• Sonuç bulunamadı

KÖY ENSTĠTÜSÜ VE MEHMET YILMAZ

Düziçi Köy Enstitüsü‟nden 1950-1951 yılı eğitim öğretim yılında mezun olan Mehmet Yılmaz 3 yıllık sürekli ilkokul Alibozlu Ġlkokulu‟nda okuduktan sonra Köy Enstitüsü 5 yıllık uygulama ilkokuluna kayıt olduğunu sonrasında da Köy Enstitüsü‟nün öğretmen yetiĢtiren bölümüne kayıt yaptırdığını belirtmiĢtir. BaĢka bir ifadeyle de küçücük bir çocukken Köy Enstitülü olmuĢtur. Mehmet Yılmaz kayıt gününü ve ilk aylarını Ģöyle anlatıyor:

“Babam Hasan Yılmaz bana önce bir elbise aldı, ilk defa pantolonum olmuĢtu buna çok sevindim. Kayıt için Enstitü binasına gittiğiz de benim önce diĢlerime baktılar, sanırım sağlıklı olup olmadığıma dair bir tespitin yapılmasıydı. Olası okul terki yaptığımda

babamdan bana yapılan masrafların devlet bütçesine tekrar dönüĢümünü sağlamak amacıyla senet imzalaması istendi. Kayıtta bunlar çok önemliydi.

Enstitüdeki ilk günlerimde köyü evi çok özlüyordum. Bir hafta sonu oda kurban bayramına denk gelmiĢti, bizim köyden sınıf arkadaĢım Ġbrahim Yıldırımla gizlice eve kaçtık, ancak babam beni kurban etinden bile yedirmeden, annemin tüm ısrarlarına rağmen okula hemen aynı gün geri getirdi. Bu durumda çok sıkı bir uyarı aldım. Benimle beraber aynı gün eve gidip sonra pazartesi okula gelen Ġbrahim Yıldırım ise okuldan atılmıĢtı. Üzerindeki elbiseler bile çıkartılmıĢtı. Köy Enstitüsü çok sıkı bir disiplin uygulandığı okuldu. Ben okulda deney yaparken, kitap okurken, Ģiir, tiyatro etkinliklerinde görev alırken spor yaparken benim yaĢıtlarım köyde önceki yıllardan beri devam edip gelen insan gücüne bağlı tarım faaliyetleri ve hayvancılıkla meĢgul oluyordu.”208

.

Düziçi Köy Enstitüsü‟nün komünist yuvası olduğu, komünist yetiĢtirdiği iddialarını ise Mehmet Yılmaz Ģöyle açıklamıĢtır:

“Köy Enstitüsü süre gelen uygulamaların Türk Toplumunu uluslararası siyasette, ekonomik gerçeklerde, kültür ve sanatta, bilimde ve sağlıklı bir yaĢanabilir çevre ortamı oluĢturmada yetersiz kaldığı tespitine vardıktan sonra tüm bu sıraladığım sahalarda halkı daha etkili ve güçlü hale getiren ek bir atılım projesini hayata geçirmek üzere kurulmuĢtur. Bizlerin, köy çocuklarının okula bilgiye, ülkemizin de sanayi ve teknolojik geliĢime ihtiyacı vardı. Bir insanın okuryazar olmadan bilimle uğraĢmadan sanayi ve teknoloji adına bir Ģey yapabilir mi? Köy Enstitüsü‟ndeki eğitim öğretim cumartesi günleri tüm öğretmen ve öğrencilerin katıldığı değerlendirme ve eleĢtirilerin yapıldığı toplantılar, halka açık müsamereler ve aldığımız eğitim ve yetiĢtirme tarzımız ortaya yani o zamana kadar pek rastlanmamıĢ bir insan tipini ortaya çıkarmıĢtır. ĠĢte bu durumda komünizm adına hiçbir öğretiye maruz kalmadığımız hâlde KurtuluĢ SavaĢının baĢkomutanı Atatürk‟e bağlı gençler olarak yetiĢtiğimiz hâlde biz dediler. Hiçbir zaman komünistim demedim. Türkiye‟de yasal olarak varlığını sürdüren komünist oluĢumlar var ama ben bunlara hiç oy vermedim.

Enstitü Müdürü Lütfi Dağlar için kim tarafından nasıl uyduruldu kimler yayılmasını nasıl sağladı bilmem ama sonradan bizleri ve Köy Enstitülerini aĢağılamak yalnızlaĢtırmak ve dıĢlamak için bir Ģeker isteme hikâyesi duyduk. Güya bizim müdür bir benden Ģeker isteyin, birde Allah‟tan deyip istekler gerçekleĢince kendisi Ģeker atıyormuĢ. Bizlerde böyle Allahsız birer komünist olarak yetiĢtirilmiĢiz. Böyle bir Ģeye Lütfi Dağlar‟ın müdürlüğünde ben rastlamadım. Tamamen yalan ve iftiradır. Ancak bir gün ramazan ayında iken tüm öğrencileri

topladı içinizde oruç tutanlar varsa diğerlerinden ayrılsın dedi. Bende oruç tutuyordum. Ayrıldım. Bize dedi ki „çocuklar havalar çok sıcak bu halde oruç tutmanız sizi yorar, derslerinizde baĢarısız olursunuz‟. dedi ve okulun aĢçılarından birine bir sürahi su getirtti. Bize bu sudan içmemizi emretti. „yoksa sizi okuldan atarım‟ dedi. Biri de ben olmak üzere çoğu arkadaĢ getirilen sudan azar azar içerek oruçları bozduk ancak 5 arkadaĢın „hocam bizi okuldan da atsanız, valizlerimizi Ģimdi elimize verseniz orucumuzu bozmayız, bu bardaktan su içmeyiz, okuldan bu yüzden bir gerekçeyle de ayrılmaya hazırız.‟ yönündeki ortak cevapları bizlerin müdürün bir yönünü tanımamızda da etkili oldu çünkü müdür Lütfi Dağlar okulun aĢçıbaĢını çağırarak Ramazanda bugünden itibaren bu beĢ çocuğa kendileri ne arzu ederlerse elimizdeki imkânlar doğrultusunda onu hazırlayacaksın, sahurda ve iftarda tüm oruç tutanların dıĢında bunlar istediklerini yiyip içecekler dedi ve o beĢ arkadaĢla o gün iftarı aynı masada yaptılar. Bizde müdürün oruç tuttuğunu bu Ģekilde öğrendik.

Köy Enstitüsü komünist yetiĢtiriyor diyenlerden birisi olan Enstitü‟nün kapatılmasını isteyen Kinyas Kartal sonradan itiraf etmiĢtir. Köy Enstitüsü‟nü sırf kapattırmak için böyle bir yola baĢvurduklarını Köy Enstitüsü demokratik, katılımcı bir eğitim kurumuydu. EleĢtiri ve hoĢgörüyü kardeĢ iki sözcük görürdük, eleĢtirinin olmadığı yerde yanlıĢlar tespit edilip yanlıĢtan dönülür mü? Biz köy çocuklarının öğretmen olarak köye öğretmen sıfatıyla gitmesinin ardında öğretmenlere çıkarlarını zarar geldiği için zengin toprak ağları ve gözde din adamlar komünist dedi. Aldığımız eğitim tarzıyla köylerde buna paralel çocuk yetiĢtirmemiz o günlere kadar emir verenin el öptürenin iĢine gelmedi. Okuyan, ağasından toprak isteyen, üretmek, kendi toprağında çalıĢmak isteyen yurttaĢ olmanın bilinciyle toplum içinde ve kanunlar önünde haklının varlığına inana ve bunu isteyen insan tipi kimin çıkarlarına engel olmuĢsa onlarda bize komünist demiĢtir. Toprağı olmayan ağasının vereceğinden baĢka yaĢamda bir Ģeyi olmayan insan tipiyle cumhuriyet demokrasi hukuk olur mu? Üretim sahası, çalıĢma sahası veya elinde mesleği olmayan insan özgür olabilir mi? Elitlerin hangi dediğine itiraz edilebilir? Köy Enstitüleri iĢte böylesi bir zihniyete açılmıĢ bir cephedir. Köylü kendisini yurdun sahibi görecek ki ağadan hak ve toprak isteyecek ve alacak toprağı alacak ve toprağı iĢleyecek zirai bilgisi olacak iĢte tüm bu arananlar köylere Köy Enstitüsü tarafından taĢınmıĢtır. Karnı toprağı alın teri ve ürettikleriyle doyan köylü okuyacak düĢünüp hoĢgörüyü kardeĢ gibi görecek beynine doyuracaktı. Ancak kimse marabasıyla aynı sıraya girip aynı kuyrukta sıra beklemeye razı değildi.

Hükümet binalarında tüm devlet dairelerinde makamlarda ağırlanan, sözde asiller köyden çıkıp köyüne bütün bu yapıları hedef alan bir öğretmenin gelmesini istememiĢtir.

Devlette bürokraside elit kim olursa olsun Ģehirden gelsin hiç önemli değil ama emrindeki marabayı söz sahibi yapacak kimse gelmesin. Bu zihniyetle demokrasi olabilir mi? Bürokrasi ağa birlikteliği Köy Enstitülüler tarafından ciddi zedeler almıĢtır. H. Aksay örneği A. Dilipak örneği yüzyıllardır Türk toplumunda egemen sınıflar halkı kontrolünde tutmak istemiĢtir. Toplum üzerinde nüfuzunu kaybettirecek her geliĢmeye egemen unsurlar karĢı çıkmıĢtır. Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkan devrimlere karsı çıkanlar aslında kontrollerinden çıkacak halkın kendilerini yalnızlaĢtıracağından korkmuĢlardır. Kimse halkı sevmiyorum iradesine karıĢmıyorum dememiĢtir. Mesele halkın nasıl bir halk olarak Ģekillendirilmesine dönüktür. Ġtaat eden eleĢtirmeyen, halk egemenlerin tam istediği insan tipidir. Hak isteyen hakkı olduğu söyleyen soru soran halk ise sıkıntıdır bu tür kiĢiler ise melun saygısız veya dinsiz diye tarif edilmiĢtir.

Köy Enstitüsü Cumhuriyetin kurucularının inandığı ve savunduğu değerlerin köye götürülmesidir. Köylü, kentli ve bir Ankara bütünleĢmesidir. Köylü modern ziraatı yapmadan, üretmeden kooperatifleĢmeden cebi para görmeden ekonomik yönden bağımsız olabilir mi? Özgürce hareket edebilir mi? Bu özellikte olmayan köylü ağasının emrindedir emir alan kiĢi ağasından ekmek yiyen kiĢi özgürce siyasete katılıp mücadele verebilir mi? Ekmeğini veren ağasına ihanet mi etsin? Emir alan kiĢilerin belirlediği yönetim demokrasinin eseri değildir demokrasinin önündeki bu engelin Köy Enstitüsü‟nde karĢısındaki en büyük engel oldu bir gerçektir demokrasinin var olması ve yaĢamını devamında halkın üreten ve özgür yurttaĢ olması vazgeçilmez bir durumdur yiyeceğini bile kazanmadan yoksun bireyler özgür olabilir mi? Evinin buğdayını bulgurunu ağaya ırgatlık yaparak sağlayan insanlar ağasının sözünden çıkabilir mi seçim sandığı önüne geldiğinde ağasının siyasi tercihini sorgulayıp aksi bir siyasi, partiye oy verebilir mi? Feodalite olduğu yerde demokrasinin olması mümkün değildir biz Köy Enstitüler tam demokrasinin mimarı olarak tanıtılacakken aslında öyleyiz ne hikmetse demokrasi dıĢı baskıcı bir siyasi hareket olan Türk halkını kültürüne ve inançlarıyla bağdaĢmayan komünizmle tarif edildik buda esasında beni çok üzmüĢtür.

Köy Enstitüsü öğrencilerinin okul arazisinde ve inĢaat bölgelerinde iĢ gücü bakımından katkıda bulunmasını da bir komünistlik örneği olarak belirten Köy Enstitüsünü karalayanlar biz Köy Enstitüsü öğrencilerinin emsali olan ama okullu olmayan köy çocuklarının karın tokluğuna ağalarının tarlasında çalıĢmasına ise çıt ses çıkarmamıĢlardır. Çünkü istenilen köylü ağasının emrindeki köylüdür Ģimdi biz demokratız demokrasi bizimle geliĢti ve yaĢam buldu desem yanlıĢ olmaz çünkü aslında demokrasi öyle bir silahtır ki kendi yapımın kendi tecrübelerin ve geliĢiminin sonucunda elde etmemiĢsen kazalara yol açılır.

Kendi yapımın değilse hep onu ileri götürmek ileri tutmak zorundasın yoksa kendi kendini ya da eline aldığın demokrasi silahıyla baĢkasını vurursun. Demokrasi kendini tanıyan özümsemiĢ ustalar ister. Eğer çoluk çocuğun eline geçerse zararlı ve baskının aracı olur bir ülkede bir hükümet ve politikacılar halkın yaĢamını direk ilgilendiren konularda o halkla özgür, baĢkasına muhtaç etmeyecek seviyeye getirilmelidir.

Geri kalmıĢlığın aĢılmasına dönük formüllere siyasiler öncülük etmektedir. Yüzyılı aĢkın demokrasi adına verilen mücadele tartıĢma ve sataĢmalar bitmedi çünkü yöneticiler veya kendini aydın sananlar anayasa, paket, ferman, program gibi sadece kulağa hoĢ gelen sözlerle birikimden yoksun bireylere hitap ederek hiçbir soruna çare olamadılar. Kâğıt üzerine yazılan Ģey ne olursa olsun hayat bulmadıkça, ya da ekonomi bilim teknoloji, sanayi, ziraat ve kültürel alandaki canlanmanın alt yapısını oluĢturmadıkça toplumun kalkınmasında etkisi olmayacak cümleler yığınından baĢka bir Ģey olamaz. Köy Enstitüsü‟nün çevresine okuluna ve köyüne yaptığı hizmetlerle ilgili ise “bir eğitim öğretim yılında günlük mecburi okuma saatleri sayesinde bizler bir yılda en az 25-30 kitap okur bitirirdik enstitü öğrencileri önce enstitüyü modern bir kent site ve yaĢam alanı haline getirir ve kurulduğu yere örnek olurdu. Enstitü bahçesine dikilen çiçekler ağaçlar ve düzenlenen bahçe insanın ruhuna hitap eder ve insanın neĢesini artırırdı.

Bu modern görünümlü yaĢam sahalarını Köy Enstitülü öğretmenler görevlendirildikleri köylerde okullarını ve lojmanlarını Ģekillendirerek köylere taĢımıĢlardır. Köye yapılan, bir okul binası ve öğretmen lojmanı çatısıyla, bahçesiyle âdeta göz kamaĢtırırdı. Bahçesi ağaçlandırılmıĢ alan ve buradaki temizlik çiçeklendirilmiĢ yol kenarları güzel görünümlü banyosu tuvaleti ve mutfağıyla değiĢim köylere ilk önce Köy Enstitülü biz öğretmenler tarafından görüĢülmüĢtür. Bunlar bir köye götürülen görsel değiĢikliklerin bazılarıydı hastalara iğne ve pansuman yapılması doktor isteği hayvan hastalıklarına karĢı veteriner isteği sorma eleĢtirme hak arama kendini yurdun sahibi görme ise halkın düĢünce sahasına bizler tarafından girdirilmiĢtir. Köy Enstitülü öğretmen hastalık ne olursa olsun bir muska yazdırma ve hoca çağırma geleneğinin ne sağlıkla ne dinimizle ilgisinin olmadığını köylerde söyleyen ilk kiĢilerdir. Köy Enstitülü öğretmen Ģık giyinir temiz görünümlü tıraĢını neredeyse günlük olurdu 24 saati Köy Enstitülünün önceden programlanmıĢtır. Adeta yaĢamımız bir programdan ibarettir.”209

.

Köy Enstitülünün kapatılmasına dönük ise M. Yılmaz Ģunları söylemiĢtir:

“Ne kadar gerici varsa hepsinin hedefindeydik komünist olduğumuzu iddia edenlerden Kinyas Kartal‟ın itiraflarını herkes okumalıdır. Bizde ötekiler kutuplaĢması çok partili hayatta Köy Enstitülerini hedefine oturtmuĢ ve bizim üzerimizden iç politika Ģekil almıĢtır. Biz dine bağlıyız ve dindarız diyenler Köy Enstitülerini halka Ģikâyet ederek oy istediler. Egemen olmak ve egemen kalmak istemeyenlerin diğer alanlardaki yetersizliklerini bilgisizliklerini en kolay kapatma formülü de biz Köy Enstitülerin yetiĢme tarzı ve bize karĢı attıkları iftiraları olmuĢtur. Kız çocuklarını okuyup öğretmen olmasıyla gâvurlaĢmanın ne alakası var. ĠĢte bunlar altmıĢ yıl önce (1950) de ilk siyasete yön veren en ünlü çıkıĢlardı. O günün Türk toplumunu bu söylemler ĢekillendirmiĢtir. 1945-1946 da Enstitülerde kız öğrenci sayısı 1396 iken 1951-1952‟de Kızılçullu ve Köy Enstitüsü ve Bolu‟da kız öğrencilerinin toplatılması baĢka bir ifadeyle belirtilen bu Enstitülere naklini almayan Köy Enstitüsü‟nün kız öğrencilerinin okullarda atılmakla tehdit edilmesi enstitülerde kız öğrenci sayısının hızla düĢmesine sebep olmuĢ ancak mevcut siyasi iktidarında prim yapmasına sebep olmuĢtur.”210

.