• Sonuç bulunamadı

Bu mutlu evlilikten sonra, Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sel-lem) Hz. Hatice’nin servetiyle ticareti devam ettirdi. Böylelikle Cenab-ı Hak elçisi olacak Hz. Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sel-lem) toplumdaki her insanın yaşadığı gibi bir hayat yaşatacak, böylece herkese, her meslek ve konumdaki insana ideal bir örnek yapacaktı. Aksine çobanlık yapmadan çobanlığın, fakir-lik yaşamadan fakirliğin, zengin bir tüccar olmadan zenginliğin vs. nasıl olması gerektiğini, bu durumda olan insanların nasıl hareket etmeleri lazım geldiğini insanlar nasıl öğrenebilecek-lerdi ki?

Bu durum Allah Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) çok yön-lülüğünü, dolayısıyla “herkes için ideal örnek” olduğunu gös-termektedir ki, bu da evrenselliğinin bir yönünü teşkil etmekte-dir. Başka peygamberlerde aynı durum söz konusu değiletmekte-dir.

Bu da, Resûlullah’ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) son peygamber ve evrensel peygamber olduğunun ayrı bir göstergesidir:

“Muhakkak Allah’ın Resûlü’nde, sizin için, Allah’ın rahme-tini ve âhiretin nimetlerini arzulayanlar ve Allah’ı çokça zikre-denler için güzel bir nümûne vardır.” (Ahzab 33/21) yüce beyanı da buna işaret etmektedir.

“Resûlullah’ın hayatı, beşer hayatının her safhası için gü-zel bir örnek ve yüce bir düstur olduğundan, pek çok ve çeşit-li işlere nümûne-i imtisal olmuştur. Çünkü onun hayatı, üstün ahlâkın, güzel âdetlerin, asîl ve mu’tedil duyguların, insanlığı şehvet bataklığına düşmekten kurtaran üstün meziyetlerin hâ-kim olduğu bir hayattı.

Eğer zengin ve varlıklı bir insan isen Resûlullâh’ın Hicaz’la Şam arasında eşya taşıdığı ve Bahreyn’in hazinelerine sahip olduğu zamanı hatırla ve sen de onun gibi hareket et. Eğer fakir ve yoksul isen, Resûl-ü Ekrem’in Ebû Talib mahallesinde mahsur olduğu, vatanını ve bütün dünya malını terk ederek Mekke’den Medine’ye hicret ettiği zamanı düşün. Eğer hü-kümdar isen, onun Arapların idaresini ele geçirdiği, her tara-fa hâkim olduğu, ileri gelenlerinin, şan ve şeref sahiplerinin ona itaat arz ettiği zamanı hatırla. Eğer zayıf ve kimsesizsen, Resûlullâh’ın Mekke’de müşriklerin emrinde mahkûm olduğu dönemi hatırla, onda senin için güzel bir örnek vardır.

Eğer fâtih ve muzaffer bir hükümdâr isen, Hz. Peygam-ber’in Bedir’de, Huneyn ve Mekke’de düşmana galip geldiği günlere bakarak hayatından ibret al. Eğer mağlup olmuşsan, Uhud harbinde Resûlullâh’ın şehid ve ağır yaralı ashâbı ara-sındaki halini düşün. Öğretmen isen, onun mescidin sofasında öğrencilerine öğretmenlik yaptığı zamanı göz önünde bulun-dur. Öğrenciysen, onun Cebrâil’in huzurunda diz çöküp hi-dâyet istediği zamanı tasavvur et. Eğer nasîhat eden bir vâiz, emin bir mürşid isen, Mescid-i Nebevî’de bir ağaç üzerinde

Hz. Hatice (r.a.)

vaaz eden Resûlullâh’a kulak ver. Eğer hiçbir yardımcın ol-madığı halde hakkı ayakta tutmak ve iyiliği haykırmak istiyor-san, Mekke’deki zayıf haline ve kendine yardım edip destek-leyecek kimsenin bulunmamasına rağmen Hz. Peygamber’in hakka davete devam ettiği ve hakkı açıkça ilân ettiği zamanı hatırla. Eğer düşmanını mağlup eder, azametini kırar ve onu kahr-u perîşan edersen ve böylece hak senin sayende ortaya çıkar da, bâtıl yok olup giderse, işlerin de istikrar kazanırsa, Resûlullâh’ın Mekke’ye girdiği ve fethettiği günü hatırla.

Eğer işlerini düzeltmek, arazini verimli hale getirmek is-tersen, Resûl-ü Ekrem’in, Yahûdi Nadîroğullarının, Hayber’in, Fedek’in topraklarını ele geçirdiği zaman mezkûr yerlerin işle-rini nasıl yoluna koyduğunu ve buranın bakımını, en iyi verim alacak kişilere havâle ettiğini düşün. Eğer yetim isen, Âmine ve kocası Abdullah’ın ciğerpârelerini düşün. O, daha küçük bir çocukken annesi, doğmadan da babası vefat etmişti. Eğer küçük bir çocuksan, sevgili süt annesi Halime’nin emzirdiği bu ulu çocuğu düşün. Eğer gençsen, Mekke çobanının hayatını oku. Ticaret mallarıyla sefere çıkmış bir tüccar isen, Busrâ’ya doğru yol alan kafilenin efendisinin vaziyetini hatırla. Hakem veya hâkim isen, İslâm güneşi doğmadan önce Kureyş reisle-ri birbirlereisle-rine girmek üzereyken Resûlullâh’ın Hacer-i Esved’i yerine koymak için verdiği hükme bir gözat. Sonra gözünü çe-vir ve bir daha bak, Resûlullâh’ın Medine mescidinin avlusun-da insanlar arasınavlusun-da adâletle hüküm verdiği zamanı düşün.

Onun katında yoksul ile varlıklı müsâvi idi. Eğer evli bir erkek isen Hz. Hatîce ve Hz. Aişe’nin kocasının nezih hayatını ve temiz sîretini oku. Eğer çocukların babası isen, Hz. Fâtıme-tü’z-Zehrâ’nın babasının, Hz. Hasan ile Hüseyn’in dedesinin nasıl hareket ettiğini öğren. Hülâsa her ne olursan ol, ne işle

uğraşırsan uğraş, yaşadığın müddetçe, günün her saatinde, Resûlullâh’ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) hayatında senin için güzel hidâyet, hayatın karanlıklarının onun nuruyla aydınlanacağı güzel bir misal vardır. Böylece işlerin düzelir, sıkıntıların sona erer. Onun rehberliğiyle yanlış işleri doğrultursun.

Onun hayatı, bütün insanlık için, hayatın her safhasında örnek olmalıdır. Onun hayatı, aydınlanmak isteyenler için bir nûr, hidâyete ermek isteyenler için bir kandil, onun öğretileri, doğru yolu bulmak isteyen herkes için bir rehberdi.”3

Hatta bu durum Batılıların da dikkatini çekmiş, tarihî şah-siyetler arasında birinci sıraya yerleşmesinin sebebi olmuştur.

Bir gayr-i müslim olmasına rağmen Michael Hart, kitabında Hz.

Peygamber’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) tarihî şahsiyetler içerisinde birinci sıraya yerleştirme sebeplerinden birisinin de, onun bu çok yönlülüğü olduğunu söyler:

“Hz. Muhammed, Hz. Îsâ’nın aksine aynı zamanda dün-yevî yönü de olan birisidir. O, bir koca, bir baba, ticaretle uğ-raşan bir tüccar, koyun güden bir çoban, muhârebe eden bir savaşçı, savaşlarda yaralanan, hasta olan... ve neticede ölen bir özelliğe sahip...”4

Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), fakirken de zenginken de aynıydı. Mal sahibi olduktan sonra hayatında değişiklik ol-mamıştı. Helal dışı şeylere karşı tavrını her zaman devam et-tirmişti. Değişen şey; belki eskiden yaptığı yardımların, insan-ların ihtiyaçinsan-larına koşmadaki niteliğin değişmesiydi. İmkânları nispetinde yaptığı yardımlar eskiden daha azken şimdi daha da fazla idi.

3 Nedvî, er-Risâletü’l-Muhammediyye, s. 112-114; Ayrıca bkz: Yûsuf Hamza, Ömer, Kabesün Min Sîreti’l-Mustafa, s. 31-32.

4 Michael Hart, el-Hâlidûne Mie A’zamuhum Muhammed, s. 17-18.

Hz. Hatice (r.a.)