• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyet Sonrası Bankacılık Anlayışı

1.1.2. Modern Bankacılık Sisteminin Tarihsel Gelişimi

1.1.2.2. Türkiye’de Bankacılık Sisteminin Tarihsel Gelişimi

1.1.2.2.2. Cumhuriyet Sonrası Bankacılık Anlayışı

Cumhuriyet’in kurulduğu 1923 yılında, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu zorluklar dikkate alınarak bu yapının değişmesi için yoğun çaba gösteren dönem hükümetleri, ekonomik kalkınmanın hızlandırılmasında bankacılık sektörünün taşıdığı önemin bilinci içinde ulusal bankacılığın geliştirilmesi için çeşitli girişimlerde bulunmuşlardır (Babuşçu, 2001: 2).

Cumhuriyet dönemi ile birlikte yeni ve farklı bir bankacılık anlayışı meydana gelmiştir. Cumhuriyet’in ilanı ile Türkiye ekonomisine damgasını vuran yeni bir dönem başlamıştır. Türk Bankacılığı’nın gelişmesi Cumhuriyet ile başlamış, ulusal bankacılık gelişirken yabancı bankaların faaliyetleri azalmış (ya da el çektirilmiş) ve ulusal bankalar şube yoluyla hızlı bir büyüme göstermişlerdir (Çevik, 1989: 74).

Cumhuriyet kurulmadan sekiz ay önce İzmir İktisat Kongresi’nin toplanılması sağlanmış ve Kongre’de, TBMM İktisat Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, yabancı sermayenin egemenliğinden, ancak milli bankaların kurulması ile mümkün olacağını ve Türkiye’nin ekonomik gelişiminin bankalarla başlayacağını söylemişti (Parasız, 1998: 24). Bu düşünce yapısıyla “İzmir İktisat Kongresi kârarlarına uygun olarak yerli sermayeyi yoğunlaştırmak ve buna yardımcı olmak amacıyla 26 Ağustos 1924’te görünüşte özel ama gerçekte devlet desteğiyle Türkiye İş Bankası kurulmuş, bu süreci diğer özel yasalarla kurulan kamu bankaları izlemiştir” (Ertuna, 1982: 65). Kongrede alınan kârarlar doğrultusunda 1925 yılında ülkemizdeki ilk kalkınma bankası olan Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuş ve 1932 yılında Türkiye Sanayi ve Kredi Bankası adını almıştır. 1933 yılında ise Sümerbank’a devredilmiştir (Zarakoğlu, 1973: 28). 1927 yılında konut kredisi vermek amacıyla Emlak ve Eytam

Bankası kurulmuş ve 1946 yılında Emlak ve Kredi Bankası’na dönüştürülmüştür (Günal, 2001: 11).

Osmanlı döneminin sonuna doğru izlenen liberal ekonomik politikaların sonuçları ortaya çıkmaya başlanmış, 1929 ekonomik krizi tarım sektörünü ve ilkel koşullardaki imalat sektörünü olumsuz yönde etkilemiş, bu nedenle devletçilik ön plana çıkmıştır (Parasız, 2010: 10).

Ulusal bankacılık dönemi de diyebileceğimiz bu dönemde kurulan bankalar içinde en önemli olanı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’dır. 1931 yılında faaliyete geçen banka Türkiye’nin ilk ve tek merkez bankasıdır. Osmanlı Bankası’nın para basma yetkisi 1947 yılına kadar sürmüş ancak TCMB faaliyete geçtikten sonra para basmamıştır (Eren, 1996: 96). İşte bu dönemde, Sümerbank (1933), Belediyeler Bankası (İller Bankası) (1933), Etibank (1935), Denizbank (1937), Halk Bankası ve Halk Sandıkları (1938), sanayi planlarında yer alan işletmelerin kurulması, işletilmesi ve finansman ihtiyaçlarının sağlanması amacıyla, devlet tarafından özel amaçlı banka statüsüyle kurulmuştur. 1. Sanayi Planı’nda, ağırlıklı olarak imalat sanayinde faaliyet gösterecek olan 20 fabrikanın kurulması amaçlanmıştır (TBB, 1998: 2).

İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya ekonomisinde yaşanan gelişmeler sınırları değişen ülkeleri yeniden yapılanmaya zorlamıştır. Böylelikle piyasada nakit para ve kredi ihtiyaçlarının artmasına sebep olmuştur. Diğer taraftan ticari hayatta faaliyet gösteren firmalar büyüme anlayışıyla yeni bir döneme geçiş başlamıştır. Bu geçişin doğal sonucu olarak ise özel bankaların kurulmasına imkân sağlamıştır.

1944-1960 yılları arasında gerçekleştirilen yatırımların, modern işletmelerin, milli gelir ve nüfusun hızla artması, şehirlerin büyümesi, sanayi sektörünün milli gelirden daha çok pay almaya başlaması ekonomide para ve kredi ihtiyacının artmasına neden olmuştur. Bu sebepler bankacılık alanında yapılan yatırımların getirisini yükseltmiş ve özel bankacılık hızla önem kazanmaya başlamıştır (Babuşçu, 2001: 4). Bu bağlamda da ilk özel bankalar olan Yapı ve Kredi Bankası 1944 yılında ardından Garanti Bankası 1946’da, Akbank 1948’de ve Pamukbank 1955 yılında kurulmuştur.

1960-1980 döneminde ise, kamu iktisadi girişimleri ve özel sektör aracılığıyla, ilki 1963 yılında uygulanmaya başlanan kalkınma planlarına geçilmiştir. Hazırlanan

bu planlarda ithal edilen sanayi mallarının ülke içinde üretiminin sağlanmasını amaçlayan bir sanayileşme politikası izlenmiştir (TBB, 2008: 11).

Bu yıllarda hazırlanan Kalkınma planlarında bankaların temel işlevi kalkınma planlarında yer alan yatırımların finansmanlarının sağlanması olarak tanımlanmıştır. Kit ve özel sektörün orta ve uzun vadeli kredi ihtiyacının kârşılanması için kalkınma ve yatırım bankalarının kurulması öngörülmüş ve özel ticari bankaların olabildiğince az sayıda kurulması teşvik edilmiştir” (Türkay, 2003: 5).

Planlı dönemde beşi ihtisas, yatırım ve kalkınma, üçü ticaret olmak üzere toplam sekiz yeni banka kurulmuştur. T.C. Turizm Bankası (1960), Sınaî Yatırım ve Kredi Bankası (1963), Devlet Yatırım Bankası (1964), Türkiye Maden Bankası (1968) ve Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası (1975) bu dönemde kurulan ihtisas, yatırım ve kalkınma bankalarıdır. Bu dönemde kurulan ticaret bankaları ise Anadolu Bankası (1962), Amerikan-Türk Dış Ticaret Bankası (1964) ve Arap-Türk Bankasıdır (1977) (Günal, 2001: 12-13).

1980 sonrası dönem, ekonomi ve dolayısıyla para-kredi-bankacılık sisteminde önemli değişmelerin olduğu ve dışa açılma felsefesinin benimsendiği bir dönem olmuştur. Bankacılık sektörü, 1980 sonrası dışa açık ekonomi politikaları içinde dış rekabet ile en çabuk ve yoğun olarak kârsılaşan sektör olmuştur. Özellikle de 1980’li yılların başından itibaren Türkiye’ye yabancı banka girişlerinin yoğunlaşması ve bu bankaların büyük ölçüde dış ticaretin finansmanı işiyle uğraşmaları Türk bankalarını yoğun rekabet içinde bırakmış, uzmanlaşma konusunda itici bir etkide bulunmuştur (Aksoy, 1998: 392). 1980 reformlarında finansal sistemin daha verimli ve rekabetçi bir hale getirilmesi planlanmıştır. Bu amaca öncelikle mevduat ve kredi faizlerinin serbest bırakılması ve yeni girişlerin özendirilmesinin yanında yeni finansal araçların kullanılmasının sağlanması liberalleşmeyi ve finansal sistemimizin daha rekabetçi hale gelmesini sağlayacağı düşünülmüştür (Sevimeser, 2005: 10).

1985 yılında ise 3182 sayılı Bankalar Kanunu yürürlüğe girmiştir; Uluslararası denetim ve gözetim sistemi ile uluslararası bankacılık standartları sisteme tanıtılmış, tek düzen hesap planı uygulaması getirilmiş, bilançolar dış denetime tabi tutulmuş, mevduat sigorta fonu kurulmuş ve donuk kredilere daha gerçekçi kârşılık uygulanması getirilmiş ve İnterbank piyasası kurulmuştur. Türkiye’de yerleşik kişilere döviz tutma ve döviz mevduatı açma izni verilmiştir. Merkez Bankası, 1987

yılında açık piyasa işlemlerine başlamıştır. 1988 yılında döviz piyasası kurulmuştur. 1989 yılında döviz işlemleri ve sermaye hareketleri serbest bırakılmıştır. 1990 yılında Türk Lirası’nın konvertibilitesi ilan edilmiştir (Keskin, 1993: 8).

Bu dönemde Türkiye piyasasına girerek şube açan veya merkez şeklinde açılım gösteren yabancı bankaların sayısında hissedilir bir artış gözlenmiştir. Aşağıda verdiğimiz tablodan anlaşılacağı gibi 1980 yılında 4 olan banka sayısı 1990 yılında 23 gibi yükselen bir seviyeye ulaşmıştır.

Tablo 4: Türkiye’de Faaliyet Gösteren Yabancı Banka Sayısı (1980 –1990)

1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 4 6 9 10 13 15 17 17 19 21 23

Kaynak: (TBB, 2008)

1990 yılına gelindiğinde ise TCMB, ilk defa bir para programını uygulamaya koymuştur. Bu parasal proğram temel olarak, TCMB’nin iç yükümlülüklerinin ve aktif kalemlerinin içinde yer alan Hazine’ye verdiği avansların denetim altına alınmasını ve bunun yanı sıra banka’nın bilanço büyüklüğünün de kontrol edilmesini amaçlamıştır (Parasız, 1998: 304-307).

1990’lı yıllardan sonra ise ülkede yaşanan ekonomik krizler hem ekonomi çevresini hem de bankacılık sektörünü derinden etkilemiştir. Bu dönemleri detaylı şekilde ele almaktan ziyade ülkemizde bankacılık sektörünün tarihsel gelişimini özetle tasvir etmeye çalıştık. 2011 yılında ise ülkemizde faaliyet gösteren yerli ve yabancı sermayeli bankalar şu şekildedir:

Tablo 5: Türkiye’de Faaliyet Gösteren Yerli Sermayeli Banka Sayısı Banka Adı

Türkiye Bankacılık Sistemi Mevduat Bankaları

Kamusal Sermayeli Mevduat Bankaları

Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası A.Ş. Türkiye Halk Bankası A.Ş.

Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O.

Özel Sermayeli Mevduat Bankaları

Ada bank A.Ş. Akbank T.A.Ş. Alternatif Bank A.Ş. Anadolubank A.Ş. Şekerbank T.A.Ş. Tekstil Bankası A.Ş. Turkish Bank A.Ş.

Türk Ekonomi Bankası A.Ş. Türkiye Garanti Bankası A.Ş. Türkiye İş Bankası A.Ş. Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna Devredilen Bankalar

Birleşik Fon Bankası A.Ş.

Kalkınma ve Yatırım Bankaları

Kamusal Sermayeli Kalkınma ve Yatırım Bankaları

İller Bankası Türk Eximbank

Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş.

Özel Sermayeli Kalkınma ve Yatırım Bankaları

Aktif Yatırım Bankası A.Ş. Diler Yatırım Bankası A.Ş. GSD Yatırım Bankası A.Ş.

İMKB Takas ve Saklama Bankası A.Ş. Nurol Yatırım Bankası A.Ş.

Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.

Tablo 6: Türkiye’de Faaliyet Gösteren Yabancı Sermayeli Banka Sayısı Yabancı Sermayeli Bankalar

Türkiye´de Kurulmuş Yabancı Sermayeli Bankalar

Arap Türk Bankası A.Ş. Citibank A.Ş.

Denizbank A.Ş. Deutsche Bank A.Ş. Eurobank Tekfen A.Ş. Finans Bank A.Ş. Fortis Bank A.Ş. HSBC Bank A.Ş. ING Bank A.Ş.

Millennium Bank A.Ş. Turkland Bank A.Ş.

Türkiye´de Şube Açan Yabancı Sermayeli Bankalar

Bank Mellat

Habib Bank Limited

JPMorgan Chase Bank N.A. Société Générale (SA)

The Royal Bank of Scotland N.V. WestLB AG

Yabancı Sermayeli Kalkınma ve Yatırım Bankaları

Bank Pozitif Kredi ve Kalkınma Bankası A.Ş. Credit Agricole Yatırım Bankası Türk A.Ş. Merrill Lynch Yatırım Bank A.Ş.

Taib Yatırım Bank A.Ş.

Kaynak:(http://www.tbb.org.tr) (28.01.2011)