• Sonuç bulunamadı

Feshin Geçersizli¤i ve ‹fle ‹ade Davalar›nda Temyiz Halinde Yarg›tay’ca Verilen Karar Kesin Olup Yerel Mahkeme Direnme

Karar› Veremez

ÖZET: Feshin geçersizliği ve işe iade davaları, seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir. Söz konusu davaların seri muhakeme usulüne göre kısa süre içinde sonuçlandırılması düşüncesi, işçinin emek ge-lirinden olanaklar ölçüsünde çok kısa süre yoksun kalma ilkesinden kay-naklanmış olup bu nedenle Yargıtay’ca verilecek kararın kesin olması amaçlanmıştır. “Yargıtay’ca ... kesin karara bağlanır” şeklindeki düzenle-me ile bozmaya karşı direndüzenle-me yolu kapatılmıştır. Açıklanan nedenlerle, bozma kararına uyulması gerektiği halde direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

➣ 4857 sayılı İş Kanunu m. 18, 20.

➣ 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m. 429.

T

araflar arasındaki “feshin geçersizliği ve işe iade” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Isparta İş Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 26.02.2009 gün ve 2008/416 E. - 2009/57 K. sayılı kararın incelenmesi davalı veki-li tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 20.07.2009 gün ve 2009/21098-21763 sayılı ilamı ile, (“...Davacı işçi, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan işverence feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta ge-çen süre ücretinin belirlenmesini istemiştir.

Davalı işveren, davacı ile yapılan iş sözleşmesinin TMSF el koyma işleminin yürütmeyi durdurma kararı nedeni ile geçersiz olduğunu, atanan yöneticilerin iş sözleşmesi yapma ve imzalama yetkileri olmadığını, yürütmeyi durdurma kararı ne-deni ile yapılan işlemlerin baştan itibaren yok hükmünde sayılacağını, davacı ile ya-pılan sözleşmenin normal şartlar altında yapılmadığını, iş sözleşmesinin TMSF’nin şirkete el koyma kararının Danıştay kararı ve TMSF ile yapılan sulh sözleşmesi ile kaldırılması, şirketin önceki yönetim ve denetim kurullarına devredilmesi, TMSF’nin atadığı yönetim ve denetim kurullarının işine son verdiği işçilerin yeni-den işe başlatılması ve bu durumun yarattığı yeniyeni-den yapılanma neyeni-deni ile feshedil-diğini, feshin işletme ve işyeri gereklerine dayandığını, el koymadan sonra

yöneti-min eski ve uzman çalışanları çıkarıp yerine ahbap dost ilişkileri ile yakınlarını al-dığını, çıkarılanların ise işe iade kararı alal-dığını, davanın reddi gerektiğini savun-muştur.

Mahkemece, davalı tarafça eski yönetim zamanında çalışan işçilerin TMSF za-manında işten çıkarılması ve şirketin yönetiminin eski yönetime tekrar devredilme-si sonunda eski işçilerin yeniden işe başlatılması nedeniyle alınan yeniden yapılan-dırma kararı sonucu davacının iş sözleşmesinin feshedildiği ileri sürülmüş ise de dinlenen tanık anlatımları ve dosya kapsamına göre işyerinde mesailerin kaldırılma-dığı, çalışma süresinin kısaltılmakaldırılma-dığı, işçi çıkarmamak için hiçbir önlemin alınma-dığı buna göre işveren tarafından feshin en son olarak uygulanması gereğinin göz ardı edildiği ve sonuç olarak yeniden yapılandırma gerekçesinin işçi çıkarmaya yö-nelik olarak uygulandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesinde işletmenin, işyerinin veya işin ge-rekleri kavramına yer verildiği halde, işletmesel karar kavramından söz edilmemiş-tir. İşveren amaç ve içeriğini belirlemekte serbest olduğu kararları, yönetim hakkı kapsamında alabilir. Geniş anlamda, işletme, işyeri ile ilgili ve işin düzenlenmesi konusunda, bu kapsamda işçinin iş sözleşmesinin feshi dahil olmak üzere işverenin aldığı her türlü kararlar, işletmesel karardır.

İşletmenin, işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan fesihte, yargısal dene-tim yapılabilmesi için mutlaka bir işletmesel karar gerekir. İş sözleşmesinin iş, işye-ri veya işletme gerekleişye-rine dayalı olarak feshi, işletmesel kararın sonucu olarak ger-çekleşmekte, fesih işlemi de işletmesel karar çerçevesinde değişen durumlara karşı işverene tepkisini oluşturmaktadır. Bu kararlar işletme ve işyeri içinden kaynakla-nan nedenlerden dolayı alınabileceği gibi, işyeri dışından kaynaklakaynakla-nan nedenlerden dolayı da alınabilir. Bu nedenler, bir ya da birden fazla işçinin işyerinde çalışmaya devam etmesi gerekliliğini doğrudan veya dolaylı olarak ortadan kaldırıyorsa, dik-kate alınmalıdır.

İşletmesel karar söz konusu olduğunda, kararın yararlı ya da amaca uygun olup olmadığı yönünde bir inceleme yapılamaz. Kısaca işletmesel kararlar yerindelik de-netimine tabi tutulamaz. İşverenin serbestçe işletmesel karar alabilmesi ve bunun kural olarak yargı denetimi dışında tutulması şüphesiz bu kararların hukuk düzeni tarafından öngörülen sınırlar içinde kalınarak alınmış olmalarına bağlıdır.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/2. maddesinde açıkça, feshin geçerli nedenlere dayandığının ispat yükü davalı işverene verilmiştir. İşveren ispat yükünü yerine ge-tirirken, öncelikle feshin biçimsel koşullarına uyduğunu, daha sonra, içerik yönün-den fesih neyönün-denlerinin geçerli (veya haklı) olduğunu kanıtlayacaktır. Bu kapsamda, işveren fesihle ilgili karar aldığını, bu kararın istihdam fazlası meydana getirdiğini, tutarlı şekilde uyguladığını ve feshin kaçınılmaz olduğunu ispatlamalıdır.

Feshin işletme, işyeri ve işin gerekleri nedenleri ile yapıldığı ileri sürüldüğün-de, öncelikle bu konuda işverenin işletmesel kararı aranmalı, bağlı işveren kararın-da iş görme ediminde ifayı engelleyen, bir başka anlatımla istihkararın-damı engelleyen du-rum araştırılmalı, işletmesel karar ile istihdam fazlalığının meydana gelip gelmedi-ği, işverenin bu kararı tutarlı şekilde uygulayıp uygulamadığı (tutarlılık denetimi), işverenin fesihte keyfi davranıp davranmadığı (keyfilik denetimi) ve işletmesel ka-rar sonucu feshin kaçınılmaz olup olmadığı (ölçülülük denetimi - feshin son çare ol-ması ilkesi) açıklığa kavuşturulmalıdır. Dairemizin kararlılık kazanan uygulaol-ması bu yöndedir (06.10.2008 gün ve 30274-25209, 11.09.2008 gün ve 25324-23401 sa-yılı kararlar).

İşletmesel kararın amacı ve içeriğini belirlemekte özgür olan işveren, işletme-sel kararı uygulamak için aldığı tedbirin feshi gerekli kıldığını, feshin geçerli nede-ni olduğunu kanıtlamalıdır. İşletmesel kararın amacı ve içeriğinede-ni serbestçe belirle-yen işveren, uygulamak için aldığı, geçerli neden teşkil eden ve ayrıca istihdam faz-lası doğuran tedbire ilişkin kararı, sürekli ve kalıcı şekilde uygulamalıdır. İşveren iş-letme, işyeri ve işin gerekleri nedeni ile aldığı fesih kararında, işyerinde istihdam fazlalığı meydana geldiğini ve feshin kaçınılmazlığını kanıtlamak zorundadır. İş sözleşmesinin feshiyle takip edilen amaca uygun daha hafif somut belirli tedbirle-rin mevcut olup olmadığının değerlendirilmesi, işverenin tekelinde değildir. Bir ba-kıma feshin kaçınılmaz olup olmadığı yönünde, işletmesel kararın gerekliliği de de-netlenmelidir. Feshin kaçınılmazlığı ekonomik açıdan değil, teknik denetim kapsa-mında, bu kararın hukuka uygun olup olmadığı ve işçinin çalışma olanağını ortadan kaldırıp kaldırmadığı somut olarak araştırılmalı, kısaca feshin son çare olması ilke-si incelenmelidir. İşletme, işyeri ve iş gereklerinin, iş sözleşmeilke-si feshedilen işçinin işyerinde istihdam edilme imkânına somut olarak etki etmesi şarttır. İşçinin işvere-nin aynı işyerinde başka bir bölümünde veya başka bir işyerinde çalıştırılma olana-ğı varsa, işletme gereklerine dayalı fesih geçersiz olacaktır.

İş ilişkisinde işletmesel kararla iş sözleşmesini fesheden işveren, Medeni Ka-nun’un 2. maddesi uyarınca, yönetim yetkisi kapsamındaki bu hakkını kullanırken, keyfi davranmamalı, işletmesel kararı alırken dürüst olmalıdır. Keyfilik denetimin-de işverenin keyfi davrandığını işçi iddia ettiğindenetimin-den, genel ispat kuralı gereği, işçi bu durumu kanıtlamalıdır.

Dosya içeriğine göre davalı şirketin de aralarında bulunduğu ve yanı gruba ait 9 şirkete TMSF tarafından 23.06.2005 tarihinde el konduğu, şirketlere TMSF tara-fından yeni yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin atandığı, el konulan şirket sahiplerinin el koyma işlemi nedeni ile yürütmeyi durdurma istemi ile idari yargıda dava açtığı, bu arada yeni yönetimin şirket merkezlerini Isparta ilinden İstanbul merkezine aldırdığı, davalı dahil diğer grup şirketlerinde birçok işçinin iş sözleşme-lerini feshettiği, davacı gibi bir çok işçiyi de işe aldığı, davacının el konulan davalı

şirkette işe başlatıldığı, işten çıkarılanların ise feshin geçersizliği ve işe iade istemi ile dava açtıkları ve açılan davaları kazandıkları, eski şirket sahiplerince idari yargı-da açılan yargı-davayargı-da Danıştay ilgili yargı-dairesince 19.07.2007 tarihinde yürütmeyi durdur-ma kararı alındığı, TMSF tarafından el konulan davalı dahil diğer grup şirketlerin idari yargı kararı ve sulh anlaşması ile tekrar eski yönetim ve denetim kurullarına 08.05.2008 tarihinde devredildiği, şirketi tekrar alan eski yönetimin TMSF tarafın-dan atanan yönetim kurulu tarafıntarafın-dan işten çıkarılan ve işe iade kararı alan eski per-soneli işe almak ve şirket merkezlerini, tekrar Isparta iline almak için karar aldığı ve bu şekildeki yapılanma nedeni ile el koyma tarihinden sonra işe alınan ve İstan-bul işyerinde iş başlatılan işçileri işten çıkarma kararı aldığı anlaşılmaktadır.

El koyma kararının hukuka aykırılığı sonrası, süreç düşünüldüğünde işe iade kararı alan işçilerin işe alınması ve bu arada İstanbul işyeri faaliyetine son verilme-si nedeni ile İstanbul işyerinde el koyma sonrası işe alınanları istihdam fazlalığı oluşturacağı açıktır. Ancak somut olarak bu olguların araştırılması, başka bir anla-tımla işe iade kararı alan işçilerin işe başlatılıp başlatılmadığı, davacının pozisyonu-nun Isparta işyerinde olup olmadığı veya feshin kaçınılmazlığı ve son çare olması ilkesi açısından başka bölümde değerlendirme olanağı olup olmadığının açıklığa kavuşması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

Yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır...”) gerekçesiyle bo-zularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahke-mece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı vekili.

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edil-diği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin haksız ve geçersiz nedenle feshe-dildiği iddiası ile feshin geçersizliğine, işe iadeye ve buna bağlı fer’i haklara hük-medilmesi istemiyle dava açmıştır.

Davalı vekili, işyerinde yapılandırma nedeniyle davacının iş sözleşmesinin fes-hedildiğini savunarak davanın reddini savunmuştur.

Yerel mahkeme, feshin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.

Hüküm, davalı vekilinin temyizi üzerine özel dairece yukarıya aynen alınan ge-rekçeyle bozulmuş, yerel mahkemece direnme kararı verilmiştir. Hükmü temyize davalı vekili getirmektedir.

Hukuk Genel Kurulu’nda görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/3. maddesinde yer alan “mahkemece verilen kararın

temyizi halinde Yargıtay ilgili dairesinin vereceği kararın kesin olduğu” hükmü kar-şısında, Yargıtay özel daire kararının direnmeye konu edilip edilemeyeceği, yerel mahkemece önceki hükümde direnme kararı verilip verilemeyeceği, ön sorun ola-rak tartışılmıştır.

Sorunun çözümü 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesinin incelenip irdelen-mesini zorunlu kılmaktadır. Şöyle ki; 4857 sayılı Yeni İş Kanunu’nun 20. maddesi:

“İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gözetilmediği veya gös-terilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihin-den itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. Toplu iş sözleşmesinde hü-küm varsa veya taraflar anlaşırlarsa, uyuşmazlık aynı sürede özel hakeme götürülür.

Feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatlayükümlüdür.

Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır, mahkemece verilen kararın temyizi halinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir. Özel hakemin oluşumu çalışma esas ve usulleri bu yönetmelikle belirlenir” hükmünü getirmiştir.

Madde ile iş aktinin feshinin geçersizliğine ilişkin açılacak bir davanın seri yar-gılama usulüne göre kısa süre içersinde sonuçlandırılması düşüncesi, işçinin emek gelirinden olanaklar ölçüsünde çok kısa bir süre yoksun kalması ilkesinden kaynak-lanmış ve bu nedenle de Yargıtay özel dairesince verilecek kararın kesin olması amaçlanmıştır.

Benzer nitelikteki düzenlemelere; 2821 sayılı Sendikalar Yasası’nın 4. madde-si, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmemadde-si, Grev ve Lokavt Kanunu’nun 3, 12, 15 ve 60.

maddelerinde de yer verilirken İş Hukuku’na yön veren temel ilke ve düşünceler-den hareket edildiği, Hukuk Genel Kurulu’nun 13.03.1985 gün 1984/9-834 Esas ve 1985/201 Karar sayılı kararında da, benzer bir konunun ele alındığı görülmüş ve 2822 Sayılı Kanunun 15. maddesinde yer verilen “Yargıtay’ca... kesin karara bağ-lanır” hükmü ile yasa koyucunun burada bozma kararına karşı direnme yolunu ka-pamayı amaçladığının vurgulandığına işaret edilmiştir.

Açıklanan nedenlerle, (kesin karar verme) hususunun Yargıtay özel daire kararı-nın kesin olduğunu amaçladığı, bunun için de direnmeye konu edilemeyeceğini kabul etmek gerekir. Yasa koyucu burada açıkça, “Yargıtay’ca kesin olarak karara bağlanır”

demek suretiyle, bozma kararına karşı direnme yolunu kapamış bulunmaktadır.

Nitekim aynı ilke, Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2004 gün ve 2004/9-510 E., 2004/557 K.; 08.12.2004 gün ve 2004/9-654 E., 2004/664 K.; 21.09.2005 gün ve 2005/9-474 E., 2005/510 K.; 23.11.2005 gün ve 2005/9-579 E., 2005/648 K.;

12.04.2006 gün ve 2006/9-211 E., 2006/195 K.; 18.10.2006 gün ve 2006/9-621 E., 2006/673 K.; 03.12.2008 gün ve 2008/9-716 E., 2008/726 K.; 27.01.2010 gün ve 2009/9-592 E., 2010/35 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Yargıtay özel dairesi bozma kararının ke-sin olduğu ve direnme yolunun kapalı bulunduğu gözetilerek, özel daire bozma ila-mına bu nedenle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya ay-kırıdır. Direnme kararı belirtilen nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yu-karıda açıklanan nedenlerden dolayı H.U.M.K.’nun 429. maddesi gereğince BO-ZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 24.02.2010 gü-nünde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Tarih: 17.02.2010 Esas: 2010/9-71 Karar: 2010/87

Bozmaya Uyma Karar› Verildikten Sonra Bundan Dönülerek

Outline

Benzer Belgeler