• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.1. Bir Müdahale Aracı Olarak Gümrük Tarifeleri

2.1.2. Gümrük Tarifelerinin Türleri

Gümrük tarifeleri advalorem veya spesifik olmak üzere iki türlü uygu-lanmaktadır. Bunların ikisinin de birlikte kullanılması durumu ise karma vergiler olarak adlandırılmaktadır. Bir advalorem (değer esaslı) gümrük tarifesi, ithal edilen malın CIF değerinin bir yüzdesi olarak uygulanmak-tadır. Şayet gümrük tarifesi, malın fiziki birim başına sabit bir para miktarı üzerinden uygulanırsa bu tür vergiler spesifik vergiler olarak adlandırılmak-tadır. Advalorem gümrük tarifeleri, spesifik gümrük tarifelerine oranla çok daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Bunun nedeni ise, bu tür vergilerin toplanmalarının daha kolay olmaları ve vergilerin karşılaştırılabilir olması-dır. Çünkü bu iki önemli özellik advalorem vergilerin daha şeffaf olmalarını sağlamaktadır. Spesifik gümrük vergilerinin uygulandıkları ürünler arasın-da karşılaştırma yapılması arasın-daha zordur, çünkü bu tür vergiler ürünlerin öl-çüldüğü birimlere bağlı bulunmaktadır (Bacchetta ve diğer., s. 65).

Diğer taraftan advalorem vergiler genel olarak pahalı imalat sanayii

ürünleri, spesifik vergiler ise, standart mallar için daha uygun gümrük ver-gi türleri olarak kabul edilmektedir. Bunların yanında advalorem verver-giler yüksek fiyatlı imalat sanayi ürünlerine, spesifik vergilere oranla daha etkili bir şekilde uygulanabilmektedir. Bunun nedeni ise tek bir advalorem ver-gi oranının yurtiçi sanayine özellikle de artan fiyatlar karşısında uygun bir koruma sağlayabilmesidir. Fiyatların hızla yükseliş eğilimi gösterdiği bir ortamda spesifik vergiler enflasyona karşı koruma sağlayamadığı gibi dev-letin vergi gelirlerinde de hiçbir artış olmayacaktır. Çünkü alınan vergiler miktarlara bağlı kaldığından, fiyat hareketlerini izleyemeyecektir. Hatta fi-yat artışları dolayısıyla ithalatın azalış gösterdiği durumlarda devletin güm-rük vergisi gelirinde bir düşüş yaşanacaktır (Karluk, 2013, s. 387).

Diğer taraftan spesifik vergiler bir malın düşük kalitelilerini yüksek kali-telilerine oranla daha fazla vergileme sonucunu yarattığından bu tür vergiler vergide adalet ilkesiyle de bağdaşmamaktadır. Çünkü fiziki birim başına alınan vergi, o malın kalitesi düşük olduğu için daha ucuza satılan türleri üzerinde daha fazla vergi yükü getirecektir. Bunun sonucunda ithalat ise ucuz kaliteli mallardan pahalı olan kaliteli mallara kayacaktır (Seyidoğlu, 2015, s. 164).

Bu durumu iyi açıklaması bakımından en yaygın kullanılan örnek oto-mobil ithalatına uygulanan spesifik vergi örneğidir. Şöyle ki, şayet otooto-mobil ithalatında belirli bir kıstas belirlemeden otomobil başına doğrudan bir spe-sifik vergi belirlenirse, tüketiciler hem pahalı ithal otomobile hem de ucuz olan ithal otomobile aynı vergiyi ödediği düşüncesiyle, tercihlerini pahalı olan ithal araçlara kaydıracaktır. Bu durumda önceden ucuz ve kaliteli olan mallardan pahalı ve kaliteli olan mallara yönelmiş olacaktır. Şüphesiz ki bu durum vergilendirmede adalet ilkesiyle örtüşmeyecektir. Bu sakıncayı önlemek için spesifik vergi tarifesini malın kalitesine göre farklılaştırmak mümkün olmakla birlikte çeşitli zorluklar içermektedir.

Spesifik vergilerin bu sakıncalarına karşılık lehinde söylenecek başlı-ca noktalar, uygulanmasının kolay olması, malın fiziki birimi gibi objektif kriterlere dayanması ve anlaşmazlıklara fazla yol açmaması şeklinde özet-lenebilir. Bunların yanında advalorem gümrük tarifelerinin aksine spesifik gümrük vergilerinin uygulandıkları ürünler arasında karşılaştırma

yapılma-sı daha zordur, çünkü bu tür vergiler ürünlerin ölçüldüğü birimlere bağ-lı bulunmaktadır. Bununla birlikte, spesifik vergilerin uygulandığı ürünler arasında karşılaştırma yapabilmenin yolu ise bu tür vergilerin advalorem eşdeğerlerini hesaplamaktır (Bacchetta ve diğer., s. 65).

Spesifik tarifelerin advalorem eşdeğerleri (AVE’leri), hesaplanabilmekte olup, bahse konu hesaplama işlemi aşağıda yer alan formül ile yapılabil-mektedir.

τspesifik

τAVE = 100 ———

p

Söz konusu formül ile spesifik gümrük tarifesinin advalorem eşdeğeri yani AVE’si, birim başına uygulanan spesifik verginin, yine o birim başına denk gelen dünya fiyatına (p) bölünüp yüz ile çarpılması ile elde edilebil-mektedir.

Ancak bununla birlikte söz konusu hesaplamanın yapılmasında çeşitli zorluklar bulunmaktadır. Öncelikle ürünün dünya fiyatının hesaplanması gerekmektedir. Ürünün uluslararası fiyatı (p), ürünün ticarete konu olan it-halat değerlerinin, söz konusu ürünün ticaret hacimlerine bölünerek hesap-lanabilse de sonuç sadece fiyatların çeşitlilik göstermesi nedeniyle değil, ürün bileşimlerinin yani birim başına farklı değere sahip ürünlerin topla-narak bir araya getirilmesi nedeniyle zamana ve ülkelere göre değişmekte ve hesaplamalarda sistematik yanlılıklara neden olmaktadır (Bacchetta ve diğer., s. 65).

Gümrük vergileri hesaplanırken üç temel ölçüt dikkate alınmakta olup bunlar, Eşyanın tanımı yani gümrük tarife pozisyonu, eşyanın menşei ve eşyanın gümrük kıymetidir. Bu kapsamda eşyanın tanımı uygulanacak olan gümrük vergisi oranının, söz konusu eşyanın cins ve niteliğine göre farklı-lık göstereceğinden vergiye tabi tutulacak eşyanın tanımlanmasını gerekli kılar. Eşyanın menşei ise uygulanacak olan vergi oranının ithal eşyasının menşe ülkesine göre farklılık gösterecek olması nedeniyle dikkate alınma-lıdır. Çünkü gümrük vergileri ithalata konu eşyanın geldiği ülkelere göre farklı olarak uygulanmaktadır. Son olarak eşyanın Gümrük Kıymeti ise ithal eşyasına uygulanacak olan gümrük vergisi oranının matrahının tespiti açı-sından çok büyük önem taşımaktadır.

Bu kapsamda advalorem gümrük vergilerinin uygulanmasında temel un-sur bu verginin matrahının oluşturulmasıyla ilgilidir. Türk gümrük mevzu-atında bu durum eşyanın gümrük kıymeti olarak ele alınmıştır. 4458 Saylı Gümrük Kanunu’nun 3.maddesinin 26.fıkrasına göre; gümrüklenmiş değer ithal eşyası için eşyanın CIF kıymeti ile gümrük vergileri toplamını, ihraç eşyası için FOB kıymeti ile gümrük vergileri toplamını ifade etmektedir. Bu bakımdan ithal eşyasına ilişkin gümrük vergileri, söz konusu eşyanın satış bedeli, sigorta bedeli ile nakliye masraflarının toplamını ifade eden CIF be-deli üzerinden alınmaktadır. Bununla birlikte ithalata konu edilen mal CIF teslim şekli haricinde örneğin FOB olarak teslim alınmış bile olsa, sigorta ile navlun faturası da eklenmek suretiyle CIF bedeline dönüştürülmektedir.

Şayet söz konusu belgeler ilgililerce ibraz edilemezse yürürlükte bulunan Gümrük Yönetmeliği’nin 51. maddesi uyarınca sigorta bedeli için eşyanın FOB bedelinin %3’ü, nakliye masrafları için ise FOB bedelinin %10’u şek-linde eşyanın gümrük kıymetine eklenmek suretiyle gümrük vergilerinin hesaplanması sağlanmaktadır.

Bu bağlamda eşyanın ithalinde eğer advalorem gümrük vergisi benim-senmiş ise, söz konusu verginin alınabilmesi için ithal malının bedelinin bilinmesi zorunluluk arz etmektedir. İlke olarak ABD ve Kanada spesifik gümrük vergisi uygulamasını benimsemişken AB ile Türkiye ise advalorem gümrük vergilerini kullanmaktadır. Karma gümrük vergileri ise genel olarak hammaddesi gümrük vergisine tabi bulunan mallara uygulanmaktadır. Bu durumda spesifik kısmı hammadde üzerine koyulan gümrük vergisine eşit-ken, buna ek olarak alınan advalorem vergi ise iç ekonomide o sanayi dalına sağlanmak istenen koruma oranını yansıtmaktadır (Seyidoğlu, 2015, s. 165).