• Sonuç bulunamadı

2. GENEL BİLGİLER

2.8. Engellilik ve Spor

2.8.2. Engellilik ve Rehabilitasyon Sporu

Topluma temelli rehabilitasyon kavramı ilk kez 1978 yılında Alma-Ata Deklarasyonu'nda 'Herkese Sağlık' kavramıyla birlikte ele alınmıştır. Ancak toplum düzeyinde temeli olmayan tüm rehabilitasyon çalışmalarında olduğu gibi, başarılı olamamıştır. Uluslararası kararları takiben sosyal model kavramı çerçevesinde ki gelişmelerin devamında rehabilitasyon ve egzersiz kavramları önem kazanmaya

39 başlamıştır. BM, engellilerin, engelleri nedeniyle ayrımcılığa uğramaksızın, ulaşılabilir en yüksek sağlık standardından yararlanma hakkını tanımaktadır (BM, 2008). Toplum temelli rehabilitasyon, teriminin hedef kitlesinde bulunan engelliler için rehabilitasyon kavramı, bireyin tüm aktivite alanını kapsayan boyuttadır (Seyyar, 2015, s.197). Rehabilitasyon alanları içerisinde bulunan fiziksel aktivite faaliyetleri, tarih boyunca engellilerin tıbbi tedavisine destek olarak kullanılmıştır. Tarihsel süreç içerisinde milattan öncesi dönemlerde başlayan; Erasistratos (M.Ö305-250), Galen (M.S 129-199) ve İbn-i Sina (M.S 980) gibi bilim adamları egzersizi tıbbi jimnastiğin sağlığı geliştirici etkileriyle birlikte düşünülmesi gerekliliğini vurgulamışlardır (Konar ve Pepe, 2009, s.163). İngiltere’de S.Ludwig Guttmann 1944’de bir askeri hastanede felçliler için rehabilitasyon merkezi kurarak tekerlekli sandalye sporlarının rehabilitatif etkilerinden faydalanmıştır (Konar ve Pepe, 2009, s.163; Gütt, 2013, s.23; Güzel ve Kafa, 2015, s.7; IPC, 2016b). Rehabilitasyon faaliyetleri, egelliler sporunun bir parçası olup, rehabilitasyonu diğer tedavi yöntemleriyle birlikte (tıbbi, psiko-sosyal ve mesleki) hedeflerine ulaştırmaktır. Rehabilitasyon sporu; engelli bireydeki motorik, ruhsal, tıbbi ve sosyal alanlardaki pozitif gelişmeleri sağlamaktır (Konar ve Pepe, 2009, s.164).

Engellilerin fiziksel aktivite düzeylerinde artış sonrasında, engelli bireylerde kas kuvveti ve dayanıklılığı arttırarak fiziksel durumlarına bağlı gelişebilecek eklem limitasyonları, skolyoz vb. gibi kas-iskelet sistemi problemlerinin gelişme riskini minimale indirmektedir (Shapiro ve Martin 2010, s.81; Yazicioglu vd., 2012, s.251). Engelli bireyler faal olmayan yaşam tarzının yarattığı risklere son derece açık hale gelmektedir. Bu riskler; hipertansiyon, obezite, diabet, aerobik kapasitede azalma, maksimal kalp hızı ve kardiyak debide azalma, çabuk yorulma ve buna bağlı olarak yaşam kalitesinde azalma ve depresyon gibi faktörlerdir (Moreno vd., 2012, s.474). Engelli bireyler düzenli fiziksel aktivite ve spor yaparak hareketsizliğe bağlı riskleri ortadan kaldırabilirler (Nayland vd., 1997, s.359; Russo vd., 2010, s.2309). Yapılan pek çok araştırmada, spor ve fiziksel aktivite engelli bireylerde aerobik kapasiteyi ve kas kuvvetini arttırdığını göstermektedir. Bu sayede bireylerin günlük hayatlarındaki enerji tüketimleri azalmakta ve buna bağlı olarak da daha geç yorulmaktadırlar (DeLira vd., 2010, s.639; Washburn ve Figoni, 1998, s.17). Spor yapan ve yapmayan engelli bireyler karşılaştırıldığında, spor yapanların yapmayanlara oranla günlük

40 hayatta mobilite bakımından daha bağımsız oldukları, sosyal katılımlarının daha yüksek olduğu ve yaşam kalitelerinin daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir (Wilhite ve Shank, 2009, s.120; Moreno vd., 2012, s.475). Profesyonel bir disiplin içerisinde spor yapan engelli bireyler düzenli fiziksel aktivitenin sağladığı yararların yanı sıra, günlük yaşamlarındaki beslenme şekillerine, uyku düzenlerine, alkol ve sigara gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durma konusuna özen göstererek, bu alışkanlıkların yaratacağı komplikasyonları en az seviyeye indirmektedir. Spor bireylerin kendilerine olan özgüvenlerini artırmaktadır. Özellikle engelli oluşun getirdiği baskılanmışlığı ortadan kaldırarak günlük hayatta daha sosyal, daha girişken ve daha başarılı bireyler olmalarını sağlamaktadır (Hutzler vd., 2013, s.584; Duman ve Sukan, 2014). Spor ve fiziksel aktivite engelli bireylerin bulundukları mevcut çevrelerinden farklı bir sosyal deneyim ve başarılı olabilecekleri mesleki fırsatlarda sağlayarak rehabilitasyon süreçlerini hızlandırmaktadır. Engellilerin rehabilitasyonundaki gaye, hareket özgürlüğünü kazandırmak, günlük hayatta bağımsız olmasını ve üretici bir kişi hâline gelmesini sağlamaktır. Bu doğrultuda engelli bireyler için özenle tasarlanmış spor etkinliklerinin, bireylerin tüm gelişim yönlerini (fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal) etkin bir şekilde desteklediği açıktır (Yetim, 2014, s.5).

Engellilerin rehabilitasyonu üzerine yapılan pek çok araştırmada fiziksel faaliyetlerin, engelli bireyler üzerinde fiziksel, psikolojik ve sosyolojik faydalarının olduğunun tespit edilmesi, uluslararası örgütlerin programlarında yer almasına neden olmuştur. Dünya da bu alanda aktif olarak çalışan uluslararası örgütler bulunmaktadır. Bunların en önemlisi IFAPA (Uluslararası Adapte Fiziksel Aktivite Federasyonu) dır. Genel olarak herkesin ve çocukların bu faaliyetlere katılmasının devletin görev ve yükümlülüklerinin arasında sayılmasının yanı sıra güç koşullar/risk altındaki çocuklar ve kurum bakımı altındaki çocuklar için özel düzenlemeler de mevcuttur. Bununla birlikte toplumdaki engelli bireylerin ruhsal ve fiziksel eğitimlerinin spor yoluyla sağlanacağı ve rehabilitasyonlarının da yine bu yolla olacağı, pek çok ulusal ve uluslararası metinde yer almaktadır (Deporter, 2003). Engelli bireylerin özel eğitimlerinde sporun etkin bir araç olarak kullanılması da kaçınılmaz olarak karşımıza çıkmaktadır (Yetim, 2014, s.5).

41 Engellilerin spor alanına yönlendirilmesi açısından en önemli metin, BM Engelli Hakları Sözleşmesinin 26. Maddesinde belirtilmektedir. Buna göre; “engellilerin azami bağımsızlığını, tam fiziksel, zihinsel, sosyal ve mesleki becerilerini elde etmelerini ve yaşamın her alanına tam katılmalarını sağlamak için akran desteği dâhil etkili ve uygun tedbirler almalıdır. Bu bakımdan, taraf Devletler, özellikle sağlık, istihdam, eğitim ve sosyal hizmetler alanlarında kapsamlı rehabilitasyon hizmetleri sunmalı, mevcut hizmetleri güçlendirmeli ve genişletmelidir. Bunun için şöyle bir yol izlemelidir:

(a) Rehabilitasyon hizmet ve programları mümkün olan en erken evrede başlamalıdır ve bireylerin ihtiyaçlarının ve güçlü olduğu yönlerin çoklu disiplinle değerlendirilmesine dayanmalıdır;

(b) Engellilerin katılımını ve toplumla bütünleşmesini destekleyen rehabilitasyon hizmet ve programlarına katılmak rızaya dayalıdır ve bu hizmet ve programlar, kırsal alanlar dahil olmak üzere, engellilerin yaşadıkları yerlerin mümkün olduğu kadar yakınında sunulmaktadır” (BM, 2008a).

Yukarıda belirtilen maddelerin ve devletlerin geçmiş deneyimlerinden oluşan rehabilitasyon hizmetleri, engelli bireylerin sağlık durumlarının en iyi seviyeye gelmesini ve sosyal hayata daha kolay adapte olmalarını sağlayacak tüm araçları kullanmalarını amaçlamaktadır.