• Sonuç bulunamadı

VALİLERİN SEÇİLME KRİTERLERİ, TAYİN MAKAMLARI VE SEÇİLMELERİNDE ETKİLİ OLAN UNSURLAR

C. VALİLİLERİN SEÇİMLERİNDE ETKİLİ OLAN UNSURLAR 1. Kuzey-Güney Asabiyetinin Rolü

3. Şehirlerin Konumu

3.2. Irak Eyâleti

Basra ve Kûfe doğu fetihlerinin yönetildiği üstlerdi. Basra’ya Fars (İran), Horasân ve Sicistân emirlikleri bağlıydı.475 Esasen Basra’nın taşıdığı önem de buradan kaynaklanmaktaydı. Çünkü saha olarak vilâyetlerin en genişiydi ve buraya bağlı vilâyetlerin emîrlerini çoğu zaman Basra valileri tayin ederler-di.476 Kûfe ise Irak’ın kuzeyi, Kürtler, Azerbaycan, Lân memleketleri ve (ku-zeydeki) dağlık bölgelerle yapılan fetihlerin organize edildiği yerdi.477 Kısa-cası bu bölge stratejik ve askerî faaliyetler açısından ilgileri üzerine toplayan bölgeydi. Ayrıca ıslah edilen geniş arazileri ile de tarımın, dolayısıyla hatırı sayılır vergilerin toplandığı yerdi. Bu haliyle bölge iştah kabartıyor ve Emevîler tarafından elde tutulması gereken malî departmanlardan sayılı-yordu.

Irak bölgesi iştah kabarttığı kadar elde tutulması zor olan bir yerdi.

Çünkü Basra ve Kûfe şehirleri fırsat buldukça, Emevî idaresine karşı başkal-dıranların bulunduğu isyan merkezlerindendi.478 Burası sükunet içinde ol-mayan, siyasi tercihleri sürekli farklılık arz eden ve büyük oranda asayiş problemi yaşanan bir bölgeydi.479 Âdeta siyasetin içine batırılıp çıkartılmış ve aşırı derecede politize olmuş bir yerdi.480 Keza Emevî idaresine karşı kin besleyen Hâricî ve Şiîler de bu bölgede yoğunlaşmışlardı. 481 Bu iki şehrin halkı, idare yumuşadıkça yöneticileri eleştirmeyi ve şartlar el verirse iktidarı devirmeyi düşünürlerdi. Onlar akitlerine de sâdık değillerdi. Konuşmaları

474 Hudarî Beg, Devletü’l-Ümeviyye, s. 440.

475 Şakir, III, 149.

476 Şakir, III, 149; Işş, s. 145.

477 Işş, s. 144; Hudarî Beg, Devletü’l-Ümeviyye, s. 441; Süleyman, Ricâlü’l-İdâre, s. 154.

478 Welhausen, Arap Devleti, s. 61; Âkil, s. 63; Âsirî, s. 149; Aycan, Sâkif Kabîlesinin Rolü, s.121.

479 Işş, s. 136.

480 Âsirî, s. 149; Aycan, Sâkif Kabîlesinin Rolü, s. 121.

481 Hudarî Beg, Devletü’l-Ümeviyye, s.434; Şakir, III, 148.

— Hakan Temir —

gereken yerde evlerine kapanırlar, kendisini destekleyeceklerine dair söz verdikleri kimseleri, yalnız bırakıp ortalıktan çekilirlerdi. İsyandan ve vefa-sızlıktan başka bir şey düşünmezlerdi. Kûfe halkının vefasızlığını yaşayarak gören Ahnef b. Kays, onları şu sözlerle tarif etmekteydi: “Onlar her gün bir koca isteyen fahişeye benzerler. Onlar her gün bir emîr istiyorlar.”482

Emevîler, bölgedeki fetih hareketlerinin ve para akışının devamını sağ-lamak için isyan etmeyi adet haline getiren Iraklıların isyanlarını bastırmak-ta kararlıydılar. Bölgenin sosyal yapısını iyi bilen Emevî halifeleri buraya tayin edecekleri eyâlet ve vilâyetin valilerini emsalleri arasında en katı ve en çok baskı kullananlar arasından seçip göndermeyi temel politika haline ge-tirdiler. 483

Aslında Muâviye hilafetinin ilk yıllarında Hâricî ve Şiîlerle anlaşarak, onlarla uzlaşmak niyetindeydi. Bu maksatla baskı ve zorbalıktan hoşlanma-yan Muğîre b. Şu’be’yi484 Kûfe’ye, Abdullah b. Âmir’i Basra’ya vali tayin etti.485 Ancak Irak halkı bu atamaları fırsat bilip, isyan bayraklarını çektiler.

Muâviye de buraya katı ve zorba kişileri vali tayin ederek onların başına musallat etti. Aranılan vasıfları taşıyanlar ise daha çok Sâkif kabîlesine men-sup kişilerdi.486

482 İbnü’l-Esîr, Kâmil, IV, 24.

483 Akyüz, Âmme Hukuku, s. 288.

484 Taberî, Tarih, IV, 82; Hudarî Beg, Devletü’l-Ümeviyye, s. 435; Çakırtaş, s. 68; Gömbeyaz, Muaviye b. Ebû Süfyân, s. 310. Muğîre b. Şû’be Kûfe’deki Hâricî’lerin bozguncu hareketlerini ve Şîa taraftarlığını görmezden geldi ve onlarla uğraşmadı. Şu sözleri Muğîre’nin ne tür bir düşünce içerisinde olduğunu anlamamıza yetmektedir: "...Benim ecelim yaklaştı, idarem zayıfla-dı. Ben bu şehrin seçkinlerini öldürmek, kanlarını dökmek suretiyle işe başlayıp da Muaviye'yi bu dünyada yüceltirken kendi ahiretimi mahvetmek istemem. Ben bu halkın iyiliklerini kabul eder kötülük-lerini bağışlarım. İyikötülük-lerini över, ahlaksızlarına nasihat ederim…" Geniş bilgi için bkz. Aycan, Mua-viye b. Ebû Süfyân, s. 208-224. Valinin bu tutumunu fırsat bilen Haricîler, kendileri için önemli olan Nehrevan gibi günleri, devamlı gündemde tutarak taraftarlarını ayaklanmaya teşvik ediyor, ecir ve sevap kazanma amacıyla cihada çağırıyordu. Bu hususta bkz. Çakırtaş, s. 68.

485 Halife b. Hayyât, s. 156; İbn Sa’d, V, 49; İbn Miskeveyh, II, 7; Taberî, Tarih, IV, 83; İbn Kesîr, VIII, 43; Komisyon, “Abdullah. b. Âmir”, Mecelletü’l-Ezher, Kahire 1982, Cilt:54, Sayı: 6, s. 900-902; Mustafa Fayda, “Abdullah b. Âmir”, DİA, TDV Yayınları, İstanbul 1988, I, 84.

486 Mes’ûdî, Murûc, III, 96; Hamidullah, İslam Peygamberi, I, 482; Wellhausen, Arap Devleti, s. 54;

Âkil, s. 71; İrfan Aycan, “Sâkif Kabîlesi ve Taif Şehrine İslam Tarihi Açısından Bir Bakış”,

— Emevîlerde Valilik —

~ 114 ~

Sâkif kabîlesi ile Ümeyyeoğulları arasında cahiliye dönemine dayanan akrabalık, dostluk ve ticaret bağı vardı.487 Hz. Ali’nin göreve gelir gelmez Ümeyyeoğullarından Abdullah b. Âmir ile Mûaviye’yi, arkasından da Sâkiflî Mugîre b. Şu’be’yi azletmesi, hedef ve düşmanları aynı olan Emevî-Sâkif birlikteliğini meydana getirdi.488 Bu münasebetle Sâkiflilerin çoğunlu-ğu Emevîlere açıkça taraftar oldular. Onlara sâdık birer hizmetkar gibi so-nuna kadar saygı gösterdiler.

Sertlik ve zorbalık konusunda Sakîflilere güvenen Muâviye, yumuşak huyluluğu ile bilinen Basra valisini görevden alarak Sâkifli Ziyâd b. Ebîhi’yi vali tayin etti.489 Muâviye Hâricîlerin ve Hz. Ali taraftarlarının, kendi idare-sine karşı muhalefetlerini bastırmak için Ziyâd’a çok güveniyordu. Ziyâd merhametsizliğiyle bilinen çok sert bir adamdı.490Bu sertliğini hissettirmek için caminin minberinden, bölgede yasaklara uyulmaması durumunda baş-vuracağı en ağır cezaları ilan ettiği irticali bir konuşma yaparak işe başla-dı.491 Yaptığı açıklamalar sadece tehdit olarak kalmadı, zayıflayan devlet otoritesini yeniden güçlendirmek için, en merhametsiz tedbirleri de uygu-ladı.

Ziyâd’ın merhametsizliği halka gözdağı olurken Muâviye yönetimine güç katmaktaydı. Kendisinden önceki valinin hoşgörülü tavrı yüzünden şımarmış olan Basra’daki isyancılar, Ziyâd’a karşı da benzer tavırlarını

AÜİFD, Ankara , Cilt: XXXIV, s. 209-235; a mlf., İç Siyasi Gelişmeler, s. 148; Çelik, Haccac b.

Yusuf, s. 23. Sâkif kabîlesinin ileri gelenleri ile Ümmeyyeoğulları arasında akrabalık bağı da mevcuttu.

487 Sâkif kabîlesinin önde gelen isimlerinden Urve b. Mes'ûd’un annesi Abdüşşems b. Abdime-naf’ın kızı, karısı da Ebû Süfyân b. Harb'in kızıydı. Yine Muğîre b. Şu’be'nin karısı Ebû Süf-yân b. Harb'in diğer kızıydı. Bu akrabalıktan dolayı Ebû SüfSüf-yân Sâkiflîlerin dayısı kabul edilirdi. Aycan, Sâkif Kabîlesinin Rolü, s. 218.

488 İbn Sa’d, V, 44; İbn Miskeveyh, II, 7.

489 Dineverî, s. 325; İbn Miskeveyh, II, 8; Mantran, s. 105; Aycan, Sâkif Kabîlesinin Rolü, s. 130;

Gömbeyaz, Muaviye b. Ebû Süfyân, s. 310.

490 Delice, Ubeydullah b. Ziyâd, s. 322.

491 Yılmaz, İşkence, s. 77-116.

— Hakan Temir —

dürünce o bunu fırsat bildi ve şiddet politikasını devreye soktu.492 Ziyâd’dan fazlasıyla memnun olan Muâviye, Mugîre’nin hicretin 50. yılında ölümüyle Kûfe valiliğini de ona bağladı. Böylece o doğu bölgesinin eyâlet valisi ol-du.493 Baskıcı ve zorba valilerin Irak halkının isyan ve ihtilal hareketlerini bastırmada en etkili yöntem olduğu anlaşılınca bölgeye aynı zihniyete men-sup valiler tayin edildi. Ziyâd’tan sonra oğlu Ubeydullah Irak valiliği için biçilmiş kaftan olarak görüldü. O da aynen babasının politikasını devam ettirdi.494

Abdülmelik döneminde iç karışıklıklardan nemalanan ve Emevîler için devamlı baş belası olan Şiî ve Hâricîlerin bulunduğu, imparatorluğun en karışık bölgesi Irak’a Sakif kabîlesine mensup Haccâc b. Yusûf vali tayin edildi.495 O, Medine’den sadece on iki adamıyla yola çıkıp, Arabistan çölünü hızlı bir şekilde geçerek, hiç beklenmedik bir anda, bir deve tüccarı kılığında Kûfe’nin büyük camisine ulaştı. Burada, yüzündeki peçeyi açtı ve kendisin-den önce Ziyâd b. Ebîhi’nin yaptığı gibi, minbere çıkarak, hangi bölgekendisin-den olursa olsun, Emevîlere itaat etmeyenlere karşı en şiddetli tedbirleri uygula-yacağını belirtti ve çok tehditkar bir konuşma yaptı. O da, Ziyâd’ın yaptığı gibi, ne söyledi ise aynen yaptı. Emevî davasına körü körüne bağlılığı onu, bölgede düzeni sağlamak için, ne kadar merhametsizce olursa olsun, her türlü önlemi almaya itti. 496 Velîd’den sonra gelen halifeler döneminde de bölgeye tayin edilecek valilerin sert yapılı olmasına dikkat edildi. Nitekim daha sonraları Irak valiliğine atanan Ömer b. Hubeyre, Hâlid b. Abdullah

492 Mantran, s. 105.

493 İbnü’l-Esîr, Kâmil, III,290-308; İbn Kesîr, VIII, 55; Aycan, Sâkif Kabîlesinin Rolü, s. 129-130.

494 Dineverî, s. 333; İbnü’l-Esîr, Kâmil, III, 382; Mantran, s. 105; Gömbeyaz, Muaviye b. Ebû Süfyân, s. 311.

495 Aksu, Haccâc b. Yûsuf, s. 48.

496 Dineverî, s. 333; Belâzurî, Ensâbu’l-Eşrâf, IX, 100-106; İbn Miskeveyh, II, 7; Işş, s. 143; M. Kürd Ali, s.109; Aycan, Sâkif Kabîlesinin Rolü, s. 121; Aksu, Haccâc b. Yûsuf, s. 48. Hatta Haccâc işinde o kadar ciddiydi ki Emevîler’e sadakatinden dolayı "köpek yavrusu" anlamına gelen

"Küleyb" lakabıyla lakaplandırılmıştı. Bu hususta bkz. İrfan Aycan, “Haccac b. Yusûf”, DİA, TDV Tayınları, İstanbul 1996, XIV, 428; Çelik, Haccac b. Yusuf, s. 23. Lakaplar hakkında detaylı bilgi için bkz. Aksu, Lakap Takma ve Halifelerin Lakapları, s. 231.

— Emevîlerde Valilik —

~ 116 ~

Kasrî, Yûsuf b. Ömer es-Sekafî, Mansûr b. Cumhûr gibi valiler yeri geldiğin-de sertlikten çekinmeyen kimselerdi.

Horasân’a gelince, Horasân cihadın merkezi ve yönetim olarak Basra’ya tabi bir yerdi.497 Yine burası merkezden uzak ve kozmopolit yapıdaydı.498 Kozmopolit yapısı ve fetih hareketlerinin yoğun olduğu bölge olması sebe-biyle buraya tayin edilecek valilerin askerî kimliğe sahip olmasına dikkat ediliyordu.499 Basra’ya tabi bir yer olması sebebiyle buraya vali tayin edile-cek kişilerin Basra valisinin ailesi veya akrabalarından birisi olması ihtimali-ni arttırıyordu. Dolayısıyla buraya seçilecek kişi daha çok Basra valisiihtimali-nin akrabası veya yakını, ancak aynı zamanda askerî kimliğe sahip kişilerdi.

Horasân uzun zaman Basra’ya tabi olarak yönetildi. Doğu sınırı genişle-yince buraya ayrı bir statü verilmek istendi. Ancak Hişam’ın Horasân’a ta-yin ettiği valisi Âsım b. Abdullah el-Hilalî’i Hişam’a yazdığı mektupta güçlü bir Horasân için Horasân’ın Basra valisine bağlı olması gerektiğini vurgulu-yordu. Âsım mektubunda: “Horasân valiliği, ancak Irak valiliği ile birlikte yürü-tülebilir.” diyordu.500 Hişam, onun bu görüşünü kabul etti ve önceki uygu-lamaların devamı olarak Horasân’ı Hâlid b. Abdullah el-Kasrî’nin uhdesine tevdi etti.501 Hişam’ın hilafetinin sonlarına doğru Abbasî propagandası da bu bölgede başlaması ile seçilen valilerinin sert ve acımasız olması vasfı özellikle arandı. Dolayısıyla Abbasî ihtilaliyle mücadele edebilecek astığı astık, kestiği kestik valiler tayin edildi. Bu kişi ise Nasr b. Seyyâr’dan başkası değildi. Nasr, hem askerî kimliğe sahip hem de dirayetli bir valiydi.

Gerçek olan şu ki Irak zor bir bölgeydi. Halkını memnun etmek hiç de kolay değildi. Onlar ellerinden gelseler her gün bir vali değiştirmek isteye-ceklerdi. Onların bu halini iyi bilen Muâviye vefat ederken oğluna bura

497 Şakir, III, 149; Nahide Bozkurt, Oluşum Sürecinde Abbâsî İhtilali, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 1999, s. 35; Atçeken, Hişam b. Abdülmelik, s. 149.

498 Bozkurt, s. 38.

499 Atçeken, Hişam b. Abdülmelik, s. 149.

500 Atçeken, Hişam b. Abdülmelik, s. 157.

501 İbn Kesîr, IX, 513; Şahin, s. 16.

— Hakan Temir —

hakkında şöyle uyarıda bulundu: “Irak halkına da göz kulak ol. Her gün senden üzerlerindeki bir valiyi görevden almanı isteseler bile bunu yap. Çünkü bir valiyi görevden almak, sana karşı yüz kılıç çekilmesinden daha hayırlıdır.”502 Irak eyâleti bu yapısından dolayı zorba ve acımasız valilerin atandığı diyar olmuştur.

3.3. Şam Eyâleti

Şam fethedildiği günden, Emevî Devleti’nin sonlarına kadar, Ümeyeo-ğullarının emri altında olan vefakâr bir şehirdi.503 Fethinden sonra Şam’a Ümmeyyeoğullarından Yezîd b. Ebû Süfyân vali olarak atandı.504 O, tâundan ölünce yerine kardeşi Muâviye atandı. Muâviye, halife oluncaya kadar bu-ranın idaresini elinde bulundurdu.505 Halife olmasıyla birlikte İslâm devleti-nin başkentini eski kültür ve gelenekleri içerisinde barındıran metropol şehir Şam’a taşıdı. Artık Şam Emevîlerin başkenti ve başlarına taç yaptıkları kent oldu.506

Şam, Emevîlere merkezlik yapmaktan başka hasletlere de sahipti. Müs-lümanların Bizanslıları kontrol edebildikleri noktalar buradaydı. Yaz ve kış akıncıları devamlı burada bulunurlardı. Sahillerinde gemiler inşa edilir ve Bizans’a karşı yapılan savaşlar için filolar bu kıyılardan hareket ederdi. Yine burada bulunan garnizon ordusu, bütün vilâyetler arasında en iyi talim görmüş, en disiplinli ve en sâdık orduydu.507 Şam, Emevîler için bu derece hassas ve önemli bir şehir olunca onlar ilk dönemlerden itibaren bu şehrin kaderini başka ellere teslim etmediler. Şehri bizzat kendileri idare ederek son döneme kadar vali atamadılar.

502 İbn Kesîr, VIII, 199.

503 Işş, s. 136; M. Kürd Ali, I, 71. Bu hususta bkz. Ebî Abdullah Muhammed b. Ömer el-Vakıdî, Fütuhu’ş-Şam, Thk, Abdüllatif Abdurrahman, Dâru’l-İlmiyye, Beyrut 1997/1417, I-II.

504 Zehebî, Düvelü’l-İslâm, I, 37; Hudarî Beg, Devletü’l-Ümeviyye, s.424; Sâllabî, s.14; Âsirî, s. 142.

505 İbn Kesîr, VII, 129; Şakir, III, 147; Hudarî Beg, Devletü’l-Ümeviyye, s.424; Mustafa Fayda,

“Amvâs”, DİA, Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, III, 100; Sâllabî, s.14.

506 R. Hartman, “Şam”, İA, MEB Yayınları, Eskişehir 2001, XI, 298-300; Cengiz Tomar, “Şam”, DİA, Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2010, XXXVIII, s. 311.

507 M. Kürd Ali, I, 100; Şakir, III, 147.

— Emevîlerde Valilik —

~ 118 ~

Şam’a eyâletine bağlı diğer vilâyetlere atanan valiler ise daha çok Güney Araplarına mensup kimselerdi. Çünkü bölgenin büyük çoğunluğunu Güney Arapları oluşturmaktaydı. Emevîler de bu potansiyeli göz ardı etmediler.

Güney Arapları içerisinde kendilerine yakın buldukları kimseleri buralara vali tayin ettiler. Ara sırada Ümeyyeoğullarına mensup kişileri buradaki vilâyetlere atayarak onların bir nevi staj görmelerini ve tecrübe kazanmala-rını hedeflediler.508

Kısacası Şam, Ümeyyeoğullarının en sağlam kalesi ve en güvendikleri yerdi. Şam halkı da onların dost ve yardımcılarıydı. Bu sebepledir ki Muâvi-ye, oğluna bu konuda şöyle nasihatte bulundu: “Senin sırdaşın, arkadaşın Şam halkı olsun.”509