• Sonuç bulunamadı

DÜZĠÇĠ KÖY ENSTĠTÜSÜ NEREDE VE NASIL KURULDU

Daha öncede belirtildiği üzere Köy Enstitülerinin kurulacağı yerlerin belirlenmesi konusunda tren istasyonunun önemli rol oynadığı belirtilmiĢtir148

. Enstitü Müdürü A. Lütfi Dağlar, bölgede bir tren istasyonu açılmasının heyecanını anılarında Ģöyle ifade etmektedir:

146 Ali YeĢil ile 01.10.2010 tarihinde Düziçi Haruniye Mahallesinde yapılan Mülakat. 147

Ali YeĢil ile 01.10.2010 tarihinde Düziçi Haruniye Mahallesinde yapılan Mülakat. 148 Dündar, Köy Enstitüleri, s. 26.

“Bize Bir Tren Durağı Gerekti

Köy Enstitülerinin çalıĢmaları, durmadan yeni iĢler eklenen bir geliĢme, ilerleme, olgunlaĢma içindeydiler. Düziçi Köy Enstitüsü de, kendine özgü yeri, çevresi, olanakları ve olanaksızlıkları ile eğitim, öğretim, uygulama çalıĢmalarını, günlük haftalık, aylık, yıllık plan ve programları içinde, geceyi gündüze katarak, Ģu klasik “mesai saati” kavramını bir yana iterek, bitirir, yarının iĢini yarına bırakırdı.

Anılarımın baĢında açıkladığım gibi, en sıkıcı, en zor iĢ, eĢya, erzak araç ve gereçlerin Bahçe Ġstasyonu‟ndan, Osmaniye Ġlçesi‟nden, patikalarda, bozuk toprak yollarda, yağmurlarda geçit vermeyen Kanlı Geçit ve Deli Çay‟dan da geçilerek taĢınmasıydı. At, eĢek, katır ve develerle yapılan taĢıma iĢleri yürüyordu yürümesine ama her geçen gün de iĢin bunaltıcılığı artıyordu. UlaĢtırmaya kolaylıklar aramak, çeĢitli olasılıklardan yararlanmak zorunluluğu vardı. Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın sürdüğü bu yıllarda eĢya, erzak, araç ve gereç sağlama zorluklarının yanında bunların enstitümüze ulaĢtırılması ayrı büyük bir dertti.

UlaĢtırma iĢlerimizde yeni sorunlar, olumsuz yönde bazı sürprizler baĢ vermeye baĢladı. Adana‟dan aldığımız ve Bahçe Ġstasyonundan taĢıttığımız, Enstitü‟müze tahsis edilmiĢ, örneğin, unlar, çimentolar dağ yollarından develerle taĢınırken bir un çuvalı delinir, içindeki unun yarısını yel alır. Bu yel dağ yollarının yeli mi yoksa devecilerin eli mi. O yıllarda çuvallarla undan elbette, yelin de, elin de alacakları olacaktı. Bu yel alma, el almaya son verme çabaları içinde gel de kıvranma. Zaman zaman çimentolarda da baĢladı bu yel alma sorunu. Unu, çimentoyu yel almasın kaygı ve düĢüncesiyle Yörüklerin Düziçi Ovası‟ndaki geçici yerleĢme yerlerine, Enstitü‟müzün Al atına atlar giderdim. BaĢ‟larının çadırına konuk olur, ayranlarını içer, sohbet eder, sonra da unların, çimentoların yele verilmemesi için önlemler aldırmaya çalıĢırdım. Çuvaldız, bir yumak sicim, birkaç yedek çuvalın kervana getirip götürenlere verilmesini, un ve çimentonun yele verilmemesinin önlenmesini rica ile kesinlikle ister; karĢılıklı ödev ve sorumluluklarımızı açıklardım.

UlaĢtırma iĢlerimiz böyle gidemezdi. Döner sermayemiz kurulmuĢtu. Dokuz katır, iki araba, iki koĢum atı satın aldık. Ama bunlarla da ulaĢtırma iĢlerimizde kendi kendimize yetemezdik. UlaĢtırma iĢlerimize çare olarak, Bahçe Ġstasyonu ile Mamure Ġstasyonu arasında, Haruniye Bucağına dokuz kilometre mesafede bulunan, Haruniye-Osmaniye arasındaki toprak yolla demir yolunun kesiĢtiği hemzemin geçitin bulunduğu yerin adı YarbaĢı idi. Bahçe‟den Mamure, Osmaniye yönünde giden trenler önce tünelden çıkar küçük bir yardan geçer giderdi. Bu küçük yarın bulunduğu yer de YarbaĢı adını almıĢtı.

Bir iĢlik baĢkanı öğretmen, bir usta öğretici, birkaç öğrenci ile bir dekametre, metre, çekiç, duvarcı tesviyesi, birkaç dikeç, bir yumak sicim, bir keser vb alarak, katır arabamızla YarbaĢı‟nın yolunu tuttuk. Amacımız, kendi aklımıza göre, buraya bir demiryolu durağı yapılabilir mi, bunu saptamaktı. Bunun için de tünelle YarbaĢı arasındaki mesafenin, eğilimini ölçmemiz gerekiyordu. Tünelin ağzından baĢladık eğilim ve mesafeyi ölçmeye. Elimizdeki ölçmede kullandığımız araç ve gereçlerle pek kolay olmadı bu iĢ, ama bize de bir fikir verdi. YarbaĢı‟na durak yapılabilir, kanısına vardık.

YarbaĢı‟nda bir durak yapılması ne demekti?

Haruniye-Bahçe ve Haruniye-Osmaniye arası 30 ar kilometrelik yollar 9 km„ye inecekti.

Dağ yollarından ve Osmaniye‟ye giden bozuk, engebeli toprak yollardan kurt ulunacaktı.

Tekerlekli araçlardan (at ve katır arabalarından) daha çok faydalanılacaktı. Zamandan da çok kazanılacaktı.

UlaĢtırma iĢlerimiz en az %70 ucuzlayacaktı.

Bahçe‟ye, Osmaniye‟ye ve Adana‟ya aynı günde gidip gelmek, mümkün olacaktı. Oralarda konaklama masrafı ödemek, zaman kaybetmek kısmen kalkacaktı.

Güzel, verimli, canım Düziçi Ovası köylerinin, çalıĢkan halkının ürünleri de bu duraktan trenle Osmaniye, Adana ve Mersin‟e vb yerlere yüklenebilecekti.

Kısaca durağın yapacağı hizmet; Enstitümüz için de, Düziçi köylüsü için de çok, pek çok önemliydi. ArkadaĢlarla, ölçü araç ve gereçlerimizle katır arabamıza binerek, yolda yapılmasını hayal ettiğimiz durakla ilgili konuĢmalar ve ĢakalaĢmalarla Enstitü‟ye döndük. Sanki durak hemen yapılacakmıĢ gibi kurduğum tatlı düĢleri anlatamam.

Hemen durumu Ġlköğretim Umum Müdürlüğüne yazdım. Her olumlu iĢte, her derdimizde sırtımızı dağa dayar gibi güvendiğimiz; ülkücülüğü, çalıĢkanlığı, mertliği, yol göstericiliği anlatılması çok güç Hakkı Tonguç öğretmenimize.

Milli Eğitim Bakanlığı ile UlaĢtırma Bakanlığı arasında yazıĢılmıĢ, çizilmiĢ bu konu. Bir de ne yanıt alınmıĢ yetkili makamdan: “YarbaĢı hemzemin geçidinin tünele yakınlığı ve meyil durumu sebebiyle YarbaĢı‟na durak yapılmasına fenni imkân yoktur.”

DüĢler, o güzel YarbaĢı durağı düĢleri uçtu gitti sanki ama biz uçup gitmedik. Yeni düĢlemelere baĢladım. Milli Eğitim Bakanlığına verilen bize bildirilen bu yanıt, bir masa baĢı yanıtı, bir adam sen de yanıtı, kötü bir bürokrasi alıĢkanlığı vb. yanıttı.

“Bekle ve gör” kuralı, ama miskince baklama değil; durmadan bu konuyu düĢünmek, bu yolda araĢtırma yapmak; olanaklar yaratmak; ya da ArĢimet‟in hamamda iken bulduğunu söyleyen kuralındaki gibi, bir rastlantıdan faydalanmak; yani devinimli bir bekleme.

Enstitümüzün bir postacısı vardı. Bir atı vardı, onunla çalıĢır, kazanır çoluğunu çocuğunu geçindirirdi. Höke Dayı‟nın çalıĢkanlığını, dürüstlüğünü daha ilk günlerde kum, çakıl, taĢ taĢıdığı günlerde anlamıĢtım. ġöyle böyle okuma yazması da vardı. Höke Dayı‟yı postacımız olarak kadromuza almıĢtık. Gece demez, gündüz demez, yağmur demez, sağanak demez Deli çay geçit veriyor vermiyor demez, Haruniye ile Bahçe arasında posta iĢlerimizi yapardı. Höke Dayı‟yı bütün Enstitü her gün özlemle beklerdik. Haruniye‟de P.T.T falan yoktu o zaman. Bucak Müdürlüğü‟nün, karakolun manyetolu telefonu vardı yalnız.

Özlemle beklediğimiz Höke Dayı omzundaki tıklım tıklım dolu heybesiyle müdür odasına girdi. Paketler, mektuplar, resimler ilgili arkadaĢlarca ayrıldı. O gün müdürlüğe gelen bir de kırmızı mühürlü zarf vardı. Önce onu açtım; içinden bir Ģifre çıktı. ġifreyi çözerken gözlerim parladı. Ġçimde bir umut pırıltısı doğmaya baĢladı. YarbaĢı‟na durak yapılır artık diye bağıracaktım nerdeyse.

ġifre, Sayın CumhurbaĢkanımız Ġsmet Ġnönü‟nün Kars sınırındaki teftiĢlerinden dönerken, enstitümüze de uğrayacağını, gün ve saatini bildiriyor; bazı talimat ve soruları içeriyordu. ĠĢte YarbaĢı‟na durak yapılır artık sezisini uyandıran Ģifredeki Ģu soruydu: “CumhurbaĢkanımız oldukça kalabalık maiyeti ile geleceğinden Enstitümüze en yakın nerede inilebilir?” Bu soruya yanıtım, “Bahçe Ġstasyonu‟ndan Mamure yönüne hareket eden trenin tünelden çıktıktan sonraki YarbaĢı mevkiindeki hemzemin geçit en uygun yerdir.” oldu.

Günler var CumhurbaĢkanımızın gelmesine, bende bir kaygı, bir sıkıntı baĢladı. Ya treni “fenni imkân yok” diye YarbaĢı‟nda durdurmak istemezlerse. Gelme günü yaklaĢtı, ters bir haber çıkmadı ve benim de kaygılarım biraz azalıyordu. CumhurbaĢkanımız ve maiyeti için günlük çalıĢmalarda bir değiĢiklik yapmadık. Çünkü köy enstitüleri, çalıĢmalarının her günkü, birbirine bağlı plan ve programlarında yapay bir değiĢiklik yapamaz ve gerçekten “daima hazır”dır. Tek bir değiĢikliğimiz vardı o gün için o da geleneksel konuk ağırlamada. Bunun da kolayını bulduk. O günün tabelasını, Ġkinci Dünya SavaĢı olanaklarına göre bir çeĢit olağan üstü hazırladık. Dikkat edilsin “o günün tabelası” sözcüğüne. Bütün konuklara yapılacak ikram, aynen bütün enstitümüze de yapıldı ve konuklarımız sofraya oturdukları zaman bu durum CumhurbaĢkanımız ve konuklarımıza duyuruldu.

Gelme günü geldi çattı. Bir grup öğretmen, yönetici, öğrenci temsilcileri bindik at ve katır arabalarımıza gittik YarbaĢı‟na. Bu bir simgesel karĢılama olacaktı. YarbaĢı‟nda

bekliyoruz treni. Heyecanlıyım, içimde ılık ılık bir esinti, bir kaygı sarsıyor gibi beni. Bu halimi kimseye sezdirmemeye çalıĢıyorum, bir umursamazlık havası içindeymiĢim havasını veriyorum arkadaĢlara. Benim bu durumum; “ ya tren durmazsa?”dan da doğuyordu.

Tren düdüğünü çalarak çıktı tünelden. Hızını azalta azalta hemzemin geçite yaklaĢıyor, geçite birkaç metre kala frenledi ve duruverdi. O anda içimdeki heyecandan kaygıdan kurtuldum, hepsi lokomotifin islimiyle uçup gitti. CumhurbaĢkanımız ve gerçekten kalabalık maiyeti trenden indiler, otomobilleri de çabucak indiriliverdi, bir takım tertiplerle. Meğer ne çok fenni imkân varmıĢ da bunları kullanan aynı yönetim “ fenni imkân yok” yanıtını verebiliyormuĢ149

.

Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın çok sert bir Ģekilde yaĢandığı bu dönemde Ġnönü sürekli olarak ülkeyi dolaĢmaktaydı. Öyle ki 13-14 Eylül‟de Ankara‟ya dönen Ġnönü, 17-18 Eylül‟de tekrar hareket ederek ülkeyi dolaĢmaya devam ediyordu. ĠĢte bu atmosferde Ġnönü, 17-18 Eylül 1943‟te baĢlayan gezisinde bazı baĢka Köy Enstitüleri ve diğer eğitim kurumlarıyla beraber Düziçi Köy Enstitüsü‟ne de uğramıĢtır. Bu gezinin Düziçi‟ne gelen rotasının Ģöyle verebiliriz: Yıldızeli- Turhal-Sivas-Erzincan-Erzurum Pulur Köy Enstitüsü-Kars Cılavuz (Ġnönü Defterlerine Cihanuz diye not almıĢtır)-SarıkamıĢ-Erzurum-Bayburt-GümüĢhane- Trabzon-Artvin-Trabzon-GümüĢhane-Kars-GümüĢhane-Erzurum-Erzincan-Elazığ-

Diyarbakır-Malatya Akçadağ Enstitüsü150 .

Nihayet CumhurbaĢkanı Ġnönü, 6 Ekim 1943 tarihinde Sabah Saat 10‟da YarbaĢı Ġstasyonu‟na ulaĢır. Ve hemen Düziçi Köy Enstitüsüne gider. Defterleri‟nde Düziçi Köy Enstitüsü‟nün hemen yanına Sıtmalı bölge Ģeklinde bir not almıĢtır. Ayrıca durağa istasyon Dağlar‟ında anılarında bahsettiği istasyon yapılması isteğini yine defterlerine not almıĢtır. Alman Mektebi‟ne de uğrayan Ġnönü, buradan Adana Halkevi‟ne geçecektir151

. Ġnönü‟nün Düziçi‟ndeki yaĢadıklarını, istasyon meselesini ve diğer konuları daha ayrıntılı bir Ģekilde Enstitü müdürü Dağlar Ģu Ģekilde anlatmıĢtır:

“Otomobillerle 9 km.lik toprak yoldan enstitümüzün yolunu tuttuk. Enstitümüz sınırında baĢlayan her iĢ yeri, çeĢitli tesislerimiz görüldü ve enstitümüzün ana bölümü olan tepedeki merkezimize varıldı. Buraya gelinceye kadar her görülecek yerimizde otomobillerden iniliyor, gerekli açıklamalar yapılıyor, sorular yanıtlanıyor, tekrar otomobillere binilerek yeni bir iĢ yerine yeni bir bir dersliğe gidiliyordu. Biz de at ve katır arabalarından inip sanki otomobil sefası sürüyorduk. Sayın Ġsmet Ġnönü, iyice araĢtırmadan, kendine göre bir sonuca

149 Dağlar, Düziçi, s. 33-41. 150

Ġnönü, Defterler, s. 366-371. 151 Ġnönü, Defterler, s. 371.

varmadan, fikir ve düĢüncelerini, eleĢtiri ve kararlarını sezdirmiyor, açıklamıyor gibi geldi bana.

Konuklarımız öğleden önce geldiler, öğleden sonra gideceklerdi. Gitme saati geldi. Ben okulun müdürü olarak genellikle yanında oluyordum. Bir fırsatını bulup YarbaĢı Durağı için dilekte bulunacaktım. Otomobiline binmeden önce, o güzel tatlı gülümsemesi ile gözlerimin içine bakarak “Senin soyadın ne idi?” dediler. “Dağlar” yanıtını verdim. Eldivenli eliyle Ģöyle tatlı sert omzuma dürttü; “Böyle dağlar mı?” dediler. “Hayır, CumhurbaĢkanım, Ģifa niyetine Dağlar” diye yanıtladım. Bir kahkaha attı ve arkasından, “benden bir isteğin var mı?” sorusu geldi. “Ġki dileğim var, birincisi sizi getiren, Ģimdi götürecek olan trenin durduğu YarbaĢı‟na bir tren durağının yapılması. Ġkincisi de Enstitümüze bir kamyon verilmesi”. Birincisi kolay, ikincisine söz veremem dediler.

Sayın CumhurbaĢkanımızı ve kalabalık maiyetini uğurladık YarbaĢı‟ndan. Aradan iki- üç hafta ya geçti ya geçmedi, YarbaĢı‟nda hızlı bir çalıĢma baĢladı. Makas yerleri düzenleniyor; raylar yığılıyor; durak binası için araç ve gereçler, iĢçiler, ustalar ve mühendisler geliyor ve kısa sürede YarbaĢı demiryolu durağı yapılıp bitiriliyor; çalıĢmaya baĢlıyor. ĠĢte YarbaĢı Durağı savaĢımız da böyle son buluyordu.”152

.

Düziçi‟nin geleneksel ev ve yerleĢim Ģekli var olan su kaynağına yakınlık ve evlerin birbirine bitiĢik olduğu bir görünümle tarif edilebilir. Köyler nerede su varsa orada kurulmuĢ veya akarsuların yakınına kuruludur. Genelde iki kat ve ana hammaddeleri ağaç ve toprak olan evlerin alt katında hayvanlar üst katta ise insanlar yaĢarlar. Hemen hemen tek odanın yaĢam alanı olduğu evler insanın sağlıklı yaĢamasına büyük zararlar verebilmektedir153

. Bir mühendislik ve ustalık isteyen sağlıklı bir yaĢam ortamı olması gereken evlerin yapılması için yeterli düzeyde yetiĢmiĢ insanın olmaması Düziçi‟nde insanların yaĢadığı evlerin ve köylerin güzelliğini olumsuz etkilemiĢtir. Çamurla örülü duvarların üzerine karĢıdan karĢıya uzatılan uzun ağaçlar ve topraktan Ģekil almıĢ bir tavanın altında yaĢayan insanlar, ocakta piĢirilmiĢ tuğlayı ve yapımını Düziçi Köy Enstitüsü öğrencileri ve yapıcılık öğretmenlerinin Düziçi‟nin ortasından akan Deliçayın kenarına kurulan tuğla ocağında görmüĢlerdir. Yine kumun inĢaat yapımında nasıl bir öneme sahip olduğu Köy Enstitüsü binalarının ve öğretmen lojmanlarının yapımı sırasında halk tarafından yakından görünmüĢ ve beğenilmiĢtir154

.

152 Dağlar, Düziçi, s. 33-41.

153 Ali YeĢil ile 01.10.2010 tarihinde Düziçi Haruniye Mahallesinde yapılan Mülakat. 154

Köy Enstitüsü öğrencilerinin kendi yapımı olan tuğla, kireç gibi inĢaatta gerekli malzemelere Düldül Dağı eteklerinden getirilen latalarda eklenince 1940‟lı yıllara göre adeta bir devasa yapıyı andıran Köy Enstitüsü‟ne ait birinci, ikinci ve üçüncü binalar, yatakhaneler ve yemekhane eklenince halkın Köy Enstitüsü‟ne imrenmesi, orasının göze çok hoĢ görünmesiyle sonuçlanmamıĢ halkında o yapılara benzeyen evler yapması arzusunu öne çıkarılmıĢtır. Lojmanları hayretle ve beğeniyle gören halk benzeri evlerin sahibi olmayı hayal etmiĢtir. BaĢka bir ifadeyle Köy Enstitüsü görünümüyle özenilen bir saha olmuĢtur. 1940‟lı yıllardan önce beton kullanılarak üstü kiremitli çatıyla örtülü evlerde ancak zengin ya da ağa denilen insanlar oturabilirken Düziçilinin de çocuklarının öğrenim gördüğü Köy Enstitüsü öğrencileri duvar örmeyi, sıva yapmayı, çatı inĢa etmeyi öğrenmiĢ ve yapıcılık alanında adeta bir usta olmuĢlardır. Köy Enstitüsü öğrencileri öğrenim gördükleri okullarını hem inĢa etmiĢler hem de inĢaatını yaptıkları binalarda öğrenim görmüĢlerdir. Köy Enstitüsü öğrencileri mezun olduktan sonra kendi evlerini yapabilecek bir birikime sahip olmuĢlardır155

. ĠĢte bundan sonra Köy Enstitüsü mezunu öğretmenler okullarında öğrendikleri yapıcılık bilgilerini kendileri için hayata geçirmiĢlerdir. Düziçi‟nde Köy Enstitüsü sahasının dıĢında halka ait en güzel, görünümlü, sağlıklı bir yaĢama müsait evler Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlere aittir. Düziçi Köy Enstitüsü mezunlarından (rahmetli) Ali Özkan‟ın taĢ, tuğla, kiremit, kireç gibi inĢaat malzemelerinin kullanımı sonucunda inĢa edilmesi ve yapıldığı dönem itibariyle halkın beğenisini kazanan bu ev Köy Enstitüsü mezunlarının tümünün de benzeri evler inĢa etmesi, evlerinin yapımında ana aktörün bizzat Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerin olması yaĢanan çevrenin değiĢiminde Düziçi Köy Enstitüsü‟nün önemini göstermektedir. Yapılan evlerin bahçesine iklimin müsaade ettiği sebze ve meyve ağaçlarının dikilmesi hemen her mevsim meyve veren ağaçların dikilmesi ve sebzelerin ekilmesi Köy Enstitüsü mezunu öğretmenin çam, iğde, nar, incir, narenciye ve çeĢitli meyvelerin dikildiği bahçeye sahip evi çeĢitli çiçeklerinde dikilmesiyle halkta “bunları ben de yapabilirim” düĢüncesinin ve çabasının uyanmasına sebep olmuĢtur156

.