• Sonuç bulunamadı

Faizsiz Bankacılığının Gelişim Süreci

Faizsiz bankacılık sisteminin gelişim süreci temel iki başlık altında ele alınmıştır. İlk olarak dünyada faizsiz bankacılık gelişimi ele alınacak daha sonra ise Türkiye’de faizsiz bankacılık gelişimi incelenecektir.

2.4.1. Dünyada Faizsiz Bankacılığının Gelişim Süreci

Faizsiz bankacılık anlayışı ilk çağlara kadar dayanmaktadır. İlk çağ’dan bu yana ise bu sistemin adı genellikle “ortaklığa dayalı aracı kurum” olarak geçmiştir.

Fransa’ da 1350 yıllarında rehin kârşılığı kredi veren kurumlar kurulmuştur. 1361 yılında Londra Kârdinali, Saint-Paul Kilisesinde oluşturduğu sermaye ile halka faizsiz kredi veren bir fon tesis etmiştir. 1462 yılında da Perouse’deki ünlü kredi kuruluşunun ilk zamanlarda faizsiz kredi verdikleri bilinmektedir (Akın, 1986: 110).

Bu çalışmalar ile birlikte tam anlamıyla ilk faizsiz banka “1963 yılında Mısır'ın Mvt-Gamr kasabasında, kırsal kesimdeki üreticileri aracı ve tefecilerden kurtarmak amacıyla Ahmed en-Neccâr tarafından kurulmuştur. Alman tasarruf bankalarının özellikle İkinci Dünya savaşı sonrasında Almanya'nın hızla kalkınmasında oynadığı rolden etkilenen en-Neccâr, bu bankacılık sistemini İslâm'ın iktisadî ve kültürel değerleriyle birleştirerek Mısır'da uygulamaya çalışmıştır. Bankanın kuruluş aşamasında Almanya'dan hem sermaye hem de bilimsel destek almıştır. Ancak, en- Neccâr'ın faizsiz bankacılık düşüncesini hayata geçirme çabasında olduğunu anlayan

Almanlar desteği yarıda kesmişler. Neccâr'm ifadesine göre banka, dönemin ağır siyasî baskıları sonucu ancak dört yıl ayakta kalabilmiş ve 1967 yılında faaliyetine son vermek zorunda kalmış ancak, kendisinden sonra birçok faizsiz bankanın kuruluşuna örneklik etmiştir (Saleh, 1986: 87).

Bu şekilde başlayan faizsiz bankacılık anlayışının bilinçli olarak çalışılması ve günümüz dünyasına uygulanabilirliği açısından modern uygulamalarla hayata geçirilmesi düşüncesi ilk olarak Suud kralı Faysal döneminde geçilmiştir.

1970’te Cidde’de toplanan İslâm ülkeleri dış işleri bakanları; tüm İslam ülkelerini İslâm prensipleri çerçevesinde ekonomik iş birliğini teşvik ve güçlendirmeye, ilmi ve kültürel alanlarda karşılıklı yardımlaşmaya davet ettiler. Kârachi’de toplanan bundan sonraki konferansta Mısır ve Pakistan milletlerarası bir İslâm Bankasının kurulmasının uygun olacağı görüşünü ileri sürdüler (İslam Bankalar Birliği, 1981: 68-69).

1971 yılında Kahire’de kurulan Nasır Sosyal Bankası, 1975 yılında Dubai’de kurulan Dubai İslâm Bankası Kahire’de toplanan OIC tavsiye kârarlarının kısa sürede alınan meyveleri olmuştur. 1975 yılında kurulan önemli bir diğer bankada İslâm Kalkınma Bankasıdır. Bu banka İslâm ülkeleri maliye bakanlarının 15 Aralık 1973 günü Cidde’de yaptıkları toplantıda kurulmaya kârar verilmiştir. Banka 20 Ekim 1975 tarihinde 29 kurucu İslâm ülkesinin iştiraki ile milletler arası mali teşkilat olarak kurulmuştu (İslam Bankalar Birliği, 1981: 69-70).

Bu dönemde yaşanan bu hızlı gelişmeler sonucunda birçok ülkede faizsiz sistem anlayışı kendini kabul ettirmiştir. Bu gelişmelerle birlikte “2000 yılında İslâmi Bankalar Birliği tarafından yapılan bir araştırmaya göre, İslâm bankaları, dünya genelinde 550 kurumla faaliyet göstermektedirler. Bu ülkeler arasında Amerika, İngiltere, İsviçre gibi ülkeler de yer almaktadır. Büyük bir pazar oluşturan bu piyasadan pay alma çalışmaları giderek artmaktadır. İslâmî prensiplere uygun şekilde çalışacak birimler kurma çabasındadırlar” (Kârapınar, 2003: 8).

Şu anda 75'den fazla ülkede, dünyada 550’e yakın İslami Finans Kurumları faaliyetlerine devam etmektedir. Ayrıca, son on yılda, İslami bankacılık sektörü %15

ile 20 arasında bir büyüme yaşamıştır (Bose ve Mcgee, 2008). Bu kurumlar sadece Müslümanların yoğun olduğu ülkelerde değil, Müslümanların azınlıkta olduğu ülkelerde de faaliyet göstermektedirler. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri, Büyük-Britanya, Avustralya, Çin ve Fransa’dır. Bu ülkelerde faizsiz bankacılık ürünleri de ayrım yapılmaksızın kullanılmaktadır (Venardos, 2006: 19-21).

2.4.2. Türkiye’de Faizsiz Bankacılığının Gelişim Süreci

Ülkemizde yer alan çalışmaları daha iyi anlayabilmemiz için Osmanlı Döneminden başlayarak bu süreci anlatmak daha anlamlı olacaktır.

Osmanlı imparatorluğu zamanında uygulanan en önemli faizsiz bankacılık uygulaması para vakıflarıdır. Para vakıfları, kuruluş sermayesi paradan oluşan, Allah (c.c) adına insanlığa hizmet etmek amacını taşıyan vakıf fonlarıydı. Bu vakıflar, Osmanlı mahkemeleri tarafından 15. yüzyılın başı gibi çok erken bir tarihte onaylanmış ve 16. yüzyılın sonlarında Anadolu’nun bütününde ve imparatorluğun Avrupa’da ki eyaletlerinde oldukça yaygınlaşmıştı. Para vakıflarında varlıklı kişiler tarafından bağışlanan nakit para, borç almak isteyen insanlara aktarılıyor, onlar da belirli bir süreden sonra vakfa anaparayla birlikte fazladan bir parayı geri ödüyorlardı. Fazladan iade edilen paranın, basit bir faizden ibaret olup olmadığı tartışmalıdır (Çizakça, 1999: 115-117).

Bir kısım yazarlar para vakıflarını işleyişinin İslam Hukukunda “bey’ül-îne” satım akdine uygun olduğunu ifade ederek faizsiz finansman yöntemi olduğunu savunmaktadır (Akgündüz ve Öztürk, 1999: 497-498).

Para vakıflarının ilk bilineni II. Mehmet (1451-1481) tarafından kurulmuştur. Fatih, geliri yeniçeri ocaklarına verilen etlerin sübvansiyonunda kullanılmak üzere 24.000 altın vakfetmiştir. İstanbul’da Fatih’ten beri, 1456-1551 arasında kurulmuş 1161 para vakfı vardı. Yine İstanbul’un et ihtiyacı için 1. Süleyman (1520-1566) kendinden önce bu iş için tahsis edilen vakıfları bir araya getirerek 698 bin akçelik bir vakıf yapmıştı. Bunun gelirleri İstanbul kasaplarına sermaye olarak veriliyordu.

Para vakıfları o kadar gelişmişti ki, bunları vakıf bankalar olarak adlandırmak mümkündür (Tabakoğlu, 2000: 87).

Cumhuriyetin ilanından sonra ise rejim değişikliği yaşayan ülkemizde Faizsiz Sistem anlayışı Özal döneminde önem kazanmıştır. Bunun ilk adımı olarak ise 1975 yılında kurulan İslam Kalkınma Bankasının kurucu üyeleri arasında yer almasıdır. Bu süreç devam ederken ise Türkiye’de Özel Finans Kurumları adı altında Bakanlar Kurulunun 16.12.1983 tarih ve 83/7506 sayılı Kârarnamesine dayanarak temelleri atılmıştır. Bu gelişmeler ışığında da ülkemizde 1985 yılında AlBaraka Türk, 1985 yılında Faisal Finans Kurumu, 1989 yılında Kuveyt Türk Evkaf Finans Kurumu, 1991 yılında Anadolu Finans Kurumu, 1995 yılında İhlas Finans Kurumu, 1996 yılında Asya Finans Kurumu ve 2005 ‘ de ise Türkiye Finans Kurumu kurulmuş ve faaliyetlerine başlamışlardır.

Katılım bankalarının net karı, 2011 yılında 803 milyon lira oldu. Türkiye Katılım Bankaları Birliği Genel Sekreteri Osman Akyüz'ün yazılı açıklamasında, katılım bankalarının 31 Aralık 2011 tarihli faaliyet sonuçlarına yer verildi.

Buna göre, toplanan fonlar yüzde 18 artarak 39,8 milyar liraya yükselirken, toplanan fonlar içindeki Türk Lirası fonların payı yüzde 60, yabancı para fonları payı yüzde 40 oldu. Kullandırılan fonlar yüzde 28 artışla 41,1 milyar liraya, toplam aktifler yüzde 29 artışla 56 milyar liraya, özvarlıklar yüzde 13 artışla 6,1 milyar liraya çıktı. Katılım bankalarının net karı 803 milyon lira ile önceki yıla göre yüzde 6

artış gösterirken, şube sayısı 685'e, personel sayısı 13 bin 857'ye ulaştı (TKBB, 2012).