımcı olmak gibi iki zıt temel yaklaşımın etkisinden de söz edebiliriz. Türk kültüründe kaderciliğin güçlü bir motif oluşu hastanın üze-rinde yürütülen hayati önemi haiz tıbbi uygulamalara dahi seyirci kalabilmesine yol açmakta; özerk olmayı kuvvetle benimseyen Fransız hasta ise yaşamın her alanında olduğu gibi tıbbi uygulamalar sırasında da devrede bulunma, inisiyatif kullanma ara-yışına girmektedir.

Fransız hekimlerin hastaların kendilerine yönelik güven duygusu konusunda verdiği puanların ortalaması Türk hekimlerinkine göre daha yüksektir ve ortalamalar arasın-da istatistik açıarasın-dan anlamlı fark bulunmaktadır. Fransız hekimler hastalarının kendi-lerine güven duyduğuna kuvvetle inanmakta, Türk hekimler ise güven uyandırdıkları görüşüne daha az itibar etmektedir. Bir toplumda hekime duyulan güven, toplumsal

kurumlara duyulan güvenle bağlantılıdır; toplumsal kurumlar ne kadar yerleşik ve ne kadar işler durumda iseler o ölçüde bireylerin güvenini kazanmaktadır. Bunun tersinin de geçerli olması bağlamında Türkiye’de hastanın hekime güvenmemesinin hekimin kişisel özelliklerinden çok genel bir toplumsal alışkanlıktan kaynaklandığını öne sürebiliriz.

İki grubun hastanın bir yönüyle maddi kazanç kaynağı olduğu görüşünü benimse-me dereceleri arasında istatistik açıdan anlamlı fark bulunmaktadır. Türk hekimlerin yaptıkları işi “ekmek kapısı” olarak görme eğilimi Fransız hekimlere göre yaklaşık üç kat daha fazladır. Türkiye’de kamu hastanelerindeki ücretlendirme politikalarının performansa dayalı, Fransa’dakilerde ise “performanstan bağımsız” ve “tatminkar” olması herhalde böyle bir sonucun ortaya çıkmasında başrolü oynamaktadır. Her iki grupta da hastayı maddi kazanç kaynağı olarak görme eğilimindekilerin azınlıkta kalması dikkate değer ve tıbbın insani boyutunu önemseme bağlamında olumlu bir durumdur. Hem Türk hem de Fransız hekimlerin yaklaşık yarısının “hasta bir yönüy-le manevi tatmin sağlama aracıdır” ifadesini benimsemesi de bu bağlamda anlamlı bir göstergedir. Manevi tatmine yöneliş, sağlık uğraşlarının temelinde yer alan iyilik etme, böylelikle toplumun ve tanrının beğenisini kazanma arayışının günümüzde de geçerliliğini koruduğunu göstermektedir.

Türk hekimlerin hastanın bir yönüyle mesleki bilgiyi, beceriyi sınama-kanıtlama ola-nağı olması görüşünü Fransız meslektaşlarına göre belirgin şekilde daha fazla be-nimsemiş olmasını bir dizi medikososyal gerekçeyle açıklayabiliriz. Fransız toplumu-nun Türk toplumuna göre sağlık bilinci düzeyinin daha yüksek, hak arama bilincinin ve sağlık hukukunun daha gelişmiş ve yerleşmiş bulunmasının, Fransız hekimlerin hastaları üzerinde deneme-sınama arayışlarını kısıtlayan faktörlerdir. Türkiye’de ise hekim olmak “zorlu bir serüven” nitelemesini daha fazla hak etmekte, olanaksızlık-lar ve uygunsuzlukolanaksızlık-lar daha sık sahneye çıkıp hekimi daha fazla bireysel inisiyatif kullanma ve umutsuzca yaratıcı arayışlara girme durumunda bırakmaktadır. Türk ve Fransız hekimler arsındaki yaklaşım farkı her iki ülkenin etik değerlerinin ve kontrol mekanizmalarının farklı olmasına da bağlanabilir. Farklı bir açıklama olarak da Türk hekimlerde hastalarını bilgiyi-beceriyi sınama-kanıtlama nesnesi gören elitist tutu-mun daha yaygın olmasından veya Fransız hekimlerin, elitist olsalar bile, hastalarını araç-nesne haline getirmekten kaçınmasından; insan haklarına ve özgürlüklerine daha saygılı davranmasından söz edilebilir.

Türk hekimlerin “hasta bir yönüyle meslek hatasını yargıya taşıma tehdididir” ifadesi-ne katıldıklarını belirtme oranlarının Fransız hekimlerinkinin iki katından fazla olması çarpıcıdır. Türkiye’de, Fransa’nın aksine, eksikliklerin ve aksaklıkların sorumlusu ola-rak hekimi gösteren sağlık politikalarının yürürlükte olması, sağlık hukuku alanında sorunlar bulunması, toplum genelinde tıbbi süreçlerle ilgili hak arama eğiliminin art-ması-arttırılması söz konusudur. Bunlar hasta-hekim ilişkisini zedelemekte; hekim hastasını tehdit unsuru olarak, hasta ise -olası tazminat gelirleri üzerinden- hekimi bir tür “kazanç kapısı” olarak görmeye başlamaktadır.

Hastanın bir yönüyle hastalığa karşı birlikte mücadele edilecek bir müttefik olduğu görüşüne katılma oranları bakımından Türk ve Fransız hekimler arasında anlamlı bir fark bulunmamaktadır. Daha önce hastasının pek işbirliği yapmadığını beyan eden Türk hekimler açısından bu durumu, bir tür “dilek-temenni” olarak yorumlayabiliriz. Fransız hekimlerin katılma oranının biraz daha yüksek oluşunu ve önceki soruda da hastalarıyla işbirliği yaptıklarını beyan etmiş olmalarını göz önüne alarak hasta merkezli çağdaş tıp değerlerini yakalamakta daha hızlı davrandıkları çıkarımını ya-pabiliriz.

Türk hekimlerin sorunu ciddi olmayan hastaları Fransız hekimlere göre daha çok tercih etmesi iş yoğunluklarının daha fazla olmasına bağlanabilir. Tıbbi ya da yasal yönden uygun olmayan taleplerde bulunan hastaların her iki grup için de en tercih edilmeyenler olması ise beklenen bir sonuçtur. Komplikasyon riski yüksek olan has-talar da her iki grup tarafından fazla istenmemekte ancak bunların tercih edilme pu-anlarının nispeten yüksek olduğu görülmektedir. Hekimlerin artan malpraktis isnatla-rına paralel olarak artan riskli hastayı kabul etmeme eğilimini göz önünde tutarak, bu nispi yüksekliğin söz konusu hastaların “ortada bırakılmamasının” güvencesi olduğu şeklinde bir değerlendirme yapabiliriz.

Her iki grubun iletişim kurma becerisi kuvvetli hastayı isteme puan ortalamaları yük-sek olup, Türk hekimlerinki Fransız meslektaşlarınınkinden istatistik açıdan anlam taşıyacak derecede fazladır. Bu durumu Türk hekimlerin iletişim yeteneği kuvvetli hastaya “hasret kalmış” olması ile açıklayabiliriz. Puanların yüksek olmakla birlikte tam puana daha yakın bir düzeye erişememiş bulunmasını ise anamnezin ve genel olarak hastayla görüşmenin diagnostik önemini kaybetmesine bağlamak olanaklıdır. Hem Türk hem de Fransız hekimler, ortalamanın altında puanlar vererek, fiziksel çekiciliği olan hastayı pek tercih etmedikleri mesajını vermiştir. Katılımcıların yaklaşık % 80’inin erkek olduğu göz önüne alındığında, bu oran pek inandırıcı gelmemektedir. Burada ilk akla gelen sosyal beğenilirlik adına gerçek düşüncelerin dile getirilmemiş olmasıdır. Her iki grubun yine oldukça düşük puanlar vererek zengin hastayı tercih etmediklerini göstermesini ise, zenginliğin tıbbi ilişkinin hekim lehindeki güç asimet-risinin bozabilme potansiyeline bağlayabiliriz. Aynı bozma potansiyeline sahip bir di-ğer hasta özelliği bağlamında ise iki katılımcı grup farklı yaklaşımlar göstermektedir. Türk hekimlerin mevki sahibi hastayı orta düzeyde tercih etmekte, Fransız hekimler ise bu konuda belirgin bir isteksizlik içinde bulunmakta ve iki grup arasında istatistik açıdan anlamlı bir fark ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de “ilişki toplumu” karakterinin geçerli oluşunun, hekimlerin mevki sahibi hastanın olanaklardan faydalanma şansını göz ardı edememesine yol açtığını söyleyebiliriz.

Belirlenmiş iş yüküne ek olarak gelen (angarya) hastalar Türk hekimler tarafından istememelerine karşılık Fransız hekimlerde fazla rahatsızlık uyandırmamakta; bu bağlamda iki grup arasında istatistik açıdan anlamlı fark bulunmaktadır. Bu durumun ortaya çıkışında Türk hekimlerin iş yükünün daha fazla olması ve randevu alışkanlığı olmayan Türk halkının hekime artı iş yükü oluşturmasıyla açıklayabilir. Farklı bir söy-leyişle Türk hekimlerin angarya kabul kotası zaten dolmuş bulunmaktadır.

Maddi kazanç sağlamayan hastayı tercih konusunda Türk ve Fransız hekimler bir kez daha benzer düşüncelere sahip olduklarını göstermiş ve orta düzeyde puan-lar vermiştir. Bu puanpuan-ların zengin hasta için verilenlere göre belirgin ölçüde yüksek olması, yukarıda söz edilen manevi tatmine önem verme beyanını teyit etmektedir. Mesleki tatmin de manevi olan gibi her iki grubun ilgi gösterdiği bir unsurdur. Türk ve Fransız hekimler beş üzerinden dörde yakın puanlar vererek teşhisi ve tedavisi ustalık gerektirdiği için mesleki tatmin sağlayan hastalara güçlü bir ilgi duyduklarını ortaya koymuşlardır. Bu durumu açıklama bağlamında hekimlere atfedilegelen “tanrı kompleksi”ni gündeme getirmek olanaklıdır.

Hem “hastanın ve yakınlarının saldırısına uğrama” hem de “hastayla ve yakınlarıyla bir yargı sürecinde hesaplaşma” endişesi duyma konusunda Türk ve Fransız hekim-ler beş üzerinden dörde yakın puanlar vererek endişe düzeyhekim-lerinin ne kadar yük-sek olduğunu göstermişlerdir. İki grup arasında hem saldırı hem de yargı endişesi bakımından istatistik açıdan anlamlı fark olmamakla birlikte Türk grubunda saldırı,

Fransız grubunda yargı korkusunun biraz daha yüksek puan almış bulunması dik-kate değerdir. Türk hekimler kendi olası hatalarının yanı sıra, yukarıda değinildiği üzere, hastanın kötü niyetle yapabileceklerinden de korkmaktadır. Fransız hekimler ise hastadan çekinmemekte, sadece kendi yapabilecekleri hatalardan korkmaktadır. Türk hekimler, sağlık ve hak arama bilinci yeterince gelişmiş olmayan ve kendilerine güven duymayan hastalarıyla olumsuz alt yapısal koşullarda karşılaşmakta ve onları bir tehdit unsuru olarak görmektedirler. Fransız hekimler ise hastalarının sağlık ve hak arama bilincinin gelişmişliğine ve kendilerine güven duymasına güvenmekte; on-ların “olur-olmaz” durumlarda tehdit oluşturmayacağını, ancak tıbbi hata durumunda

Belgede DEĞİŞEN DÜNYADA BİYOETİK (sayfa 183-195)