• Sonuç bulunamadı

1.4. Azgeli mi li in Nedenleri

1.4.1. Fakirli in Kapalı Çemberleri

Günümüzde azgeli mi ekonomilerin neden geli emedikleri ile ilgili yaygın bir teori “Fakirli in Kısır Çemberi” diye bilinen teoridir. Kalkınma iktisadının öncülerinden Ragnar Nurkse, ilk defa 1952 mayısında American Economic Review’da yayımlanan ünlü makalesinde: “Bir ülke fakir oldu u için fakirdir. Bu önerme basit ve önemsiz görünse de geri kalmı ülkelerde sermaye birikimi sorununun gerek arz, gerekse talep yönünü etkileyen kısırdöngüleri ifade edebilmektedir” diyor. Bu teoriyi savunanlara göre fakirlik, ba lıca üç kısır çember yaratmaktadır. Sözkonusu çemberler a a ıdaki ayrımda ele alınmaktadır.

1.4.1.1. Tasarruf -Yatırım Çemberi

Bilindi i üzere iktisadi kalkınma ile bir ülkenin yatırım düzeyi do ru orantılı olmaktadır. Yani yatırımlar arttıkça ülke kalkınma yönünde yol alabilir. Bir ekonominin yatırım oranını belirleyen en önemli etken ise sözkonusu ülkedeki tasarruf düzeyidir. Dolayısıyla tasarruflar arttıkça yatırım artmakta, bu da kalkınmaya uygun zemin meydana getirmektedir.

Geli menin net yatırımla belirlendi i fikri iktisadi dü ünce tarihinde de görülmekte ve A. Smith’den Harrod’a kadar kalkınmada sermayenin gerçekten çok önemli bir rol oynadı ı fikri önem kazanmaktadır. Adam Smith’e göre “milletin sanayii ancak

sermayesinin artı oranında geli ebilir. John Stuart Mill de sözkonusu olaya u ekilde yakla maktadır: “Kanunların ve hükümetin, sermaye yaratmadan, sanayii yaratabilece ine uzun zaman inanmakta ısrar edildi. Bu büyük bir hatadır. Zira, sanayi sermaye ile sınırlıdır”51. Oysa azgeli mi ülkelerde gelir seviyyesinin dü ük olması tasarrufun az olmasına, tasarrufun azlı ı da yatırımın az olmasına neden olmaktadır. Az yatırım ise gelir artı ının, dolayısıyla geli menin dü ük olması anlamına gelmektedir.

Azgeli mi ekonomilerin milli gelirden tasarrufa ayırdıkları oranın dü ük oldu u bilinmektedir. Genellikle ortalama olarak %5-%7’yi geçmeyen bu oranla kalkınma hamlesine yeterli sermaye birikimini sa lanmasının kolay olmayaca ı görülmektedir. Sermaye olu umunun zayıf bir tempo göstermesi ve sermaye verimlili inin yetersizli i az geli mi ülkeleri fakirlik çemberine sokmaktadır. Buna göre kalkınmanın olmazsa olmazı olan sermayenin azlı ı noktasından ba lanan çember sonuçta yine aynı noktada son bulmaktadır. Bu da Nurkse’nin ünlü ‘fakirler fakir oldukları için fakirdirler’ fikrinin dayanak noktasıdır.

1.4.1.2. Talep – Yatırım Çemberi

Azgeli mi ülkelerde iktisadi kalkınmayı engelleyen di er bir kapalı çember talep - yatırım ili kisine dayanmaktadır. Bu ülkelerde gelir seviyesinin dü ük olması tasarrufun kısıtlı olmasının yaısıra, toplam talebin de sınırlı olmasına neden olmaktadır. Dü ük gelir seviyesi demek, toplam talebin sadece miktar olarak de il çe it olarak da sınırlı olması anlamına gelmektedir. Buradan kaçınılmaz olarak u sonuç ortaya çıkmaktadır: Genel sosyoekonomik ortam giri imcileri harekete geçirici, özendirici olmamaktadır. Nurkse bu konuda: “Asıl neden, dü ük reel gelir seviyyelerinde talebin kaçınılmaz olarak inelastik olmasıyla ilgilidir. Satınalma gücü yetersizli i nedeniyle her hangi bir endüstriye yatırım yapma arzusu engellenmektedir” dü üncesini savunmaktadır52.

Toplam talebin hem miktar, hem de çe it olarak sınırlı olması do al olarak yatırımları olumsuz yönde etkilemektedir. Çünkü böyle bir ekonomide müte ebbisleri yatırıma yöneltecek, te vik edecek herhangi bir etken bulunmamaktadır. Böylece çemberi olu turacak olursak, azgeli mi ülkelerde dü ük gelir toplam talebi sınırlamakta, yetersiz talep yatırım miktarını olumsuz etkilemekte ve bu da sözkonusu ülkelerde gelir artı ını, di er bir ifadeyele iktisadi kalkınmayı engellemektedir.

51

Ülken, a.g.e., s.322

52 Ba kaya, a.g.e., s.51

Öte yandan, azgeli mi ülkelerde gelir seviyesinin dü ük olmasının yanında, gelir da ılımındaki adaletsizlikler de toplam talebi olumsuz etkilemektedir. Çünkü üretilen gelirin büyük bir kısmı nüfusun az bir kısmı arasında paylanmaktadır. Nüfusun bu ‘zengin’ kısmı ‘hakim ekonomilerin’ etkisi altında kalmakta, sözkonusu ülkelerin ya am biçimleri özellikle benimsenmektedir. Zengin sınıfların gösteri tüketimleri (demonstration effect) artarak yüksek bir tüketim e ilimine varmaktadır. Fakat sözkonusu tüketim artı ı toplam talebi, dolayısıyla yatırımları özendirici nitelikte olmamaktadır. Çünkü nüfusun bu kısmı genellikle ülke içinde üretilmeyen, ithal edilen lüks ürünler tüketmektedir. Böylece bu kesimce yapılan a ırı tüketimin toplam talebi uyarmada bir etkisi olmamakta, aksine hem tasarrufları azaltıcı bir etki göstermekte, hem de ülke içinde zaruri olan kaynakların dı arıya akmasına neden olmaktadır.

1.4.1.3. Gelir – Verimlilik Çemberi

Azgeli mi ülkelerde kalkınmaya engel olu turan çemberlerden biri de gelir- prodüktivite ili kisine dayanılarak açıklanmaya çalı ılmaktadır. Bilindi i üzere, bu ülkelerde ücret oranları çok dü ük olup genellikle asgari fizyolojik ihtiyaçların kar ılanması düzeyinde gerçekle mektedir. Gelir-verimlilik çemberi savunucularına göre, gelir seviyyesi bu düzeyde olan ekonomilerde fertler gerekti i gibi beslenememektedirler. yi ve yeterli beslenemeyen bir toplumun verimlilik düzeyi de dü ük olmaktadır. Bu da üretimin istenilen seviyede artırılmasına bir ba ka engel olu turmaktadır. Üretim düzeyinde gerekli artımı temin edememe do al olarak azgeli mi li e neden olmaktadır.

Genel olarak, azgeli mi li in nedenlerini açıklamada ‘kapalı çember’ler yakla ımı do rularıyla beraber aynı zamanda çe itli yönleri itibariyle ele tirilmektedir. Bir kere teori ba langıçta hem gelir seviyyesi dü ük ve hem de kapital stoku yetersiz olan bazı ekonomilerin bu gün geli mi ekonomi olma durumuna nasıl dönü tü ünü açıklamakta yeterli olmamaktadır. Di er yandan sözkonusu yakla ım, kalkınmayı basit bir ‘tasarruf- yatırım-gelir artı ı’ mekanizmasından ibaret saymakla; sosyal, kültürel, psikolojik ve politik bir çok etkenin gözardı edilmesine neden olmakta ve gerçek dünya artlarına uymamaktadır53.

Öte yandan sözkonusu fakirlik kısır döngüsü azgeli mi ekonomilerin 1950’lerdeki durumuna ı ık tutar nitelikte ise de, bu gün, özellikle geli me yolundaki ekonomiler açısından yeterli bir açıklama getirmemesi yönünden de ele tirilmektedir. Örne in

tasarrufun gayri safi milli hasılaya oranının %7-8 de il, %15-i buldu u, hatta geçti i ülkelerdeki geli me derecesi de geli mi ekonomiler ile geli me yolundaki ekonomiler arasındaki farkı azaltmamaktadır. Çünkü bugünkü sorun azgeli mi ekonomilerde ‘sanayile me modeli’ ya da sratejisi üzerinde toplanmaktadır54.

Günümüz açısından de erlendirildi inde yeterli yatırılabilir kayna a sahip olmakla beraber yine kalkınmı lık düzeyini yakalayamayan ülkelerin sorunu bu yakla ımın çerçeveledi i ve dar bir kalıba sokdu u kısır dön ünün sınırlarının dı ında kalmı gibi görülmektedir. Bu açıdan ele alındı ında, yeterli kayna ın varolması her zaman iktisadi kalkınmayla sonuçlanmaktadır dü üncesinin geçerlili i tartı ılmaktadır. Örne in, petrol ihracatçısı ülkeler olarak bilinen ülkelerin bir ço u yeterli kayna a, sermayeye sahip oldukları halde geli mi ülke düzeyine çıkamamı lardır. Bu tür bir kayna ın varlı ının neden ekonomik kalkınmayla sonuçlanmaması gibi soruları çözmede kısır döngü yakla ımının yetersiz kaldı ı görülmektedir.