• Sonuç bulunamadı

CISG m. 25’te hüküm altına alınan tanım uyarınca “esaslı ihlal” için bulunması gereken koşullardan ilki ve en önemlisi122 satıcının sözleşmeden,

taraflar arasındaki teamül veya Antlaşmadan doğan herhangi bir yükümlülüğünü

119 Huber, RabelsZ 2007, s. 25; “Esaslı ihlal” kriterine İngiliz hukukunda özellikle 1962 yılında

İngiliz Yüksek Mahkemesi tarafından Hong Kong Fir Shipping Co. Ltd. v. Kawasaki Kaisha

Ltd. davasına ilişkin verilen kararda başvurulmuştur. Mahkeme, taraflar arasındaki

çarterparti’de yer alan hüküm uyarınca çartererin elde etmesi gereken menfaatten önemli ölçüde (substantially) mahrum kalıp kalmadığının tespitinde “Esaslı İhlal” kriterinin dikkate alınacağına hükmetmiştir. Bkz. Lord Diplock (1962), 1 All. E.R. 474, 488 I, 489 H; Common

law ve Fransız hukuk sistemlerindeki esaslı ihlal yaklaşımının tarihsel gelişimi hakkında

detaylı bilgi için bkz. Atamer, CISG, s. 293.

120 Bianca/Bonell/Will, Art. 25 N.2; Ziegel’e göre Antlaşmayı kaleme alanlar İngiliz hukukundaki

esaslı ihlal doktrinini aynen kabul etme niyetinde değildi. Ancak Antlaşma kapsamındaki esaslı ihlal kavramından tam olarak ne anlaşılması gerektiği tartışmaya açıktır. Bkz. Galston/Smit/Ziegel, § 9.03 [2] [a]; Aynı şekilde doktrinde İngiliz sisteminde kabul edilen esaslı ihlal ile CISG anlamında esaslı ihlal kavramlarının birbirleriyle hiçbir ilgisinin olmadığı ileri sürülmüştür. Aktaran Bruno Zeller, Fudamental Breach and the CISG-a Unique Treatment or Failed Experiment?, Vindobona Journal of International Commercial Law & Arbitration (2004), S.8 s. 82, 85; Honnold, İngiliz hukukundaki “fundamental breach” kavramını CISG sistemi için “false friend” olarak nitelendirmektedir. Bkz. Honnold, Uniform Law, § 181.1.

121 Franco Ferrari, Fundamental Breach of Contract Under the UN Sales Convention-25 Years of

Article 25 CISG, Journal of Law and Commerce (Spring 2006), S.25 s. 492; Clemens Pauly, The Concept of Fundamental Breach as an International Principle to Create Uniformity of Commerical Law, Journal of Law and Commerce (2000), S.19., s. 229; Zeller, V.J.I. Com. Law

&Arb. (2004) S.8, s. 88; Tribunale di Padova, 25.09.2004, CISG-Online N. 819.

ihlal etmiş olmasıdır123. CISG asli ve tali yükümlülüklerin ihlali bakımından

herhangi bir ayırım yapmamıştır124. Ancak doktrinde tali bir yükümlülüğün

ihlalinin esaslı olmasının ancak malların satımına ilişkin veya taraflarca ihlalinin esaslı olacağının kararlaştırılmış olması şartına bağlı olduğunu savunan yazarlar da bulunmaktadır125

.

“Esaslı ihlal”in varlığı için aranan ikinci şart ihlalden dolayı alıcının sözleşmeden haklı olarak beklediği bir menfaatten önemli ölçüde (substantially) yoksun kalması ile sonuçlanan bir “olumsuzluğun” (detriment) doğmuş olmasıdır. “Olumsuzluk” kavramı Antlaşma metninin başka hiçbir yerinde geçmemektedir ve bu kavramın tanımı yapılmamıştır. Dolayısıyla “olumsuzluk” kavramı özellikle Antlaşma’nın hazırlık çalışmaları126 ve kavramın amacı dikkate alınmak suretiyle

geniş olarak yorumlanmalıdır127. Buna göre “olumsuzluk” kavramı alıcının zarara

uğramış olması anlamına gelmez128. Örneğin satıcı malı usulüne uygun biçimde

paketlememiş veya sigorta ettirmemiştir, ancak mallar sağ salim alıcıya teslim edilmiştir. Böyle bir halde esaslı ihlalden bahsedilemez, zira bir olumsuzluk söz konusu değildir. Ancak alıcı sözleşmeye aykırılık nedeniyle malı tekrar satma imkânını veya müşterisini kaybetmiş olsaydı, alıcı herhangi bir zarara uğramamış olsa da ortada bir olumsuzluk söz konusu olacaktı129. Esaslı bir sözleşme ihlalinin

varlığı için olumsuzluğun aynı zamanda alıcıyı sözleşme uyarınca beklemekte haklı olduğu şeyden (beklenti ve menfaatinden) önemli ölçüde (substantially) yoksun bırakmış olması gerekir130. Yani alıcının tazminat, semenin tenzili veya

123 J. Staudinger/Ulrich Magnus, Staudinger’s Kommentar zum Bürgerlichen Gesetzbuch mit

einführungsgesetzen und Nebengesetz, Berlin, Wiener UN-Kaufrecht, Neubearbeitung, 2005, Art. 25 N.7.

124

Staudinger/Magnus, Art. 25 N.7; Ferrari, 25 J.L.&Com., s. 492-493; Graffi, Int. Bus. L.

J. (2003), s. 338; Bundesgerichtshof, 03.04.1996, CISG-Online N. 135; Oberlandesgericht

Köln, 08.01.1997, CISG-Online N. 217; Keza CISG sistemi asli yükümlülüklerin ihlal edilmesinin kendiliğinden esaslı ihlal oluşturduğu şeklinde bir yaklaşım benimsememiştir. Bkz. Koch, Pace Int’l L. Rev. 1998, s. 330.

125 Zeller, 8 V.J.I. Com. Law &Arb. (2004), s. 87. 126 Official Records, 330.

127 Bianca/Bonell/Will, Art. 25 N 2.1.1.1. 128

Bianca/Bonell/Will, Art. 25 N 2.1.1.2; Koch, Pace Int’l L. Rev. 1998, s. 267; Graffi, Int. Bus. L.

J. (2003), s. 338.

129 Schlechtriem, Uniform Sales Law, s. 60. 130 Ferrari, 25 J.L.&Com., s. 495.

tamirat talep etme haklarını kullansa dahi beklentisini tatmin etmesi mümkün olmaması ve sözleşmenin ifasından beklediği menfaatin adeta ortadan kalkmış olması gerekir131. Böylece alıcının elinde geriye son çare (ultima ratio) olarak

sözleşmeden dönme hakkı kalacaktır132

.

Sözleşme ihlalinin yarattığı olumsuzluk alıcının sözleşmesel menfaatlerine yöneliktir. Tabi ki alıcının her türlü beklentisinin satıcı tarafından hesaba katılması beklenemez133. CISG m. 25 metni açıkça “sözleşme uyarınca

beklemekte” ifadesini kullanmıştır. Dolayısıyla alıcının hangi beklentilerinin sözleşme uyarınca korunacağının tespit edilmesi gerekir134. Bu ise sözleşmenin

yorumu meselesidir. CISG m. 8 uyarınca yapılacak yorumda sözleşmenin lafzı, taraflar arasındaki alışkanlıklar, teamüller, sözleşme görüşmeleri ve diğer koşullar dikkate alınarak ihlal edilen yükümlülüğe atfedilen önem ve sözleşme uyarınca korunan menfaatler tespit edilmelidir135. Sözleşmenin bu şekilde yorumlanması tarafların açıkça veya zımnen belirli bir yükümlülüğe veya belirli tip bir olumsuz sonucuna önem atfetmeleri halinde zor olmayacak ve böyle bir halde esaslı ihlal kolayca tespit edilebilecektir136. Öte yandan örneğin tarafların genel işlem şartları kullanmış olması ve sözleşmeye bu şartlardan herhangi birinin ihlalinin esaslı olacağına ilişkin bir hüküm koymuş olmaları halinde sorun çıkabilecektir. Keza böyle bir hükmün geçerliliği her zaman tartışılabilecektir. Fakat çözüm CISG’ta değil, uygulanacak ulusal hukukta aranacaktır137. Zira CISG sözleşme

hükümlerinin geçerliliği ile ilgilenmemektedir. Dolayısıyla böyle bir örnekte esaslı ihlal değerlendirmesinde ulusal hukuk belirleyici olacaktır138

.

131 Fritz Enderlein/ Dietrich Maskow, International Sales Law, Oceana Publications, 1992, Art. 25

N. 3.1.

132 Zeller, 8 V.J.I. Com. Law &Arb. (2004), s. 81. 133 Ferrari, 25 J.L.&Com., s. 495.

134 Enderlein/Maskow, Art. 25 N. 3.3; Graffi, Int. Bus. L. J. (2003), s. 339. 135 Honnold, Uniform Law, § 181.1; Pauly, 19 J.L.&Com., s. 234.

136 Peter Huber, CISG-The Structure of Remedies, Rabels Zeitschrift für ausländisches und

internationales Privatrecht, (Ocak 2007), S.71, s. 25; Ferrari, 25 J.L.&Com., s. 497 ve orada dn. 68.

137 Ferrari, 25 J.L.&Com., s. 497.

Esaslı ihlalin varlığı için son olarak, alıcıyı sözleşmeden beklediği menfaatten önemli ölçüde yoksun bırakan olumsuzluğa sebep olan ihlalin böyle bir sonucu doğuracağının satıcı tarafından öngörülmüş139 ve aynı koşullar içindeki

makul bir kişi tarafından da öngörülebilir olması gerekir. Aksi halde ihlal esaslı olmayacaktır. Satıcının olumsuzluğu öngördüğünün tespitinde sözleşme hükümlerinin yorumu önem arz etmektedir. Zira eğer taraflar sözleşmede açıkça bir yükümlülüğün ihlalinin esaslı olacağını kararlaştırmışlar ise, o zaman satıcının bu ihlalin sonuçlarını öngörmüş olduğu kabul edilmek gerekir140. Tarafların bu

şekilde açık bir belirlemesinin olmamasına karşılık, ilgili yükümlülüğün önemine sözleşme görüşmelerinde yer verilmiş ise, satıcı yine ihlalinin sonuçlarını öngörmüş sayılacaktır141. Görüldüğü üzere CISG m. 8 uyarınca sözleşmenin

yorumlanması öngörülebilirlik değerlendirmesi bakımından önem arz etmektedir142. Diğer yandan CISG m. 25 satıcının öngörüsünün yanı sıra aynı konum ve koşullar içindeki makul kişinin de öngörüsünü dikkate almaktadır. Böylece Antlaşma öngörülebilirliğin tayininde ayrıca objektif bir kritere başvurmaktadır143. Aynı konum ve koşullar içindeki makul kişi ile kastedilen ise

aynı ticari branşta faaliyet gösteren üçüncü kişi olmak gerekir144. Nihayet, esaslı

ihlal teşkil eden olumsuzluğun öngörülmemiş ve makul kişi tarafından da öngörülemez olduğunu ispat yükü sözleşmeyi ihlal eden taraf olan satıcıya ait olmak gerekir145.

Öngörülebilirliğin tespit edileceği zamana ilişkin Antlaşmada bir düzenleme yoktur. Ancak bu zamanın sözleşmenin kurulduğu an olduğu bugün

139 “Öngörü” kelimesinin Türk Dil Kurumu Sözlüğünde birçok anlamı bulunmakla birlikte

“öngörü” kelimesi bu çalışmada bir işin ilerisini kestirme veya bir işin nasıl bir yol alacağını önceden anlayabilme ve ona göre davranmak anlamında kullanılmıştır. Kelime anlamı için bkz. http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=%F6ng%F6r%FC&ayn=tam (çevrimiçi 28.12.2009)

140 Graffi, Int. Bus. L. J. (2003), s. 339. 141 Koch, Pace Int’l L. Rev. 1998, s. 227 vd. 142 Zeller, 8 V.J.I. Com. Law &Arb. (2004), s. 89. 143 Enderlein/Maskow, Art. 25 N. 4.2.

144 Graffi, Int. Bus. L. J. (2003), s. 339; “Aynı konum” belirlenmesinde yalnızca ilgili branşa ait

alışkanlıklar değil, tüm sosyo-ekonomik koşullar (din, dil, ekonomik durum) dikkate alınmalıdır. “Aynı koşullar” ise global, yerel, hukuki, siyasi kısacası tüm koşullar dikkate alınarak belirlenmelidir. Bkz. Bianca/Bonell/Will, Art. 25 N 2.2.2.2.1, 2.

doktrinde çoğunlukla kabul edilmektedir146. Sözleşmenin kurulması anından sonra

ortaya çıkan hususların öngörülebilir olması önem taşımayacaktır. Ancak Schlechtriem’e göre sözleşmenin kurulmasından sonra taraflardan birinin (alıcının) belirli bir yükümlülüğe önem atfederek bunu karşı tarafa (satıcıya) bildirmesi halinde ve satıcının da bunu kabul etmesi halinde, ilgili yükümlülüğün ihlalinin CISG m. 25 anlamında olumsuzluk doğuracağının satıcı tarafından öngörülebilir olduğu sonucuna varılabilecektir147

. Will’e göre satıcının yukarıda anılan şekilde bir bildirim almamış olmasına rağmen, belirli bir yükümlülüğün m. 25 anlamında önemli olduğunu sözleşmenin kurulmasından sonra öğrenmesi halinde de ihlalin olumsuz sonucunun satıcı tarafından öngörülmüş olduğu kabul edilmek gerekir148.

CISG sisteminde öngörülebilirlik değerlendirmesine sözleşmenin esaslı surette ihlal edildiğinin tespiti dışında tazminat borcunun sınırlandırılmasında da başvurulmaktadır. Fakat anılan değerlendirmeler farklı amaçlara hizmet etmektedir. Zira esaslı ihlalin tespitinde başvurulan öngörülebilirlik kriteri, ihlalin alıcının haklı olarak beklediği şeyden önemli ölçüde yoksun bırakan olumsuzluğa sebep olmasına yönelik olup, tazminat borcunda bu kriter ihlal neticesinde doğan zararlara ilişkindir149

.

146 Schlechtriem/Schwenzer/Schlechtriem, Art. 25 para. 33; Staudinger/Magnus, Art. 25 N.19;

Ferrari, 25 J.L.&Com., s. 498; Koch, Pace Int’l L. Rev.1998, s. 321; Atamer, CISG, s. 305 vd.

147 Schlechtriem/Schwenzer/Schlechtriem, Art. 25 para. 33.; Aynı konuda Honnold’un verdiği

örneğe göre 100 çuval pirincin satışına ilişkin bir sözleşmenin tarafı olan alıcının ifadan önce pirincin mutlaka yeni çuvallar içinde teslim edilmesini bildirmesine rağmen satıcının kullanılmış çuvallarda teslimat yapması halinde sözleşmenin esaslı biçimde ihlal edildiği sonucuna varılabilecektir. Ancak böyle bir bildirim ifa gerçekleştikten sonra yapılırsa esaslı ihlalden bahsedilmeyecektir. Zira öngörülebilirlik ilkesi normalde öngörülemeyecek ifanın detaylarına ilişkin satıcıya özel önem verme imkânı verilmesi amacıyla tasarlanmıştır. Bkz. Honnold, Uniform Law, § 183; Benzer görüş için bkz. Enderlein/Maskow, Art. 25 N. 4.3.

148 Bianca/Bonell/Will, Art. 25 N 2.2.2.2.5; aksi görüş için bkz. Atamer, CISG, s. 307.

149 Tazminat sorumluluğunun sınırlandırılmasında başvurulan öngörülebilirlik değerlendirmesi