• Sonuç bulunamadı

ÖZET: Talep, ihtiyati haciz kararı verilmesine ilişkindir. Vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş bir para borcunun alacaklısı, ihtiyati haciz talebinde bu-lunabilir. İcra takibi başlatıldıktan sonra da ihtiyati haciz kararı verilmesi istenebilir. İcra takibinin itiraz üzerine durması, alınan ihtiyati haciz kara-rının uygulanmasına engel teşkil etmez. İcra takibi başlatılmış olsa bile alacaklının ihtiyati haciz kararı talep etmesinde hukuki yarar vardır.

➣ 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 257.

T

araflar arasında görülen davada; Hatay 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 02.11.2009 tarih ve 2009/172 D.İş sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi dava-cı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış ol-makla, dava dosyası için Tetkik Hakimi İ.A. tarafından düzenlenen rapor dinlendik-ten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belge-ler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

İhtiyati haciz isteyen alacaklı vekili, 20.000.-YTL bono nedeniyle müvekkili-nin karşı taraftan alacaklı olduğunu, hakkında başlatılan icra takibine borçlunun im-za itirazında bulunarak takibin durmasına neden olduğunu, borçlunun mal kaçırma hazırlığı içinde bulunduğunu ileri sürerek, ihtiyati haciz kararı verilmesini talep et-miştir.

Mahkemece, dosya kapsamına göre, borçlu tarafından takibe yapılan itiraz üze-rine İcra Hukuk Mahkemesi tarafından takibin durdurulmasına karar verildiği ge-rekçesiyle ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmiştir.

Kararı, alacaklı vekili temyiz etmiştir.

İstem, ihtiyati haciz kararı verilmesine ilişkindir.

İ.İ.K.’nun ihtiyati haciz şartlarını düzenleyen 257. maddesinde, vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş bir para borcunun alacaklısının borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ih-tiyaten haczettirebileceği düzenlenmiştir.

Alacaklı tarafından dava ve takip yollarına başvurmadan önce dahi borçlu hak-kında ihtiyati haciz kararı istenmesi yasal olarak mümkün bulunduğundan, alacak-lının icra takibine geçmiş olması ihtiyati haciz kararı almasına engel değildir. İhti-yati haciz kurumu, mahkeme kararı ile borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulmak suretiyle bir para alacağının ödenmesini güvence altına almaya yöne-lik olduğundan, yapılan icra takibi itiraza uğrayarak borçlu tarafından durdurulmuş olsa da, bu durum icra dairesinin alınan ihtiyati haciz kararını uygulamasını engel-lemez, bu nedenlerle ihtiyati haciz kararı alınmasında icra takibine geçilmiş olsa da, alacaklının hukuki yararı mevcuttur.

Somut olayda, ihtiyati hacze dayanak yapılan bono vadesinde ödenmemesi ne-deniyle alacaklı tarafından takibe konulmuş ve borçlu tarafından imza itirazında bu-lunularak icra tetkik mercii tarafından takibin durmasına karar verilmiştir. Oysa ic-ra tetkik mercii kaic-rarları, ihalenin feshi ve istihkak davaları hariç HUMK’nun 237.

maddesi uyarınca maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğinden takibin durma-sı, ihtiyati haciz kararı verilmesini engellemeyeceğinden alacaklı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın is-teği halinde temyiz edene iadesine, 12.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 11.01.2010 Esas: 2008/8695 Karar: 2010/154

Bankalardaki Mevduat ve Emanet Alacaklar› Sahiplerine Tebligat Yap›lmad›kça 10 Y›l Geçmifl Olsa da Zamanafl›m›na U¤ramaz

ÖZET: Dava, davalı banka şubesine yatırılan mevduatın tahsili talebine ilişkindir.

Bankalar nezdlerindeki mevduat, katılım fonu, emanet ve alacakları hak sahibinin en son talebi, işlemi, herhangi bir yazılı talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde aranmayanlar zamanaşımına tâbidir. Ancak mev-duatın zamanaşımına uğraması, bankaca tebligat yapılması koşuluna bağ-lıdır. Bir başka anlatımla, hak sahiplerine tebligat yapılmadıkça banka nez-dindeki hak ve alacaklar kendiliğinden zamanaşımına uğramaz. Açıklanan nedenlerle, davalı bankanın zamanaşımı def ’i buna göre değerlendirilme-lidir.

➣ 5411 sayılı Bankacılık Kanunu m. 62.

T

araflar arasında görülen davada; Ankara Asliye 5. Ticaret Mahkemesi’nce veri-len 28.12.2007 tarih ve 2006/617-2007/543 sayılı kararın Yargıtayca inceveri-lenme- incelenme-si davacı ve davalı TMSF vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçeincelenme-sinin süreincelenme-si içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi S.G.B. tarafın-dan düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, du-ruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşü-lüp, düşünüldü:

Davacı vekili, 1973 yılında davalı ... Bankası’nın Ankara Merkez Şube-si’nde ...22-T nolu vadeli mevduat hesabı açtırarak 09.10.1973 tarihinde 12.144 DEM, aynı bakanın Yozgat Şubesi’nde açtırdığı hesaba da 22.05.1978 tarihinde 11.000 DEM yatırdığını, vade tarihinde faizlerin hesaba işlendiği ve hesapta hareket olduğu yönünde inandırıldığını, 14.10.2005 tarihinde davalı bankaya müracat etti-ğinde olumsuz yanıt aldığını, aynı şekilde davalı fon ve TCMB’na müracatlarının da sonuçsuz kaldığını, zamanaşımı nedeniyle parasından mahrum kalmasının yasal ol-madığını, davalıların oluşan zarardan sorumlu olduklarını ileri sürerek, davalı ...

Bankası nezdinde açtırdığı hesaplardaki paranın dava tarihindeki Euro ve YTL kar-şılığının tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik, 3.500 Euro karşılığı 6.154,00.-YTL’nın 09.10.1973 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı ... Bankası vekili, zamanaşımı definde bulunarak, banka kayıtları in-celendiğinde davacının iddia ettiği hesaplara ilişkin hiçbir bilgi ve belgeye

rastlan-madığını, hesapların açıldığı tarihten 2005 yılına kadar herhangi bir başvuru olma-dığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı TCMB vekili, husumet itirazında bulunarak 10 yıl süreyle takip edilme-yen hesaplardaki paraların fon hesabına aktarıldığını, zamanaşımı süresinin doldu-ğunu savunmuştur.

Davalı TMSF vekili, zamanaşımı def’inde bulunmuş ve ayrıca da davanın esas-tan da reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının dayandı-ğı hesap cüzdanlarındaki en son hesap hareketlerinin 1973 ve 1978 yıllarında oldu-ğu, bundan sonra hesapların işlem gördüğüne dair davacının elinde yazılı bir belge bulunmadığı gibi, davalı ... Bankası kayıtlarında da hesaplara ulaşılamadığı, TTK’nun 68, bankalar hakkındaki 70 sayılı KHK’nin 36, 4389 sayılı Bankalar Ka-nunu’nun 10, 5411 Sayılı Yasanın 42. ve 62. maddelerinde zamanaşımı süresi ola-rak 10 yıllık süre belirlendiği ve son işlem tarihlerinden yaklaşık 34 yıl ve 29 yıl geçtikten sonra davacının başvurusunda zamanaşımı süresinin dolduğu, sahiplerin-ce aranmayan paraların tasarruf yetkisinin 1985 yılı itibari ile TCMB’nın görev ala-nından çıktığı gerekçesiyle davalılar ... Bankası ve TMSF aleyhine açılan dava-ların zamanaşımı nedeniyle, davalı TCMB hakkında açılan davanın ise husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı ve davalı TMSF vekili temyiz etmiştir.

1- Dava, davalı bankanın Ankara Merkez Şubesi ve Yozgat Şubesi’ne yatırılan mevduatın tahsiline ilişkin olup her ne kadar mahkemece davalı ... Bankası ve TMSF aleyhine açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de dava konusu olayda uygulanması gereken 3182 Sayılı Yasanın 36. maddesi uyarın-ca son işlem tarihinden itibaren 10 yıl geçmesinden sonra hesap sahibine mektup gönderilmesi ve buna rağmen müracaat olmadığı takdirde bir liste mukabili paranın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmesi ve bu hususun mevduatın bulun-duğu banka tarafından kanıtlanması icap eder.

Davacı adına davalı ... Bankası’nın Ankara Merkez Şubesi’nde ve Yozgat Şubesi’ndeki hesapların kapandığı savunulan tarihte yürürlükte bulunan 3182 sayı-lı Bankalar Kanunu’nun mevduatta zamanaşımı başsayı-lıksayı-lı 36’ncı maddesinde, her tür-lü mevduat son talep, işlem veya mudiin herhangi bir şekilde yazılı talimatı tarihin-den başlayarak 10 yıl geçtiği halde, sahipleri tarafından aranmamış olan mevduat-ları, sahiplerinin mevcut adreslerine bir mektupla bildirildikten sonra, bu sürenin bi-timini izleyen takvim yılı başından itibaren 6 ay içerisinde bankalarca sahiplerinin isim, kimlik adresleri gösterilmek suretiyle düzenlenecek bir cetvel ile Merkez Ban-kası’na devredileceği; aynı fıkranın 3’üncü bendinde ise tutar ve değeri 1.500.000.-TL’yi aşanların, Resmi Gazete ile ilan edileceği, bu ilandan itibaren 1 yıl içinde

sa-hip veya mirasçıları tarafından aranmayan mevduat, emanet ve alacaklarının bu sü-renin bitiminde Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’na gelir kaydedileceği öngörülmüş-tür. Açıklanan yasa hükümleri karşısında bankalarda bulunan mevduat ve bu cüm-leden sayılan emanet ve alacakların 10 yıl sonra zamanaşımına uğraması, bankaca gerçekleştirilecek tebligatın yapılması koşuluna bağlıdır. Başka bir anlatımla, sahip-leri hakkında bu yönde uygulama yapılmadan banka nezdindeki hakları ve alacak-ları kendiliğinden zamanaşımına uğramaz. Esasen dairemiz uygulamaalacak-ları da bu yönde olup (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 16.11.2009 tarih ve 2008/7590 E.

2009/11913 K. sayılı ilamı), benzer bir düzenleme dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 5411 Sayılı Kanunun 62’nci maddesinde de yer almaktadır.

Bu itibarla, mahkemece davalı tarafın zamanaşımı def’inin buna göre değerlen-dirilerek neticesine göre bir karar verilmek gerekir. Yukarıda açıklanan yasal mev-zuat uyarınca bir işlem yapıldığı davalı tarafça kanıtlanmadan sadece TTK’nun 68/son maddesi hükümlerine dayalı savunma ile mevduatta bulunan paranın öden-mesinden kaçınılamaz. Davalının ticari defterlerle ilgili savunmasının elinde banka cüzdanı bulunan davacının hakkını ileri sürmesine engel teşkil etmesi de mümkün değildir. Mahkemece, anılan yönler gözden kaçırılarak yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

2- Bozma neden ve şekline göre, davalı TMSF vekilinin temyiz itirazının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (2) numa-ralı bentte açıklanan nedenlerle davalı TMSF vekilinin temyiz itirazlarının bu aşa-mada incelenmesine gerek olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 11.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 11.01.2010 Esas: 2009/14123 Karar: 2010/132

TTK’nun 787. Maddesi Kapsam›ndaki Tafl›ma Sözleflmelerinden Do¤an Uyuflmazl›klarda Birden Çok Tafl›y›c› Aleyhine Birlikte Dava Aç›lamaz

ÖZET: Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Ta-şımanın yapıldığı güzergah itibarıyla uyuşmazlığın TTK hükümlerine göre

çözümlenmesi gerekir. TTK’nun 787. maddesi uyarınca, taşıyıcı aleyhine açılacak tazminat davalarının, birinci veya sonuncu taşıyıcı aleyhine açıl-ması gerekir. Anılan maddede alt ve üst taşıyıcı arasında müteselsil sorum-luluk düzenlenmemiştir. Anılan madde uyarınca taşıma sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda birden çok taşıyıcı aleyhine birlikte dava açılamaz. Birden çok taşıyıcı aleyhine birlikte dava açılması halinde dava hemen reddedilmemeli, davacıya davanın hangi taşıyıcıya yöneltildiği so-rulmalıdır.

➣ 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 787.

T

araflar arasında görülen davada; Zeytinburnu (kapatılan) 1. Sulh Hukuk Mah-kemesi’nce verilen 13.10.2006 tarih ve 2005/919 - 2006/746 sayılı kararın Yar-gıtay’ca incelenmesi davalılardan Ramazan ve Talat vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi B.Ş. tarafından düzen-lenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tu-tanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşü-nüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan Mahmut ile Necmiye’nin siparişi üze-rine davalılardan Talat - A... Kargo vasıtasıyla bir takım emtialar gönderdiğini, bu davalının diğer davalı Ramazan - G... Kargo vasıtasıyla teslimi yaptığı-nı belirttiğini, davalı alıcıların emtiaları teslim almadıklarıyaptığı-nı bildirdiklerini, bir öde-me yapmadıklarını, emtiaları teslim alan davalıların ya da teslim etöde-meyen diğer da-valıların sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek, 4.596.00.-YTL’nın faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Necmiye, davalı Mahmut’u tanımadığını, eşinin tanıdığı olduğunu, ken-di adına aldığı emtiaları teslim alacağı yer olarak dükkanının önünü gösterken-diğini, burada da kardeşi imzasıyla malları teslim aldığını, dolandırıcılık yaptığını savuna-rak, davanın reddini istemiştir.

Davalılar Talat ve Ramazan vekilleri, davanın reddini savunmuşlardır.

Diğer davalı, davaya yanıt vermemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporu-na göre, davacının satışını yaptığı emtiayı alıcısıraporu-na ulaştırmak üzere A... Kargo Taş. Hizmetleri’ne teslim ettiği, bu davalının da diğer taşıyıcı firmaya taşıma işini bıraktığı, onun da alıcısına teslim ettiğini bildirdiği, ancak teslime dair bir kanıt sun-madığı, bu davalıların sorumlu oldukları, diğer davalıların ilgilerinin bulunmadığı gerekçesiyle 4.956.00.-YTL’nın A... Kargo Taş. Hizmetleri ile G... Kargo

Taşımacılıktan tahsiline, diğer davalılar hakkındaki davanın reddine karar veril-miştir.

Kararı, davalılar Ramazan ve Talat vekilleri temyiz etmiştir.

1- Mahkemenin gerekçeli kararı davalı Talat vekiline 29.03.2007 günü tebliğ edilmiş ve hüküm HUMK’nun 437. maddesinde yazılı süre geçirildikten sonra 09.04.2007 tarihinde temyiz edilmiştir. Aynı yasanın 432/4. maddesine göre süre-sinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün 3-4 sayılı İBK uyarınca Yargıtay da bu konuda bir karar vere-bileceğinden davalı Talat vekilinin temyiz isteminin süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.

2- Davalı Ramazan vekilinin temyiz itirazlarına gelince; dava, taşıma sözleş-mesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davacının bir kısım davalılara satışını yaptığı emtianın taşınması için davalı Talat ile anlaştığı, bu davalının da ta-şımayı davalılardan Ramazan vasıtasıyla gerçekleştirdiği hususları uyuşmazlık ko-nusu değildir. Taşımanın yapıldığı güzergah itibariyle uyuşmazlığa TTK’nun hü-kümleri uygulanacaktır. Anılan kanunun 787. maddesinde taşıyıcı aleyhine açılacak tazminat davalarının, birinci veya sonuncu taşıyıcı aleyhine açılması zorunluluğu getirilmiştir. Alt taşıyıcı ile üst taşıyıcının müteselsil sorumluluğu düzenlenmemiş-tir. Başka bir anlatımla, yük sahibinin birden çok taşıyıcılar aleyhine birlikte dava açamayacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, birden ziyade taşıyıcı aleyhine dava açıl-ması, hemen davanın reddi sonucunu doğurmamalıdır. Böyle bir durumda mahke-mece, davacı tarafa uygun süre verilerek davasını hangi taşıyıcıya yönelttiği hususu sorulmalı ve davaya onun belirlediği taşıyıcıya karşı devam edilmelidir.

Somut olayda üst taşıyıcı davalı ile birlikte taşımayı fiilen gerçekleştirilen da-valı taşıyıcı zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuşlardır. Bu durum karşısında, davacı vekiline dava dilekçesi açıklattırılıp, davasını hangi taşıyıcıya karşı devam ettireceği sorulup, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

3- Bozma neden ve şekline göre, davalı Ramazan vekilinin diğer temyiz itiraz-larının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı Talat veki-linin temyiz isteminin süre yönünden reddine, (2) numaralı bentte açıklanan neden-lerle davalı Ramazan vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMA-SINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle diğer temyiz itirazlarının incelen-mesine gerek olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 11.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 12.01.2010 Esas: 2009/18771 Karar: 2010/210

‹lama Ayk›r›l›k ‹ddias› Süresiz fiikayete Tabidir

ÖZET: Borçlu, aleyhinde başlatılan ilamlı takibe karşı şikayet yoluna başvurmuş-tur. Dosya kapsamından, borçlunun ilama aykırılık iddiasında bulunduğu anlaşılmaktadır. İlama aykırılık iddiası süresiz şikayete tabidir. Bu durum-da borçlunun icra emrinde belirtilen alacak kalemine itiraz etmediği ileri sürülerek icra emrinde gösterilen miktarın kesinleştiğinden söz edilemez.

➣ 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 16.

M

ahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki her iki taraf vekilleri tara-fından istenmesi üzerine; bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

1) Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE;

2) Borçlu vekilinin temyiz itirazlarına gelince:

Takibe konu ilamın bozulması üzerine bozmaya uyularak verilen 20.12.2001 tarihli ilamda 4000 TL manevi tazminatın 08.12.1998 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı borçlu şirketten alınarak davacı alacaklıya verilmesine hükmedil-miştir. Bu hükme dayanak yapılarak düzenlenen 07.02.2002 tarihli icra emrinde 4000 TL asıl alacak, 7200.-TL 08.12.1998 tarihinden itibaren işleyen faiz ve diğer masraflarla birlikte toplam 11649.-TL’lık alacağın talep edildiği görülmektedir.

Borçlu vekili icra mahkemesine verdiği dilekçede, 26.05.2008 tarihi itibariyle çı-kartılan 7.882.-TL’lık borç hesabının fahiş olduğundan bahisle yeniden hesaplama yapılmasını talep etmiş olmakla, borçlunun bu istemi ilama aykırılık şikayeti olup, süresiz şikayete tabidir. Bu nedenle borçlunun 07.02.2002 tarihli icra emrinde be-lirtilen alacak kalemlerine itirazı olmadığı gerekçe gösterilerek, icra emrinde yazılı 11649,16.-TL’nin kesinleştiğinden söz edilemez. Mahkemece, takibe dayanak ilam-da yazılı miktar ve faiz başlangıç tarihi esas alınarak ve hükümde belirtilen yasal fa-iz uygulanarak bakiye borç miktarının hesaplanması gerekirken, icra emrinde yazı-lı miktarı esas alarak borç hesabı yapan hatayazı-lı bilirkişi raporuna itibar edilerek hü-küm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. madde-leri uyarınca (BOZULMASINA), 12.01.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 12.01.2010 Esas: 2009/19134 Karar: 2010/174

Takip Talebinde Borçlu Olarak Gösterilmeyen Kifliye Gönderilen

Outline

Benzer Belgeler