• Sonuç bulunamadı

ÖZET: Davacı, trafik kazası sonucu oluşan işgücü kaybı nedeniyle tazminat tale-binde bulunmuştur. Yerel mahkemece davacının, sigorta şirketini ibra ettiği gerekçesiyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Uyuşmaz-lık, davacı tarafından verilen ibranamenin tüm maddi zararları karşılayıp karşılamadığı, bu suretle davalıyı borçtan kurtarıp kurtarmadığı noktasın-da toplanmaktadır. Gerçek anlamnoktasın-da ibranameden söz edilebilmesi için taz-min edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık bir oran-sızlık bulunmaması gerekir. Tazmini gereken miktar ile ibranamede yazılı miktar arasında açık bir oransızlık varsa bu belge ibraname değil makbuz hükmündedir.

➣ 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 85.

T

araflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; verilen hü-küm asıl ve birleşen dava davacıları ve davalı Ahmet vekilleri tarafından temyiz edilmiş, birleşen dava davacısı Şinasi ve davalı Ahmet vekilince de duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 15.06.2010 günü birleşen dava davacısı Şinasi vekili Avukat M.A. ile davalı Ahmet geldiler. Davacı ... Türk Sigorta Şirketi tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıl-dıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Karar

Davacı vekili, davalı Ahmet’e ait, davacı şirkete zorunlu mali sorumluluk sigor-ta poliçesi ile sigorsigor-talı aracın yaya Şinasi’ye çarparak yaralanmasına neden olduğu-nu, üçüncü şahsa poliçe limiti dahilinde 1.717,00.-TL ödeme yapıldığını, sigortalı araç sürücüsünün alkollü olarak kaza yapmış olması nedeniyle rücu hakkının doğ-duğunu belirterek 1.717.-TL tazminatın ödeme tarihinden işleyecek faizi ile davalı-dan tahsilini talep etmiş, birleştirilen dosyada ise Şinasi’ye 10.929 TL ödeme yapıl-dığını ödeme tarihinden işleyecek faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı Ahmet, kusuru kabul etmediğini, ödeme yapılan Şinasi’nin dava açmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödeme yapıldığını, alkolün kazaya etki-si bulunmadığını davanın reddini savunmuştur.

Birleştirilen dosya davacısı Şinasi vekili davalı Ahmet idaresinde bulunan ara-cın müvekkiline çarparak yaralanmasına neden olduğunu, davaara-cının uzun süre teda-vi gördüğünü, belirterek 500.-TL tedateda-vi gideri, 5.500.-TL işgöremezlik tazminatı ile 90.000.-TL manevi tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalılar-dan tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini yapılan ödemeler mahsup edil-dikten sonra, 500.-TL tedavi gideri ve 78,438.-TL maddi tazminatın tahsili için ıs-lah etmiştir.

Davalı sigorta şirketi vekili poliçe limiti dahilinde ödeme yaptıklarını, sorum-lulukları kalmadığını davanın reddini talep etmiştir.

Davalı Ahmet, davacının tedavi giderlerini ödediğini, yaralanmasında davacı-nın da kusurlu olduğunu davadavacı-nın reddini savunmuştur.

Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelmediği gerekçesi ile davacı ... Sigorta A.Ş tarafından açılan davanın reddine, davacı Şinasi tarafından açılan davada ise si-gorta şirketi tarafından 10.929.-TL maluliyet tazminatı ödendiği ve davacı tarafından ibraname verilerek davalının ibra edildiği gerekçesi ile işgöremezlik tazminatı talep edemeyeceği gerekçesi ile maddi tazminat talebinin reddine, 500.-TL tedavi gideri-nin davalı sigorta şirketi poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere ve dava tarihinden işle-yecek yasal faiz ile diğer davalı olay tarihinden işleişle-yecek yasal faizi ile sorumlu ol-mak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 20.000.-TL manevi tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalı Ahmet’ten tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraf vekilleri ve davalı Ahmet tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delil-lerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve kazanın meydana gelmesinde salt alkol etkili olmayıp kazaya sürücülerin kusurlu davranışlarının etkili olmasına gö-re, davacı ve birleştirilen dosya davalısı ... Sigorta A.Ş. vekilinin yerinde görülme-yen bütün temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Davalı Ahmet’in temyiz itirazları yönünden; dava trafik kazasından kaynak-lanan işgücü kaybı tazminatı istemine ilişkindir. Davacı Şinasi’nin işgücü kaybının belirlenmesi için davacı tarafından ibraz edilen Bakırköy Eğitim ve Araştırma Has-tanesi’den alınan 10.06.2003 tarihli % 43 oranında malül olduğuna dair sağlık rapo-ru esas alınmış ise de bu rapor hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Mahke-mece davacı Şinasi’nin işgücü kaybının kesin olarak belirlenmesi için davacıya ait kazadan sonra gördüğü tedavilere ilişkin dosyalar, teşhis ve tedavi dosyaları getiri-lerek Adli Tıp Kurumu veya üniversitelerin adli tıp kürsüsünden sağlık işlemleri tü-züğüne göre işgücü kaybı oranının belirlenmesi için ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınarak sonucuna göre aktüerya uzmanından ek rapor alınarak karar ve-rilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görül-memiştir.

3- Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkilinin tedavisi sırasında harcanan te-davi giderlerini de talep ettiğine göre davacı tarafından ibraz edilen faturaların ola-ya uygunluğunun denetlenmesi için konusunda uzman tıp doktoru bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken bu konuda uzman olmayan bankacı, mali müşavir bilirkişiden alınan rapora göre hüküm kurulması isabetli de-ğildir.

4- Davacı Şinasi’nin temyiz itirazlarına gelince; davacı işgücü kaybı nedeniyle açtığı dava hakkında sigorta şirketi tarafından ödeme yapılarak davacının sigorta şir-ketini ibra etmesi nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiş ise de söz konusu “İbranamenin” içeriği ve kapsamı yönünden davacının tüm maddi tazmi-nat alacağını aldığı ve bu suretle borçluyu borcundan kurtardığı biçiminde değerlen-dirilip değerlendirilmeyeceği uyuşmazlık konusudur. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, açık oransızlığın bu-lunduğu durumlarda ise anılan belge ibraname değil, ancak makbuz niteliğindedir.

Mahkemece; davalı sigorta şirketi davacının gerçek zararından sorumlu oldu-ğuna göre davacının işgücü kaybı oranı belirlendikten sonra aktüerya uzmanından rapor alınarak sonucuna göre tazmin edilecek miktar ile buna karşılık ibraname ile alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığı, açık oransızlığın bu-lunması durumunda, ibranameyi “kısmi ifayı içeren makbuz” niteliğinde kabul et-mek ve ibraname ile alınan meblağın, gerçek zararı hangi oranda karşıladığını sap-tamak, ivazlar arasında açık bir nispetsizliğin bulunması halinde, ibranamenin an-cak makbuz niteliğinde bir belge olarak kabulü ile içeriğinde yazılı ödemenin tespit olunacak tazminat tutarından indirilerek, kalanının tahsiline karar verilmesi gerek-tiği ve ayrıca davalı sigorta şirketinin ödemeyi dava açıldıktan sonra 02.07.2003 ta-rihinde yapmış olması da gözetilerek sonucuna göre karar vermek gerekirken yazı-lı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı ve birleştiri-len dosya davalısı ... Sigorta A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 3 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı Ahmet’in temyiz itirazlarının kabulüne, 4 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı Şinasi vekilinin temyiz iti-razlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve 750,00.-TL vekalet ücretinin davacı ... Türk Sigorta Şirketinden alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacı Şinasi ve davalı Ahmet’e verilmesine, aşağıda dökümü yazılı 206,05.-TL fazla alınan peşin harcının istek halinde temyiz eden davacı ve birleşen dava davalısı ... Sigorta A.Ş.’ye geri verilmesine 15.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 15.06.2010 Esas: 2010/3046 Karar: 2010/9055

Kamulaflt›rma Bedelinin Tespiti – Fiilen Meskûn Olmad›¤› Gibi Sit Alan›nda Kalmas›ndan Dolay› ‹mara Aç›lamayacak Olan Tafl›nmaz Arsa Olarak Kabul Edilemez

ÖZET: Kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkin davalarda öncelikle, kamulaştırı-lan taşınmazın değerlendirme tarihinde arsa vasfında mı yoksa arazi vas-fında mı olduğu belirlenmelidir. Arsa vasvas-fında ise değerlendirme tarihin-den önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre; arazi vasfında ise mevki ve şartlara göre kullanılması halinde getirebileceği net gelir esas alınmak suretiyle değer tespiti yapılmalıdır. Fiilen meskûn olmadığı gibi sit alanında olmasından ötürü imara açılamayacak olan taşınmazlar arsa ola-rak nitelendirilemez. Dava konusu taşınmaz arazi vasfında olmasına rağ-men arsa niteliğine göre değer belirlenmesi hatalıdır.

➣ 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu m. 11.

D

ava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasası’nın 4650 Sayılı Yasayla değişik hüküm-leri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz mal üzerinde irtifak hakkı tesisi ile idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay Kararı

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kâ-ğıtlar okunup gereği düşünüldü:

Kamulaştırma Yasası’nın 11. maddesi hükmüne göre, bedel tespit davalarında öncelikle kamulaştırılan taşınmazın değerlendirme tarihindeki vasfının (arsa veya arazi) belirlenmesi, arsa vasfında ise değerlendirme tarihinden önce özel amacı ol-mayan emsal satışlara göre satış değeri, taşınmaz arazi vasfında ise değerlendirme tarihindeki mevki ve şartlara göre olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri esas alınmak suretiyle değerinin belirlenmesi gerekir.

Dosya içerisinde bulunan D... İlçesi, K... Belediyesi Başkanlığı’nın 21.05.2008, 03.11.2008 ve 06.01.2009 tarihli yazıları ile dava konusu taşınmazın 11.11.1983 tarihli belediye uygulama imar planı içerisindeyken, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından 10.12.1993 tarihinde 2. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak karar verildiğinden, adı geçen parselin bulunduğu imar uygulama planının uygulanmasının durdurulduğu, bu tarihten sonra imar planı dı-şında bulunduğu, nazım imar planının bulunmadığı, mücavir alan olmadığı, 2. De-recede sit alanında olduğundan imara açılamayacağı bildirilmiştir.

Bakanlar Kurulu’nun Yargıtay’ca da kısmen benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın arsa sa-yılabilmesi için belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, beledi-ye hizmetlerinden (beledibeledi-yece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vd.) yararlanan ve meskun yerler arasında yer alması gerekir. Dava konusu taşınmazın, Bakanlar Kurulu Kararı’nın 1. maddesi (b) bendinde de belirtildiği gibi fiilen mes-kun halde bulunamadığı ve sit alanında olmasından dolayı imara da açılamayacağı anlaşıldığından “arsa” niteliğinde kabulüne olanak yoktur.

Yukarıda açıklanan nedenlerle taşınmazın arazi olarak değerlendirilmesi gere-kirken arsa niteliğine göre değerlendirme yapılarak buna göre bedel belirlenmiş ol-ması doğru görülmemiştir.

Mahkemece İlçe Tarım Müdürlüğü’nden değerlendirme tarihine göre münabeye alınacak ürünlerin hangileri olduğu ve bunlara ait dekar başına ortalama ve-rim, üretim maliyeti ve toptan satış fiyatlarına ilişkin resmi veriler getirtildikten sonra arazi niteliğine göre inceleme yapacak bilirkişi kurulu oluşturularak bu veri-lere uygun değerlendirme yapan rapor alınmalı ve oluşacak sonuç doğrultusunda karar verilmelidir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hü-küm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hük-mün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının is-tek halinde temyiz edene iadesine, 15.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 17.06.2010 Esas: 2009/8760 Karar: 2010/7124

Outline

Benzer Belgeler