• Sonuç bulunamadı

4. EMEVÎLER DÖNEMİNDE VELİAHTLIK UYGULAMASINA GENEL BİR BAKIŞ

1.9. Ebû Ca’fer el-Vâsık

Vâsık Billah Hârun b. Mu’tasım 196/811-812 yılında doğdu.553 Annesi Rum asıllı Karâtis adında bir cariyedir.554 Künyesi Ebû Ca’fer’dir.555 Vâsık beyaz tenli, yüzü ve fiziği güzel biriydi. Gözünün birinde beyaz bir nokta vardı.556

1.9.1. Ebû Ca’fer el-Vâsık’ın Eğitimi, Ahlâkı ve İlgi Alanları

Eğitimi

Kaynaklar Vâsık’ın çok bilgili ve kültürlü olduğunu, iyi bir eğitim aldığını kaydetmekle birlikte eğitmenleri hakkında pek fazla bilgi vermemektedir. Bunda en önemli etken Vâsık’ın Me’mûn tarafından yetiştirilmesidir.

Me’mûn, Mu’tasım’dan Vâsık’ın eğitimi için kimseyi görevlendirmemesini isteyerek Onun eğitimiyle bizzat kendisi ilgilendi. Ona edebiyat, hat ve Kur’an öğretti. Me’mûn Vâsık’ı o kadar seviyordu ki babası Mu’tasım ayaktayken Vâsık’ı oturtuyordu.557 Me’mûn’un Vâsık’a olan ilgisi yüzünden o, “Küçük Me’mûn” diye anılırdı.558

Vâsık, dönemindeki ilimlerin çoğuna vakıftı ayrıca Abbâsî halîfeleri arasında ilme en çok değer veren ve ilim adamlarını teşvik eden halîfeydi. Amcası Me’mûn gibi sarayda ilmî toplantılar düzenlerdi.559 Her türlü ilmi destekleyen Vâsık, bilhassa

551 Vagleri, İslâm Kültür ve Medeniyeti, I, 135. 552 Şeşen, İslâm Medeniyeti Tarihi, 110

553 Ya’kubî, Târih, II, 479; Mes’ûdî, Murûc, IV, 65; Suyûtî, Târih, 340.

554 İbn Kuteybe, el-Maârif, 268; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VI, 462-463; İbn Kesîr, el-Bidâye, X, 308. 555 İbn Kesîr, el-Bidâye, X, 3099; Yıldız, Hakkı Dursun, “Vâsık Bi’llah”, İA, 217.

556 İbn Abdirabbih, Ikdü’l Ferîd, V, 122; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VII, 32-34. 557 Sâlihiye, Müeddebi’l-Hulefâ, 61.

558 Suyûtî, Târih, 342.

559 Hasan İbrahim Hasan, İslâm Tarihi I-II, 382; Han, Kadir, Abbasî Halîfesi Vâsık Dönemi (227-

felsefe ve tıp ilimlerine ilgi duydu.560 Huneyn b. İshak’tan içinde gıdalar ve ilaçlar arasındaki fark ve vücut organlarını açıklayacağı bir kitap yazmasını istedi. Huneyn de o kitabı yazdı ve kitaba “Kitâb’ul-Mesâili’t-Tıbbıyye” adını verdi. Vâsık aynı zamanda çok iyi bir şairdi ve güzel şiir söylerdi. Fazl el-Yezidî: “Me’mûn dahil Abbâsî halîfeleri arasında ondan daha fazla şiir bilen birini bilmediğini söyler”.561

Me’mûn’un dışında Vâsık’ın eğitmenlerinden biri Hârun b. Ziyad’dır. Vâsık, Hârun’a büyük hürmet göstermiş bunun nedeni sorulduğunda şu cevabı vermişti: “Allah’ın zikriyle dilimin çözülmesini ilk sağlayan odur. Allah’ın rahmetine beni yaklaştırdı” demiştir.562 Diğer hocası Ahmed b. Hasib’dir. Bu eğitmen Vâsık’a idarî alanda ders vermiştir. Bu yüzden hilâfetinde Vâsık onu yanından ayırmamıştır.563

Vâsık’ın hilâfetinde, meclisinde toplanan âlimler ona fıkıh, şiir, edebiyat ve tarih öğretirdi. Onlardan bazıları Yahya b. Eksem b. Muhammed b. Kutn ve Kasım b. İsmail b. Zekvan’dır.564 Bu âlimleri hilâfetinden sonra görmekteyiz.

Vâsık, Me’mûn zamanında kurulan Beytü’l-Hikme’nin çok aktif olduğu bir zamanda yetişmiştir. İslâm dünyasının en büyük ilim ve fikir adamlarının bulunduğu bir ortamda büyümüş ve onlardan ziyadesiyle istifade etmiştir. Me’mûn ve Mu’tasım gibi oda mutezilî akîdenin etkisinde kalmış ve mihne uygulamasına devam etmiştir.565

Etrafında Mu’tezilî âlim ve devlet adamlarının yanında hiç şüphesiz Vâsık da birçok âlimin ve bütün İslâm aleminin akıl almaz işkencelere maruz kalmasına sebep olan mihne olayında babası ve amcasının yokluğunu hissettirmemiştir. Bu konuda en çok etkilendiği kişi şüphesiz Kadı Ahmed b. Ebî Duad olmuştur.566 Yönetim Kur’an’ın mahlukluğunu kabul ettirme işinde o kadar ileri gitmişti ki Ebû Duad, komutanlarına o sene Rumlar’ın serbest bıraktığı yaklaşık 1600 Müslüman esire: “Kur’an mahluk mudur değil midir?” sorusunu sormalarını şayet mahluktur derlerse bu kimseleri

Anabilim Dalı, Hadis Bilim Dalı, Dnş: Hüseyin Algül, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi) Bursa, 2003, 13.

560 Mes’ûdî, Murûc, IV, 79.

561 Hasan İbrahim Hasan, İslâm Tarihi I-II, 382.

562 Bağdâdi, Târih, XIV, 195; Suyûtî, Târih, 344; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, XI, 120. 563 Ya’kûbî, Târih, II, 379.

564 Sâlihiye, Müeddebi’l-Hulefâ, 62.

565 Ya’kûbî, Târih, II, 482; Taberî, Târih, II, 135-142; Suyûtî, Târih, 340-342; İbnü’l Cevzî, el-

Muntazam, XI, 122.

serbest bırakmaları ve onlara bir miktarda para vermelerini emretti. Kur’an’ın mahluk olduğunu kabul etmeyenlere de esir muamelesine tâbi tutulmalarını emretti. 567

Onun hilâfeti zamanında Yunanca birçok eser Arapça’ya tercüme edilmiştir. Daha sonra aklî ve naklî ilim türleriyle ilgili olarak fıkıh ve kelamcılar için araştırma meclisleri kuruldu.568 Hilâfetinde ise Vâsık, tercüman Sellâm önderliğinde Zülkarneyn tarafından Ye’cüc ve Mecüc’e karşı inşa edilen duvarı bulmaları için Asya’ya gönderilmişlerdir. 569

Ahlâkı:

Vâsık zeki, işleri çekip çevirmede mahir ve basiret sahibi biriydi. Babası ve amcasının güven ve takdirini kazanacak hasletlerin çoğuna sahipti.570 Sağduyusu ve siyasî hayatı ile meşhur olmuştu.571

Yumuşak huylu, söz dinleyen, uyumlu biri olan Vâsık; başkasının ona verdiği tavsiyeleri dinler gerekirse o doğrultuda fikrini değiştirirdi.572 Ölüm hastalığında kendisine oğlunun veliaht olması için tavsiyede bulunun denildiğnde “Ben hayatımda ve ölümümden sonra yükünüzü taşıyamam” diyerek teklifi reddetmiş, hilâfetin sorumluluğunun bilincinde biri olarak vefat etmiştir.

İbn Tiktaka, Vâsık hakkında şöyle der; “Vâsık, Abbasî halîfelerinin en faziletlilerindendir. Zeki, akıllı, düzgün ifadeli ve şairdi. Hareket ve davranışlarında Me’mûn’a benziyordu.”573

Bu güzel özelliklerinin yanı sıra Vâsık da zevk ve sefanın kurbanı olan halîfeler arasındadır. Abbasî sarayı devrin en büyük zenginliği içinde yüzerken, tahta geçen halîfeler bu servet ve ihtişamın sefasını sürmeleri için çevreleri tarafından adeta itilmiştir.574 Onun vefatıyla Abbasî Devleti’nin altın çağı da sona ermiştir.

İlgi Alanları:

Vâsık’ın en büyük ilgi alanı şiir ve müzikti. Onun zamanı müziğin zirvede olduğu dönemdir. Halîfeler içinde şarkıya en çok değer veren hatta ses ve nota bilen

567 Ya’kûbî, Târih, II, 482; ez-Zehebî, A’lamü’n-Nübelâ, X, 312; Şâmî, ed-Devletü’l-İslâmiyye, 169; Altınsoy, Âlimler ve Muhaddislerle Münasebetler, 171.

568 Sâlihiye, Müeddebi’l-Hulefâ, 62. 569 Yücesoy, Mesihçi İnançlar, 191-192.

570 Hasan İbrahim Hasan, İslâm Tarihi I-II, 377; Han, Vâsık, 23. 571 Takkûş, Târîhu’d-Devleti’l-Abbâsî, 152.

572 Mes’ûdî, Murûc, IV, 319. 573 İbn Tiktaka, el-Fahrî, 206. 574 Kemal, Büyük İslâm Tarihi, 335.

de Vâsık idi. Yaklaşık yüz makam bilirdi.575 Bazen şarkılara eşlik ederdi.576 Sanatın pek çok dalıyla ilgilenen577 Vâsık aynı zamanda çok güzel ud çalardı.578 Nadir Özdemir Vâsık döneminde fetihlerin olmaması ve Vâsık’ın müzik bilen şarkıcı cariyelere ilgisi yüzünden cariye fiyatlarının bu dönemde arttığını tespit etmiştir.579

1.9.2. Ebû Ca’fer el-Vâsık’ın Nedimleri

Ahmed b. Ebî Davud, Muhammed b. Abdülmelik ez-Zeyyât, el-Fazl b. Mervan, el-Ma’la b. Eyyûb (Süleyman b. Veheb diye de bilinir) bunun kardeşi Hasan Vâsık’ın nedimleridir. Onlarla yapılan sohbet ve ilmî tartışmalar Vâsık’ın şahsiyetinin oturmasında etkili olmuştur. O, bu arkadaşları sayesinde akla önem vermiş, taklide kızmıştır ve yine bu arkadaşlarının tesiriyle Mu’tezilî görüşün etkisinde kalmıştır.

1.9.3. Ebû Ca’fer el-Vâsık’ın Hilâfetten Önceki Siyasî Faaliyetleri

Vâsık hem ilmî sahada hem de idarî sahada iyi bir eğitim almış, veliahtlığı zamanında da bunu bizzat tatbik etme şansı bulmuştu. Vâsık’ın siyasî alandaki ilk tecrübesi, Samerra şehri kurulduğunda babası Mu’tasım’ın buraya yerleşerek Vâsık’ı da Bağdat’a vekil bırakması olmuştur.580

Yine veliahtlığı döneminde Vâsık, Mu’tasım’la birlikte bazı devlet merasimlerinde ve karşılama törenlerinde bulunmuştur.581 Bu karşılama törenlerinin en önemlisi Babek’i öldüren Afşin’i karşılama törenidir.582 Zira Babek hem Me’mûn hem de Mu’tasım’ı çok uğraştıran zındık bir âsiydi.

Vâsık, 232/847 yılında arkasında bir veliaht bırakmadan Samerra’da vefat etmiştir. 583

Emevîler’den sonra hilâfete geçen Abbâsîler, seleflerinden devraldıkları verâset usulünü bizzat tatbik ettiler ve geliştirdiler. Halîfeler iktidara gelir gelmez kendisinden sonra kimin halîfe olacağı endişesine kapıldılar. İktidar kendi ailelerinden 575 Suyûtî, Târih, 343. 576 Taberî, Târih, V, 298. 577 Suyûti, Târih, 343. 578 Sırma, Abbâsîler, 76. 579 Özdemir, Kölelik, 147. 580 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VI, 452. 581 Han, Vâsık, 16.

582 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VI, 477.

çıkmasın diye de daha küçük yaşta olan oğullarını veliaht tayin ederek, onların bu minvalde eğitilmeleri için çaba sarfettiler.

Halîfeler, veliaht adaylarının edebiyat, dil, fen, din eğitimi ve siyasî konularda eğitim almalarına büyük önem verdiler. Onlar için alanında ihtisas sahibi olmuş dönemin en iyi âlimlerini görevlendirdiler. Bununla da kalmayıp yeterli olgunluğa ulaştıklarında, siyasî tecrübeye sahip danışmanlar gözetiminde onları vilayetlere vali olarak atadılar. Ayrıca önemli savaş ve isyanlarda oğullarını komutan yaparak, aldıkları eğitimi savaş meydanında tatbik etmelerine imkan sağladılar. Halîfeler, oğullarının üzerinden gözlerini hiç çekmediler, yeri geldiğinde onları ihtar ederken kimi zaman da onları cezalandırmaktan geri durmadılar. En iyi eğitmenlerin gözetiminde eğitim alanlar, hilâfete geçtiklerinde başarı elde ederken, kendi haline bırakılan ve sarayın debdebesine kendisini kaptıran veliahtlar aynı başarıyı gösteremeyerek devletin zayıflamasına sebebiyet verdiler.

İlk dönem Abbâsî veliahtlarına baktığımızda her birinin farklı karakterde olduğunu görmekteyiz. Onların bu farklı karakterleri, devlet yönetimine ve uyguladıkları siyasete de yansımıştır. Bir sonraki bölümde izah edeceğimiz gibi, onların kişiliklerinin oluşmasında sadece aile ve eğitmenleri değil, yaşadıkları dönemin sosyal ve ekonomik şartları, çevresindeki kimselerin yaşam tarzları ve temâyülleri ile o dönemde meydana gelen siyasî değişiklikler etkili olmuştur.

İKİNCİ BÖLÜM

2. ABBÂSÎLER’İN İLK YÜZYILINDA VELİAHTLIK UYGULAMASI

Abbâsîler altı asra ulaşan hâkimiyetleri boyunca yönetim anlayışının tekâmülü için ya da devlet üzerinde nüfuzu olan grupların baskısı sonucunda kimi zaman farklı uygulamalara giderken kimi zaman da yeni kurumlar ve kanunlar ihdas etmişlerdir. Toprakların genişlemesi, nüfusun artması ve halîfelerin tahakküm gücünün zayıflaması bunları kaçınılmaz hale getiren faktörler olmuştur.

Zamanla toprakların genişlemesi ve valilerin siyasî merkezle rabıtasının zayıflamasından dolayı güçlenen valiler, özerk yönetim anlayışını benimsemiş ve iç işlerinde bağımsız hareket etmişlerdir. Bu durum ise emîru’l-ümerâlık kurumunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Aynı şekilde nüfusun artması sonucu yeterli gelmeyen kurumlara ek yenileri gelmiştir. Dîvanların artırılması, kadılkudât’lık makamının gelmesi, vezirler başta olmak üzere kâtip ve hâciplerin sayısının artması bunlara birkaç örnektir.

Bütün bu altı asra baktığımızda Abbâsîler’de değişmeyen tek şeyin veliahtlık uygulaması olduğunu görmekteyiz. Muhâlif gruplar dahi bu uygulamayı ortadan kaldırmaya yönelik bir teşebbüste bulunmamış aksine kendi istedikleri hanedan üyesinin veliaht olmasına aracılık etmişlerdir. Biz bu bölümde iktidarın sıkı sıkıya bağlı olduğu ve toplumun da kabullenmekte direnmediği bu uygulamanın ne olduğu, nasıl anlaşıldığı ve aslında nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde durarak İslâmkâideleri ve âlimlerin görüşü doğrultusunda veliahtlık uygulamasını değerlendirmeye çalışacağız.