• Sonuç bulunamadı

3.6. Enerji Arz Güvenliği Politikaları

3.6.8. Arz Şoklarının Ekonomik Etkileri

Enerji arz şoklarının ekonomiye etkilerinin belirlenebilmesi için öncelikle enerji fiyatlarındaki dalgalanmaların ve petrol ithalatının doğrudan ve dolaylı maliyetleri arasındaki farkların belirlenmesi gerekmektedir. Açıktır ki enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar hem doğrudan, hem de dışsal olarak ekonomiyi etkileyecektir. İthalat bağımlılığının bir sonucu olarak, doğrudan maliyetler OPEC ülkelerinin fiyat seviyelerine olan etkiler ve ithalatçı ülkelerin potansiyel monopson gücünü kullanması ile ilgiliyken, dolaylı maliyetler, yüksek petrol fiyatları sebebiyle oluşan dış ticaret hadleri, döviz kurları ve yapısal enflasyon ile ilişkilidir (Bohi, 1993).

Enerji fiyatlarındaki dalgalanmalardan kaynaklanan dışsallıkların uzun dönem etkilerinin içselleştirileceği varsayımı sebebiyle, fiyat şoklarına karşı yalnızca kısa dönem ayarlamalar gerçekleşecektir. Kısa dönem etkiler; verimliliğin ve yapışkan ücretlerin düşmesi, enerji yoğun sermaye mallarının hızla eskimesi ve

faktör fiyatlarında ve tahsisindeki katılıklardır. Asıl dışsallık, kamu sektörü düzenlemelerindeki katılıklar, kurumsal katılık, bilgi ve öngörü eksikliği, yüksek iskonto oranları ve stok kapasitesi yatırımları, enerjiyi verimli kullanan sermaye mallarını yatırım ve enerjinin çeşitlendirilmesi için yapılan yatırımlar sonucunda, ekonomik aktörlerin gerekli ayarlamaları yapamamalarından kaynaklanmaktadır. Ancak pratikteki problem; bu dışsallıkların maliyetlerinin, ayarlamaların maliyetlerinden ayrılmasıdır. OPEC’in piyasa gücünün mücadele edilecek en önemli ithal dışsallık olmasının sonuçları tartışılırken, hiyerarşik bir yapı içinde önlemler alınabilir. Yeni teknolojiler için ar-ge yapılabilir, stratejik petrol depoları inşa edilebilir ve doğal gaz ve petrol piyasalarının tepki verebilirliğini arttırmak için kamu reformları gerçekleştirilebilir. Enerji tüketiminin dizginlenmesi ve petrol ithalatını azaltıcı önlemler olarak vergilerin kullanılması pek etkili değildir (DGTREN, 2004: 78).

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’NİN ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ VE ÖLÇÜLMESİ

Bu bölümde, Türkiye’nin enerji arz güvenliğinin sayısal veriler ile ölçülebilmesi ve izlenebilmesi amacıyla, bir endeks oluşturulmuştur. Endeks oluşturulurken kullanılan yöntem ilerleyen bölümlerde ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır.

Enerji güvenliği endeksinin oluşturulmasının amacı, eldeki verileri ve tahminleri kullanarak endeks kullanılabilirlik, güvenilirlik, ekonomiklik ve çevresellik bileşenlerine ayırmak ve böylece her bir ölçünün bu bileşenleri nasıl etkilediğini saptamaktır.

Dört adet bileşen, temelde dört farklı endekstir. Türkiye’nin enerji arz güvenliğinin ölçülebilmesi için oluşturulacak olan endeks, dört farklı endeksin bileşimidir. Bu dört endeks ise, kullanılabilirlik endeksi, güvenilirlik endeksi, ekonomiklik endeksi ve çevresellik endeksidir. Her bir endeks ise 0 ile 1 arasında değer almaktadır. Bu dört farklı endeksin de genel endeks içindeki ağırlığı farklı olduğundan, her endeks kendi ağırlığı ile çarpılarak genel endekse etki etmektedir. Her bir değişkenin tanımı da 0 ile 1 arasında bir değere karşılık gelmektedir. Değişkenin almış olduğu bu 0 ile 1 arasındaki değerler, ilk önce değişkenin kendi kategorisi içindeki ağırlığı ile çarpılmaktadır. Daha sonra ise kategorinin kendi ağırlığı ile çarpılırak, işlemin yapıldığı alt endeks içindeki değeri bulunmaktadır. Bu işlemler her bir alt endeks için yapıldığında, ülkenin enerji arzının; kullanılabilirlik, güvenilirlik, ekonomiklik ve çevresellik endeksleri hesaplanmış olmaktadır. Bu dört farklı endeks de kendi ağırlıkları ile çarpılarak genel endeks içindeki değerleri bulunmaktadır. Bu değerlerin toplanması sonucunda ise, enerji arz güvenliği endeksine ulaşılmaktadır. Değişkenlerin ve kategorilerin ağırlıklarının belirlenebilmesi için analizlerin tekrar yapılması mantıklı olsa da, alt endekslerin ağırlıklarının değiştirilmesi, istenildiği şekilde yapılabilmekte ve böylece farklı senaryolar altındaki değişimleri görme imkânı doğmaktadır.

4.1. Literatür

Literatürde enerji arz güvenliği ile ilgili çok sayıda çalışma bulunmakla beraber, enerji arz güvenliğinin nicel ve nitel olarak ölçülüp izlenebilmesine yönelik endeks çalışmalarının sayısı oldukça sınırlıdır.

Securing America’s Future Energy (SAFE, 2013), sürekli olarak ABD; Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin, Almanya, Hindistan, Japonya, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika ve Birleşik Krallık’ın petrol güvenliği endeksini yayınlamaktadır. Endeks oluşturulurken, yedi değişken ve üç kriter kullanılmıştır. Yapısal bağımlılık kriteri içinde petrol yoğunluğu ve kişi başına akaryakıt tüketimi, ekonomik hassasiyet kriteri içinde GSYH’den kişi başına yapılan petrol harcaması oranı, net petrol ithalatının GSYH’ye oranı ve petrol ihracatının toplam ihracata oranı, arz güvenliği kriteri içinde ise, petrol arz güvenliği ve petrol stokları ile tüketim arasındaki oran bulunmaktadır.

Dünya Ekonomik Forumu (WEF, 2014), her yıl Küresel Enerji Mimarisi Performansı Endeksi yayınlamaktadır. Bu çalışma, bütün ülkeleri kapsayan bir karşılaştırma çalışmasıdır. Kullanılan kriterler ise, ekonomik büyüme, enerji erişimi ve güvenliği ve çevresel sürdürülebilirliktir. Bu çalışmaya göre Türkiye, 2013 yılı raporunda, ekonomiklikten 0,51, çevresellikten 0,53, enerji erişimi ve güvenliğinden 0,70 puan almıştır. Genel endeksteki puan ise 0,58’dir. 2014 yılında yayınlanan raporda ise bu değerler, sırasıyla 0,53, 0,45, 0,73 ve 0,57 şeklindedir.

Dünya Enerji Konseyi (WEC, 2013)’nin Sürdürülebilir Enerji Endeksinde ise, enerji arz güvenliğinin bileşenleri, enerji güvenliği, enerji dengesi ve çevresel sürdürülebilirlik olarak belirlenmiştir. Buna göre Türkiye’nin dünya sıralamasındaki yeri 2011 yılında 82., 2012 yılında 87. ve 2013 yılında 75.’liktir. Kullanılan değişkenler ise, sekiz adettir. Bu da, değişkenlerden birisinde meydana gelen değişikliğin endeksi çok fazla değiştirmesi anlamına gelmektedir.

Koyama ve Kutani (2012), Doğu Asya Ülkeleri için bir enerji arz güvenliği endeksi oluşturdukları çalışmalarında, yerli kaynak kullanımı, enerji arzı altyapısı, ulaştırma riskleri ve ithalat riskleri üzerinde durmuşlardır.

Sovacool ve Brown (2009), “Competing Dimensions of Energy Security: An International Perspective” isimli çalışmalarında, 22 OECD ülkesi için 1970 ve 2007 yılları arası için enerji arz güvenliğini değerlendirmişlerdir. Endekslerinde temel ölçüt olarak erişilebilirlik, ucuzluk, etkinlik ve sürdürülebilirlik kavramlarını belirlemişlerdir. Gösterge olarak ise petrol ithalat bağımlılığı, doğal gaz ithalat bağımlılığı, nakliye yakıtı bağımlılığı, perakende elektrik fiyatı, perakende petrol fiyatı, enerji yoğunluğu, kişi başına elektrik kullanımı, yolcuların yakıt kullanım yoğunluğu, Sülfür dioksit salınımı ve Karbondioksit salınımını belirlemişlerdir. Bulguları ise, analiz edilen ülkelerin çoğunluğunun enerji endeksi açısından gerilediği yönündedir.

Jewel (2011), Uluslararası Enerji Ajansı için yaptığı çalışmada, kısa dönem enerji güvenliğini birincil ve ikincil kaynaklar ayrımına göre iç ve dış riskler açısından ele almıştır. Dış riskleri enerji ithalatında ani bir duraklama, iç riskleri ise ülke içindeki enerji üretim ve transferindeki problemler olarak tanımlamıştır.

Delgado (2011), enerji arz güvenliğini risk türlerine göre ayırmıştır. İlk önce Birincil ve İkincil Riskler şeklinde bir ayrıma giderek, Birincil Riskleri, Fiziksel Riskler ve Ekonomik Riskler olarak belirlemiştir. Daha Sonra Fiziksel Riskleri, Teknik, Jeopolitik ve Sosyo-Politik Riskler olarak ayırmıştır. İkincil Riskleri ise Sosyal ve Çevresel Riskler olarak sınıflandırmıştır.

Saatçioğlu ve Küçükaksoy (2004), enerji yoğunluğu konusuna odaklanarak, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısından enerji yoğunluğu kavramının önemine değinmişler ve enerji nakil projelerinin enerji yoğunluğu vasıtasıyla ekonomiye etkisini incelemişlerdir. Çalışmalarında, Türkiye’nin enerji yoğunluğunun dünya ve OECD ortalamasının üzerinde olduğunu ve bunu düşürmek için de sanayi yapısının değiştirilmesi gerektiğini tavsiye etmişlerdir.

Hughes ve Shupe (2010), enerji güvenliği endeksinin oluşturulmasında sayısal kriterler ortaya koymak amacıyla, kullanılabilirlik, erişilebilirlik, satın alınabilirlik ve kabul edilebilirlik bileşenlerini, enerji güvenliği endeksi bileşenleri olarak belirlemişlerdir.

U.S. Chamber of Commerce (ABD Ticaret Odası) (2011-2012), enerji güvenliği endeksi hesaplarken, içeriği hemen hemen aynı olmak üzere, Jeopolitik, Ekonomik, Güvenilirlik ve Çevre bileşenlerini değerlendirmeye almış ve bu bileşenlerin ağırlıklarını Jeopolitik - %30, Ekonomik - %30, Güvenilirlik - %20 ve Çevre - %20 şeklinde belirlemiştir. Bu ağırlıklardan anlaşılan ABD’de enerjinin elde edilebilirliğinin ve ekonomik olarak vatandaşlara ulaştırılmasının güvenlik açısından daha önemli olduğu algısının var olduğudur.

Polonya’da bulunan Kosciuszko Enstitüsü’nün hazırladığı “Energy Security of the V4 Countries. How Do Energy Relations Change In Europe” (2011) isimli çalışmada enerji arz güvenliği endeksi iki alt kategoride incelenmiştir. Bu kategoriler ise ham petrol ve doğal gaz sektörleridir. İstatistiksel olarak mikro kriterler belirlenmiş ve bunlar ağırlıklandırılarak endeks %100 üzerinden hesaplanmıştır

Le Coq ve Paltseva (2008), Avrupa Birliği’nin enerji arz güvenliğini ele almışlardır ve Avrupa Birliği dışındaki üreticiler tarafından sağlanan enerji ile ilgili riskin değerlendirmesini sağlayan bir endeks geliştirmişlerdir. Endeks oluşturulurken, tüketici ülkenin enerji tüketim kalıplarını, üretici ülke ve ulaştırma ile ilgili riskleri ve farklı Avrupa Birliği ülkelerinin genel Avrupa Birliği enerji endeksine etkileri kullanılmıştır. Endeks, 18 Avrupa Birliği Ülkesi ve üç temel enerji kaynağı olan petrol, doğal gaz ve kömür üzerinden hesaplanmıştır. Bu endeks, diğer endekslere göre kısa dönem enerji risklerini belirlemede daha kullanışlı görülmektedir.

Albostan vd. (2009), “Rüzgâr Enerjisinin Türkiye’nin Enerji Arz Güvenliğine Etkisi” üzerine yaptıkları çalışmada, Türkiye’deki alternatif enerji kaynaklarının en önemlilerinden birisi olan rüzgâr enerjisinin etkin ve verimli bir şekilde değerlendirilmesi durumunda Türkiye’nin enerji arz güvenliğine muhtemel katkılarını inceledikleri çalışmalarında, yerli bir kaynak olan rüzgâr enerjisinin arz güvenliğine olumlu bir katkı yapacağını belirtmişlerdir.