• Sonuç bulunamadı

3. TARİHİ YARIMADA HANLAR BÖLGESİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

3.2 İstanbul’un Fethinden Günümüze Kadar Olan Gelişim

3.2.6 Fetih Sonrası Liman ve İskeleler

Yazılı kaynaklarda rahat, geniş ve güvenli bir liman olarak tarif edilen Haliç, içinde barındırdığı faaliyetler açısından kentin gelişimini yüzyıllar boyunca kalıcı şekilde belirleyen ve İstanbul’un her döneminde ayakta durmasını sağlayan başlıca unsur olarak göze çarpmaktadır. Liman bu anlamda kentin en yaşamsal noktalarından birini oluşturmaktadır. Bir yandan kentin ticaret ve iaşesinin büyük bölümü buraya akmakta, öte yandan askeri yapı için çok büyük önemi olan tersane burada bulunmaktadır. Ayrıca liman bölgesi Osmanlı topraklarının ve Avrupa’nın her yanından gelen mal, insan, dil ve kültürlerin karıştığı bir merkez özelliği taşımaktadır. Bu bölgede yoğunlaşan mal, emek ve sermaye pazarı118, ticaret yoluyla kentin diğer bölgelerine yayılan bir dağılım şebekesiyle en küçük tüketiciye kadar ulaşmaktadır. Sahil boyunca sıralanan kapanlar (dipnot 85), bugünkü Mahmutpaşa ve Mercan’daki hanlar, Bedesten ve çevresi, bu dağıtım ağının şeması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Osmanlı Dönemi Limanları:

Bizans’ın son döneminde Haliç, savaş çıktığında girişi kapatılabilen ve kıyılarından çeşitli ticari ulaşım için yararlanılan, geniş bir ticaret limanı haline gelmişti; ayrıca şehrin güneyinde donanma için kullanılan Kontaskalion (Harita 3.6) limanı bulunmaktaydı119. Konstantinopolis’in Mayıs 1453’te fethinin ardından başlayan yeni dönem, liman ve liman faaliyetlerinde kendini gösterir. Gümrük işlemleri, İstanbul’a gelen malların Gümrük Emini’nin gözetimindeki iki gümrük yerinden birinde boşaltılmasıyla başlıyordu. Gümrük Emini’nin birinci binası, günümüzdeki Eminönü Meydanı’nda eski deniz surlarının önündeydi. W. M. Wiener Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul Limanı adlı kitabında, 1559 Lorichs Panorama’sına bakarak bu yapıyı; ortasındaki bir yükseltide tavan penceresi bulunan kare biçimli tek katlı ahşap olarak tarif eder120. Wiener ayrıca bu yapının, 1820’de köhne bir görünüm arz ettiğini ve yerine ancak 19. yy. ortasında yeni bir taş bina yapıldığını ifade eder. İkinci gümrük yeri 1863’teki bir yangınla büyük hasara uğrayan Galata’daki Kurşunlu Han’da bulunmaktaydı121.

118 E. Eldem, “Osmanlı Dönemi İstanbul’u”, İstanbul Armağanı 3 Gündelik Hayatın Renkleri, s.17. 119 Wiener, İstanbul’un Tarihsel Topografyası, s. 42.

120 Wiener, A.g.e., s. 56. 121 Wiener, A.g.e., s. 57.

Malların türüne göre farklı farklı yerlerde yük indiriliyordu. Kentin ihtiyacı için getirilmiş erzak, gümrük ile Unkapanı arasındaki kıyı bölgesine indiriliyordu; burada Odunkapı’da, inşaat kerestesi için büyük bir depolama yeri vardı122. Tahıl, Unkapanı’ndaki ambarlara gidiyordu (daha sonraları bir kısmı tersane bölgesinde kurulan depolara aktarılmıştır). İlgili denetim mercilerinin ve tacirlerin makam ve dükkanları ya kıyıya yakındı ya da yakın çevredeki hanlardan birindeydi. Avrupa’dan gelen ithal mallar ise, Galata’da boşaltılıyor, buradan da alıcıların mahzenlerine taşınıyordu. Hamallar da tacirler gibi ayrı loncalarda örgütlüydü; ayrıca bazı tacirlerin yük hayvanları bulunmaktaydı123.

16. ve 17. yy.’larda yüzlerce orta ve küçük büyüklükte gemi devlet denetimi altında Karadeniz’den tahıl ticareti yapmaktaydı. En önemli tahıl ambarları Unkapanı kapısının çevresindeydi. Bunun yanında, zamanla büyük tüccarlara ait özel ambarlar da yapılmıştır124. 17. yy.’da nüfusun daha da artmasıyla Unkapanı’ndaki depolar yetmemeye başladığından, Sultan III. Ahmet tersane civarında birkaç mahzen inşa ettirir, ve bunlara Sultan III. Mustafa döneminde 1758’de üç yeni ambar daha eklenir, ancak kısa zamanda bunların yıkılmasıyla yerlerine Üsküdar Paşalimanı’nda iki tahıl ambarı inşa edilmiştir125. Gümrük binalarında, gümrüğe tabi olan mallar için depolama yerleri bulunmaktayken, yakacak odun, inşaat kerestesi, kiremit ve çömlek gibi mallar daha çok açık havada depolanmaktaydı126. Eminönü bölgesindeki malların depolandığı antrepolardan bazıları 1940 tarihli Pervitich haritalarında görülmektedir (Harita 3.16) ancak bu yapılar günümüzde mevcut değildir.

Adını Osmanlı Dönemi’nde bu bölgede bulunan Gümrük Eminliği’nden alan Eminönü Bölgesi, günümüzde liman ve gümrük özelliğini yitirmiş ise de merkez fonksiyonunu devam ettirmektedir. Bizans Döneminin Neorion ve Drungari Limanları, Osmanlı Döneminde de Bahçekapısı ile Odun Kapısı arasındaki bu kıyı ve liman bölgesindeki Balıkpazarı Kapısı ve Galata İskelesi (Yemiş İskelesi), yanı sıra Zindan Kapısı ve Hasır İskelesi kentin her dönem karşı kıyı ve dünya ile ilişkisinin kurulduğu liman ve kapılar olmuşlardır.

122 Wiener, A.g.e., s. 58.

123 Sakaoğlu, Akbayar, A.g.e., s. 230-240.

124 Wiener, İstanbul’un Tarihsel Topografyası, s. 58. 125 Wiener, A.g.e., s. 58.

Harita 3.16 1940 tarihli Pervitich haritalarında IV. Vakıf Han’ın kuzeyindeki antrepo

18. yy.’da İstanbul’a gelen mallar C. C. Carbognano’ya göre şöyleydi127:

Karadeniz’den; Rusya’nın kürk ve kumaşları, Bohemya’nın kristalleri, Saksonya’nın porseleni, arpa, tahıl, havyar, tereyağı, tuz, bal, peynir, mersin balığı, balmumu, içyağı, yün, işlenmiş deri, odun, kömür, şimşir odunu, bakır, amber, Çerkez köleler,

Akdeniz’den; Antep fıstığı, hurma, kuru incir, kuru üzüm, badem, portakal, limon, pirinç, kahve, tutkal, keten, deve tüyü, zeytinyağı, sabun, terebentin, günlük, Arap zamkı, afyon, sinameki, yabani mercanköşk, safran, kezzap, şap, kükürt, salmiyak, mazı, cedvar, biber, şeker, çivit, zincifre, tartar, akamber, saparna, kudret helvası, tarçın, karanfil, zencefil, kafur, hurma odunu, arsenik, süblime, civa, bakır çalığı, reçine sakızı, sarısabır, demirhindi, kargabüken, cımbızböceği, kırmızı boya odunu, turbit, zerdeçal, aselbent, zibet, misk, mavi

cam tozu, üstübeç, meyankökü odunu, hıyarşember, çiğdem maddesi, sedef, mercan, balina dişi, kaplumbağa, zift, katran, reçine, mermer, kurşun, kalay, teneke, demir, çelik, hasır, bez, Halep, Şam, Sakız kumaşları, hareli canfes, tafta, saten, Şam ipeklisi, keten ve pamuklu bez, kadife, İngiliz ve Fransız çuhaları, kağıt, iğne, ayna, cam levhalar, çini tabak, saat, altın ve gümüş tel, altın ve gümüş tel işlemeli kumaşlar, baskılı pamuklular, altın ve gümüş yaldızlı kağıt, bakır yaprak, demir ve tunç tel, muşamba…

İngiltere, Fransa ve Venedik’ten; hırdavat, beyaz ve renkli mendil, baskı bezler, altın ve gümüş şerit, makas, Mauritania’dan köle,

Asya’nın iç bölümlerinden kervanlar aracılığıyla Üsküdar’a pamuk, balmumu, ipek, Ankara keçisi yünü, Kayseri maroken derileri gibi mallar boşaltılır, buradan gemilerle İstanbul’a gönderilmekteydi.

İskele ve Kapılar:

Osmanlı döneminin Balık Pazarı Kapısı’na (sonraki adı Yemiş iskelesi) denk düşen Porta Perama Kapısı (Peramatos) (Harita 3.5) önüne iskele eklenerek Galata ile Konstantinopolis arasındaki hat oluşturulmuştur128. 1980’lere kadar aynı yerde aynı işlevi sürdüren bir balık pazarı ile baharat pazarı bulunmaktaydı. Eminönü’den Unkapanı’na doğru iki kapı daha vardı: Zindan Kapı (adını Bizans döneminde yakınındaki Ayios Ioannes Kilisesi’nden almıştır) ve Vigla olarak da bilinen Drungari Kapısı (Odun Kapısı)129 (Harita 3.5).

Genellikle her kapıda aynı adla bir de iskele (scala) bulunmaktaydı. Kıyı boyunca surlarla deniz arasında geniş olmayan bir alan vardı. Burada limanlara ulaşan yolun adı Drungaria Yolu’ydu. Kereste nakliyatı ve depolaması için kullanılan Drungari’deki iskele bu işlevini aynı adla Türk döneminde de sürdürmüştür ve Drungari Kapısı çevresindeki alan Bizans Dönemi’nde Zeugma olarak da bilinmekteydi130.