• Sonuç bulunamadı

Resûlullah’ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) evlilikleri, aynı zaman-da ümmetle ilgili değişik hükümlerin öğrenilmesine vesile olan birer semavî kaynak oluyordu. Onunla ilgili gelen hükümler, öncelikle pratikte yaşanmış oluyor, sıkıntılar herkes tarafından net bir şekilde görülüyor, böylece konuyla ilgili olarak inen prensiplerin hikmetleri daha açık ve net bir şekilde kavranılmış oluyordu. İşte Zeynep Validemizin düğün gecesinde yaşanan bir olay, semavî bir prensibin gelmesine vesile olmuştu.

O gece bir yemek verilmiş, bunun için de ashap davet edil-mişti. Yemeğin sonunda sohbetler edildi. Bu hâl, herkesin ye-mekten yiyip dağılmasına kadar devam etti. Sonunda çıkanlar çıktı. Bazıları da kalıp sohbete devam ettiler. Bir müddet sonra Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) de çıkıp diğer odalara gitti. Ar-kasından ben de çıktım ve: “Davetliler gitti artık!” dedim. Resû-lullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) evine geri döndü (ve derhal vahiy alâmeti olan) örtüyü üzerine çekti. Bu sırada ben hücrede idim. (Vahiy hâli geçince) Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şu vahyi okuyordu:

“Ey iman edenler! Yemeğe izin verilmeksizin, vaktine de bakmaksızın, Peygamberin evine girmeyiniz. Fakat davet edil-diğinizde girin. Yemeği yiyince hemen dağılın, yemekten son-ra sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamberi son- rahat-sız ediyor, lâkin utandığından, size karşı bir şey söylemiyordu.

Oysa Allah, gerçeği açıklamaktan çekinmez. Eğer müminlerin annelerinden bir şey soracak veya isteyecek olursanız, onu

110 İbn Sa’d, a. g. e; 8/104-105.

perde arkasından isteyiniz. Böyle yapmanız, hem sizin hem de onların kalpleri yönünden daha nezihtir. Sizin Allah’ın Re-sûlünü rahatsız etmeniz ve kendisinin vefatından sonra onun eşlerini nikâhlamanız asla helâl değildir. Çünkü bu, Allah ka-tında büyük bir günahtır.” (Ahzab 33/53)111

Âyetten anlaşıldığına göre, birtakım kimselere zaman za-man Resûlullah’ın evinde yemek yediriliyordu. Bunlar bazen, yemekten önce yetişinceye kadar bekliyorlar, yemekten sonra da hemen çıkıp gitmiyorlardı. Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)

bu durumdan sıkılıyordu. Ancak edep ve merhamet timsali Allah Resûlü, bunu bir türlü insanlara söyleyemiyordu. İşte in-sanları bu konuda uyarmak için bu âyet nazil oldu.

Yani zamanı gözetmemeniz, beklememeniz üzere, size yemeğe izin verilmedikçe girmeyin. Fakat çağrıldığınız zaman da girin. Zamanından önce de olsa girin. Fakat yemeği yedi-ğiniz zaman da hemen dağılın. Hiç durmayın. Söz dinlemek veya sohbet etmek üzere izin verilmedikçe girmeyin. Buna göre, yemekten başka maksatlar için de izinsiz girmenin ya-saklığı genellenmektedir. Çünkü o izinsiz, zamansız giriş ve duruş Peygambere eziyet veriyordu. Evini daraltıyor, ev hal-kını sıkıyordu; fakat sizden utanıyor, girmeyin, çıkın demekten sıkılıyordu. Hâlbuki Allah gerçeği söylemekten çekinmez, sı-kılmaz. Yani Nûr sûresi âyeti gereği, başkasının evine izinsiz girenlerin ve ihtiyaçtan fazla duranların çıkarılması bir haktır. O halde Allah’ın söylediği gibi söylemekten sıkılmamak gerekir.

Şayet size “Geri dönün” denilirse dönüp gidin. Bu sizin için daha uygundur. (Nûr 24/28)

İzin ile girdiğinizde de kadınlara gerekli bir şey soraca-ğınız veya isteyeceğiniz zaman artık onlara bir “hicab”, yani

111 Buhari, Tefsir, Ahzab 8, Nikah 67, 64, Et’ime 59, İsti’zan 10, 33, Tevhid 22; Müslim, Nikah 89.

Zeynep Binti Cahş

görülmelerine engel bir perde, bir siper arkasından sorun.

Bundan böyle “harem” farz kılınmıştır ki, o zamana kadar Araplarda âdet değildi. Öyle yapmanız, izinsiz girmemek, çabuk dağılmak, hareme soracağınızı perde arkasından sor-mak hem sizin kalpleriniz hem onların kalpleri için daha fazla uygundur. Şeytanî düşüncelerden, vesveselerden uzakla-şırsanız, hem kadınların, hem erkeklerin iffet ve ismet hisleri daha fazla yükselir, edep, nezihlik, takva, hürmet gösterme artar. Hem Resûlullah’ı (sallallâhu aleyhi ve sellem) üzmeniz, incit-meniz sizin için doğru ve caiz olamaz. Ona hak ve yetkiniz olmadığı gibi, size yaraşmaz ve hakkınızda iyi olmaz. Onun için onu incitmesi düşünülen durumların ve hareketlerin hep-sinden sakınmalı, hiçbirini caiz görmemelisiniz. Onun arka-sından, yani vefatından sonra hanımlarını nikâhlamanız asla olamaz. İşte onların müminlerin anneleri olmalarının asıl mâ-nâsı budur. Öz anneler gibi nikâhlarının ebediyen caiz olma-masıdır. Çünkü, Peygamberi üzmek, buna dahil olmak üzere o vefat ettikten sonra hanımları ile nikâhlanmak günahı Allah katında çok büyük bulunuyor. Peygambere kasten eziyet et-mek inkâr olduğu gibi, hanımları ile nikâhlanmayı helal say-mak da öyledir.

Eskiden Araplar, birbirlerinin evine zaman gözetmeden girerlerdi. Bir kimse, başka birisini görmek istediğinde, kapıyı tıklatmanın veya giriş izni almanın gerektiğini düşünmez, bi-lakis hemen eve girer ve evdeki kadınlara ve çocuklara, evin reisinin evde olup olmadığını sorardı. Bu cahiliye âdeti birçok kötülüğün sebebiydi ve daha ciddi sonuçlara da yol açabili-yordu. Bu nedenle başlangıçta, yakın bir arkadaş olsun, ya da uzak bir akraba olsun, hiç kimsenin Hz. Peygamber’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) evlerine izinsiz giremeyeceği şeklinde bir kural

kondu. Daha sonra Nur sûresinde, bu kural bütün Müslüman-ların evleri için genişletildi.

Bu âyete “Hicap âyeti” adı verilir. Buhari, Hz. Enes’ten (r.a.) bu âyet inmeden önce Hz. Ömer’in (r.a.) defalarca Hz. Pey-gamber’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle dediğini rivayet ediyor:

“Ey Allah’ın Resûlü! İyisi de kötüsü de dahil birçok insan seni ziyaret ediyor. Hanımlarına örtünmelerini emretsen!”

Başka bir hadise göre ise Hz. Ömer (r.a.) müminlerin anne-lerine bir keresinde: “Eğer sizinle ilgili söylediklerim kabul edi-lirse, gözlerim bir daha sizi görmeyecek.” demiştir. Fakat Hz.

Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem), hüküm koymada bağımsız olmadığı için ilahi emri beklemiştir. En sonunda, mahrem er-kekler dışında hiçbir erkeğin Hz. Peygamber’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) evine giremeyeceğini ve müminlerin annelerine bir şey sormak isteyen kimselerin perde arkasından sorması gerekti-ğini bildiren ilahi emir (55. âyet) geldi. Bu emrin gelişinden sonra, müminlerin anneleri odalarının kapılarına perdeler astılar. Za-ten bu âyetin son cümlesi, kadınların ve erkeklerin kalplerinin temiz olmasını isteyen herkesin, bu yolu benimsemesi gerek-tiğini bildirmektedir.112