• Sonuç bulunamadı

2.3. Türkiye’de Seçmen Davranışlarını Etkileyen Faktörler

2.3.2. Araçsal (Kısa Dönemli) Faktörler

2.3.2.3. Ekonomik Faktörler

Siyasal davranışların, düşüncelerin, kurumların ve örgütlenmelerin toplumlardaki ekonomik ve sosyal gelişmelerden bağımsız olmayıp sosyo-ekonomik faktörlere bağımlı olarak değiştiği birçok siyaset bilimci tarafından ileri sürülmektedir. Tarım toplumundan sanayi toplumuna, oradan da bilgi toplumuna geçişte meydana gelen üretim ilişkilerindeki değişmeler siyasal davranışlarda,

139

düşüncelerde ve kurumsal yapılarda köklü değişikliklere yol açmıştır (Dursun, 2004: 237).

Siyasal davranışlar açısından bakıldığında, geleneksel toplumlarda siyasal katılımın çok sınırlı olduğu, gelişmiş toplumlarda ise, katılım olanaklarının geliştiği, vatandaşların bireysel topluluklar halinde siyasal yaşama ve süreçlere katılabildikleri, alınan siyasal kararları etkileyebildikleri toplumlar olduğu söylenebilir. Sosyal ve ekonomik bakımdan gelişmiş, daha zengin, kentlileşmiş, farklılaşmış, karmaşıklaşmış toplumlarda azgelişmiş, kırsallık özellikleri daha fazla, ekonomik bakımdan daha geri durumdaki toplumlara oranla vatandaşların siyasete katılımı daha fazladır. Gelişmiş toplumlarda hem katılım kanalları çeşitlenmekte hem de vatandaşların katılım baskısı artmaktadır. Dolayısıyla, sosyo-ekonomik modernleşme ile siyasal katılmanın genişlemesi, tarih boyunca birbirine paralel yürümüştür. Bir toplumda sosyo-ekonomik gelişme düzeyi ne kadar yüksekse, siyasal katılma düzeyi ve muhtemelen özerk katılmanın mobilize katılmaya oranı da o kadar yüksek olmuştur (Huntington ve Dominguez, 1975: 43).

Ekonomik gelişme, siyasal yaşama katılmayı daha geniş bir alana yaymakta, uyarılmış bir olay olmaktan çıkarmakta, gönüllü ve özerk olarak birey tarafından yapılan bir davranış biçimine dönüştürmekte, katılma biçimlerini ve siyasal kararları etkileme kanallarını çoğaltmaktadır (Kalaycıoğlu, 1983: 222). Ancak sosyo- ekonomik gelişme kimi durumlarda özerk katılmayı arttırdığı halde, mobilize katılmayı azaltabilir. Mobilize katılma ise, hemen hemen sadece oy verme biçiminde kendini gösterdiğinden, yöresel eşrafın seçmenleri etkileme gücünün zayıflaması, oy verme oranında bir düşüşe yol açabilir, fakat özerk nitelikteki diğer katılma eylemlerini etkilemez. Diğer bir etken de, seçmenlerin yeniden gruplaştıkları dönemlerde seçime katılma oranının düşme eğilimi içine girmesidir. Çünkü eski partilerini terk eden seçmenler, hemen yeni bir partiye bağlanmayı psikolojik bakımdan güç görerek, seçime katılmama yolunu tercih edebilmektedirler (Özbudun, 1975: 81).

Seçmenlerin sosyo-ekonomik faktörlere bağlı olarak gerçekleşen siyasal davranışları, birbirinden bagımsız değişkenler değildirler. Bir topluluğa ait olma,

140

çevreyle ilişkilerin niteliği, çocukluk ve yetişkinlikteki sosyal1eşme deneyimleri, ekonomik refah düzeyi bireyin siyasal tutum ve davranışlarını belirlemede önemli rol oynarlar. Gelir, yaş, meslek, eğitim, cinsiyet ve bulunulan toplumsal tabaka gibi etkenler, bireyin toplumsal konumunu ve siyasal davranışını etkileme ölçütleri olarak siyaset bilimi araştırmalarında önemle üzerinde durulan ölçütlerdir. Ekonomik refah, sanayileşme, kentleşme, seçmenin eğitim düzeyi, kitle iletişim araçlarıyla birlikte elektronik basın-yayın araçlarının yayılması ve gelir dağılımı gibi etkenler, seçmen davranışlarının biçimlenmesinde ve katılım oranında etkilidirler.

Seçmen tercihlerinin oluşmasında önemli bir etken olan ekonomik faktörler çerçevesinde değerlendirilen “gelir faktörü” de siyasal davranışla ilgili önemli inceleme konularından birisidir. Bazı araştırmalar gelir düzeyi ile siyasal davranış eğiliminin doğru orantılı olduğunu ortaya koymuştur. Gelir düzeyi yükseldikçe siyasal olaylara ilgi artarken, en düşük gelir gruplarına gidildikçe bu ilginin tamamen yok olabildiği görülmüştür. Yoksul sınıfların temsiline yönelik siyasal partilerin bulunmadığı durumlarda, bütün partilerin yöneticileri, yasama ve yürütme organının üyeleri, üst ve orta gelir düzeyindekilerle sınırlı kalabilmektedir (Kışlalı, 1995: 187). Çünkü seçmen davranışlarını etkileyen sosyo-ekonomik faktörler içerisinde en önemlisi olan gelirle siyasal davranışlar arasında anlamlı bir ilişkinin bulunduğu ileri sürülebilir. Buna göre bireylerin gelir düzeylerinin artmasının siyasal katılma yönünde olumlu etkide bulunacağı, varlıklı olanların daha az varlıklı olanlara göre daha çok siyasal hayata katılabilecekleri savunulabilir. Gelir düzeyindeki farklılaşma, olaylara bakıştan yaşayış biçimine, alınan kararlara kadar, insan yaşantısına etki eden önemli bir faktördür (Kalaycıoğlu, 1983: 122).

Alt gelir grubunda bulunan insanların üst gelir grubundakilere göre siyasete ilgisiz olmalarının ve katılımlarının az olmasının temelinde, yaşam koşullarının ağırlığının etkisi olduğu söylenebilir. “İhtiyaç”ın insanların yaşantısında egemen olgu olması, birincil / fiziksel ihtiyaçların karşılanmaması durumunda bir üst basamağa geçilememesi, bireylerin hem siyasal hem de sosyal alanın dışında kalmalarına neden olmaktadır. Bu gruptaki insanların tek hedeflerinin ihtiyaçların karşılanmasına yönelik olması, doğal olarak kişileri, bireysel ve ailevi sorunlarının

141

ötesinde olanı düşünemez hale getirmektedir. Ayrıca, gelirin gazete, dergi vb. bilgi kaynaklarına ulaşmada etkin bir araç olması nedeniyle de alt gelir grubundaki insanların olanakları kısıtlanmakta, öğrenememenin vermiş olduğu eksiklik, ilgisizliği doğurmaktadır. Bunlara ek olarak, özellikle seçim kampanyaları döneminde siyasi partilerin yapmış oldukları tanıtımların bilgilendirmeden çok, ihtiyacı gidermeye yönelik olması, alt gelir grubundan kişilerin fikir yakınlığından ziyade, “karın doyurana” yönelmesine sebep olmakta, bu da olası öğrenme, araştırma isteğini azaltarak ilgisizliği körüklemektedir (Kalaycıoğlu, 1983: 125).

Bununla birlikte, gelir ve siyasal davranış arasında doğrudan bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür; fakat bu ilişkinin mutlaka olumlu olduğunu düşünmek yanlış olur. Çünkü yukarıda da ifade edildiği gibi, ekonomik gelişmenin, bireylerin sosyo-ekonomik konumlarını değiştirebileceği ileri sürülebilir. Böylece, ekonomik değişmenin gerçekleşmesiyle birlikte toplumda yüksek statülü rollerin zamanla ivme kazanacağı ifade edilebilir. Buna göre eğitim düzeyi yükselen ve geliri artan bireylerin sayısı da doğal olarak artacaktır. Bu bireyler siyasete ilgileri yoğun olan ve siyasal alanda aktif olarak çalışmak isteyen kişiler olarak siyaset sahnesine daha fazla katılma eğilimindedirler (Kalaycıoğlu, 1983: 125). Ancak ekonomik değişkenler siyasal katılmayı artırıcı bir rol oynayabildiği gibi azaltıcı rol de oynayabilir. Bir kere, göreceli olarak gelişmiş toplumlarda siyasal faaliyet toplumsal statü tarafından fazla etkilenmeyip siyasal ve örgütsel unsurlar tarafından belirlenebilir. Bu durumda siyasal katılma ekonomik gelişmeden etkilenmez. İkinci olarak, ekonomik gelişme sonunda hükümet personelinin uzmanlaşması, hükümet faaliyetlerinin özgülleşmesi, karmaşık program ve siyasaların yaygınlaşması sonucunda birey artık hükümet ve memurlarla kişisel ilişki kuramayacağı inancına kapılarak taleplerini yalnızca yerel konulara ve yerel liderlere yönlendirebilir (Kalaycıoğlu, 1983: 127). Ayrıca, aktif siyasal davranış ve gelir arasında nasıl bir ilişkinin var olduğu konusunda ekonomik temelli toplumsal sınıfların yönelimleri doğrultusunda doğrudan bir bağlantı olabileceği de düşünülebilir. Çünkü özellikle sanayileşmiş ülkelerde seçmen davranışının sosyo-ekonomik çevrenin ürünü olduğu ileri sürülmektedir. Genellikle bütün sanayileşmiş ülkelerde yapılan araştırmalar, çiftçiler ve işçiler gibi alt gelir sınıfında bulunan meslek gruplarının sol partilere,

142

işveren, yönetici gibi üst gelir grubunda yer alan seçmenlerin ise daha çok sağ partilere yöneldiklerini göstermektedir (Lipset, 1986: 219). Bu eğilimler, sanayileşmiş ülkelerde bireysel çıkarların seçmen davranışı üzerinde önemli bir rol oynadığı varsayımının geçerli olduğunu ortaya koymaktadır.

Yukarıdaki açıklamaların yanında, Abadan ve Yücekök ise gelir ve seçmen davranışları bağlamında oy vermeye karşı en büyük ilgiyi üst ve alt gelir gruplarının gösterdiğini; orta gelir gruplarının ise oy vermeye daha az ilgi gösterdiklerini belirtmektedirler. Üst gelir grupları siyasal olaylar hakkında yüksek ilgi ve düzeyi ile olaylardan haberdar olma yeteneklerinin yüksek olması sebebiyle; günlük olaylarla kendi çıkarları arasında daha sağlıklı ilişki kurmakta ve bu gruplar oy vermeye karşı daha yüksek bir ilgi duymaktadırlar. Öte yandan, yaşam koşullarının güçlüğü ve ağır geçim sıkıntısının baskısı altında ezilen ekonomik düzeyi düşük gelir grupları, seçimleri mevcut durumlarını düzeltmenin ve daha iyi bir gelir düzeyine ulaşmanın bir aracı olarak görmekte bu sebeple de oy vermeye karşı yüksek ilgi göstermektedirler. Bu iki gelir grubuna karşılık, genellikle muhafazakâr ve statükocu olan taşra orta sınıfı ise, istikrara zarar vereceğini düşündükleri için seçimlere daha kuşkulu bakmaktadırlar (Abadan ve Yücekök, 1966: 103-117). Abadan bir başka çalışmasında, sınıfların durumlarıyla ilgili olarak farklı ve birbiriyle çelişen çıkarların, sınıfların belli siyasal politikaları tercihlerinde farklılıklar yaratabileceğini söylemektedir. Bu araştırmanın bulgularına göre, sosyo-ekonomik açıdan alt-gelir grupları hayat pahalılığına karşı tedbir alma, din işlerine önem verme ve işsizlikle mücadele gibi konulara daha önem verirken; orta-gelir grubundakiler ise siyasal rejim sorunlarına odaklanmaktadırlar (Abadan, 1965: 495-516).

Görüldüğü gibi, sosyo-ekonomik faktörlerden olan gelir değişkeninin seçmen davranışları üzerindeki etkisi konusunda yapılan pek çok araştırma, bu ilişkinin göründüğü kadar tek boyutlu ve her durumda geçerli olmadığını ortaya koymaktadır. Gelir faktörünün oy verme davranışı üzerinde önemli bir etkisinin olmadığını ileri süren araştırmalardan, onun seçmen davranışını belirleyen en önemli değişken olduğunu savunan ve bu iki uç arasında gelir faktörüne değişik derecelerde önem veren her biri tutarlı ve bilimsel yöntemlere dayalı pek çok araştırmanın birbiriyle

143

çelişen bulgularına kadar, yapılan birçok araştırma bu konunun ne kadar çok boyutlu ve karmaşık olduğunu göstermektedir. Araştırmaların çoğu gelir faktörünün seçmen davranışları üzerinde belirli bir etki yaptığını kabul etmekle birlikte; bu etkinin derecesini büyük ölçüde değiştiren başka faktörlerin de olduğunu belirtmektedirler. Çalışmalar, gelir ve ekonomik faktörler dışında, ülkenin içinde bulunduğu koşulların, seçmenlerin hükümetlerin uygulamalarını algılama biçimlerinin, iktidardaki ve muhalefetteki siyasetçilerin ülkenin gündemine getirdikleri konuların ve ülkenin önceki dönemlere göre ekonomik durumunun seçmen davranışlarını ve seçmenin oy’unun yönünü belirlemede önemli rol oynadıklarını göstermektedir.

144 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE SEÇMENLERİN SOSYO-PSİKOLOJİK, KÜLTÜREL VE DİNSEL FAKTÖRLERE GÖRE TUTUM VE ALGILARINA İLİŞKİN

UYGULAMA