• Sonuç bulunamadı

Encümen-i Tetkik Çevresinde Tarihçilik

1.1 Osmanlı Tarih Yazımı

1.1.2 Tanzimat Sonrası Osmanlı Tarihçiliği

1.1.2.2 II Meşrutiyet Devri Osmanlı Tarihçiliği

1.1.2.2.2 Encümen-i Tetkik Çevresinde Tarihçilik

Meşrutiyet dönemiyle birlikte güçlenen Türkçülük akımı, önlerinde Tarih-i Osmani Encümeninin açtığı yoldan esinlenen Türkçü Osmanlı aydınları tarafından Encümen-i Tetkik'in kurulması suretiyle akademik bir ortama taşınmış oldu. Milliyetçilerin kurduğu bu cemiyetin temel amacı; millet oluşumunda aranılan tarihsel temelleri, Türklerin tarihi, edebiyatı, dilleri ve kültürleri gibi alanlarda araştırarak ortaya koymak ve Türklerin dünya tarihi içerisinde bulundukları yeri tespit etmekti. Cemiyet adında yer alan İslamiyye kavramı İslamcılık ile Encümen arasında organik bir bağ olup olmadığı sorusunu sordursa da, Encümenin kuruluş arifesinde yaşanan siyasi gelişmelerin etkisiyle zaten İslamcı düşüncenin geçerliliğini yitirdiği bir süreçte olması ve Encümende ki isimlerin İslamcı düşünceyi besleyen entelektüel şahsiyetlerden olmaması bu düşünceyi boşa çıkarmaktadır.

İslam-Türk eserleri hakkında araştırmalar ve yayınlar yapması planlanan Encümen kurulurken, ilk sekiz üye Ziya Gökalp, Mehmed Fuad Köprülü, Ahmed Ağaoğlu, Halim Sabit, Hüseyinzade Ali, Yusuf Kemal, Mehmed Şemseddin ve Ali Emiri Efendilerden oluşmuştur. 23 Mart 1915'te çıkan bir padişah iradesiyle de Encümen resmen kurulmuş olup faaliyete geçmiştir101.

Encümen-i Tetkik'in ve kurucularının iyi anlaşılabilmesi adına, 1908 yılında kurulan Türk derneğinin devamı niteliğinde olan Türk Bilgi derneğinin bilinmesi elzemdir. Türk Bilgi Derneği tüzüğünde amacını:

"Türk diye anılan bütün kavimlerin mazi ve haldeki asar-ı atikasını, tarihini, lisanlarını, avam ve havas edebiyatını, etnografya ve etnolojiyasını, ahval-i içtimaiyesini ve medeniyet-i hazıralarını, Türk memleketlerinin eski ve yeni coğrafyasını araştırıp taraştırıp ortaya çıkararak bütün dünyaya yayıp dağıtmak ve dilimizin geniş ve medeniyete elverişli bir dereceye gelmesine çalışmak ve imlasını ona göre tetkik etmek" şeklinde açıklamıştır. Munis Tekinalp'te; "Hükümet ve İttihat ve Terakki Merkez Komitasından destek alan yarı resmi bir kuruluş" olarak tanıttığı

Türk Bilgi derneğinin amacını "ulusal temelde yeni bir dil, edebiyat ve uygarlık yaratmak" olduğunu söylemiştir102.

Necib Asım'ın başkanlığında bir araya gelen işte bu derneğin, bizi Encümen-i Tetkik'e bağlayan kolu ise Türkiyat Şubesi ve ona ruh veren üyeleridir. Bu üyeler Köprülüzade Mehmed Fuad, Akçuraoğlu Yusuf, Ahmed Agayef, Ahmed Cevdet, Ahmed Refik, Hüseyinzade Ali, Ziya Gökalp, Bursalı Mehmed Tahir, Andon Tıngır, Arif Fuad, Mahmud Mian Beylerden oluşan başkanlarıyla birlikte toplam on üç kişiydi. Bu ekip hakkında, Ahmet Özcan "...Bu bir temel olmuş, ikinci aşamada Asar-ı İslamiyye ve Milliyye Tetkik Encümeni (Encümen-i Tetkik) kurulmuş, her iki kurumun faaliyetleri günümüze kadar gelen Türkiyat Enstitüsünün103 temeli

olmuştur."104demiştir.

Encümen-i Tetkik için, esasında, bir Darülfünun kuruluşudur demekte yanlış olmayacaktır. Faaliyetleri üzerinde Ziya Gökalp'ın ciddi tesiri olmuştur. Encümen-i Tetkik, açıkça Türkçü tarih anlayışına sahip bir kurum olmuştur. Yönergesinde ‘Türk’ sözcüğü ilk kez bilimsel bir mana yüklenilerek kullanılmıştır105. Böylece Fuad

Köprülü'nün Tarih-i Osmani Encümeni hakkında yaptığı "...programında Türk kelimesini kullanmayacak kadar menşe-i vakayiden gaflet etmiş olan enstitümüz..."106eleştirisinin de içini doldurmuşlardır. Aynı konuda, benzer

eleştirileri Yusuf Akçura’da yapmış, Türk adının neden kullanılmadığını –Tarih-i Osmani Encümeninde- sorgulamıştır107.

Encümen, köklü bir Türk kültürünün varlığını ispatlamaya çalışırken, mümkün oldukça eski Türk eserlerine dayanmaya çalışmıştır. Bu bağlamda Divan-ı Lügati't

Türk ve Hibet’ül Hakayık gibi Türk edebi metinlerinin eski örneklerini yayınlamış

102Mustafa Oral, a.g.e., s. 111-112.

103Önce Darülfünun'a bağlı olarak kurulan, daha sonra İstanbul Üniversitesi edebiyat fakültesi ve

ardından 1981 yılında da İstanbul Üniversitesi rektörlüğüne bağlı bir araştırma merkezi olarak çalışan Türkiyat Enstitüsü ve araştırmamız sınırları dâhilinde ki faaliyetleri daha sonra ki başlıklarda ele alınacağı için burada detay verilmemiştir.

104Ahmet Özcan, a.g.e., s. 125. 105Mustafa Oral, a.g.e., s. 121. 106Fuat Köprülü, a.g.m., s. 37. 107François Georgeon, a.g.e., s. 194.

olmaları Türkoloji çalışmalarına yeni ufuklar açmıştır108. Osmanlı öncesi Türk

tarihinin ve Türklüğün Orta Asya’da ki evrelerinin araştırılması adına teşvik edici bir gelişme yaşanmıştır. Burada Gökalp’in Türklerin Orta Asyalı bir kavim olarak oradan dünyaya yayıldıkları iddiasını109 -bir Anayurt tasavvuru içinde- destekler bir

yönelişte gözlemlenmektedir.

Gökalp; "Türklüğün kelimelerde, mesellerde, masallarda, destanlarda izleri kalmış bir milli mefkuresi vardır ki bunu dağınık enkaz arasından bulup çıkarmak ve bunda mündemic olan kavmi 'ma-badettarih'i keşfetmek en büyük vazifemizdir110." Sözleri ile adeta Encümen'e gidilecek yeri göstermiş, Ağaoğlu Ahmet ise " Buradan Altaylara kadar hakikaten kendini bilir bir Türk milleti teşekkül edecektir.111"

diyerek amacı somutlaştırmıştır.

Encümen-i Tetkik'in Milli Tetebbular Mecmuası adıyla çıkardığı bir dergisi, yani resmi yayın organı olmuştur. Derginin niteliği üzerine Ahmet Özcan rahatlıkla "standartların üzerinde" demiş, onu Encümenin en yararlı faaliyeti olarak nitelendirmiştir. Mecmua yabancı akademik çevrelerce de dikkat çekmiş, şarkiyatçılığın oldukça ileri olduğu Almanya'da, Martin Hertmann, Der İslam dergisinde Milli Tetebbular Mecmuası hakkında bir yazı yazmıştır. Hertmann, mecmua hakkında genel bilgi verdikten sonra Köprülü'nün yazıları üzerinde özellikle durmuştur112.

Encümen-i Tetkik Cemiyeti gerek içinde bulunduğu zorlu savaş şartları, gerek savaşın kaybedilmesinden sonra yakın temasta oldukları İttihatçı liderlerin gözden düşmeleri, tutuklanmaları, yurtdışına kaçmaları ve hatta Hükümet değişikliğinden sonra sürgüne gönderilmeleriyle birlikte çalışma düzenini yitirmiştir. Bunda temel etken içini doldurdukları Türkçü düşüncenin iktidar çevrelerinde kabul görmemesi etkiliydi. Ancak Türk Derneği ve Türk Bilgi Cemiyetinde kaynağını bulup gelişme gösteren bu ekip, Encümen-i Tetkik çatısı altında organize olmayı tecrübe etmiştir.

108Mustafa Oral, a.g.e., s. 127-128.

109Uriel Heyd, Ziya Gökalp’in Hayatı ve Eserleri, İstanbul 1980, s. 117. 110Ziya Gökalp, Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak, İstanbul 2008, s. 44. 111Mustafa Oral, a.g.e., s. 120.

Türkiyat Enstitüsünün kurulması ile ise aynı ekip akademik anlamda en üst seviyeye çıkacaktır.