• Sonuç bulunamadı

Fransız Hukuku’nda Aslî Müdahale

Üçüncü kişilerin haklarının korunması açısından, Fransız Hukuku’nda iki kurum tesis edilmiştir96. Bunlar üçüncü kişinin itirazı ve müdahale yoludur.

I. Üçüncü Kişinin İtirazı

Üçüncü kişinin itirazı kurumu, üçüncü kişinin, dava sonunda verilen bir hüküm ile hukukî durumunun olumsuz şekilde etkilenmesi ya da etkilenme tehlikesine karşılık başvurabileceği olağanüstü kanun yolu olarak tanımlanabilir97. Üçüncü kişiye

tanınan olağanüstü kanun yolu ile amaçlanan, davada taraf olarak yer almayan, ancak, verilen karar ile hukukî durumu etkilenen kimsenin, hukukî korunmasının sağlanmasıdır. Ayrıca, bu kurum, gerçeğe ulaşılabilmesine de yardımcı olmaktadır. Bu bağlamda, kurum, medenî usûl hukukunun amaçlarından birine hizmet etmektedir98.

Bu kuruma başvuran üçüncü kişinin, olumlu bir sonuç elde etmesi durumunda, asıl davanın taraflar için verilmiş olan kararın, geri alınması veya üçüncü kişinin kendi hukukî durumunu düzeltebilmesine ve koruyabilmesine yarayan bir etkiye sahip yeni bir hüküm verilmesi mümkün olur. Üçüncü kişi, hükmün, kendisince eleştirdiği noktalar itibariyle yeniden değerlendirilmesini ister ve böylece ilkine göre yeni bir kararın oluşması imkânı ortaya çıkar99. Kural olarak, kesin hüküm, sadece hakkında

karar verilen, dava konusu şeyle bağlantılı olarak netice doğurur ve üçüncü kişilere

95 ROSENBERG/SCHWAB/GOTTWALD, s. 269-271; ZEİSS/SCHREİBER, s. 328;

LÜKE, s. 415; PAULUS, s. 47; WEBER/FÖRSCHER, s. 121; SCHWAB, s. 58. 96 KİRSCH, s. 16; FORSTER, s. 7-8.

97 YAVAŞ, s. 615. 98 YAVAŞ, s. 615. 99 YAVAŞ, s. 617.

31 karşı ileri sürülmez100. Ancak, hükmün icrası, bundan etkilenen tarafın hukukî

durumunu değiştirebilir ve etkilenen kişi ile hukukî ilişki içinde olan üçüncü kişinin, hukukî durumu zarar görebilir. Üçüncü kişinin zarara uğrayan hakkının yeniden tesisi bakımından, itiraz yoluna başvurması yerinde olur101.

Fransız Hukuku’nda, istisnasız, bütün krallık emirnamelerinde, kararların icra edilmesine yönelik hükümler sevkedilmiştir. 1539 Villers-Cotterets Emirnamesi bunlardan biri olmakla birlikte, bu emirnamede üçüncü kişinin itirazı (tierce opposition) kurumundan bahsedilmemiştir. Ancak, bu kurumun eksikliğini giderecek başkaca olanaklar getirilmiştir102. Daha sonra, 1667 Emirnamesi ile daha önce

temelleri atılmaya başlanmış olan üçüncü kişinin itirazı kurumu açıkça düzenlenmiştir. Üçüncü kişi konumundaki bir kimsenin, bu yola müracaat edebilmesi için, asıl davada, taraf olmaması ya da temsil edilmemiş olması gerekir. Üçüncü kişi, hukukî durumunun, söz konusu karar dolayısıyla, somut olarak zarara uğramış olduğunu da ispat etmelidir103.

Üçüncü kişinin itiraz yoluna başvurabilmesi için, bir takım şartların varlığı aranır. İlk olarak, verilen hüküm üçüncü kişinin hukukî durumunda etki doğuracak bir nitelik taşımalıdır. İkinci olarak, üçüncü kişinin, yargılamada taraf olarak yer almaması veya temsil edilmemiş olması gerekir104.

Kanaatimizce, Fransız Hukuku’ndaki itiraz yoluyla, Türk Hukuku’nda düzenlenmiş olan aslî müdahale kurumu arasında bir karşılaştırma yapılması yerinde olacaktır. Herşeyden önce, her iki kurumun işlerlik kazanabilmesi için varlığı gereken şartlar açısından benzerlik vardır. Hem üçüncü kişinin itirazı yolu ve hem de aslî

100

ROSENBERG/SCHWAB/GOTTWALD, s. 880; ZEİSS/SCHREİBER, s.242; LÜKE, s. 328-329; SCHWAB, s. 351; POSTACIOĞLU, s.710; BİLGE/ÖNEN, s. 609; ATALI- Pekcanıtez Usûl s. 2055; PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, s. 478; ARSLAN/YILMAZ / TAŞPINAR AYVAZ, s.675.

101

YAVAŞ, s. 615. 102

Özellikle asıl taraflara yönelik verilen kararın geçici olarak icra edilmesini engellemeye ilişkin üçüncü kişiye tanınan itiraz hakkı burada örnek verilebilir. Ancak yapılan söz konusu düzenlemeler kurumun bugünkü anlamda esasına yönelik olmayıp, itirazın reddi halinde uygulanacak olan cezai yaptırımlara yönelik olmuştur. YAVAŞ, Murat: Hükme Karşı Üçüncü Kişilerin Müracaat İmkanı, (Legal Medenî Usûl ve İcra-İflâs Hukuku Dergisi, S.11, 2008, s. 605-647), s. 612.

103 KÖCKERT, Ulrike: Die Beteiligung im internationalen Zivilverfahrensrecht, Berlin 2010, s. 34; KİRSCH, s. 16; FORSTER, s. 7-8; YAVAŞ, s. 615.

32 müdahale davası, üçüncü kişi tarafından açılabilir. Ancak, her iki kuruma başvuru zamanı birbirinden farklılık gösterir. Aslî müdahaleye başvuru, ilk yargılama sonucunda, hüküm verilinceye kadar mümkün olduğu halde; üçüncü kişinin itiraz başvurusu, ilk dava sonunda verilen hükümden, üçüncü kişinin, hukukî durumunun etkilenmesi sonucunda olacaktır. Bu yüzden, üçüncü kişinin itiraz yolunu, olağanüstü bir kanun yolu olarak kabul eden yazarlar bulunmaktadır105. Ayrıca aslî müdahale

kurumu, usûl ekonomisinin gerçekleşmesine hizmet etmektedir. Bununla birlikte, ilk yargılama ile aslî müdahale davasında birbiriyle çelişmeyen hükümler verilmesi suretiyle yargıya güven duyulmasının sağlanması bakımından da aslî müdahale kurumu daha işlevseldir. Öte yandan, aslî müdahale üçüncü kişinin ayrı ve bağımsız bir dava açması ile gerçekleştiği halde, üçüncü kişinin itirazı bir kanun yolu olarak nitelendirilmektedir. Yapmış olduğumuz bu tespitler sonucunda, şartları bakımından benzerlikler olsa da, uygulanma zamanlarındaki farklılığın, bu iki kurumu birbirinden ayırdığı söylenebilir.

Ayrıca, Türk Hukuku’nda Fransız Hukuku’nda yer alan bu kurumun direkt karşılığı bulunmamakla birlikte, benzerliğinin tartışılabileceği Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 376’ncı maddesinde yer alan yargılamanın iadesinde üçüncü kişilerin hükmün iptalini talep etmesine ilişkin düzenleme de gösterilebilir. Anılan düzenleme, “Davanın taraflarından birisinin alacaklıları veya aleyhine hüküm verilen tarafın yerine geçenler, borçluları veya yerine geçmiş oldukları kimselerin aralarında anlaşarak, kendilerine karşı hile yapmaları nedeniyle hükmün iptalini isteyebilirler” şeklindedir.

Yargılamanın iadesi yoluna, ancak davanın tarafları başvurabilir. Taraflar dışındaki kişiler kural olarak hükme karşı yargılamanın idaesi yoluna başvuramaz. Ancak, hükmün taraflarının aralarında anlaşarak hile ile alacaklıların yerine geçenlerin aleyhine hüküm verilmesini sağlamış olmaları durumunda, hüküm aleyhine olan tarafın, halefleri veya alacaklılarının, o hükme karşı yargılamanın iadesi yoluna başvurmaları mümkündür106.

105 VİNCENT, Jean/GUİCHARD, Serge: Procédure Civil, Paris 1996, s. 889; COUCHEZ, Gérard, Procédure Civil, Paris 1996, s. 344; naklen, YAVAŞ, s. 615.

106 ARSLAN, Ramazan: Medenî Usûl Hukukunda Yargılamanın Yenilenmesi, Ankara 1977, s. 27; NAMLI, Mert: Türk ve Fransız Medeni Usul Hukuku'nda Yargılamanın

33 Fransız hukuku’nda yer alan üçüncü kişinin itirazı kurumu ile ilgili olarak Pekcanıtez, kesin hükmün sübjektif etkisinin Türk ve Alman Hukuk sistemlerine nazaran daha geniş olduğunu, hukukumuzda ise, kesin hüküm etkisinin sadece davanın tarafları için geçerli olması nedeniyle, üçüncü kişinin itirazı davası kurumuna benzer bir kurumun varlığının gerekli olmadığını ifade etmekle birlikte; Anayasa’da kaynağı bulunan iddia ve savunma hakkkının tanınnmasıyla üçüncü kişinin dinlenmesinin yeterli olacağına vurgu yapmıştır107. Ancak, Yavaş, üçüncü kişinin itirazı kurumu ile

Türk Hukuku’nda yer alan yargılamanın iadesinde üçüncü kişilerin iptal talebine ilişkin olan düzenlemenin birbirlerinden farklarını ortaya koyarak bu kurumun gerekliliğine işaret etmiştir. Bu bağlamda, Yavaş, üçüncü kişilerin ancak hile ile elde edilmiş olan bir hüküm söz konusu olduğunda bu hükmü bertaraf etme şansına sahip olduğu halde, üçüncü kişinin itirazı davası kurumunda hile ile elde edilen hükmün ortadan kadırılmasının yanı sıra bu durumu da aşar şekilde bir hakkın tanındığını belirtmiştir108. Öte yandan, üçüncü kişinin itirazı kurumuna başvuru en geniş şekliyle

üçüncü kişilere tanındığı halde, yargılamanın iadesine ilişkin olan düzenlemede bu yola başvuru, sadece alacaklılar ve halefler için sağlanmış bulunduğundan; üçüncü olarak da, yargılamanın iadesinin kabul edilmesi halinde ilk kararın yeniden ele alınması ve yeni bir karar verilmesi gerektiğini ileri sürmektedir109. Yine,

yargılamanın iadesinin kabulü ile hüküm herkes için ortadan kalkmış olur. Buna karşın üçüncü kişinin itirazı kurumu kabul edilecek olursa, hüküm sadece davacı yönünden iptal edilir veya değiştirilir; asıl taraflar bakımından hüküm geçerli olmaya devam edecektir110. Namlı da, üçüncü kişinin itirazının uygulama alanını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 376’ncı maddesine göre çeşitli yönlerden daha geniş olduğunu ifade etmekle birlikte bu bakımından da üçüncü kişilere daha etkin bir hukukî koruma sağladığını dillendirmiştir111. Bununla birlikte, üçüncü kişinin

itirazının kabulüyle kararın taraflar arasında etki doğurmayı sürdürmesi, üçüncü kişinin itirazı yolunu kesin hükümden beklenen hukukî güvenliğin sağlanması

Yenilenmesi, İstanbul 2014, s. 72; KURU, s. 567; PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, s. 495; ARSLAN/YILMAZ/TAŞPINAR AYVAZ, s. 624.

107 PEKCANITEZ-Fer’î Müdahale, s. 62 108 YAVAŞ, s. 636.

109 YAVAŞ, s. 636. 110 YAVAŞ, s. 636.

111 NAMLI, Mert: Türk ve Fransız Medeni Usul Hukukunda Yargılamanın Yenilenmesi, İstanbul 2014, s. 89

34 açısından da Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 376’ncı maddesine göre daha elverişli olduğunu söylemiştir112.

Üçüncü kişinin itirazı ve aslî müdahale davası aynı amaca hizmet etmektedir. Her iki kurum da, tarafı olmadığı bir yargılamada, hukukî durumu etkilenecek olan üçüncü kişinin, zarara uğramasına engel olma amacıyla getirilmiştir. Ancak, her iki kurum arasında farklılıklar da mevcuttur Aslî müdahale, uygulanma zamanı açısından üçüncü kişiler için sınırlı bir inceleme imkânı sağlar. Aslî müdahale davası hüküm verilinceye kadar üçüncü kişi tarafından açılabilir (HMK m.65). Bununla birlikte, üçüncü kişiye, hukukî durumunu etkileyecek olan yargılamanın kendisine ihbar edilmesi de zorunlu değildir. Bu nedenle, söz konusu yargılamanın, hükmün verilmesinden sonra, üçüncü kişi tarafından öğrenilmesi halinde, üçüncü kişi, aslî müdahale davası açarak hakkının korunmasını talep edemez. Bu çerçevede, ortaya çıkacak hükümle hukukî durumu etkilenen üçüncü kişinin, bu tehlikeyi ortadan kaldıracak başka usulî imkânlara sahip olması, hakkının korunması bakımından önem arz eder. Hukukumuzda, aslî müdahale kurumundan başka, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 376’ncı maddesinde de üçüncü kişilerin haklarının korunmasına yardımcı olmak amacıyla bir düzenleme yer alır. Ancak, yargılamanın iadesine ilişkin olarak anılan düzenleme, Yavaş’ın ifade etmiş olduğu gerekçelerle üçüncü kişinin hakkının korunması açısından yetersiz kalmakla birlikte; üçüncü kişinin ilk derece mahkemesinde hüküm verilmesinden sonra başvurabileceği bir usuli imkân da bulunmamaktadır. Bu nedenle, hükmün verilmesinden sonra başvurulabilecek ve yargılamanın iadesine göre de daha geniş bir hukukî koruma sağlaması nedeniyle, üçüncü kişinin itirazına imkân sağlayan Fransız Hukuk düzeninde yer alan bu kurumun, hukukumuzda da uygulanmasında büyük yarar vardır.

II. Müdahale

Fransız Hukuku’nda üçüncü kişilerin haklarını koruma amacıyla öngörülen ikinci yol müdahale kurumudur. Fransız Usûl Kanunu’nun 325-329’uncu maddelerinde aslî müdahale (intervention volontaire principale) ve fer’î müdahale

112 NAMLI, s. 89.

35 (intervention volontaire accessoire) kurumları düzenlenmiştir113. Aslî müdahale kurumuna ilişkin yapılmış olan düzenleme, Alman, İsviçre ve Avusturya Usûl Kanunlarında yer alan düzenlemelerden çok büyük bir farklılık arz etmemektedir.

Üçüncü kişi, tasarruf ilkesi gereği, aslî müdahale davasını açmak zorunda değildir. Kendi iradesi ile bu yola başvurabilir. Görülmekte olan yargılamanın taraflarına karşı, üçüncü kişinin, dava açarak hak iddia etmesi, Fransız Usûl Kanunu açısından da, aslî müdahale olarak kabul edilir. Aslî müdahalede, üçüncü kişi, görülmekte olan yargılamaya taraf olarak katılmaz. Bilakis görülmekte olan yargılamadan ayrı bir şekilde, ilk yargılamanın taraflarına karşı bir dava açar114. Diğer

hukuk sistemlerinde yer alan aslî müdahale kurumuna ilişkin düzenlemelerden farklı olarak, üçüncü kişinin, aslî müdahale davasını, görülmekte olan yargılamanın taraflarına karşı birlikte açabilmesi mümkün olduğu gibi, taraflardan sadece birisine yöneltmesi de mümkündür115. Aslî müdahilin, müdahale davası açabilmesi için, ilk

yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde, en azından tasarruf hakkının varlığı yeterli görülmüştür116. Bir başka ifadeyle, diğer düzenlemelerden farklı olarak Fransız

Hukuku’nda aslî müdahale davasının konusu olan hak veya şeyin, ilk yargılamanın konusu olan hak veya şey ile aynı olması aranmamış, üçüncü kişinin talebi ile asıl davadaki talep sonuçları arasında bir bağlantının varlığı yeterli görülmüştür117. Aslî

müdahale davası, normal bir davadan farklı olmadığı için, alelâde bir davanın açılması için gereken şartlar burada da aranır. Keza, özel şartlardan biri olan, ilk yargılamanın devam ediyor olması Fransız Hukuku’nda da geçerli bir şarttır118.