• Sonuç bulunamadı

Emir Sultan Vakıflarında Ortaya Çıkan Problemler

Belgede Emir Sultan ve vakıfları (sayfa 81-85)

EMİR SULTAN: HAYATI VE VAKIFLAR

2.9. Emir Sultan Vakıflarında Ortaya Çıkan Problemler

Emir Sultan Vakıfları zenginliği ile bilinmekte olan bir vakıfdır. Böyle zengin bir vakıf da elbette ki kendi içinde çeşitli sorunlar yaşar. Gerek zaviye yönetimi ile ilgili gerekse vakıfları ve vakıf gelirleri ile ilgili çeşitli sorunlar yaşadığını görmekteyiz. Büyük ölçekli bir vakıf olarak nitelendirebileceğimiz bu vakıf diğer vakıflara oranla hem çalışanları açısından hem de yönetim açısından büyüklüğü dolayısıyla zaman zaman çeşitli problemler yaşanmasına rağmen varlığını uzun süre koruduğuna şahit olmaktayız.. Böyle bir olayın Emir Sultan Vakfı‟nda da yaşandığını görmekteyiz. 900H/1494M tarihli belgeye göre, Emir Sultan‟ın kız kardeşin oğlu olduğunu ileri süren bir kişi ortaya çıkar. Emir Sultan Dergâhı üzerinde hak iddia eden Seyyid Mehmet‟tir. Bu sırada dergâhın beşinci halifesi Abdurrahman Efendi (ö. 930H/1524M) dergâhta şeyhlik yapmaktadır. Bugün halk arasında Pir Emir diye tanınan dervişin iddiası dergâh mensuplarını ikiye böler. Kasım Paşa Cezerî

Medreresi‟ndeki uzun görüşmelerden sonra bir karara varılır. Pir Mehmet‟e Musa Baba yakınlarında bir zaviye yapılarak verilir.160Bu tür davalarda kadı ve şahitlerin zaviye ile ilgili doğru kararın alınmasını sağlamış olurlar. Bu gibi birçok davada,

159 BOA, Evkaf Vakfiyeler Evrakı, (EV. VKF), 19/1, 15 R. 874/18 Ocak 1470. 160

67 yönetimle ilgili şikâyetlerde kadıya başvurulduğunu görmekteyiz. Demek ki kadılar, bu sayede hem zaviye hem de vakfın işleyişini hem de haksızlıklara karşı da önlem alınmasında büyük etkendirler.

Tekke ve zaviye çalışanlarının bazen yolsuzluk yaptıkları durumlar azımsanamayacak kadar çoktur. Bu gibi durumlar arşiv belgelerine de yansımaktadır. Bu durumların tekke ve zaviyelerin toprakları devlet tarafından arazileri ellerinden alınmaktaydı. Fakat belgelerden anladığımız kadarıyla tekkeleri böyle duruma düşen bazı şeyh ve dervişlerin vakıfları kurtarmak için çalıştıkları da olmaktadır.161

Emir Sultan türbedarı Eşref Haki Dede (ö. 1835) bu duruma örnek teşkil edeceklerden bir tanesidir.162

Emir Sultan Vakıfları ile ilgili ortaya çıkan olayları, iddiaları, yolsuzlukları ve problemleri zaviye ve vakfa ait belgelerden öğreniyoruz. Vakıf görevlilerinin üzerlerine düşen görevleri yerine getirememeleri gibi durumlardan dolayı devletin zaman zaman bu konularla ilgili olarak emirler yayınladığı görülmektedir. Emir Sultan Vakıfları ile ilgili belgelerden bir tanesi de 1238H/1823M tarihli bir belgedir. Bu belge Bursa‟da bulunan Emir Sultan Cami‟nin hatipleri Hasan ve Tahir‟in hizmette eksik kalmaları nedeniyle görevden alınıp, bu görevin Mehmet Said Halife‟ye verilmesi ile ilgilidir.163

Emir Sultan Vakıfları ile ilgili yukarıda verdiğimiz örnekleri çoğaltabiliriz. Çünkü vakfın çalışanları her dönemde görevleri kötüye kullanma, vakfın çıkarlarının koruyamama gibi görevleriyle ilgili olarak çelişkiye düştüklerini incelediğimiz belgelerde görmekteyiz. Şahısların tutumları işleyişlerdeki aksaklıkların göze çarptığı belgelerde bulunmaktadır. Emir Sultan Vakfında böyle aksaklıkların yaşandığını belgelerden öğreniyoruz. 1309H/1892M tarihli bir belgede vakfa

161 1840‟lı yıllarda Postinpûş Baba Zaviyesi‟nin durumunu iyileştiren ve zaviyeyi gaibelerden kurtarmaya çalışan Bektaşî şeyhi Elbistanlı Hacı Ahmed bunlardan biridir. Bundan başka Abdal Murad Tekkesi Şeyhi Kasım Efendi (ö. 1854), Ebu İshak Zaviyesi Şeyh vekili Raşit Dede, Seyyid Usûl Dergahı Şeyhi Mehmed Emin Zuhurî (ö. 1844), Seyyid Nasır Zaviyesi Şeyhleri Hacıbeyzade Mustafa Dede ve Abdüssamed Efendi (ö. 1913), Kozlar Dergahı Şeyhleri Safiyüddin Mehmed (ö. 1822), Ref‟î Mehmed (ö. 1870) ve Abdî Efendi (ö. 1750)‟de bu örneklerden sadece birkaç tanesidir. Erginli, 199.

162 Erginli, 199. 163

68 bağışlanan akçelerin suistimala uğratıldığından ve mahkemelik olunduğundan bahsetmektedir. Anlaşıldığı üzere Hacı Mustafa Ağa tarafından Emir Sultan Vakfı‟na vakfedilen paraların onun isteği olan hayır kurumlarına sarf olunmadığının bu yüzden mahkeme azası Mahmud Mazhar Beyefendi tarafından bu konuyla ilgili olarak dilekçe yazıldığı görülmektedir. Bu dilekçede konu ayrıntıları ile anlatılmıştır;

Bursa'da Emir Sultan Camii'nde mevlid kıraetiyle hayrat-ı saireye sarfolunmak üzere Hüdavendigar Mütesellim-i esbakı ceddi Hacı Mustafa Ağa tarafından vakfedilmiş olan ve tevliyeti uhdesinde bulunan akçenin bir müddettir mevkufun- lehine sarfedilmeyerek su-i istimalata uğradığından meblağ-ı mezburun istihsali ve umur-ı vakfiyeyi hüsn-i temşiyet ve idare için Bursalı Hacı Ahmed Efendi'yi usulü vechile vekil tayin eylediğinden mumaileyhin mazhar-ı teshilat edilmesi Mahkeme-i Temyiz azasından Mahmud Mazhar Beyefendi hazretleri tarafından istida olunduğundan usul ve nizamı dairesinde vuku bulacak müracaat ve müstediyatınınn tastir ve tesrii.”164

Emir Sultan Vakıflarına ait arşiv belgelerinde sadece yolsuzluk ve kötüye kullanma ile ilgili belge yoktur. Bunun yanı sıra vakıfla ilgili önem arz eden özel konularda yer almaktadır. Biz bu belgelerden Emir Sultan tekkesinde hatiplik yapan ve önemli bir eserin sahibi olan Feraizîzâde Mehmed Said ile ilgili bir belgeye de rastlamaktayız. Feraizîzâde Mehmed Said Bursa‟nın ünlü ulemalarındandır. Gülşen-i Maârif165 isminde iki büyük cilt eseri vardır. Birinci cildinin bir kısmı umumi tarihi, diğer kısmı olan 2. cildi Sultan I. Abdülhamid‟e kadar Osmanlı Tarihinden bahsetmektedir.166 1251H/1835M tarihinde kitabının basım işleri henüz tamamlanmadan öldüğü bilinmektedir.167

Mezarı Emir Sultan mezarlığındadır. Arşiv kayıtlarına baktığımızda 1250H/1835M tarihli bir belgede “Emir Sultan Hatibi

Mehmed Said Efendi‟nin telif ettiği iki cilt Gülşen-i Maârif nam tarihinin tabına

164 BOA, Babıâli Evrak Odası Evrakı, (BEO) 8/579, 27 Ş. 1309/25 Mayıs 1892.

165 Gülşen-i Maârif adlı kitap içeriği bakımından orijinal bir eser değildir. Bu esere bu yüzden fazla ilgi olmamıştır. Gülşen-i Maârif adlı bu eser zamanın aydın kemsine hitap eden bir eser olarak kalmıştır. Ayrıca sade bir dille yazılan bu eser umumi bir tarih kitabı özelliği taşımaktadır. Abdülkadir Özcan, Feraizîzâde Mehmed Said, Türk Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Cilt 12, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1995, 367; Daha fazla bilgi için bkz. Feraizîzâde Mehmed Said, Târîh-i Gülşen-i Maârif, Cilt I-II, İstanbul 1252.

166

Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, Cilt 3, İstanbul: Meral Yayınları, 1975, 73.

167 On yıllık bir çalışma sonucunda 1249 Zilhiccesinde (Nisan 1834) tamamlanan ve II. Mahmut‟a tarafından Gülşen-i Maârif çok beğenilmiş, bastırılması için çıkan ferman üzerine Sahaflar Şeyhizade Esad Efendi‟nin de desteğiyle 1252H (1836M) yılında iki büyük cilt halinde yayımlanmıştır. Özcan, Feraizîzâde…, 365.

69

müsaade olunması ve Said Efendi‟nin şayan-ı hürmet bir zat olduğu” ile ilgili bir

emrin yayınlandığını görmekteyiz.168

Biz buradan da, Emir Sultan Tekkesinde önemli bir tarihçinin yetiştiğinin ve tekkenin eğitim işlerinde önemli bir yere sahip olduğunu anlamaktayız. Ayrıca devletinde bu tip şeylere duyarlı olup, yazılan eserleri bastırılması konusunda duyarlılığa sahip olduğunu söyleyebiliriz. On yıllık bir çalışma sonucunda 1249 Zilhiccesinde (Nisan 1834) tamamlanan bu eser II. Mahmut çok beğenmiş ve basılması için Sahaf Şeyhzade Esad Efendi‟nin de yardımıyla 1252H/1836M yılında iki büyük cilt halinde yayımlanmıştır169

Hiç evlenmeyen ve çocuğu da olmayan Mehmed Said Efendi‟nin maaşının dağıtımı ile ilgili de bir belgeye rastlamaktayız. 1254H/1838M tarihli belgede Bursa‟da Emir Sultan Cami Hatibi Mehmed Said Efendi‟den kalan beş yüz kuruş maaşın yarısının Emir Sultan Dergâhı şeyhine ve diğer yarısının da Emir Sultan Dergâhı‟na taamiye yani tekkeye yemeklik olarak verilmesi için yayınlanmıştır.170

Burada da görüldüğü üzere devletin vakıf adına her türlü konuda vakfın kârına hareket ettiğini görmekteyiz.

Emir Sultan‟a ait arşiv belgelerine yansıdığı kadarıyla, yönettiği tekkenin ihyası için kendi canından ve malından fedakârlık yapan şeyhlerin sayısı da azımsanacak miktarda değildir. 1840‟lı yıllarda Postinpûş Baba Zaviyesi‟nin Böyle bir duruma düştüğüne şahit olmaktayız. Bu durumdan zaviyesini kurtarmak isteyen Bektaşi Şeyhi Elbistanlı Hacı Ahmet‟tir. Örnekleri çoğaltacak olursak “Abdal Murad Tekkesi Şeyhi Kasım Efendi (ö. 1854), Emir Sultan türbedarı Eşrefî Haki Dede (ö. 1835), Ebu İshak Zaviyesi Şeyh vekili Raşit Dede, Seyyid Usûl Dergâhı Şeyhi Mehmed Emin Zuhurî (ö. 1844), Seyyid Nasır Zaviyesi Şeyhleri Hacıbeyzade Mustafa Dede ve Abdüssamed Efendi (ö. 1913), Kozlar Dergâhı Şeyhleri Safiyüddin Mehmed (ö. 1822), Ref‟î Mehmed (ö. 1870) ve Abdî Efendi (ö. 1750)” de bu örneklerden sadece birkaç tanesidir. Sonuç olarak tekkeler bu tip fedakârlıklarla 1925‟e kadar faaliyet gösterebilmiştir.171

Ayrıca böyle durumların vakıfların bütçelerine de zarar verdikleri görülmektedir.

168 BOA, Hatt-ı Hümayun (HAT.), 553/27365, 07 N. 1250/07 Ocak 1752. 169 Özcan, Feraizîzâde…, 367.

170 BOA, Hatt-ı Hümayun (HAT.), 555/27456, 29 Z. 1254/15 Mart 1839. 171

Belgede Emir Sultan ve vakıfları (sayfa 81-85)