• Sonuç bulunamadı

Farklı Dilli (Arapça-Farsça) Takrizler

Belgede Klasik Türk edebiyatında takriz (sayfa 150-158)

Takriz yazarlarının hüner sergileme yollarından birisi de farklı dilli takrizler kaleme almalarıdır. Bu çalışma kapsamında incelenen takriz metinleri içerisinde Farsça ve Arapça kaleme alınmış birtakım takrizler bulunmaktadır. Yenipazarlı Vâlî‟nin Hüsn ü Dil‟i ve Ayıntablı Aynî‟nin Sâkînâmesi‟nde 5‟er, Keçecizâde İzzet Molla‟nın Mihnetkeşân‟ının mesnevi kurgusunda ise 1 Farsça manzum takriz yer

almaktadır. Birrî Mehmed Dede‟nin Bülbüliyye‟sinde 1, Müstakimzâde Sâdeddin Süleyman‟ın Mektubât Tercümesi‟nde 1, Mütercim Âsım‟ın Burhân-ı Kâtı‘‟ında 2, Hüseyin Vassâf‟ın Sefine-i Evliyâ‟sında 1, Ahmet Şâkir Divanında 1, Rusçuklu Ali Fethî‟nin Hilye-i Sultânî‟sinde 7, Kara Şemsî Divançesinde 1 Arapça mensur takriz bulunmaktadır. Manzum ve mensur olarak kaleme alınan bu farklı dilli takrizler, Türkçe takriz söylemleriyle büyük oranda paralellik göstermektedir. Bu bağlamda birtakım Farsça ve Arapça takriz örneklerine temas edelim.

16. yüzyılın önemli şairlerinden olan Nev„î, Yenipazarlı Vâlî‟nin Hüsn ü Dil‟ine Farsça bir takriz yazmıştır. Nev„i‟nin söz konusu takrizinde yer alan,

ذؿلاث ؽبث ءٚزٍلِگ ٖ٣ا ٞچ ذُبؽ ٝ يٗه بث یا ٙكبث مٝوٓ ُِبٔع َٖؽ ٍك ٝ ٕبع ٍٞجه ُِبف ٝ ٜف ٝ قُى ٚ٘زك اه وظٗ ٕبْ٣ا ٟبٚٓا ٜف ق٣وْزث ٕبٗبع ٟٝه ٕٞچ ٝا ٟٝه ٖ٣يٓ هاوٍا ٕب٣بٗاك ذٍك ىا ل٤ٍه هاوثا ٟبپ هبجؿ ٖ٣ا ذٍلث ٖ٤َؾر ٝ ػلٓ یايٍ نؾُا ٖقٍ 265ٖ٤ثو٘ٛ ْ٘٤ث ٠ٔٗ بٓا كٍٞ ٞچ (SK Esad Efendi 2560, 2b)

beyitlerde Vâlî‟nin eseri övülmüş ve sanatı yüceltilmiştir. Takrizin içeriğine dikkat yöneltildiğinde, Nev„î‟nin kullandığı benzetme ve sanatların Hüsn ü Dil‟e yazılmış Türkçe takrizlerden çok farklı olmadığı görülmektedir.

265 Bu belâgat bağının gül destesi, renk ve hâletle süzülmüş bir içki gibi olan, yüzünün güzelliği can ve

gönlün kabulü, saçı, tüyleri ve beni bakan herkesi meftun eden, yüzü, üzerindeki yazıların şerefleriyle sevgilinin yüzü gibi süslenmiş olan bu kitap sırları bilenlerin elinden salih kimselerin ayağının tozu olan ben fakirin eline ulaştı. Bu kitap, doğrusu övgü ve tahsine lâyıktır, ama ne fayda ki ben sanattan anlayan birini göremiyorum.

Tâhir Selâm‟ın Ayıntablı Aynî‟nin Sâkînâmesi‟ne yazdığı Farsça manzum takrizi de bu bağlamda anılmaya değerdir. Söz konusu takrizin,

[ .] هٜٞظ ٘٤ك ِ٤ػ هك لٗكبْگ 266ٍك كبٛى ٚث ٕبكوػ ٕبزَٓ ٚث ل٣لپ لّ ػله ٠ؽاوٕ ٠ٓ ٞجٕ 267ٍك كبزؼٓ ٚئْٗ ۀٗبقٔف ٚث ل٤ٍه یٓ ذكوؼٓ ۀكبث ٖ٣ا ىا 268ٍك كاىآ ٟب٘٤ٓ ٚث ٠ؿٝوك [ .] ٞگزلگ ٖ٣ىا ٌث لّ ٚئْٗ وگك 269ٍك كبث ۀٗبق٤ٓ ٚث ٕب٣بٔٗ اه ٚٓبٗ ٖ٣ا ٟب٣ايٓ ّل٤ّ٘ 270ٍك كاي٣وپ ٠فّٞ ئهبٍ ى كّٞ یٓ ٕب٤ػ نْػ ٠ٓ ٜ٤ؾٓ 271ٍك كبزٍا ئ٘٤ػ ْظٗ ٖ٣ا ىا ةاوفٝ ذَٓ ذْگ ِْه ِهّٞ ى 272ٍك كبّبٗ ٍبؽ ذ٤ل٤ً ٚث (1843: 375)

şeklindeki beyitlerinde şairin sanatı ve eserini övülmüştür. Takrizde kullanılan benzetme ve terimlere dikkat yönelttiğimizde, bunların Sâkînâme‟nin

266İrfânın sarhoşlarına, gönlün zahidlerine, eğlence feyzinin kapıları açıldı. 267Gönlün müdavimi olduğu içki yerinde kadeh, sürahi, şişe kondu ortaya. 268Özgür gönül kadehine marifet şarabının ışığı yansıyordu.

269Bu sözlerden sonra neşe, gönül meyhanesinde görüldü. 270Bu kitabın meziyetlerini gönlün peri soylu sakisinden işittim.

271Aşkın şarabının çevresi gönlün üstadı olan Ayni‟nin bu nazmından belli oluyor.

içeriğiyle uyumlu olduğu görülür. Tâhir Selâm‟ın kaleme aldığı bu Farsça takriz, aynı zamanda Aynî‟nin Sâkînâme‟sine yazılmış diğer Türkçe takrizlerle müşterek bir söyleme sahiptir.

Bu bağlamda üzerinde duracağımız bir diğer örnek Müstakimzâde Sâdeddin Süleyman‟ın Mektûbat Tercümesi‟ne Yusufzâde „Abdullah Hilmi Efendi tarafından yazılan Arapça mensur takrizdir. Söz konusu takrizin içeriği şu şekildedir:

خ٤ل٤طُ داهبجؼث خل٤ُ٘ٔا خل٤ٗلاا فئبطُِ ٖٓ بٜ٤ك عكٝاٝ خل٣وُْا خو٤ُٔ٘ا ق٣بؾُٖا ٙنٛ ٠ك ىوث بٓ ٕاٞ٘ػ ٠ك وٖجُاهٞ٘ث ٍْو٣ ٕا ن٤ِ٣ ٕبػملاا ٝ ٍٞجوُا ٕامآ بٜ٤ُا ءبلٕلابث بٜ٤ِؾزَ٣ ٝ ٕبٛملاا ٙاٞكا بِٜ٤ؾزَ٣ لوك ٌكٞلُ٘ا ٠ك وص ُُٞٔاوؾَُا ّا ًٝوطُا ٖطث ذػكٝا هٞطٍ لْ٘٣ ٕا ٚوؽ ٠ك َٖؾز٤َ٣ ٝ وٌلُا فئبؾٕ بٓ ٝ َُٖ٘لاا ٚراهبجػ ّٙٝلاؽ ٝ ٚظبلُا خثٝنؼُ ٚث منِزث بٓ ٝ 273ٖ٤ػلاا ٚثوور ٝ ٌلٗلاا ٚ٤زْر بٓ ٠ِػ َٔزّا َٖ٘ؾُاءبٓ ٖٓ ٠لٕا ٝ ةبؾَُأ غٓك ٖٓ مّها ظبلُبث ٌُٚٗٞ ٍٞوؼُا عبٍٔا ٚ٤ُا ذـٕا ٝ ٍٞجوُا ةِٞه ٚث ذؽوك 274ٚثنٛ ٝ ٚؾوٗ ٖٓ ٢ؿبجٓ ِٚٚلث َٖؽاٝ ٚجرهٝ ٚؼٔع ٖٓ ٠ػبَٓ ٠ُبؼر اللهوٌّ ةبجُْا ٗب٣ه ٠ك (1853: 2)

Görüldüğü üzere, kitabın güzelliğine ve okurun ilgisini çekici niteliklerine vurgu yapan bu ifadeler Türkçe mensur takriz örneklerindeki gibi sanatlı bir üslup içermektedir. Bu bağlamda, Türkçe yazılmış diğer takrizlerle uyumlu bir söylem içeren söz konusu farklı dilli takrizleri, takriz yazarlarının sanat sergilemek adına keyfî bir tasarrufları olarak değerlendirmek mümkündür.

Farklı dilli takrizler başlığı altında değerlendirilebilecek bir diğer husus mülemma tarzında kaleme alınmış takriz örnekleridir. Bu bağlamda, Yenipazarlı Vâlî‟nin Hüsn ü Dil‟ine Şeyhülislâm Zekeriyya Efendi‟nin yazdığı takriz dikkate değerdir. Söz konusu takrizin içeriği şu şekildedir:

ذٍا ٚزلگ اه ْظٗ ٖ٣ا ًٚ ٠ٗاٞع 275ذٍا ٚزلٍ هك ًٚ بوؽ ًبُٔبث

273 Zuhruf Sûresi/71‟e telmih vardır.

274 Bu yüce sayfalarda boy gösteren ve yine bu sayfalarda dile getirilen latîf ve güzel manalar ışığıyla

zihinleri ve kalpleri hayrete düşürmüştür. Dolayısıyla bu kitabın fikir sayfalarının tanıtılması ve nefislere tesir eden sihirleri ortaya çıkartacak satırlarla takdim edilmesi lazımdır. Bu kitap nefislerin arzuladığı ve gözlerin hoşlandığı şeyleri içermektedir. Bu kitabı okuyanlar onun lafızlarının güzelliği, kelimelerinin hoşluğundan lezzet alır ve kalpler bu kitapla ferahlar. Ve bu kitabın lafızları bulutların gözyaşlarından daha ince, daha estetik olduğu için kulaklar onu dinlemeye meyleder. Allah bu kitabı derleyenin ve tertip edenin ecrini versin ve ona fazlıyla ihsanda bulunsun.

فلٕ ٕٞچ ٙلّ ِكٝوؽ فٝوظ 276قغٗ هك ٞچٔٛ ٝ هك ٠ٗبؼٓ لِ٘ث علُ ٚث ٝ ةٞف ٠٘ؼٓ ٚث 277لَ٘پ َٛا ُبثبٍ هاٝايٍ ذٍا ٙكوً یوػبّ ٟٞ٘ضٓ ٖ٣هك 278ذٍا ٙكوً ٟوٛبٍ ّا ٚزلگ ِٜؿ

N‟ola olsa makbûl-i ehl-i hüner Cevâhir hemîşe olur mu„teber Zihî nazm-ı pâk ü zihî hûb edâ Ki Hassân dahı ide tahsîn ana Sühan olsa sencîde vü mu„teber Terâzû-yı ehl-i nazardan iner

ٚٗٞٔٚٓ ذِّٓبر ّبِٔك

279ٌٚٗٞ٘ٓ ذؼّجزر بٜٔٓ ٝ

ػِٞ٣ ٍيَٓ هبصا ذَّٔ٘ر

280ػٞل٣ ٕا وج٘ػ ٖٓ ٝوؿ لاك

(SK Esad Efendi 2560, 2a)

Farsça başlayıp Türkçe devam eden ve nihayetinde Arapçayla biten bu takrizde de farklı dilli kısımların söylem açısından birbirleriyle uyum içerisinde oldukları görülür. Zekeriyyâ Efendi‟nin bu tasarrufu, takrizinin söylemini hareketlendirmek amacı taşımakla birlikte, yine takriz yazarının hünerini ispatlama ve sanat gösterme çabasını yansıtmaktadır. Benzer şekilde Cabbârzâde „Ârif Bey‟in

276

Onun harflerinin zarfları sedef gibidir, anlamlar tıpkı Necef incisi gibidir.

277 Güzel anlam ve yüksek lafızla kabul ehlinin tebrikine layıktır.

278 Bu mesnevide şairlik etmiştir; hayır yanlış söyledim sihirbazlık etmiştir. 279 Onun içeriğini düşündüğümde ve gizemlerini irdelediğimde..

280

(Her seferinde) ansızın parıldayan kokunun belirtilerini hissettim. Çünkü anberin koku saçmasında şaşılacak bir şey yoktur.

Sünbül Sinan Şerhine takriz yazan Hâce Hicrî‟nin takrizi de Arapça başlayıp Türkçe ve Farsça devam etmesiyle mülemma özelliği göstermektedir.

Şeyhülislâm İsmet Bey‟in Ahmet Şâkir Paşa Divanına yazdığı aşağıdaki takriz de yine bir mülemma özelliği göstermektedir.

[ ]

Gazavât-ı sahâbe-i Bedr‟i Yâd itmiş mezîd ola kadri Katı zîbâ eserdir itdi zuhûr İde Hak sa„y-i nâzımı meşkûr Okuyanlar sevâba nâ‟il olur Nâzımâ andan ecr hâsıl olur

ةبَؽ لػى ٕٝيك ُؤػ كبث الله اِٞئٍبك ةبجُ لاا ٠ُٝا ب٣ 281

ذؽلٓ وپ ٘٣وه ٖ٣ا وٖزقٓ ذٖٔػ ءٚٓبف ى ٙل٤ٌچ لّ282

(SK Hacı Mahmud Efendi 3968, 3)

Benzer bir diğer örnek, Birrî Mehmed Dede‟nin Bülbüliyye mesnevisinde karşımıza çıkmaktadır. Mahmûd Efendi tarafından yazılan,

َثلاجُا خٖه ٠ك ةبزً ٠ٗءبعله

283َئبٖقُا غٔغٓ َث وػبّلاا وؼّا ٖٓ

بزلگ ل٣ك ًٚ ًٌوٛ ُوضٗ ٝ غ٣لث ْظٗ

284َئبههك الله ْظبٗو٤ف لله

281 Ömrünü sonsuz kılsın. Allah‟tan isteyin ey akıl sahipleri. 282

Övgü dolu bu şiirlerin özeti niteliğindeki takrîz İsmet‟in kaleminden damlamıştır.

ٟبْگُك ٝ ٌُِك ۀٓبٗ ٠ٛى

285ٟبٍوطػٝا ىا هبطػ ٕبع لّ ًٚ

ٟٞ٘ضٓ ْٛ ٝ طهك ٍيؿ ْٛ كهاك

286ٟٞ٘ؼٓ ْٛ ٝ ٟهٕٞ هاوٍا ْٛ

(SK Rauf Yekta 77, 4)

şeklindeki takriz de Arapça-Farça yazılmış mülemma özelliği göstermektedir. Takrizin içeriğine dikkat yönelttiğimizde, yine bu farklı dilli takrizin Birrî‟nin mesnevisine yazılan Türkçe takrizlerle uyumlu olduğu ve eserin konusuyla ilgili göndermeler içerdiği görülmektedir.

Mülemma takriz örneklerine ekleyebileceğimiz bir diğer takriz, Türâbî Divanında karşımıza çıkmaktadır. Muhammed Şefî„ tarafından yazılan mensur takrizde Arapça ibarelerin hatırı sayılır bir nicelikte olduğu görülür. Büyük bir kısmı ayetlerden oluşan mensur takrizin içeriği şöyledir:

ازُّ ىاْ يد يه دات ص ا َكاسداّ ةع ص ا يه دام ت لا ّ ٔ لا ت ٔ لا مْ ي داٌ ت لا ىٌْ هؤو لاّ ىْث حو لاّ ايداٌه داٌ ي نل ل ع يشص ن لش لا vasfınun tahririnde ʿaciz ve lisân-ı كل خ ىاض ًلاا َ ولع ىاي ث لا takrîrinde kâsırdur. او ك لا ل َي ل ع ملا ض لا نل ع لا لص ح يلا لا ا حض وخ ت ءاي ا اِل ّا جشث ت لاؤض لا ٔ ًاث لاّ جشث ت لاوع ت ص لاا ث لاث لاّ شي ِطت ت لاع فلاا عتا شلاّ ث يذح ت لاجش لا شهاخ لاّ ح ًاع ت ص ا ت للا ج لاّر ىْ فشع يلا ار لاح لا لاا للا ج لّر ّ ار لاو لا لا ا لاو لاّر اذٌ ع باحص ا خاهاش لا خاهام و لاّ شي خ اهام ه ّ يض حا لايمه ٔ تح . Divân-ı şerîfin safâ-yı ruhânîsinden kalbime safâ يه شي غ ذح ٔل ع ىا هلااسذ ل ta„rif ü tavsifine iktidâ olındı. Böyle bir divân-ı „âli- ma„ânidir ki safâ-yı safâhatı reşk-efzâ-yı ârzû-keşân-ı خا ٌج ٓشج ت يه اِي ت ح ت ساِ ًلاا dır ve her bir satrınun sutûru قش طلا ٔ لا الله دذع ت ساف ًا ك ئلا خ لا gibi halk-ı „âleme sebîl ü vâzıhdur ve her bir kelimâtının kelimesi ن ل ف الله ٔص ْه اويل ت şeceri gibi kalb-i „ârifana nahl-i bândur. Ve her bir hurûfınun harfi يه ش ًآ جذحْ لاا ت ىا ك الله َض ًْه ش ًآ يه ة ًاج

284 [...] Onun güzel nazmını ve nesrini gören herkes “Helal olsun ona!” dedi. 285

Bu ne çekici, ne güzel kitap. Attar bile bunun kokusuyla ferahlardı.

سْ طلا اسا ً gibi „âşıkâne mûnîs-i cândur ve her bir ebyâtı beytü‟l- ma„mûr gibi muhît-i maşrık [u] magrib-i „âlemiyândur ve her noktası nokta-i mevhûm-ı fem-i mahbûbân gibi nukl u dehân-ı şeker hâyândur În ki nokta-i taht-ı pâkî شو ا ك ٔ ف طص ّ ءاوض لا müşa„şa„a-i mülemma u mutallâdır. ىا الله ٔ لاع ت داث ع [?] نِ تْل ل سْ ًا يه شوش لا ٔحْ ي نِض ع ت ٔ لا ضع ت „ulûm-ı edebiyâtı sevâmî-i mâhalakallâha müjde-resândur أشم ي بْت ه ذغ لا يه ىاٌْ ع مْي لا فطم ت ةي غ لاساو ث يه ىاٌْ ص مٌْ لا غم ي عض ٌ لا ع فش ت خ لازٌ ت نطُازِجا efsen-i bî-sâfinân kalb-i teksîr ve havâdim hem nazîr muttasıl hem munfasıl bâlâ vefekât reml ü cebir ü cefr üstürlâb ü hendese kim salâ vü celb-i ihfâ-yı tılsımât cümlesine dârâ vu mubassar u müreşşahdır ٓاثف لاءا او تس ىات ز ت رْع ً لله ا ت يه سّش اٌ ض ف ًا َت ل وض ث لا حل لْح لاّ حل ل ي ِ لاّ ح لذوح لاّ حل ع ي ح لاّ [?] حل ث ض ح لاّ حل حث ض لاّ[?] حف ل ع ج لاّ حف ث ل ط لاّ جشغ هذلاّ gûyân نُدا نِل م ع meydân-ı „irfâna cûyân idüp Allâh Allâh ن لع ىاض ًلاا ن لاه نل ع ي bu sırr-ı Âdem ne aʿzam ü ekber şeydir. (AK Osman Ergin 529, 109b)

Bu alıntıda görüldüğü üzere, söz konusu takrizin içeriği bir Bektaşi Babası olan şairin kimliğiyle uyumlu niteliktedir. Takriz yazarının seçtiği bu ikili dil, yine şairin tasavvufi kimliğinin bir yansıması olarak görülebilir. Diğer yandan bu örnek, takriz yazarının edebi kaygılarını yansıtmaktadır.

Görüldüğü üzere, yukarıda sıraladığımız bu örnekler takrizlerin edebi-estetik kaygılarla üretildiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu durum, aynı zamanda, takrizlerin tıpkı diğer edebi üretimler gibi Klasik edebiyat geleneğinin önemli bir parçası olduğu ve bu geleneğin süreklilik kazanmasında dikkate değer bir alan oluşturduğunu gözler önüne sermektedir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

KLASĠK TÜRK EDEBĠYATINDA TAKRĠZLERĠN ĠġLEVĠ

1. Edebiyat Tarihi Yazımında Bir Kaynak Olarak Takriz Metinleri

Belgede Klasik Türk edebiyatında takriz (sayfa 150-158)