• Sonuç bulunamadı

EKOSİSTEMİ VE BİR KISIM ÖRNEKLER

31 müdahalelerle sosyal girişimcilik alanında ilerlemek en olasıdır” sorusu öne çıkmaktadır.

Burada bu ekosistem içinde potansiyel kaldıraç noktalarını belirlemede girişimcilerin rolünü öne çıkarmakta fayda vardır. Bunu yaparken organizasyonların dolaylı ya da dolaysız çıktıları ile ve dahi reel şartlar ile ideal şartların söz konusu olduğu yasal alanları da kısıtlarımız olarak hafızamızda yer almaları konunun değerlendirilmesi açısından önemlidir: kayıtlı ve kayıt dışılık bağlamında.

Bunu yaparken organizasyonların dolaylı ya da dolaysız çıktıları ile ve dahi reel şartlar ile ideal şartların söz konusu olduğu yasal alanı da hafızamızda tutmamız gerecektir ki Şekil 2’de bu gösterilmeye çalışılmıştır. “Bütünsel Ekonomi” diye adlandırdığımız bu sistemi incelemek ekonomiyi bir bütün olarak görmek “Yerel Kalkınma” stratejinde ya da büyümede önemli bir adım olacaktır.

Şekil 2: Bütünsel Ekonomiyi Gözden Geçirmek3

Piyasa Piyasa Dışı

Yasal Rapor Edilmiş Rapor Edilmemiş Rapor Edilmiş

ve Edilmemiş Rapor Edilmiş ve Edilmemiş

Yasa Dışı Kayıtlı ekonomi “Gri” Kayıt Dışı

Ekonomi Ekonomi Ekonomini Çevresel

ve Edilmemiş -- Rapor Edilmiş ve Edilmemiş

--  Ayakkabı Boyayıcısı Yasa dışı İlaçlar Uyuşturucu

Bağımlılığı Çevresel Kirlilik

  İstatistiksel olarak Rapor edilmiş, piyasadaki kayıtlı ekonomiyi

göstermekte  

  Piyasa ekonomisinin kayıt dışı varlıklarının belirsizliğini ifade eder- gri alan daha fazlasını gösterir.

Bu Renkler Piyasadaki ekonominin yönlerinin Belirsizliğini ifade etmektedir.

Yasal, Yasa Dışı ve Kanun dışı (tarif edilmemiş) ve Kanunsuz (özellikle kayıt dışı ekonomi ve çevre kirliliği gibi diğer konular) yasamadan yasamaya değişmektedir. Yasallık ekonomik aktivitelerin yer aldığı sahip

olunan yasal çerçeveye bağlıdır.

Tipik olarak, şekil 2 de karartılmış alan olarak gösterilen kısım yani kayıtlı ekonominin büyütecindeki ekonomi sadece ekonomi olarak algılanmaktadır. Kayıtlı ekonomi ölçülebilir (vergi gelirleri, iş izinleri, iş istatistikleri ve diğer resmi istatistikler), kolayca izlenebilir ve güçlü paydaşlara sahiptir. Ancak, kayıtlı ekonomi bütün bir ekonominin sadece bir kısmıdır ki bütüncül bir ekonomi demek kayıt dışılığı da kapsar ki bu aktiviteler resmi olarak ölçülememektedir ki kayıt dışı ekonomi sosyal girişimcilik açısından daha detaylı çalışılması gerekli bir konudur. Birleşme eksikliği birçok yoksulun çalıştığı bu sektörde, yoksulluğun giderilmesinde ve kalkınmada kaybedilmiş fırsatlar neden olur. Çeşitli yasal derecelerle kayıtlı ya da kayıt dışı faktörlerle bütünsel ekonomi resmi çizmemize yarar. Şekil 2 de bütüncül ekonominin basitleştirilmiş hali gösterilmektedir.

Bir kısım yasal olmayan konular haricinde (hırsızlık, uyuşturucu gibi) kayıt dışı sektörler normal olarak az dikkat çeker. Bu özellikle ekonomiye belirgin katkılar sağlayan aktiviteler için doğrudur, ancak, gelir yaratmayacaktır (örneğin: ev işleri, geçimlik düzeyde tarımsal üretim, sel baskınları gibi önlemler alan ekosistem servisleri). Şekil 2 de tüm bu sektörlerin ekonomiye 3 Kaynak: United Nations Human Settlements Programme (2005) “The Local Development Series: Promot-ing Local Economic Development through Strategic PlannPromot-ing” Volume 2: Manuel’den tercüme edilmiştir.

SOSYAL GİRİŞİMCİLİK

EKOSİSTEMİ VE BİR KISIM

ÖRNEKLER

32

etkileri açıklanmaya çalışılmıştır. Bir yerel ekonominin kalkınma stratejinde olması gereken bir kısım başka bakış açılarıyla yasal aktivitelerin yerine getirilmesi için bir kısım resmi izinler ya da kayıt işlemlerini gerekli kılar. Ancak, bütüncül bir sistemde yasal sistemle ve yasa dışı sistem arasında süregiden bir süreç vardır. Aktivitelerin yasallığı (yasal, yasal olmayan ya da ikisi arasında bir yerlerde olmak) bu aktivitelerin yapılacağı yerde karar alanlarla ve yasal süreç kalıplarına-belirgin standartlar ve süreçlere-bağlıdır. Şekil 2 de, yasal olmayan veya yasa dışını adlandırma bu sürgiti kavrayabilmek için bir tanımlayıcı olarak kullanılır. Örneğin, bazı aktiviteler yasa dışı olarak değerlendirilebilirken, aktif bir şekilde uygulanmaz, bu da kayıt dışı ekonomik aktiviteler için açık kapı bırakır.

Bazı piyasa dışı aktiviteler, çevre kirliliği gibi, bir yerel kalkınma stratejisi olarak nitelendirilebilir. Belli bir seviyeye kadar, kirlilik çevre tarafından emilir (fabrikadan hava emisyonu gibi) ve bu böylece düzenlenmemiş olarak kalır ki maliyeti sebep olan değil de başkaları öder. Çevre burada iş yapmanın maliyeti ile direkt olarak bağlantılı olmadan bir ekonomik hizmet olarak hareket eder. Ancak, bir seviyenin üzerindeki kirlilik yerel kalkınmayı engellediği gibi bir kısım (insan sağlığını ve sosyal ve ekolojik konular gibi) fırsatları da yok eder. Bir düzenleyicilik refleksi yerel kalkınma stratejisinin parçası olarak uygun olacaktır.

Benzer olarak, bazı sosyal aktiviteler kayıtlı ekonomide tanımlanmamıştır, ancak ekonominin desteklenmesinde yardımcı olurlar. Örneğin, ev temizliği, çocuk bakımı, gibi ev işleri ile uğraşmak piyasa ekonomisinde yasal ekonomik hizmet olarak kabul edilmez iken, bu işler için işe alınan kişiler piyasa ekonomisinin bir parçası olarak kabul edilirler. Sosyal girişimcilik konusuna yaklaşırken bütüncül bir ekonomiyi piyasa içi ve dışı kapsamında yasalarla düzenlenmiş, yasa dışı, yasalarca düzenlenmemiş ve kanunsuz işler temelinde bakmanın zorunluluğunu da hatırda tutmak gerekecektir.

Özellikle belirli işler söz konusuysa Piyasa yanlısı olmakla, iş yanlısı olmak arasında önemli bir fark olduğuna inanılır çünkü Piyasa yanlısı bir politikacı rekabetin önemine inanır ve işletmelerin çok fazla az bulunurluk gücü elde etmesini önlemeye çalışır. Bu kapsamda her şeyin en iyiye ulaşmak için olduğunu yeni öğrendiğimiz Mükemmel piyasaların dünyasının dağılım hariç, tam anlamıyla etkin olduğunu, her yönden kusursuz sonuçlar verdiği söylenmektedir.

Başlangıç şartlarını ayarlanması sonucu dağılım sorununda adil olabileceği vurgulansa da Tam da işe giderken neden trafik sıkışıklığı yaşıyoruz? Mükemmel piyasa nerede? Aslında öyle bir piyasa mevcut değil ya da en azından o saatlerde değil! Her ne kadar mutlu bir insan da olsak, bizleri çileden çıkaracak şeyler vardır ve olacaktır da Bilgisayar yazılımlarının sık sık değişmesi gibi, Hasta olduğunuzda doktorunuza güvenmek gibi, Trafik sıkışıklığı yaşamak gibi.

Bu tür konular, Bu sızlanmalar piyasanın uymayı başaramadığı 3 temel mükemmellik idealine denk gelir. Bunlar, Az bulunurluk koşulları altında piyasalar iyi işlemezler. Bilgisayar yazılımı konusu bununla ilintilidir çünkü tek firma piyasaya hakimdir ve yüksek fiyatlama yapmak için gerekli şartlara haizdir. Bundan başka, bazı karar vericilerin bilgi eksikliği varsa piyasalar iyi işlemez yani Doktoruma gittiğimde bana iyi tedavi edip etmediği ile ilgili net bilgim ya da fikrim yok. Bu sonuncusu bize şunu gösterir, eğer insanlar üçüncü kişileri etkileyen kararlar alırlarsa, piyasalar iyi işlemez. Bir sürücü, benzin istasyonundan benzin aldığında, bu, sürücü ve benzin istasyonu için çok iyidir ancak üçüncü kişiler için öyle değildir. Kaldı ki buna karbon monoksiti solumak zorunda kalan diğer sürücüler de dahildir.

Neticede fiyatlandırma zararı yansıtması gerekirken piyasa başarısızlığının olduğu durumda Fiyatlandırma, zararı yansıtmamaktadır. Yakıt vergisi, sürücülerin birbirlerine ya da sürücü olmayanlara yansıttıkları maliyete yakın değildir. Ayrıca sıkışıklığın en büyüğüne, ciddi hava kirliliğine ve gürültüye neden olan, Londra, New York ve Paris’in sıkışık saatlerinde işe gidip gelen yolculardır. Sabahın erken saatlerinde yapacakları yolculuklar sıkışıklığa neden olmayacakken, kirlilik ve gürültü hala problemlidir. Sonuçta fiyatlamanın doğruyu yansıtmasını bekliyorsak, uygun dışsallık bedeli miktarı, zamana ve yere göre değişmelidir.

Sonuçta, Dışsallık bedelinin amacı, insanları, başkalarına rahatsızlık verebilecek bir şeyi yapmaktan vazgeçirmek değil, başkalarına verdikleri rahatsızlığı dikkate almaktır. Dışsallık bedeli, zevk ile sıkıntı arasındaki doğru dengeyi bulmalıdır. Ayrıca biliyoruz ki eğer etkinsizliği düzeltmek için davranışı değiştirmek istiyorsak, ortalama fiyatlarla değil marjinal fiyatlarla ilgilenmeliyiz. Üçüncüsü, iyi işleyen bir piyasa işleminde, maliyetler hakkında endişelenmemeliyiz. Dördüncüsü marjinal fiyatımız, dışsallık maliyetlerini doğru şekilde yansıtmalıdır. Bu çözümler sorunsuz değildir ve Dışsallık bedeline iki itiraz söz konusudur.

Dışsallık bedelleri, sıklıkla kendilerini ahlaki açıdan üstün gören iki muhalif görüşün saldırısına uğrar. Bir yandan, dışsallık bedelinin mağdur grubu hedeflemiş adil olmayan bir vergi olduğu itirazı gelir. Diğer yanda ise dışsallık bedeli alındıktan sonra daha önceden karşı çıkılan bir hareketi, zenginlerin yapabiliyor olmasına ve bir aktivitenin bu şekilde vergilendiriliyor olmasına karşı çıkanlar var (Hardford, 2010).

Dışsallık bedeli, adil olmayan bir yeniden dağılıma mı neden olur? Dışsallık bedeli, fakir insanları hedef almaz, sadece isteğe bağlı aktiviteleri hedef alır: Eğer başkalarına sıkıtı

SOSYAL GİRİŞİMCİLİK

EKOSİSTEMİ VE BİR KISIM

ÖRNEKLER

33 yaratmayı durdurursanız, dışsallık bedeli ödemezsiniz. Ayrıca zenginler bir çok şeyi daha fazla

yaptıkları için, dışsallık bedeli, parayı çoğunlukla daha cazip şekilde tekrar dağıtır. Sıkışıklık bedeli vakasındaki gerçek çarpıcıdır: İngiltere’de fakir insanlar araba kullanmazlar –bisiklete binerler, yürürler ya da otobüse binerler. Nüfusun en fakir yüzde onu, en zengin yüzde onuna göre, çok daha az olan gelirlerinin yüzdesi olarak yaklaşık yedi kat az yakıt harcaması yapar. En zengin yüzde onunun toplam yakıt harcaması, en fakir yüze onun harcamasından en az otuz kat fazladır. Sonuç şu ki sıkışıklık bedeli, sadece etkinliği iyileştirmekle kalmıyor, zenginlerden daha fazla vergi alarak parayı tekrar dağıtıyor. İngiltere’de trafik sıkışıklığı bedelini savunanlar için hoş, fakat fakirlerin çok araba kullandığı ve gelirlerinin yüzdesi olarak daha büyük miktarda vergi ödediği ABD için faydasız. (Not farklı örnek farklı sonuç!!!). Çünkü kirliliğin, fakirler için kanun dışı ve zenginler için satın alınabilir olmasındansa, herkes için kanun dışı olması gerektiğine inanırlar. Genellersek, bazı baskı grupları insanlardan para alarak, yaptıkları karşı çıkılan şeyi yapmalarına devam etme izni verdiği gerekçesiyle dışsallık bedelini protesto eder.

Dışsallık bedeli, diğer alternatiflerin daha çekici görünmesini sağlar, hem zenginlere, hem fakirlere (Hardfor, 2010).

Ancak başka bir zorluk vardır oda Dışsallıkların maliyetinin gerçekten ne olduğunu bulmak. Bilgisayar, trafik sıkışıklığını ve kirliliği ölçebilir fakat trafik karmaşasında diğer insanların zamanını harcamanın maliyeti nedir, İnsanları, partiküllerle ya da benzinle zehirlemenin maliyeti nedir, Birçok diğer dışsallık, ölçmesi çok zor olan dış maliyetleri ve faydaları barındırır- zaman, sağlık, barış ve hatta ölüm gibi- bize söyleyemez. Burada iki olgu vardır: fiziksel ve psikolojik sonuçlar. Net olmak adına, Fiziksel gerçekleri ölçmek yeterince zordur. Örneğin, Bir tane daha taşıt yola ne kadar zarar verir? Bir tane daha taşıt ne kadar gürültüye neden olur?

Kaç tane kaza? Diğer taşıtlardakilere ne kadar gecikme? Ne kadar kirlilik? Kirlilik hangi sağlık problemlerine yol açar? Bu tür soruların cevaplanması yeterince güç iken birde psikolojik sonuçları ölçmek daha da zordur. İnsanlar, farklı can sıkıcı şeyleri hangi derecede umursarlar, örneğin Grizu, gürültü, gecikme ve stres –hatta hastalık ve ölüm gibi ki her birey bunlara farklı değer biçecektir (Hardfor, 2010).

Kişisel olarak sürekli çevremize, kendi zamanımıza ve hatta hayatlarımıza değer biçen kararlar veririz. Örneğin Bir daire ya da otel odası kiralarken, gürültüden kaçınmak için daha fazla ödüyorsanız, huzura ve sessizliğe dolaylı olarak değer biçmişsiniz demektir. Taksi tutmak yerine otobüse beklemeye karar veriyorsanız, dolaylı olarak zamanınıza değer biçmişsinizdir.

Bu sebeple de Hükümetlerde hayatlarımızla ilgili kararlar alırlar ki hayatlarımızın onlar için değeri nedir imasını bu kararlarda görebilirsiniz! Örneğin, Caddelere ekstra trafik işaretleri koymak ya da hız limiti ile ilgili fotoğraflayan cihazlarımı artırmalı? Sağlık hizmetlerini mi artırmalı yoksa kanser araştırmalarına mı daha fazla desek vermeli? Tüm bu kararlar sübjektif değerleri barındırmaktadır ki zor olan noktalarda tam buradadır.

Bu sübjektif değerleri tahmin etmenin en iyi yollarından birisi, insanların gerçekten ne yaptıklarına bakmaktır yani Açığa vurulmuş tercihler yaklaşımı bize yardımcı olabilir. İnsanlar tercihlerini yaptıkları tüketim tercihleri ile belirlerler. İnsanların tercihleri hakkındaki iki önemli bilgi kaynağı, ev fiyatları ve ücretlerdir. Ev fiyatları insanların her çeşit konfor biçtikleri değerlerle ilgili bilgiyi kapsar, örneğin okul ve güvenlik, mağazalar, yeşillik, düşük suç oranı, sessizlik, sabahları pencereden güneşin girmesi vb. Bu metot tabii ki tam değildir, Özellikle eğer huzur ve sessizlik, çocuklar için güvenli alanlar ve izolasyonla bir aradaysa ne olacaktır ki tartışma ve mükemmel olmama hiç kimsenin sizin çıkarlarınız sizin kadar bilemez temel varsayımını dayalı olmasıdır.

Ayrıca, Bilgilerimizde iki boşluk vardır. Bunlar Dışsallık fiyatlandırılmasında, gürültü, kaza, kirlilik gibi dışsallıkların gerçek değerini bilmek için güvenilir bilgiler eksiktir ve asıl büyük sorun bu bilgilere sahip olsak ta nasıl en az maliyetle bu sorunları çözeriz sorusunun cevabını bilemememizdir. Örneğin ikilem olarak Hangisi daha kötü: kağıt çocuk bezi mi (çöplükleri tıkar) ya da yıkanabilen çocuk bezi mi (yıkama süreci elektrik ve su tüketir ve çevreyi kirleten deterjan atığı ortaya çıkarır). Ne kadar isterseniz isteyin, doğru seçimin nasıl yapılacağını bilmek zordur.

Bir dışsallık ne zaman dışsallık değildir? İşte bir örnek. Komşumun ağacının, duvarıma zarar verdiğinden şikayet ediyor olabilirim, fakat beni gerçekten rahatsız ederse kesilmesi için ona para ödeyebilirim. ... Ya da komşumu ağacı kesmeye zorlama hakkına belki de kanunen sahibim. Fakat bu durumda bu hakkı kullanmamam için bana ödeme yapabilir ve paranın bir kısmını duvarıma tamir ettirmek için harcayabilirim. Kısaca Dışsallıklar, eğer insanlar kolayca bir araya geliyor ve pazarlık ediyorsa dışsallık değildir. “Dışsallık” adı verilmesinin nedeninin piyasa işlemlerinin dışında durmaları olduğunu hatırlayın. Fakat piyasanın dışında durduğunu düşündüğümüz şeylerin bazıları, piyasanın içine kolayca getirilebilir. Bu sahte-dışsallıklarla aslında özel sektör çok iyi baş edebildiğinden, eğer hükümet de dışsallık bedeliyle işin içine girerse, kendimizi dışsallığı iki kez “çözerken” bulabiliriz. Sonsöz olarak ta ekonomi gerçekten ne üzerinedir dersek, Dışsallık bedeli, doğru seçimi yapmaları için insanlara hem bilgi hem de öyle davranmaları için motivasyon verir (Hardford, 2010).

SOSYAL GİRİŞİMCİLİK

EKOSİSTEMİ VE BİR KISIM

ÖRNEKLER

34

Neticede, Ekonomi, kimin ne alacağı ve neden alacağı üzerinedir. Bu sebeple, Bilgi ve örgütler toplumu politikada yeni bir merkez yaratmakta, ekonomi politikasını tümüyle değiştirmekte ve devletin işlerliğine yani alışılmış işlevine meydan okumaktadır çünkü bilgi sınır tanımamaktadır çünkü ne yerel bilgi ne de uluslararası bilgi mevcuttur. Sadece bilginin kendisi söz konusudur. Neticede bilgi toplumu örgütler toplumu olarak ifade edildiğinden, toplumsal görevlerde giderek daha çok her biri özel olarak oluşturulmuş örgütlere havale edilmektedir. Drucker (2011) bu şekilde yapılanma ile toplumun devletten başka güç tanımama varsayımının geçerliliğini kaybederek çoğulculaştığını ve bu örgütlerin kamusal güç peşinde olmadığını da vurgulamaktadır. Bu örgütler devlet olmayı değil ancak kendi fonksiyonları için özerklik sahibi olmak istemektedirler. Buna rağmen Drucker (2011) şu sorunun hala yanıt bulamadığını ifade eder: “Öyleyse, ortak problemlerimizle, davalarımızla kim ilgilenecek?”

Bu tür sorular hiç bir zaman çözüm bulamamıştır çünkü aynı soru her dönemin karakteristiğine göre yeni bir giysi ya da görünümle tekrar tekrar karşımıza çıkmaktadır.

Şimdiler de bunun adı kamunun bir kısım yetkilerinin özel ellere devri şeklinde olmasıdır.

Dolayısıyla da bu ortak sorunların çözümünde bu paylaşım, toplumun birlik ve dirliğini koruma şartları altında, yeni kurumların kapasitelerinin ve performanslarının daim olmasını sağlamak nasıl mümkün olacaktır sorusu kendini göstermektedir. Günümüz de ekonomik çıkarlar daha önceki faktörlerden farklı olarak daha mobil hale gelmiş bilgi ve bunu kendinde barındıran insan faktöründe yer almaktadır.4

Biliyoruz ki sürdürülebilirlikteki önemli sorunlardan biri belki de en önemlisi, İnsanda biriken bilginin bir diğer kişiye kopyalanamamasıdır. İnsanın Hizmeti alınıp satılabilirken bilgisinin alınıp satılamaz olması, ancak patentli ya da patensiz bilginin ürünleri kopyalanabilir, alınıp satılabilir olmasıdır. Bilgi edinmede bir maliyet söz konusu olurken, edinilmiş bilginin bir fiyatından söz edilemeyebilir (Drucker, 2011). Tam da bu nedenle, ekonomik çıkarlar etrafında bütünleşen diğer tüm öteki çıkarların ve çıkar gruplarının artık bu ekonomik çıkarlar etrafında bütünleşmesi mümkün görünmemektedir. Anahtar ekonomik kaynak bilgi olunca çoğulculuğun daha çok ekonomik olmayan değerler çerçevesinde -çevrecilik, yaşama hakkı, kadının kendi bedenini kontrol edebilme ve kürtaj hakkı- sürmektedir ki tüm bunlar ekonomik değil ahlakidir (Drucker, 2011). Drucker (2011) ekonomik çıkarların uzlaştırılabileceğini çünkü “yarım ekmek genelde yarım ekmektir” derken, ahlaki değerlerin uzlaşmasının daha zor olabileceğini çünkü “yarım bebek hiç bir zaman yarım çoçuk değildir”

diye ifade etmektedir.

Bebek ve ekmek metaforu şirketler ve devletler üzerinde de baskı yaratmaktadır.

Kararlarını verirken bu hassas ahlaki değerleri de dikkate almak durumunda kalmaları yüklerini daha da ağırlaştırmaktadır. Dolayısıyla bu ahlaki değerleri savunanlar için konularında bir taraf olduklarından diğer konulardaki taraf olanlarla çıkar çatışması yaşandığın da yarım ekmek yarım ekmek olmaktan çıkarak ihanet elbisesine bürünebilmektedir. Yani uzlaşma yolu devre dışı kalabilmektedir. Burada yeni bir bütünleştirici güce ihtiyaç duyulduğu da açıktır.

Neticede devlet hangi görevleri bu örgütlere devredecektir ve sadece kendisinin yapacağı görevler nelerdir sorusu cevap arayacaktır. Bunu yaparken kamu program ve faaliyetlerinin herbirinin hangi amaca hizmet ettiğini ortaya çıkarmak, her biri için beklenen sonuçları ortaya koymak, yerelden mi yoksa merkezden mi görevler daha etkin yapılabilirleri tasnifleyebilmek ve de devletin etkin olarak yapamadığı ve yapamayacağı şeyleri değerli bir şekilde yapabilmenin ya da yaptırabilmenin yollarını da tanımlamak gerekmektedir.

Bu cevaplar pek tabii ki tasnif edilen görevlerin nasıl finanse edileceğini de ifade etmek durumundadır.

Finansman işin içine girince görevler arasındaki öncelik konuları devreye girmektedir.

Öncelikli görevler nelerdir dediğimizde aslında bir şekilde devletin nasıl örgütlenmesi gerektiği ile ilgili bir şeyler de sormuş olmaktayız. Neticede sorulanı cevaplamak için sosyologlar, politik bilimciler ve iktisatçılar, eğitimciler, firma yöneticileri, politikacılar, gönüllü kuruluşların liderleri ve hatta anne ve babalar eğitimde, bilginin kalitesi ve üretkenliğinde, rekabet edebilirlikte ve bilgi ve rekabet edebilirliği kapsayan yeni bir iktisat teorisinde, yeni bir bütünleştirici güce duyulan ihtiyacın nasıl bir örgütlenmeyle çözüleceği üzerine ve bu görevlerin iyi bir şekilde ifa edilmesi için yapılacak çalışmalarda görev alma paydaş olma durumundadırlar. Kısaca, aslında sosyal girişimcilik bu boyutuyla devletin nasıl yapılandırılacağıyla da doğrudan ilgilidir.

SOSYAL GİRİŞİMCİLİK YA DA ÜÇÜNCÜ SEKTÖRÜN GELİŞTİĞİ