• Sonuç bulunamadı

3. TARİHİ YARIMADA HANLAR BÖLGESİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

3.2 İstanbul’un Fethinden Günümüze Kadar Olan Gelişim

3.2.7 Fetih Sonrası Çarşı Bölgesi Ticaret Yapıları

Osmanlı kentinde ticaret ve zanaat işlevlerinin, konutları mutlak bir biçimde dışta bırakarak,

128 D. Kuban, İstanbul Bir Kent Tarihi, Byzantion, Konstantinopolis, İstanbul, s. 56-57. (Limanda ya da Boğaz’da taşıma yapan büyük teknelere “pereme” denilirdi.)

129 Kuban, A.g.e., s. 56. (Drungarios polis gücünün başıydı ve bu kapının yanında bir polis karakolu, yani Vigla bulunuyordu.)

dükkân ve atölyelerin sıralandığı bir veya birden fazla sokaktan oluşan tek bir alanda yoğunlaştıkları görülür. Pazar ise açık havada yer alan haftalık çarşı veya panayır biçimindedir131.

İstanbul merkez ticaret bölgesini meydana getiren ticaret yapıları, diğer Türk şehirlerinde olduğu gibi, bedesteni odak noktası alarak gelişen dükkânlar ve ticaret hanlarıdır. Ayrıca, bunların yanında çarşı dokusunu meydana getiren destek yapılar ise; cami, hamam, mahkeme ve çarşıya alışveriş etmeye gelenlere hizmet etmeye yönelik, çeşme, sebil, şadırvan gibi su yapılarıdır. Türk şehrinde hareket yönü çarşıya yöneliktir çünkü şehirdeki gündelik yaşamda hareket sağlayıp insan çeken alan daha ziyade çarşıdır. Ancak İslam toplumunda öğle ve ikindi vakitleri, iş saatleri içinde bulunduğundan, bu vakitlere ait ibadetin iş yerinin pek yakınında yerine getirilmesi, çarşı ile camiyi iç içe sayılacak derecede birbirinin yakınında konumlanmasına neden olmuştur. Eş zamanlı olarak 15. yy.’da inşa edilen cami, hamam ve handan oluşan Mahmut Paşa Külliyesi, İstanbul çarşı dokusu içinde yer alan önemli bir örnektir. Osmanlı hanlarının çoğunda günlük perakende alış verişin yapıldığı dükkânlar bulunduğu gibi, bazı bölümleri de imalathane şeklinde kullanılmıştır. Bu nedenle Osmanlı ticaret hanları çarşının yoğun yerinde bedesten yakınında toplanmıştır132.

Bedesten:

Bedestenler, Osmanlılar döneminde kentin ticari ve sosyal yaşamında belirleyici rol oynamıştır. Bedestenlerde dolap ya da mahzen denilen odalarda kira karşılığında tahsis edilen kasa niteliğinde yerler bulunmakta olup, kent ölçeğinde en pahalı alışverişlerin yapıldığı, değerli malların ve antikaların pazarlandığı çarşılardı. Dış duvarları boyunca sıralanan küçük odalardan başka kalın duvarların içinde mahzen denen daha korumalı bölümleri kapsamaktaydı. Bina tümüyle büyük bir banka kasası gibiydi. Her esnafın dolap ve sandık denen küçük dükkanları ve tezgahları vardı. Esnaf, kendi mallarını pazarlamak, gelen malları almanın yanısıra, İstanbulluların ağzı mühürlü sandıklar ve çekmecelerle getirdikleri değerli eşya ve paralarını da mahzenlerde belirli bir ücret karşılığında saklamaktaydı.

Hanlar:

Anadolu Türk-Selçuklu mimari ve ticari yapılarının başlıcalarından olan han-kervansaray ve

131 Maurıce M. Cerası, Osmanlı Kenti; Osmanlı İmparatorluğu’nda 18. ve 19.Yüzyıllarda Kent Uygarlığı ve

Mimarisi, Çev. Aslı Ataöv, Yapı Kredi yay., İstanbul, 2001, s. 119.

sultanhanlarının, Uzakdoğu’dan Türkistan ve İran yönlerinden gelerek, İpekyolu ağındaki ribatlar zincirinin devamı olarak Anadolu’nun doğu – batı, kuzey - güney yol ağları üzerinde sıralanan görkemli abideleri oldukları ve ilgili örnekleri tezin ikinci bölümünde bahsedilmiştir. Bu muhteşem konaklama yapılarından, Malatya- Sivas- Tokat- Samsun; Sivas-Kayseri-Aksaray-Konya-Antalya kervanyolları üzerine sıralanan, en bilinenleri Alacahan, Karatay Hanı, Sultanhanı, Lalahanı, Hatun Hanı, Alara, Sultanhanı, Evdir, Kırkgöz, Susuz, İncir, Ertokuş, Şerefzâ’dır. Bu cüsseli yapılarda, sultan saraylarının ölçüleri ya da bazı özellikleri görülebildiği gibi, işlevleri arasında her ulustan ticaret erbabının buluştukları; takas, çek, senet, ticari anlaşma işlemleri yaptıkları, çevrelerindeki köy ve kasabalarla birlikte, kendi çağlarının birer panayırı olduğu da bilinmektedir133.

Hanların avlularında, müzayede, mezat, takas, toptan satış işlemleri yapılır; dünyanın dört bucağından gelen tüccarlar, buralarda buluşurlardı. Çin gibi uzak ülkelerden gelen oyuncuların, çalgıcıların, hünerbazların marifetlerine; Türkistanlı, Tibetli hekimlerin muayene ve ayakta tedavilerine mekânlık eden han avluları da vardı134. Bu yapıların zemin katları depo, ahır, tamirhane gibi servis kısımlarına, üst katları ise münferit odalar halinde yolcuların ikametine ayrılmıştır. Bölgede zaman içinde ikamet edilmeyen hanlar oluşmuş ve bu hanlar daha büyük toptancılar tarafından kullanılmışlardır. Perakendeciler ise birçok mal için toptancı piyasası olan bu hanlara gelerek ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Bu hanların üst katlarında toptancılara ait büro mahiyetindeki odalar, alt katlarında ise malların depolandığı dükkânlar yer almaktadır. Ayrıca çeşitli mallar bedel ödemek şartıyla buralarda depolanmışlardır. Bu tip hanların dışında, perakende alışveriş yapılan dükkânların bulunduğu ve bazı bölümleri imâlathane olarak kullanılan pek çok han bulunmaktadır. Bazı hanlar ise ticari hayata yön vermesi yanında içinde bulundukları yerleşime gelen çeşitli yerli ve yabancı nüfusu da barındırmaktaydı. Burada yolculara verilen hizmet, ayrılan odalar ve bu odalardaki barınma şekli hakkında bilgilerimiz gezginlerin verdikleri bilgilerle sınırlıdır.

Kentteki hanlarda kalmak isteyenlerin, han odabaşısına başvurduğunu, bütün odaların anahtarlarını yanında bulunduran odabaşına, çeyrek kuruş veya yarım kuruş, “oda açma parası” denen bir bahşiş vererek anahtar alıp odalarına yerleştiklerini, oda kiralarının kalınan gün sayısına göre hesaplandığını, hanın konforuna göre gecelik ücretin bir veya iki akçe c. 10, s. 764.

133 O., Turan, “Selçuk Kervansarayları”, Belleten, Ankara, 1949, c. 10, sayı 39, s. 471-496. 134 Turan, A.g.e.

olduğu yazılır135. 16. yy. ortalarında yatakların eyerde taşınan kilimin üzerine bir cübbe sererek ve eyeri de yastık yerine koyarak hazırlandığını, yolcuların yatarken gündüz giydikleri ayak bileğine kadar uzanan kürk astarlı cübbelere sarındıkları136, 1764-65 yıllarında hana yolcu geldiğinde bir uşağın yerin tozunu alarak odanın tek mobilyası olan döşeği yere serdiği137, 1836-39 yıllarında ise hanlarda yolcunun bulabileceği tek eşyanın bir hasırdan ibaret olduğu, ne hizmet eden bir kimsenin ne de yiyecek olduğu ve herkesin gerekli şeyleri yanında getirdiği söylenmektedir.

Şehir dışından gelen yolcuların geçici olarak kaldıkları hanların barındırma işlevi yanısıra o şehirdeki güvenliğin sağlanması ve yabancıların gözaltında bulundurulması şeklinde yüklendikleri önemli bir roller vardı. Handa kalan yolcular kaldıkları süre için kendilerine halktan bir kefil bulmakla yükümlüydüler. Hanlarda kalanlara “hancılar”, han işletenlere “hancılar kethüdası” kefil ediliyordu. Buralarda kalanların isimleri düzenli şekilde han defterine geçiriliyor, defter nazırı istediğinde kendisine gerekli bilgi veriliyordu. Böylece, istendiği an şehrin bütün hanlarında kimlerin kaldıklarını saptama olanağı vardı. Hanlardan ayrılanlar isimlerini sildirdiklerine dair kaldıkları yerin görevlisinden pusula aldıktan sonra hancılar kethüdasına gidip pusulalarını imzalatıyorlar, daha sonra defter nazırına başvurarak onun defterinden de silinip mürur tezkerelerini alabiliyorlardı138. Böylece devlet yerli olmayan nüfus üzerinde denetimi kolayca sağlayabilmekteydi

Arasta:

Arasta Osmanlı mimarisinde üstü açık ya da kapalı, bir eksen üzerine dizilmiş, aynı yükseklikte ve boyutta dükkan sıralarından oluşan ticaret yapısı türüdür. Yapım özelliği bir seferde yapılması olup zaman içerisinde dükkan ilavesi yapılmayan yapılardır139. Bazı arastaların bağımsız olarak planlandıkları, bazılarının ise külliyeler ile birlikte çözümlendiği görülmektedir. Edirne’de Selimiye ve İstanbul’daki Sultanahmet arastası bu yapı gruplarına örnektir.

135 G. D. Busbecq, Kanuni Devrinde Bir Sefirin Hatıratı (Türk Mektupları), Ankara, 1953, s. 25. 136 Busbecq, A.g.e.

137 H. V. Moltke, Moltke’nin Türkiye Mektupları, İstanbul, 1969, s. 57.

138 M. Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapıları, Ankara, 1991, s. 410.

139 O. Ceylan, Geleneksel Türk Osmanlı Çarşı Yapılarının Oluşumu, Gelişimi ve Yakın Doğu Kültürleri ile

Dükkanlar:

İçlerinde günlük alışverişin yapıldığı, sayıca en fazla olanı, yapısı en basit, inşa malzemesi en çok çeşitlilik gösteren ticaret birimi dükkanlardır. Ahşap dükkânlar merkez çarşının temel öğesi olmuştur. Kümeler halinde bulunan küçük dükkanlara, sonraki yüzyıllarda vakıf müdahaleleri akılcı yaklaşımlar getirmiş, sıralanmaları düzenlemiş daha kalıcı ve geometrik olarak daha düzgün bir mimari ile inşa edilmiştir.

Dükkanlar üstü açık bir sokakta olabileceği gibi, üstü kapalı bir çarşı bölümünde, arastada, handa ve bedestende de olabilir. Kapalıçarşı ve arastadaki dükkanlar kargirdir. Buradaki köşeye denk gelen dükkân diagonal olarak bir duvar tarafından ikiye bölünmüş, böylece tek bir dükkâna iki taraftan ışık gelmesi engellenmiştir. Perakende satılan eşyanın teşhir edildiği yer olan sıra dükkanların hanlar bölgesindeki örnekleri Fincancılar Yokuşu, Mahmutpaşa Caddesi ve Uzunçarşı Caddesinde bulunmaktadır. Dükkanlar genellikle 1 tam + 1 yarım kat olarak yapılmış ve üzeri ahşap kırma çatı ile örtülüdür. Dükkanların üzerinde bulunan alçak katlı mekan, (günümüzde bu alanlar depo olarak kullanılmaktadır) geçmişte bekar odası olup dükkanda çalışan çırak ya da kalfaların yattıkları yerdir140. R. Ekrem Koçu aynı zamanda konu ile ilgili olarak; kahvehane ve kasapların dışında tüm dükkanlara sokaktan 2-3 basamakla girildiğini, dolayısıyla dükkanların yol ile aynı seviyede olmadığını, dükkan zemininin tahta kaplı olup, tahtanın üzerine kilim, hasır benzeri örtü serilerek, dükkan sahibi, çırak ya da kalfanın yer minderinde oturduğunu, sokak pabucu ile dükkanlara girilmeyip kendilerinden başka misafirlerin de pabucunu eşikte çıkardığını, sadece alışveriş için gelenlerin ise dükkanın içine alınmadığını, tezgah önünde alışveriş edildiğini, yazar141. Dükkanları bir kanadı aşağıda ve diğeri yukarı doğru açıldığında, üstte saçak, altta malları sergilemek için tezgah haline gelen ahşap panjurları bulunmaktaydı.