• Sonuç bulunamadı

ERKEĞİN HANIMIYLA GÜLÜŞÜP ŞAKALAŞMASI

Belgede Telegram: t.me/oxu365 (sayfa 144-147)

HUSUSUNDA ONLARDAN İZİN İSTEDİĞİNDE İZİN VERMELERİ VE KENDİ ETRAFINDA HANIMLARININ TOPLANIP

15. ERKEĞİN HANIMIYLA GÜLÜŞÜP ŞAKALAŞMASI

15. ERKEĞİN HANIMIYLA GÜLÜŞÜP ŞAKALAŞMASI

57. … Câbir bin Abdullah [radıyallahu anh] dedi ki:

“Biz (bir gün) Resûlullah [sallallahu aleyhi ve sellem]’le birlikte (yolda) yürüyorduk. Derken Resûlullah [sallallahu aleyhi ve sellem] bana:

– ‘Baban(ın Uhud savaşında şehit olmasın)dan sonra mı evlendin?’ diye sordu. Ben de:

– ‘Evet (evlendim)!’ dedim. Resûlullah [sallallahu aleyhi ve sellem]:

– ‘Dul bir kadınla mı, yoksa bekâr bir kadınla mı (evlendin)?’ diye sordu. Ben de:

– ‘Dul bir kadınla (evlendim)’ diye cevap verdim. Resûlullah [sallallahu aleyhi ve sellem]:

– ‘Bakire bir kadınla evlenseydin ya! O seni güldürürdü ve sen de onu güldürürdün. O seninle cilveleşirdi ve sen de onunla cilveleşirdin!’ buyurdu.”[525]

Açıklama:

Kur’an’da kadın ile erkeğin birbirine karşı duydukları arzu ve ilgi gerçekçi bir şekilde dile getirilmiş, insanın bu duyguya sahip olarak yaratıldığına,[526] cinsel arzunun dayanılmaz olduğu ve ancak Allah’ın yardımıyla kontrol edilebileceğine işaret edilmiştir.[527] Hz. Peygamber ise dünyada kendisine üç şeyin sevdirildiğini, bunlardan birinin de kadın olduğunu belirtmektedir.[528]

İslam’ın cinsiyet konusundaki bu tutumu, iki cins arasında kendi fıtratlarından gelen ve süreklilik arz eden bağın koparılması yerine belli kurallar çerçevesinde faydalı kılınmasını amaçlar.

Âyet ve hadislerde genellikle cinsel eğilimin erkekten kadına doğru olduğu şeklinde ele alınmış olmasını, cinsiyet farklılaşmasında erkeğin önceliğini ve her iki cinsin tohumunu bünyesinde taşıdığını hatırlatması yönünden değerlendirmek mümkündür. Şu var ki Kur’an kadını, erkeğin kendisinde huzur ve tatmin bulduğu, dolayısıyla cinsî bakımdan muhtaç olduğu bir varlık olarak görür. İki cins arasındaki duygu bağını,

“Allah aranızda sevgi ve merhamet bağı kurdu” diyerek ifade eder ve bu durumu, düşünenler için bir ibret örneği olarak gösterir.[529]

İslam dininde cinsel ahlâkta esas olan iffetin korunmasıdır ve bunun en güvenilir yolu da evlenmedir. Bu sebeple nikâh akdinin dışındaki birleşmeler kesinlikle yasaklanmış, evlenemeyenlerin de iffetlerini korumaları emredilmiştir.[530]

Hadisimizin konuyla bağlantısı, “erkeğin hanımıyla gülüşüp şakalaşması” meselesidir. Câbir bin Abdullah [radıyallahu anh]’ın, babası Abdullah [radıyallahu anh]’ın Uhud savaşında şehit olması üzerine geriye dokuz kız (yahut yedi) yetim ve bir miktar borç kalmış, Câbir bin Abdullah [radıyallahu anh] da yetim kalan kız kardeşlerinin bakımıyla ve evin işleriyle ilgilenebilecek bekâr bir kız yerine dul bir kadınla evlenmeyi tercih etmişti. Kız kardeşlerinin ihtiyaçlarını ve bakımlarını bekâr bir kızın gideremeyeceğini düşünmüş, bu sebeple dul bir kadınla evlenmeyi tercih etmişti. Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi ve sellem] de ona

“Bakire bir kadınla evlenseydin ya! O seni güldürürdü ve sen de onu güldürürdün” diyerek bakire bir kızla olan aile hayatının daha cilveli, daha eğlenceli ve onunla daha hoş vakit geçireceğine vurgu yaparak ailenin temelini oluşturan karşılıklı sevgi, huzur ve mutluluğa dikkat çekmiştir.

Gerek bireysel gerek toplumsal olarak hiç kuşku yok ki, sevgi ve saygının, kendine güvenin, sempatik olmanın, korkuyu azaltmanın, kolay iletişim kurmanın yolu gülmekten ve gülümsemekten geçer. Öfkeli insanlar hem çevreye hem de kendilerine zarar verir. Kendine güvenemeyen insan kolay iletişim kuramaz.

Gergin ortam aynı zamanda başarıyı azaltır. İletişimde en önemli unsur, güvendir. Güven ise insana gülümsemekle ve gülmekle başlar. Güvenle rahatlama sağlanır. Rahat insan daha kolay iletişim kurar. Stresi yenmenin en iyi yolu da gülmektir.

Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi ve sellem] burada “O seni güldürürdü ve sen de onu güldürürdün”

demek suretiyle özel anlamda Câbir bin Abdullah [radıyallahu anh] ile hanımına vurgu yaparken, genel anlamda hayatımızda gerek aile ortamında gerek toplumsal yaşantımızda gülmenin etkisine dikkat çekmiştir.

Çünkü gülmek, vücudun doğal mutluluk hapı olan endorfin hormonu salgılanmasını sağlar. Sinirleri gevşetir. Sindirim sistemini çalıştırır. Vücuda ‘aerobik’ yaptırır. Vücudun üst kısmındaki tüm kasların, sinirlerin ve organların egzersiz yapmasını sağlar. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Pozitif duyguları öne çıkarır. Başarıyı olumlu yönde etkiler. Çevreye ve kendine güveni artırır. Kolay iletişim kurulmasını sağlar.

Öfke, gerginlik ve korku gibi duyguları azaltır.

Bu bağlamda gerek karı-koca arasında gerekse yaşantımızda gülmenin ve güldürmenin, ruh ve beden açısından ne kadar faydalı ve önemli bir işleve sahip olduğuna Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi ve sellem]

dikkatimizi çekmiştir.

Bununla birlikte toplum içerisinde yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilecek durumlarda veya farklı ortamlarda ölçüsüzce yapılan gülüşmeler ve kahkaha atmalar, insanların hoş karşılamadığı bir durumdur.

Kaynakların ittifakla kaydettiklerine göre, Resûlullah Efendimiz, yaradılıştan güleç yüzlü idi. Tebessüm denilen “gülümseme”, Peygamber Efendimiz’in mübarek yüzünden hiç eksik olmazdı. En sıkıntılı anlarında bile üzüntülerini belli etmezler, yanındakilerin içlerini karartacak bir tavır sergilemezlerdi. Özellikle sevdikleri kimselerle karşılaştıklarında öylesine tebessüm ederlerdi ki, böyle anlarda, yüzleri ay gibi parıldardı.

Bu tabiî halleri dışında, Resûlullah Efendimiz’in, bir de gülüşleri vardı. Hadis kaynakları, Peygamber Efendimiz’in nelere ve nasıl güldüklerine dair pek çok vesika kaydetmişlerdir. Özellikle Âişe (radıyallahu anhâ) validemiz, Peygamber Efendimiz’in gülüş tarzlarını şu şekilde anlatmışlardır:

“Resûlullah [sallallahu aleyhi ve sellem]’in küçük dili gözükecek şekilde, kendinden geçercesine güldüklerini hiç görmedim. Onun gülüşü, tebessüm şeklinde idi.”[531]

Hz. Peygamber’in diğer sahabilerinin birçoğu da çeşitli münasebetlerle, O’nun bu gülüş tarzını anlatırlarken “... Öyle ki azı dişleri gözükecek derecede güldü”[532] şeklinde bir ifade kullanmışlardır.

Bu gülüş tarzında dişler gözükür; fakat ses işitilmez. İşte bu, Peygamber Efendimiz’in gülüş tarzıdır.

Konumuza tekrar dönecek olursak, hadisimizde söz konusu edildiği üzere ister dul ister bekâr olsun, gerek cinsel ilişki öncesinde gerek sonrasında olsun, hayatın normal seyri halinde karı-koca açısından cilveleşmek, oynaşmak ve gülüşmek; evliliğin devamı, huzuru, mutluluğu açısından ciddi önem arz etmektedir.

Tatminsizlik, erkek için de kadın için de evlilik hayatı bakımından sıkıntı oluşturabilecek bir durumdur.

Erkek ve kadının tatminsizliği onun cinselliğine karşı bir zulümdür. Kullarına tatmin olunma ihtiyacı duyulacak bir cinsellik ihsan eden yüce Allah, elbette ki bu zulme razı olmaz.

Bu bağlamda kadın olsun, erkek olsun, hatta bitkilere ve hayvanlara varıncaya kadar herkes sevilmek ister… Erkekler için sevgi önemlidir; fakat kadınların en çok istediği şey sevgidir. Hep sevildiklerinden emin olmak isterler. Eşlerinin davranışlarını hep sevildiklerine ya da sevilmediklerine yorarlar. Sevilmediğini hisseden kadın hırçın olur. Bir araştırmaya göre eşini sevmeyen kişilerin daha sık nezle olduğu ortaya çıkmış. Bağışıklık sistemi sevgi ile kuvvetleniyormuş.

Erkek sevgisini esirgememeli, eşini sevgisini kısarak cezalandırmamalı. Hatalarımıza rağmen birbirimizi sevmeliyiz.

Özetle, 5/626 yılında yapılan Zâtürrika’ gazvesi dönüşünde Resûl-i Ekrem’in özel iltifat ve ilgisine mazhar olan Câbir bin Abdullah [radıyallahu anh]’la sohbet eden Hz. Peygamber onun evlendiğini öğrenince bir kızla mı, yoksa dul bir hanımla mı evlendiğini sordu. Evlendiği kadının dul olduğunu öğrenen Resûlullah’ın, bir kızla evlenmenin daha mutlu sonuçlar doğurabileceğini hatırlatması üzerine Câbir bin Abdullah [radıyallahu anh], çocukları başına toplayıp onlarla meşgul olabilecek bir kadını özellikle tercih ettiğini, kardeşlerinin arasına onların yaşında birini getirmeyi doğru bulmadığını söylemiş, Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi ve sellem] de “bakire bir kadınla evlenseydin ya! O seni güldürürdü ve sen de onu güldürürdün. O seninle cilveleşirdi ve sen de onunla cilveleşirdin” diyerek ona tavsiyede bulunmuştur.

Câbir bin Abdullah [radıyallahu anh]’ın evlendiği bu kadının hamaratlığı, çalışkanlığı, fedakârlığı ile ilgili olarak kaynaklarda şöyle bir olay geçmektedir:

“(627 yılında Medine’yi savunmak için) Hendek kazıldığı zaman Resûlullah [sallallahu aleyhi ve sellem]’de şiddetli bir açlık gördüm. Hemen hanımıma dönüp ona: ‘Yanında yiyecek bir şey var mı? Çünkü ben Resûlullah [sallallahu aleyhi ve sellem]’de şiddetli bir açlık gördüm’ dedim.

Bana içinde bir ölçek arpa bulunan (deriden) bir dağarcık çıkardı. Bir de evimizde beslediğimiz kuzucuğumuz vardı. Ben onu kestim. Hanımım da (ekmek yapmak için) arpayı (el değirmeninde) öğüttü.

Ben kuzuyla ilgili işi bitirirken o da arpayla ilgili işini bitirdi. Kuzuyu parça parça edip bir çömleğin içerisine koydum. Sonra Resûlullah [sallallahu aleyhi ve sellem]’in yanına dön(mek üzerey)dim. Evden ayrılırken hanımım bana: ‘Sakın beni Resûlullah [sallallahu aleyhi ve sellem] ile beraberindekilere karşı rezil etme!’

diye tembih etti.

Ben Resûlullah [sallallahu aleyhi ve sellem]’le gizlice konuşup: ‘Ey Allah’ın Resûlü! Biz kendimize ait bir kuzucuğumuzu kestik. Hanımım da evimizde bulunan bir ölçek arpayı öğüttü. Dolayısıyla sen ve beraberindeki bir grup insanla birlikte yemeğe buyur gel!’ dedim. Bunun üzerine Resûlullah [sallallahu aleyhi ve sellem] yüksek bir sesle: ‘Ey hendek ahalisi! Câbir sizin için yemek daveti düzenlemiştir. Sizleri yemeğe davet ediyor!’ dedi. (Bana da): ‘Ben evinize gelinceye kadar sakın çömleğinizi ateşten indirmeyin!

Hamurunuzdan da ekmek yapmayın!’ diye tembih etti. Derhal (eve) geldim. Resûlullah [sallallahu aleyhi ve sellem] de insanlardan önce geldi. Hanımımın yanına vardım. Bana: ‘Seni gidi seni!’ dedi. Ben de: ‘Bana söylediğini yaptım’ dedim.

Hanımım, Peygamber [sallallahu aleyhi ve sellem]’e hamurumuzu çıkardı. Resûlullah [sallallahu aleyhi ve sellem] hamurun içerisine (bereketlenmesi için) tükürdü ve bereket duası yaptı. Sonra çömleğimizin yanına gelip ona da tükürdü ve bereket duası yaptı. Sonra hanımıma:

– ‘Bir ekmekçi kadın çağır da seninle birlikte ekmek yapsın. Çömleğinizden de kepçe kepçe al, sakın çömleği yere indirme!’ diye tembih etti.

Allah’a yemin ederim ki, gelenler bin kişi oldukları halde yemekten hep yediler, nihayet dönüp gittiler.

Çömleğimiz halen olduğu gibi kaynamakta, hamurumuz ise halen olduğu gibi ekmek yapılmakta idi.”[533]

Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, 8/177 (8892). Ayrıca bk. Buhârî, Büyû’ 34, Salât 59, Umre 16, Vekâle 8, İstikrâz

1, 7, 8, Husûmât 18, Mezâlim 26, Hibe 23, Şurût 4, Cihâd 49, 113, 198, 199, Meğâzî 18, Nikâh 10, 121, 122, Nafakât 12, Deavât 53; Müslim, Salâtu’l-Müsâfirîn 71-73 (715), Radâ’ 54-58 (715), Musâkât 109-117 (715);

Ebu Dâvud, Cihâd 163 (2778); Nesâî, Nikâh 6, 10; İbni Mâce, Nikâh 7 (1860); Ahmed bin Hanbel, el-Müsned, 3/302, 375.

Âl-i İmrân suresi, 3/14.

Yûsuf suresi, 12 / 23-24, 30, 53.

Bk. 1 nolu hadis.

el-A‘râf suresi, 7/189; er-Rûm suresi, 30/21.

en-Nûr suresi, 24/32-33.

Buhârî, Bed’u’l-Halk 5, Edeb 68; Müslim, İstiska’ 16 (899); Ebu Dâvud, Edeb 103-104 (5098); Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, 3/361; İbni Hibbân, es-Sahîh, (658).

Buhârî, Rikâk 51; Müslim, İmân 308 (186).

Buhârî, Meğâzî 29.

16. ERKEĞİN HANIMIYLA

Belgede Telegram: t.me/oxu365 (sayfa 144-147)

Outline

Benzer Belgeler