• Sonuç bulunamadı

1.4. Yenilenebilir Enerji Kaynakları

2.1.4. Enerji – Ekonomi İlişkisi

Enerji olmadan herhangi bir ekonomik faaliyet ve büyüme düşünülemez. Özellikle enerjinin ticari bir unsur olması ve hatta yeni bir üretim faktörü olarak kendisini göstermesi, enerji ve ekonomi arasında dikkate değer bir ilişki kurmuştur. Ülke içindeki veya dışındaki enerji ile ilgili gelişmeler, özellikle Türkiye gibi enerjide dışa bağımlı ülkeler için ekonomik anlamda önemli sonuçlar ortaya çıkmasında sebep olmaktadır.

Enerji ve ekonomi arasındaki ilk doğrudan ilişki, enerji yoğunluğudur. Enerji yoğunluğu, 1 birimlik gayri safi hâsıla yaratabilmek için kullanılan enerji miktarı olarak tanımlanır. ABD’de 30 yıl öncesine göre enerji yoğunluğu % 50’den daha fazla düşmüştür (Pamir, 2003: 1). Enerji yoğunluğunun tanımına bakarak, düşük olması gerektiğini görürüz. Enerji yoğunluğunun düşmesi demek, aynı işin daha az enerji kullanılarak gerçekleştirilebilmesi demektir. Dolayısıyla enerjinin verimli kullanımı noktasına odaklanmamız gerekmektedir.

Enerji yoğunluğunun azaltılması konusunda 2012 yılında “Enerji Verimliliği Strateji Belgesi” yayımlanmıştır. Bu belgeye göre,

“Enerji verimliliği; enerjide arz güvenliğinin sağlanması, dışa bağımlılıktan kaynaklanan risklerin azaltılması, enerji maliyetlerinin sürdürülebilir kılınması, iklim değişikliği ile mücadelenin etkinliğinin artırılması ve çevrenin korunması gibi ulusal stratejik hedefleri tamamlayan ve bunları yatay kesen bir kavramdır. Sürdürülebilir kalkınmanın öneminin gittikçe daha çok anlaşıldığı günümüzde, enerji verimliliğine yönelik çabaların değeri de aynı oranda artmaktadır. Bu çerçevede; enerji üretimi ve iletiminden nihai tüketime kadarki bütün aşamalarda enerji verimliliğinin geliştirilmesi, bilinçsiz kullanımın ve israfın önlenmesi, enerji yoğunluğunun gerek sektörler bazında gerekse

makro düzeyde azaltılması ulusal enerji politikamızın öncelikli ve önemli bileşenlerindendir” (YPK, 2012).

Enerji verimliliğinin arttırılması, enerji yoğunluğu ile ilgili politikaların başında gelmektedir. Bunun dışına ülkenin ekonomik yapısı ve nüfusu da önemli faktörler arasındadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye’nin enerji yoğunluğunun düşülmesi gerekliliğinin Türkiye gibi enerji üretiminin, toplam talebin yalnızca % 30’unu karşılayabildiği bir ülkede hayati önem taşıdığını bilmektedir.

Tablo 2.14. Türkiye’de Enerji GSYH ilişkisi (Sabit Fiyatlar, SGP)

Enerji (TEP) GSYH (USD) BET

9 /GSYH (TEP/$1000) GSYH/BET 2002 78.331.000 626.031.000.000 0,125 7.992.123.170 2003 83.826.000 658.992.200.000 0,127 7.861.429.628 2004 87.818.000 720.693.500.000 0,121 8.206.671.753 2005 91.074.000 781.243.400.000 0,116 8.578.116.696 2006 99.642.000 835.098.300.000 0,119 8.380.986.933 2007 107.625.000 874.085.600.000 0,123 8.121.585.134 2008 106.421.000 879.844.400.000 0,120 8.267.582.526 2009 106.138.000 837.384.200.000 0,126 7.889.579.604 2010 109.266.000 914.063.100.000 0,119 8.365.485.146 2011 114.480.000 991.787.300.000 0,115 8.663.411.076

Kaynak: TMMOB 2012 “Türkiye’nin Enerji Görünümü” Oda Raporu,

www.enerji.gov.tr, www.oecd.org

Tablo 2.14, Türkiye’nin $ 1.000 değerinde GSYH yaratmak için ihtiyacı olan enerji miktarının yıllar içindeki değişimin göstermektedir. Bu orana enerji yoğunluğu denilmektedir. Tabloya göre, Türkiye’nin enerji yoğunluğu dalgalanmalar göstermektedir. Bu dalgalanmaların sebebi, genel olarak birincil enerji talebi ile GSYH arasındaki ilişkinin paralel olmamasıdır. Tablo 2.14’e göre, 2002 yılında $ 1.000 değerindeki GSYH için 0,125 TEP birincil enerji tüketimi gerekmektedir. 2003 yılında ise aynı miktarda GSYH üretilmesi için gereken enerji miktarı 0,127 TEP’e yükselmiştir. 2004 ve 2005 yıllarında ise sırayla 0,121 ve 0,116 TEP’e düşmüştür. 2006 ve 2007 yıllarında tekrar yükselerek, 0,119 ve 0,123 TEP’e ulaşmıştır. $ 1.000’lık GSYH üretmek için gerekli birincil enerji tüketim miktarı 2008 yılında 0,120 TEP, 2009 yılında 0,126 TEP olarak gerçekleşmiş, 2010 ve 2011 yıllarında düşüş yaşayarak sırasıyla 0,119 ve 0,115 TEP olmuştur. 2009 yılındaki ani yükselişin

9

sebebi, ekonominin % 8,4 oranında küçülmesine rağmen, birincil enerji talebinin yalnızca % 0,3 küçülmesidir. Dolayısıyla $ 1.000’lık üretim başına düşen birincil enerji tüketimi yükselmiştir.

Tablo 2.14’e farklı bir açıdan da bakılabilir. Tabloda GSYH/BET değerini gösteren en sağdaki sütun, bir TEP enerji tüketimi ile ne kadarlık bir GSYH yaratılabildiğini göstermektedir. Bu oran ise, enerjinin ekonomik verimliliğini göstermektedir. Diğer oranın tersine, bu oranın yüksek olması arzulanmaktadır çünkü bu oranın yüksek olması, enerjinin verimli kullanıldığını göstermektedir.

Tablo 2.15: Seçilmiş Avrupa Ülkelerinin Enerji Yoğunlukları (TEP/$1.000) 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 Ort. İrlanda 0,122 0,120 0,112 0,107 0,106 0,103 0,103 0,097 0,100 0,099 0,107 İsviçre 0,127 0,130 0,123 0,125 0,121 0,116 0,113 0,109 0,110 0,112 0,119 Birleşik Krallık 0,133 0,131 0,127 0,125 0,122 0,120 0,115 0,108 0,107 0,107 0,119 Danimarka 0,129 0,130 0,125 0,130 0,122 0,117 0,120 0,114 0,110 0,110 0,121 İtalya 0,126 0,124 0,124 0,128 0,128 0,128 0,124 0,121 0,122 0,120 0,125 Portekiz 0,128 0,127 0,126 0,131 0,128 0,127 0,123 0,122 0,117 0,119 0,125 Yunanistan 0,147 0,143 0,139 0,138 0,132 0,130 0,128 0,124 0,120 0,118 0,132 Türkiye 0,138 0,134 0,137 0,137 0,133 0,131 0,133 0,137 0,133 0,131 0,135 Avusturya 0,141 0,146 0,144 0,145 0,145 0,145 0,139 0,132 0,130 0,130 0,140 İspanya 0,144 0,145 0,144 0,147 0,147 0,144 0,140 0,138 0,133 0,129 0,141 Almanya 0,148 0,150 0,147 0,150 0,150 0,146 0,143 0,135 0,136 0,133 0,144 Avrupa 0,156 0,156 0,153 0,154 0,152 0,149 0,145 0,139 0,138 0,136 0,148 Fransa 0,155 0,155 0,152 0,152 0,151 0,149 0,146 0,140 0,141 0,137 0,148 Lüksemburg 0,149 0,152 0,154 0,159 0,169 0,163 0,155 0,144 0,140 0,128 0,151 Hırvatistan 0,174 0,172 0,158 0,159 0,158 0,150 0,147 0,133 0,134 0,139 0,153 Malta 0,173 0,147 0,172 0,172 0,172 0,172 0,157 0,161 0,160 0,161 0,165 Macaristan 0,185 0,184 0,177 0,174 0,166 0,170 0,162 0,155 0,153 0,153 0,168 Slovenya 0,188 0,187 0,182 0,176 0,176 0,171 0,161 0,149 0,154 0,163 0,171 Hollanda 0,179 0,182 0,182 0,184 0,185 0,187 0,177 0,172 0,167 0,170 0,178 Polonya 0,206 0,193 0,190 0,190 0,187 0,179 0,176 0,166 0,159 0,160 0,181 Çek Cumhuriyeti 0,204 0,205 0,201 0,203 0,194 0,188 0,181 0,175 0,169 0,167 0,189 Makedonya 0,203 0,196 0,195 0,209 0,203 0,199 0,188 0,175 0,167 0,166 0,190 İsveç 0,216 0,226 0,209 0,194 0,199 0,195 0,177 0,174 0,173 0,172 0,193 Belçika 0,221 0,217 0,212 0,219 0,214 0,208 0,201 0,195 0,205 0,188 0,208 Finlandiya 0,221 0,219 0,219 0,226 0,221 0,202 0,203 0,193 0,186 0,188 0,208 Romanya 0,256 0,262 0,245 0,226 0,215 0,210 0,195 0,182 0,168 0,156 0,212 Norveç 0,244 0,229 0,234 0,218 0,220 0,224 0,203 0,212 0,211 0,209 0,220 Slovakya 0,291 0,296 0,287 0,266 0,249 0,241 0,220 0,191 0,184 0,174 0,240 Bosna Herksek 0,331 0,314 0,311 0,297 0,311 0,313 0,300 0,263 0,268 0,282 0,299 Bulgaristan 0,400 0,400 0,370 0,356 0,329 0,323 0,311 0,261 0,239 0,230 0,322 İzlanda 0,346 0,341 0,351 0,348 0,326 0,306 0,320 0,352 0,436 0,463 0,359

Kaynak: www.eia.gov adresindeki verilerden derlenmiştir

Tablo 2.15, 2000-2009 yılları için, 2005 yılı ABD Dolar kuru üzerinden satın alma gücü paritesine göre, Avrupa’da seçilmiş ülkelerin ve genel olarak Avrupa’nın enerji yoğunluğunu, yani, $ 1.000 GSYH üretimi için kaç TEP enerji tüketilmesi gerektiğini göstermektedir. Tabloya göre Türkiye Avrupa ülkeleri içinde enerji yoğunluğu bakımından 2000-2009 yılları ortalamasına bakıldığında, en düşük

yoğunluğa sahip 8. ülkedir. Ortalama olarak Avrupa ortalaması 0,148 TEP’dür. Türkiye’nin enerji yoğunluğu ise yukarıdaki rakamlar ile hesaplandığında ortalama olarak 0,135 TEP’dür ve Avrupa ortalamasından daha iyidir. Enerji yoğunluğu bakımından Türkiye’den daha iyi olan ülkeler ise sırasıyla İrlanda, İsviçre, Birleşik Krallık, Danimarka, İtalya, Portekiz ve Yunanistan’dır. Bu ülkelere bakıldığında, hizmet (Turizm dâhil) sektörlerinin gelişmiş ve GSYH içindeki paylarının yüksek olduğu görülebilir. Enerji yoğunluğu genel bir gösterge olmasına rağmen, kişi başına düşen değerler ile de hesaplanarak karşılaştırılmalıdır. Kişi başına düşen araç sayısı ve elektronik eşya gibi değişkenler ile ülkenin iklimi de enerji yoğunluğunu önemli ölçüde etkilemektedir. Kişi başına düşen araç sayısı ve enerji ile çalışan makineler ve ülkenin çok sıcak veya çok soğuk iklim kuşağında olması, ülkenin otonom enerji tüketimini de yükselecektir. Bu yüzden enerjini talebi elastikiyeti de analizlere dâhil edilerek daha doğru sonuçlara ulaşılmaya çalışılmalıdır.

Mutlak rakamlar kullanılarak ölçülen enerji yoğunluğundan başka, ekonomik büyüme ve birincil enerji tüketimi arasındaki ilişkiyi belirlemek için bir miktar daha marjinallik içeren ölçümler yapılabilir. Birincil enerji talebindeki değişim oranının GSYH’daki değişim oranına bölünmesi sonucu elde edilen katsayı, % 1’lik ekonomik büyüme için birincil enerji tüketiminde ne kadarlık bir artış gerektiğini göstermektedir.

Tablo 2.16. Türkiye’de Büyüme Oranları ve Enerji Talebi Elastikiyeti (2002-2011) Birincil Enerji Talebi (I) GSYH (USD) Değişim (II) I/II II/I 2002 % 3,9 % 6,2 0,63 1,60 2003 % 7,0 % 5,3 1,32 0,76 2004 % 4,8 % 9,4 0,51 1,97 2005 % 3,7 % 8,4 0,44 2,27 2006 % 9,4 % 6,9 1,36 0,73 2007 % 8,0 % 4,7 1,70 0,59 2008 % -1,1 % 0,7 -1,60 -0,63 2009 % -0,3 % -8,4 0,03 31,59 2010 % 2,9 % 9,2 0,32 3,12 2011 % 4,8 % 8,5 0,56 1,78

Kaynak: TMMOB 2012 “Türkiye’nin Enerji Görünümü” Oda Raporu,

Tablo 2.16, Türkiye’nin 2002-2011 yılları arasındaki birincil enerji talebindeki ve GSYH değerindeki değişimleri göstermektedir. En son sütunda ise bu iki değişken arasındaki oran hesaplanmıştır. Enerji Talebi Elastikiyeti, aşağıdaki Formül 3. ile hesaplanmıştır.

1 1 2 1 1 2 GSYH GSYH GSYH BET BET BET eTE   (2.1) Burada,

eTE : Enerji Talebi Elastikiyeti BET1 : İlk yıl birincil enerji talebi BET2 : İkinci yıl birincil enerji talebi GSYH1: Birinci yıl GSYH

GSYH2: İkinci yıl GSYH

Dikkat edileceği üzere, yukarıdaki formül, talebin fiyat esnekliğine aittir. Bu formül GSYH ve Birincil Enerji Talebi değerlerine uygulandığında, ilgili dönemde GSYH’daki % 1’lik artış için, birincil enerji talebinde ihtiyaç duyulan artış oranının ne olduğunu göstermektedir.

Tablo 2.16’ya göre, 2002 yılında Türkiye’nin GSYH’sını % 1 arttırması için, birincil enerji tüketimini, % 0,63 oranında arttırması gerekmektedir. 2003 yılında ise aynı katsayı 1,32’dir. 2004 yılında 0,51, 2005 yılında 2,27, 2006 yılında 0,73 artmıştır. 2007-2011 yılları arasındaki dönemde ise herhangi bir istikrar göstermemiş ve sırasıyla 0,59, -0,63, 31,59, 3,12 ve 1,78 olarak gerçekleşmiştir. Bir ekonomide, bu oranın mümkün olduğunca düşük olması istenir.

Tablo 2.14 gibi Tablo 2.16’ya de farklı bir açıdan bakılabilir. Eğer ters bir orantı kurulursa, Tablo 2.16’nın en sağındaki sütunda bulunan verilere ulaşılır. Bu veriler ise, % 1’lik birincil enerji tüketimindeki artışın, kendisinin kaç katı kadar GSYH artışını sağladığını gösteren katsayılardır. Bu katsayıların ise mümkün olduğunca büyük olması arzulanır. Bu katsayıya ise enerjinin ekonomik etkinliği denir. Bu durumda kullanılacak formül, Formül 2.1’in tersidir:

1 1 2 1 1 2 BET BET BET GSYH GSYH GSYH eEE   (2.2) Burada,

eTE : Enerji Talebi Elastikiyeti BET1 : İlk yıl birincil enerji talebi BET2 : İkinci yıl birincil enerji talebi GSYH1: Birinci yıl GSYH

GSYH2: İkinci yıl GSYH

Enerji ve ekonomik arasındaki ilişkileri gösteren veriler birçok faktörden etkilendiğinden, aralarındaki ilişkinin tutarlı bir seyir izlemesi beklenemez. Özellikle Türkiye gibi dış şoklara açık ve sıcak para ile girişleri ile büyüyen bir ekonomide, GSYH değişimlerinin enerji tüketiminden bağımsız bir şekilde hareket etmesi normaldir.

Elde ettiğimiz farklı veriler ile yorum ve özellikle başka ülkeler ile bir karşılaştırma yapılırken, kullanılması ve daha çok önemsenmesi gereken veri, Tablo 2.14’teki GSYH/BET ve Tablo 2.16’daki verilerdir. Çünkü ülkeler ile karşılaştırma yapılırken, kişi başına düşen enerji tüketim miktarları mutlak oranlar değil de mutlak değerler vasıtasıyla hesaplanan verilerde etkili olmaktadır. Dolayısıyla değişimlerin birbirlerine oranları daha doğru, fakat çok farklı faktörlerden etkilendiklerinden tutarsız bilgi vermektedirler.

Bir ülkenin enerji yoğunluğu, enerjinin ekonomik verimliliği ve enerji talebinin esnekliğini etkileyen en önemli faktörü, ülkenin ekonomik yapısıdır. Bir ülkede hizmetler sektörü az miktarda enerji harcayan fakat buna karşılık yüksek miktarda hâsıla yaratan bir sektördür. Sanayi sektörü ise tersine, yüksek enerji harcayan fakat buna karşılık üretmiş olduğu GSYH daha düşük olan bir sektördür. Tablo 2.15’teki gibi sıralama ortaya çıkmasının sebebi, ağırlıklı olarak hizmetler ve turizm sektörü ile ekonomisini yürüten ülkelere karşılık, sanayi üretimi ile ekonomisini yürüten ülkelerin enerji yoğunluklarının yüksek olmasıdır.

Grafik 2.8: Konut ve Hizmet Sektörünün Enerji Tüketimi ve GSYH’daki Payı

Kaynak: ETKB Mavi Kitap 2014, www.tuik.gov.tr

Grafik 2.8, Türkiye’deki konut ve hizmetler sektörü toplamının birincil enerji tüketiminden aldığı payları ve karşılığında GSYH içindeki paylarını göstermektedir. Konut ve Hizmetler sektörünün birincil enerji tüketiminden aldığı pay yaklaşık olarak % 22,9 - % 27,8 bandında dalgalanırken, GSYH içindeki payı ise % 54,1 - % 58,1 bandında dalgalanmaktadır. Dolayısıyla konut ve hizmetler sektörü toplamı, tükettiği enerjiden aldığı paydan çok daha fazlasını ekonomiye katkı olarak sağlamaktadır. Konut ve Hizmetler sektörü, almış olduğu 100 birim enerjiyi, yaklaşık 220 birim hâsılaya dönüştürmektedir.

Grafik 2.9: Sanayi Sektörünün Enerji Tüketimi ve GSYH’daki Payı

Kaynak: ETKB Mavi Kitap 2014, www.tuik.gov.tr

0,0% 10,0% 20,0% 30,0% 40,0% 50,0% 60,0% 70,0% 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010

ENERJİDEN ALINAN PAY GSYH'DEN ALINAN PAY

0,0% 10,0% 20,0% 30,0% 40,0% 50,0% 60,0% 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010

ENERJİDEN ALINAN PAY GSYH'DEN ALINAN PAY

Grafik 2.9, Türkiye’de sanayi sektörünün birincil enerji tüketimindeki ve GSYH’daki payını 2001-2010 arasındaki süreçte göstermektedir. Grafik 2.9 incelendiğinde, Türkiye’deki konut ve hizmetler sektörünün aksine, enerji tüketimindeki payının GSYH içindeki payından daha fazla olduğunu görürüz. Bu da sanayi sektörünün, Konut ve Hizmetler sektörüne göre, enerji-hâsıla açısından yarı yarıya daha az verimli olduğunu anlamına gelmektedir. Sanayi sektörünün enerji tüketimi içindeki payı kriz zamanındaki minimum olan 2008’deki % 48,6 ile 2002’deki % 55,7 arasında dalgalanmaktadır. Sanayi sektörünün GSYH içindeki payı ise, en düşük olduğu 2002 yılındaki % 30,4 ile 2007’deki % 33,3 arasında dalgalanmaktadır. Dolayısıyla sanayi sektörü, almış olduğu 100 birim enerjinin yaklaşık olarak 60 birimini hâsılaya çevirmektedir.

Grafik 2.10: Ulaştırma Sektörünün Enerji Tüketimi ve GSYH’daki Payı

Kaynak: ETKB Mavi Kitap 2014, www.tuik.gov.tr

Grafik 2.10, ulaştırma sektörünün enerji tüketimindeki ve GSYH’daki paylarının yıllar içindeki değişimini göstermektedir. Ulaştırma sektörünün enerji tüketimindeki payı, % 14,0 ile % 16,1 arasında dalgalanmaktadır. Ulaştırma sektöründe bu şekilde bir grafik ortaya çıkmasında, yakıt tüketimi bakımından daha tasarruflu ve küçük motorlu araçların kullanımının artması etkilidir. Ayrıca ulaştırmada demiryollarının payının az da olsa artması da ulaştırma sektörünün

0,0% 2,0% 4,0% 6,0% 8,0% 10,0% 12,0% 14,0% 16,0% 18,0% 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010

ENERJİDEN ALINAN PAY GSYH'DEN ALINAN PAY

GSYH’dan aldığı payın artmasına rağmen enerjiden aldığı payın aynı oranda artmamasına veya azalmasına yol açmaktadır.

Tarım sektörünün enerjiden aldığı pay ile hâsıla olarak ortaya koyduğu miktar hemen hemen aynıdır. Ancak 2010 yılında, enerji-hâsıla açısından verimli hale gelmiş ve almış olduğu 100 birimlik enerjiyi 105 birim hâsıla olarak ekonomiye vermiştir.

Grafik 2.11: Tarım Sektörünün Enerji Tüketimi ve GSYH’daki Payı

Kaynak: ETKB Mavi Kitap 2012, www.tuik.gov.tr

Grafik 2.11, 2001-2010 yılları arasındaki 10 yıllık dönem içinde, tarım sektörünün enerji tüketimi ve GSYH içindeki payını göstermektedir. Tarım sektörünün enerji tüketimi içindeki payı, 2007 yılında minimum olan % 2,7 ve 2008 yılında maksimum olan % 4,9 bandında dalgalanmaktadır. Genel olarak bakıldığında, tarım sektörünün enerji tüketimi içindeki payının arttığı görülmektedir. Bunun sebebi, 2008 yılında yapmış olduğu sıçramadır. Bu sıçrama ise, ekonomik kriz sebebiyle, ticarete ve imalata konu olan sektörlerin küçülmesi sebebiyle, esnekliği düşük olan tarım sektörünün payının kendiliğinden yükselmiş olmasıdır. Dikkatli bakılırsa, tarım sektörünün GSYH’dan aldığı pay kriz yılına kadar sürekli azalmış, fakat diğer sektörlerin küçülme yaşaması sebebiyle tarım sektörünün payı yükselmiştir. 0,0% 2,0% 4,0% 6,0% 8,0% 10,0% 12,0% 14,0% 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010

ENERJİDEN ALINAN PAY GSYH'DEN ALINAN PAY